23 Ağustos 2019 Cuma

On 06:38:00 by Gülten İşcimen in    No comments
UKRAYNA DA BİR KÜÇÜK "ROMA"

Lutsk şehri, Ukrayna'nın tarihini ve bölgesel özelliklerini keşfetmek isteyenler için önemli ve güzel bir destinasyon. Ukrayna’nın geleneksel yapısını yansıtmasının yanısıra Avrupa’nın modern dokusunu da aktaran Lutsk, modernitenin tarihle içiçe geçtiği şirin bir yer aslında. Şehrin bugünkü görünümü, burada yaşayan onlarca halkın oluşturduğu binlerce yıllık bir tarih ve kültürün izlerini taşıyor.


Lutsk'ta herkes için bir şeyler bulunabilir. Dinlenmeyi sevenler, Eski Şehrin ve merkezdeki caddelerin atmosferinin tadını çıkarmak için kafelerde oturup güzel parklarında gezebilir, yürümeyi ve ara sokaklarındaki sürprizleri keşfetmek isteyenler burada saatlerce sıkılmadan dolaşabilir, tarihi ve mimarlığı sevenler geçmişe dair birçok anıtı burada bulabilir, sanat tutkunları ise burada sanat galerileri ve çok sayıda festivalin olduğunu öğrenmekten kesinlikle mutlu olacaktır.


Şehri tanıyalım 



Ukrayna’nın kuzeybatısında ve Styr Nehri’nin kenarında bulunan Lutsk şehri, Volin Oblastı’nın merkezidir. Lutsk eski adı ile Luchesk 42 kilometrekarelik bir alana sahip küçük bir şehirdir. Yaklaşık 220.000 kişinin yaşadığı şehirde 4 adet üniversite ve buna karşın çok sayıda kilise, katedral ve manastır bulunmaktadır. Ülkenin manevi merkezlerinden biri olan Lutsk, “küçük Roma” olarak da tanımlanmaktadır. Şehir, 14. yüzyıldan kalma bir kaleye ek olarak, Sovyet mimarisinin ve 19. yüzyıldan kalma zarif binaların güzel bir kombinasyonuna sahiptir. 



Orta Çağ'dan günümüze kadar Şehir, Polonya Krallığı, Rus İmparatorluğu, İkinci Polonya Cumhuriyeti ve Sovyetler Birliğinin bir parçası olduğu için, bunların izlerini günümüzde tarihi, dini ve mimari simge yapılar olarak görmek mümkündür. Bu topraklardaki en trajik olay ise, II. Dünya Savaşı esnasında 23 Haziran 1941 yılında yaşandı. Alman askerlerinin şehre gelmesi üzerine geri çekilen NKVD kısatmasıyla Kızıl Ordu özel muhafızları, Polonyalılar, Yahudiler ve Ukraynalılar dahil olmak üzere yaklaşık 4.000 politik mahkumu şehrin cezaevi bahçesinde kurşuna dizerek katletti. 5 toplu mezara gömülerek kapatılan bu en büyük toplu katliam dünya tarihinde yerini alarak Lutsk şehrini acının yaşandığı bir yer haline getirmiştir. 


Lutsk, Avrupa'ya giden ticaret yollarının merkezinde olduğundan bu durum, sanat ve kültürün şehirdeki gelişimini de belirlemiştir. Şehirde her sene yaklaşık 14 festival düzenlenmektedir. Sanat, müzik özellikle caz festivalleri, yaz konserleri, folklor festivalleri şehrin tanıtımı ve etkinliklerinde ilk sırayı almaktadır. Uluslararası “Polessye Folklorla Yaz” festivali (Ağustos ayında her iki yılda bir) onlarca ülkeden 5.000'den fazla katılımcıyı bir araya getirmektedir. Ağustos ayının ilk cumartesi günü kutlanan Lutsk Şehir Gününde düzenlenen festivalde yaklaşık olarak 50.000’e yakın turist gelmektedir. Her yıl (haziran ayının son haftası - temmuz ayının ilk haftası), Lubart Kalesi, doğaçlama şövalye savaşları ve Orta Çağ eğlenceleriyle, tiyatro gösterileri, yerel ve davetli grupların ve tiyatroların performanslarıyla, halk sanatlarının ustalık sınıflarıyla (seramik, dokuma, saman, çiçekçilik ve demircilik), ulusal yemekleri tatma ve yemek pişirme gösterileriyle “Lutsk Kalesi'nde Gece” sanat festivaline ev sahipliği yapmaktadır. Festival günleri konaklama yerlerinde yer bulmak neredeyse imkansız oluyormuş. Bu nedenle genelde insanlar parklar ve sokaklarda eğlenip geceyi dışarıda geçiriyorlarmış.
 

Şehir, Batı Ukrayna'daki en büyük şehirlerden biridir. Polonya sınırına yakın olması onu uluslararası ticaretin merkezi haline getirmekte ve ekonomik gelişmesi de görünümünü değiştirmeye yardımcı olmaktadır. Lutsk’un ülke için önemli bir yer olduğu Lesya Ukrainka’nın, 200 UAH (Ukrayna Grivnası) banknotunun ön yüzünde tasvir edilmesi ve banknotun diğer tarafında da Lutsk Kalesinin bulunmasından anlaşılabilir. 

Ukrayna’nın batısındaki şehirlerde olduğu gibi genel olarak Ukraynaca dili kullanılıyor ve bölgedeki Rus izleri büyük ölçüde silinmiş gözüküyor. Şehrin geçim kaynakları ve iş imkanları hakkında bilgi vermek gerekirse yerel sanayinin önde gelen dalları, mühendislik, metal işleme, kimya, aydınlatma, ahşap işleme ve gıda endüstrisidir. Sessiz sakin bir yapısı olan şehirde ulaşım minibüs ve troleybüslerle sunulmaktadır. 

İklimi 

Karasal iklimin yaşandığı Lutsk şehrinde kışlar ılık ve yazlar sıcak geçer. Ocak ayında ortalama sıcaklık eksi 4.9 derece ve Temmuz ayında artı 18.0 derecedir. 

Ulaşım 

Doğrudan ulaşımın bulunmaması ve gezilecek fazlaca yer bulunmaması sebebiyle özel etkinlikler haricinde Lutsk’a çok fazla turist gelmemektedir. Lutsk şehrine gitmek için uçak, tren ve otobüs ulaşımı mevcuttur. 

Ukrayna’nın bu şirin şehri Lutsk’a gitmek için en yakın havaalanı Lviv’de bulunmaktadır. Tabi Lviv’e geldikten sonra buradan tren veya otobüs kullanılması gerekecektir. Lviv ile Lutsk arası yaklaşık 150 km uzaklıktadır ve otobüs ile 3 saat sürmektedir. İki şehir arasında her gün 3 saatte bir otobüs seferi düzenlenmektedir. Lutsk’a Lviv’den düzenli tren seferleri ile ulaşmak da mümkündür. 

Lutsk’a ulaşım Kiev üzerinden de yapılabilir. Kiev’e yaklaşık 400 km uzaklıkta olan Lutsk’a otobüsle 7 saatte, trenle 8 saatte ulaşmak mümkündür. 

Lutsk Otobüs Terminali merkezin 2 km kuzeydoğusunda ve büyük bir pazarın hemen yanında bulunmaktadır. 5, 8 ve 9 numaralı troleybüslerle ve çok sayıda minibüsle, merkezde bulunan Maydan Teatralny’ya ulaşılabilir. Tren istasyonu da otobüs istasyonunun biraz güneyinde ve merkezin kuzeydoğusunda bulunmaktadır. 4 ve 7 numaralı troleybüsler ile çok sayıda matruşka burasıyla Maydan Teatralny arasında mekik dokur. 

Lutsk'taki şehir içi otobüs sistemi diğer Ukrayna şehirlerinin çoğuyla karşılaştırıldığında kirli, öngörülmez ve yabancılar için kullanması çok zor olan bir yöntemdir. Hiçbir yerde yayınlanan bir tarife veya harita göremezsiniz. Biletleri otobüse bindiğinizde görevli veriyor ve bilet ücreti 3 grivnadır. 

Konaklama 

Lutsk şehrinde konaklamak için birçok alternatif bulunmaktadır. Otel, pansiyon, hostel ve günlük kiralık ev alternatifleri içinde en uygun ve ucuzu tabi ki aynı odada birçok kişinin kaldığı hosteller olmaktadır. Şehirde yaklaşık 17 tane otel ve apart hotel vardır. Restpark Otel, Hotel Altamira, Laguna, Okolytsia, Svitiaz, Profspilkovyi, Okolytsia, Otel Ukraine gibi birçok alternatif bulunuyor. İngilizce konuşulan oteller arasında Noble Boutique Hotel, Recreational Complex “Sribni Leleky”, Hotel “Ukraine”, Hotel Svytyaz vardır. 

Gezelim Görelim 

Ukrayna'da planladığım bir haftalık gezi programımda Kharkiv'den sonra sıra Lutsk şehrine gelmişti.

25 Temmuz 2019 

Kiev’den bindiğim ve Kovel yönüne giden gece treni saat 5 civarında Lutsk’a ulaştı. Ukrayna’daki gece trenleri çok ilginç oluyor. Seyahate çıkmadan önce bütün tren biletlerimi almıştım. Ancak Ukrayna’da trenler oldukça yaygın ve ucuz bir ulaşım yöntemi olduğundan uygun yerlerin biletleri tükenmişti. Ucuz olsun diye 3. mevki aldığım için bir vagon dolusu insanla birlikte uyuyarak gidiyorsunuz. Bir de üstüne üstlük ranzanın alt tarafında yer bulamayınca üstüne tırmanıp daracık bir alanda uyumaya çalışıyorsunuz. Şilteler de dürülerek daha da yukarıya konuluyor ve bindikten sonra her vagonun kondüktörü size bir poşetin içinde temiz çarşaf, nevresim, yastık kılıfı ve küçük bir havlu veriyor. Ukrayna’da bu seyahatim sırasında 5 tren yolculuğu yaptığım için artık sistemlerini iyice öğrendim. Ancak bilmediğim ve anlayamadığım için ilk 2 yolculuğum çok sancılı olmuştu. Şimdi bunlar aklıma gelince hafif tebessüm edip aptallığıma yanıyorum ama neyse bunları yeri gelince anlatırım. 

Tren İstasyonunun hemen önündeki caddeye çıktım. Önce elimdeki yol tarifine göre otobüse binmeye niyetliydim ama sabahın bu saatinde otobüs seferi yokmuş gibi gözüküyordu. Elinde büyük bir torba taşıyan bir adama sormaya kalktım. Tabi adam İngilizce bilmiyordu ama yardım etmeye çalıştı. Elindeki torbayı bırakınca bir takım sesler işittim sanki kırılma sesi gibi. Adam önemli değil gibilerinden işaret etti ama çok üzüldüm. Bana otobüs istasyonu tarafını işaret etti. Önce o tarafa yürüdüm ama sonra vazgeçtim ve elimdeki tarife göre yine yürümeye başladım. Ancak Kiril Alfabesini bilmeme karşın sokak ve cadde isimlerini bir türlü bulamıyordum. Bir süre böyle gidip geri döndükten sonra pes ettim ve sabahın o saatinde nadir bulunan bir taksiyi hemen durdurdum. İngilizce bilmeyen şoföre adresi gösterdim. O da önce bunu Ukraynacaya çevirip navigasyonu açtı. Gece kalacağım hostelin önüne kadar götürdü. Bu seyahat için 50 grivna ödedim. Aslında rakam orada sanki çok yüksek gibi gözüküyor ama TL’ye çevirdiğinizde 11-12 Lira gibi bir şey. 

Kapıdaki bir afişte hostelin saat 8’de açılacağı yazılıydı. Tam karşısında bir otobüs durağı vardı ve gidip oraya oturdum. Beklemeye başladım ama vakit de bir türlü geçmiyordu. Hostelin olduğu binanın yanında bir bahçe kapısı vardı ve oradan 2 adam ellerinde çantayla çıktılar ve durağa geldiler. Onlara hostelde kalıp kalmadıklarını sordum. Yine İngilizce bilmiyorlardı ama bana yardımcı olmaya çalıştılar. Hatta hostele telefon ettiler ama kimseye ulaşamadılar. Sonra onlar da gidince şansımı denemek için bahçe kapısından girip kapıdaki zili çaldım. Aslında benimki biraz saygısızlıktı biliyorum ama ne yapayım. Sabah sabah serin havada beklemekten yorulmuştum. Çok çaldırınca bir kadın merdivenlerden aşağı inip kapıyı açtı ve kim olduğumu sordu. Rezervasyon formunu gösterince birlikte yukarı çıktık. Sonra tanışınca birbirimizi çok seveceğimiz Olga isimli kadıncağızı uykusundan uyandırmıştım. Bu pansiyonun sanırım sahibiydi. Kayıt yaptı ve parayı ödedikten sonra kalacağım odayı gösterdi. Ancak yatağın müsait olmadığını söyledi. Tabi o da İngilizce bilmiyordu. Artık nasıl olduysa bir şekilde anlaşıyorduk. 2 oda ve küçük bir salonu bulunan bir pansiyondu. Hemen bir duş aldım ve Olga mutfakta bana çay ikram etti. Buzdolabının üzerinde kahvaltı için 30 Grivnaya lezzetli pancake olduğu yazılıydı. Kahvaltı istediğimi söyleyince Olga çok mutlu oldu ve hemen bir tabakta ısıtıp getirdi. Sanırım bunlardan daha çok para kazanıyor. İçinde peynir bulunan pancakeler oldukça doyurucu ve lezzetliydi. Hemen dolaptan içinde 4 tane haşlanmış yumurta olan bir kase çıkarıp önüme koydu. Birini alıp sıcak suyun içinde beklettim. Yumurtayı yemem de çok hoşuna gitti çünkü yumurtaya kimse yüz vermiyormuş anladığım kadarıyla. 

Güzel kahvaltımı da yapınca eşyalarımı bırakıp hemen taksiyle gelirken gördüğüm merkeze doğru yürüdüm. Çok uzak değildi zaten, 5-10 dakika civarı. Önce Lesya Ukrainka’nın büyük bir heykelinin de bulunduğu büyük bir meydana geldim. 

Tiyatro Meydanı-Theatrical Square 

Lutsk gezinize genellikle “merkez” olarak adlandırılan Tiyatro Meydanı'ndan (Maydan Teatralnyy) başlamanızı öneririm. Buradan başlarsanız, günümüzden Lutsk'un neredeyse başlangıcına yani 900 yıldan daha önceki bir zamana geri gitmenizi sağlayacaktır.


Meydanın güneyindeki uzun yaya caddesi Lesya Ukrainka Caddesidir. Meydanı çevreleyen binaların birçoğu, Lutsk'taki Sovyet döneminde görülen tipik yapı örnekleridir. Meydanda, Ukrayna'nın en sevilen yazarlarından Lesya Ukrainka'nın büyük bir heykeli vardır. Lesya'nın arkasında Taras Şevçenko Bölgesel Drama ve Müzik Tiyatrosu bulunmaktadır. 1930’larda tamamlanmış olan tiyatro binası ve 1970’lerde dikilen heykelin her ikisi de Lutsk şehrindeki mimari ve anıtsal yapılara nispeten yakın zamanda yapılan eklemelerdir.


Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olduğu 1795'ten sonra bu meydanın bulunduğu yer, Lutsk'u işgal eden Rus birliklerinin geçit töreni yapması için kullanılıyormuş. Bu bölge, 20. yüzyıla kadar kentin kuzeye doğru genişlediği alanın sınırı olmuş ve etraftaki arazilerin çoğu da halka açık park alanlarıymış. Geçmişte askeri kışlaların bulunduğu bu meydan, 2011 yılında yapılan bir düzenlemeyle şehre kazandırılmış. Günümüzde çok sayıda etkinlik, festival, konser ve kutlamalar bu meydanda yapılıyormuş. 

Meydanda hemen solunuzda Lutsk'un simge yapılarından biri olan Kutsal Trinity Ortodoks Katedralini göreceksiniz. 

The Holy Trinity Orthodox Cathedral 

Barok üslubunda inşa edilmiş bir Ortodoks ibadethanesidir. Lutsk'taki Kutsal Trinity Ortodoks Katedrali, aslen bir Katolik Kilisesi ve Bernardine Manastırı kompleksiydi. Manastır, 1721 yılında inşa edildi. Mimar Paweł Giżycki tarafından tasarlanan Kilise 1789'da tamamlandı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Bernardine keşişlerinin mülkiyeti kaldırıldı, bina kompleksi Lutsk Ortodoks topluluğuna bağışlandı. 1870'lerde, narteksin üzerine bir çan kulesi ve bir merkezi kubbe eklenerek kilise yeniden inşa edildi.


Günümüzde Kilise, Ukrayna Ortodoks Kilisesi'ne ait olan Kutsal Trinity Katedrali'dir. Eski Bernardine Manastırı kütüphane olarak ve küçük dükkanlar için kullanılıyor. 

Lutsk'taki bu ana Ortodoks kilisesi, Sovyetler Birliği tarafından yaldız ve simgelerinden sıyrılan St Peter ve Paul Katedrali'nden çok daha atmosferik bir kilisedir. İç kısım balmumuyla parlatılmıştır ve 260 yıllık ibadet ile doldurulmuştur. Dışardaki gül bahçesi bir huzur vahasıdır. Kilisede bulunan tapınak, Nebesna Sotnya'ya (Maidan devrimi sırasında Kiev'de öldürülenler) ve Donbas'taki Ruslarla savaşırken ölenlere ayrılmış olup, Ukrayna'nın çok daha yeni geçtiği çalkantılı zamanların bir hatırlatıcısı olmuştur.


Katedral, cephenin orta kısmında iki kule bulunan, at nalı şeklinde iki katlı bir yapıdır. Bu yapı bir manastır için nadirdir ve daha çok bir sarayın mimarisine benzer. Ukraynalı ustaların inşa ettiği iki katlı, oyulmuş ve yaldızlı ikonostasis ile korunan iç katedral dekoru 19. yüzyıla kadar uzanıyor. Katedral, Tiyatro Meydanı'nın baskın mimari özelliğidir. 


Katedralin içine girdim ve bir ayin yapıldığını görünce çok fazla duramayıp geri çıktım. Burası merkezi bir nokta olduğundan tekrar boş bir zamanımda gelir içeriyi detaylıca gezerim diye düşündüm ama umduğum gibi olmadı. Ne zaman gelsem şans bu ya hep ayin yapılıyordu.


İşlerine gitmeye çalışanların arasında Lesya Ukrainka Caddesi boyunca yürümeye başladım. 

Lesya Ukrainka Street 

Lutsk’un en popüler caddesi, adını şehrin en önemli isminden alan Lesya Ukrainka Caddesi’dir. Lesya Ukrainka Caddesi (eski adıyla Jagiellońska - Jagiellon Caddesi), kentin merkezi olan Tiyatro Meydanından Kardeşler Köprüsü Meydanına kadar uzanan trafiğe kapalı bir yaya caddesidir. Cadde 730 metre uzunluğundadır ve burada en az on kilise ve manastır bulunmaktadır. Cadde, şehrin bu yol boyunca genişlemeye başladığı on sekizinci yüzyılda gelişmeye başlamış. 19. yüzyılın başlarında da şehrin ana caddesi haline gelmiş. 1980'lerde yayalara özel bir cadde olmuş. Caddenin ismi 1990'larda Lesya Ukrainka olarak değiştirilmiş.


Lesya Ukrainka Caddesi birçok mimari simge yapıya sahiptir ve kentin önemli bir ticaret arteri olmuştur. Cadde üzerinde çok sayıda kafe, restoran, banka, iş yeri, mağaza ve dükkan bulunuyor.

Curvy Hill Sokağına ulaştıktan sonra, çeşitli mimari tarzları görmeye başlıyorsunuz. Polonya imparatorluğunun 17. ve 18. yüzyıllarda Lutsk'taki baskın tarzıyla yapılmış binalar ile 19. yüzyılda Sovyet öncesi döneme ait güçlü Polonya etkisine sahip binaları kolayca tanımlayabilirsiniz.


Sovyet döneminde yapılan binalar araya karıştığından, daha modern binalar da önceki yapıların ruh halini yeniden yakalamaya çalıştığından caddede daha uyumlu bir mimari görünüm var. Bu binaların üçü tarihi anıt olarak adlandırılan plakalarla işaretlenmiştir. Bunlardan biri olan ve Caddenin sonuna yakın bir yerde bulunan sarı tuğla bina 19. yüzyılın başlarında inşa edilmiş tarihi bir anıttır.


Caddede küçük bir meydandaki şu heykele bakar mısınız!


Bu da bir başkası!


Böyle yavaş yavaş yürüyerek yine küçük bir meydana geldim. Burada ağaçların büyük kısmını kapattığı bir bina bulunuyordu. 

Trinitarians Monastery 

Trinitarians, 1199'da Müslümanlar tarafından serbest bırakılan mahkumları almak için kurulmuş bir manastır düzenidir. Trinitarians, 18. yüzyılda Lutsk'ta görünmeye başlamışlar. Bir süre Ortodokslara ve daha sonra da Yunan Katolik topluluğuna ait olan St. Mykhailo Kilisesinin yakınlarında manastırlarını kurdular. İhmal edilen bir kiliseyi yeniden inşa ettiler ve orada manastırı yaptılar. Ancak kiliseyi uzun süre korumaları mümkün olmadı ve Rus İmparatorluğu döneminde yıkıldı. Manastır uzun zamandır hastane olarak hizmet veriyor ve günümüzde de askeri hastane olarak kullanılıyor.


Lesya Ukrainka Caddesinin sonundaki Kardeşler Köprüsü Meydanına ulaştım. 

Brotherhood Bridge- Bratskovyy Bridge 

Lesya Ukrainka Caddesinin sonuna geldiğinizde, Kovelska Caddesi üzerinden geçin, soldaki yaya geçidini kullanın, ardından Brotherhood Köprüsü'nde durmak için sağa dönün. Yaklaşık 300 yıl önce, tam burada Glushets Nehri'ne bakıyor olacaktınız. Glushets, Styr Nehri ile birlikte, şehri ve kalesini yıllar boyunca düşmanlardan koruyan bir savunma adası yaratmış. Sonrasında, Nehir yeraltı borularına bağlandı ve böylece Lutsk'un en uzun caddesi olan Glushets Caddesi ile şehir arasında daha kolay hareket edilmesi sağlandı.


Artık bir parkın ve caddenin parçası haline gelen köprüyü geçerek tabelaları takip ettim. Hafif bir yokuşu tırmanır tırmanmaz karşımda Aziz Peter ve Aziz Paul Katolik Kilisesini gördüm. 

Aziz Peter ve Paul Katedrali ve Cizvit koleji-The Saint Peter and Paul Cathedral and its Jesuit college 

Kafedralna Caddesi üzerinde kısa bir mesafe sizi Kale Meydanı yakınında bulunan Aziz Peter ve Aziz Paul Katolik Kilisesi'ne götürür. Bu görkemli kilise, Cizvit Manastırı'nın eski kolejleri ile birlikte, İtalyan mimar Giacomo Briano'nun tasarımına göre Barok tarzında 1616-1639'da inşa edildi. Katedral, uzun süre Cizvitler tarafından eğitim ve kültür merkezi olarak kullanılmış. Bu süreçte teoloji, felsefe, matematik, yabancı dil, dans ve tiyatro eğitimleri veriliyormuş.


Cizvit Emrinin 1770’lerde kaldırılmasının ardından Rus İmparatorluğu döneminde müze olarak kullanılmış ve içerisinde yer alan ikonalar ve eşyalar çalınmış. İkinci Dünya Savaşının ardından kapalı olan bina, 1970'lerde ateizm müzesi olarak hizmet vermiştir.


1999 yılında Roma Katolik Kilisesine çevrilmiş. Onarım ve yeniden yapılanma sonrasında, kilise klasik görünümüne büründü ve şimdi yerel Roma Katolik topluluğunun merkezi oldu. Bu Katolik Katedralinin görkemli, yakın zamanda yenilenmiş ön cephesi 1640'tan kalmadır. Aziz Peter ve Paul Katedrali, 26 metre gökyüzüne yükselen kuleleriyle, Doğu Avrupa'daki en yüksek Cizvit kilisesi olarak kabul edilir. Sade iç kısmı pembe ve sarı tonlarında boyanmış ve birkaç Polonya mezarı içermektedir. 100'den fazla resmedilmiş ikonaya sahip bu müze, 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar ünlü Volyn ikona resim okuluna genel bir bakış sunmaktadır. 


Katedralin içine birkaç kez girme şansım oldu. İlk girişimde sabah olması nedeniyle ortalıkta hiç kimse yoktu. Ancak Katedralin büyük kısmı erişime kapatılmış ve zaten uzaktan bakabiliyorsunuz. İkinci gidişimde sandalye de oturan sanırım görevli bir kadın bana fotoğraf çekmememi söyledi. İngilizce konuşunca sanırım derdini anlatamayacağını düşünerek benimle uğraşmaktan vazgeçti. Aslında ne demek istediğini anlamıştım ama salağa yatıp bir dolu fotoğraf çektim.


Ayrıca, Kilisenin yanında, binaya bakarken sağ tarafta, Lutsk vatandaşlarını tehlike anında korumaya yarayan eski bir tünel ağı olan Manastır Mağaraları'nın girişi bulunmaktadır. Katedralin altındaki bu üç katlı mağara zindan olarak da kullanılmıştır. Girişin 25 Grivna olduğunu ve rehberle gezilen bu bölüm için 10, 12, 14, 16 olarak belirlenmiş tur saatleri bulunduğunu söylemeliyim. Maalesef programımı bu saatlere denk getiremeyince burayı gezemedim. 

Lutsk Dungeon 

Normal sokaklara ve caddelere ek olarak, Lutsk’un yeraltı geçitleri de oldukça ilgi çekicidir. Bu geçitlerin tarihi 15 ve 17. yüzyıllara kadar uzanıyor. Cizvit döneminde, bir hapishane, malları saklamak için bir mahzen ve kutsal nesneler için güvenli bir yer olarak kullanılıyordu. Bu arada, İkinci Dünya Savaşı sırasında zindan bombalardan kaçmak için bir sığınak oldu. Aziz Peter ve Paul Katedrali'nin altındaki bu sıra dışı üç katlı zindan, bu yeraltı geçitlerine yapılan rehberli tur sırasında duyabileceğiniz gizem ve efsanelerle doludur. 

Buradan zaten artık görmekte olduğum bir diğer simge yapı olan Kaleye doğru yürüdüm. Giriş kapısının hemen sol tarafında Puzyna Evi bulunuyor. 

Puzyna’nın Evi – Puzyna’s House 

1545-1546 yıllarında inşa edilen Lutsk’taki en eski konut binasıdır. Bu isim 17. yüzyılda, piskopos A. Puzyna burada yaşadığı için verilmiştir. Yapıldığında bir duvarla kaleye bağlıymış. İki katlı eve zaman içerisinde eklemeler yapılmış ve tadil edilmiş. Bugün burada hala yaşanmaktadır.


Artık Lutsk’un olmazsa olmazlarından Kaleye girebiliriz. 

Lutsk Lubart Kalesi-Lubart Castle 

Lutsk Kalesi (Ukrayna dilinde Lutskiy zamok), ayrıca yerel olarak Lubart Şatosu (Zamok Lyubarta) veya Yukarı Kale (Verkhniy zamok) olarak da bilinir. Şehre gelenlerin ilk gözlerine çarpan kentin girişindeki Lutsk Lubarts kalesidir ve Yüksek Kale olarak da anılır. Uzun yıllar boyunca Lubart Kalesi, güçlü bir kale olmuş ve bölgenin idari, siyasi ve manevi başkenti olarak hizmet vermiştir. Aynı zamanda Ukrayna’nın para birimi olan 200 Grivna’nın arkasında yer alan Lutsk kalesi popüler bir turistik mekan. Hatta Ukrayna’nın 7 harikası içinde yer aldığı belirtilen bu Kale mutlaka görülecek yerlerden biri.


Luchesk kasabası, daha 1075 kadar erken bir tarihte, Bold Boleslaus'un altı ay boyunca kuşattığı ahşap bir kaleye sahipti. Yury Dolgoruky, 1149'da altı hafta süren kuşatmanın ardından Lutsk'u yine alamadı. 1255'te Lutsk'un kalesi Khan Jochi'nin torunu Kuremsa’nın baskınına uğradı. Eski duvarların bir kısmı kullanılmış olmasına rağmen, Styr Nehri üzerinde yükselen mevcut kale, çoğunlukla 1340'larda inşa edildi. Litvanya Büyük Dükü Gediminas’ın oğlu Lubart’ın, Galiçya-Volyn Prensi II. Andriy’in kızıyla evlenmesinin ardından taş bloklar ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir.


Yenileme işlemleri sadece kale ile sınırlı kalmamış, Styr Nehri’nin su seviyesi yükseltilerek, gelecekte daha iyi bir savunma için kale ve yerleşim yerlerinin ada üzerinde kalması sağlanmış. Ancak bu yeterli gelmeyeceğinden, yeni bir kalenin daha yapımına başlanmış. 14. yüzyılda başka bir şehir kalesi Czartoryski ailesi tarafından inşa edilmiş ve Aşağı Kale olarak da bilinen Okolny Kalesinin de günümüzde sadece kalıntıları bulunuyor. 

Prens Lubart’ın bu planı, uzun yıllar sürecek bir inşaatın başlangıcı kabul edilmiş. 1330’da başlayan çalışmalar ancak 1542 yılında tamamlanabildi. Kale, Prens Lubart’ın 1383 yılında ölmesiyle birlikte Litvanya Prensi Vytautas’a devredilmiş.


Bu arada Büyük Casimir (1349), Jogaila (1431) ve Sigismund Kęstutaitis (1436) gibi sayısız hükümdarlar tarafından yapılan kuşatmalar bastırıldı. 1410 yılındaki Avrupa’nın en büyük savaşlarından biri olan Grunwald Savaşı’nın ardından, pek çok Avrupa ülkesi Avrupa’da Osmanlı’nın ilerlemesini durdurmak ve Katolik-Ortodoks kiliselerinin eşit haklara sahip olmasını sağlamak için 1429 yılında Lutsk’da bir araya geldi. 

Prens Vytautas, 15 ülkenin kralını ve önemli kişilerini Lutsk Kalesine davet etti. Davetliler arasında Kutsal Roma (ve Alman) İmparatoru Sigismund, Danimarkalı Kral IV. Eric, Polonya hükümdarı II. Wladyslaw ve Jagiello, Töton Şövalyelerinin büyük üstatları, Papa V. Martin, Moskova Büyük Prensi II. Vasili, Bizans İmparatoru Palaeologus ve diğer güçlü liderler ile birlikte üst düzey çalışanlar ve aileleri vardı. 

Rivayet odur ki kongreye davet edilen misafirler, aileleri, uşakları ve muhafızlarıyla birlikte toplam 15.000’den fazla kişi katılmış. O zamanlar şehir nüfusu zaten 5.000 kişiymiş. Bu kadar insanı doyurmak da kolay olmamış. Katılımcılar toplam 700 öküz, 1400 koç ve koyun, 100 manda, sayılamayacak kadar çok tavuk ve yaban domuzu yemiş, 700 varil şarap içmişler.


Uzun süren Vytautas döneminde, Lutsk Kalesi, topçu ve tüfek ateşine karşı korunmak için daha da güçlendirildi. Şimdi tuğla örülen ana giriş batıdaydı ve dış hendek üzerindeki köprüyle birleşiyordu. "Lubart", "Švitrigaila" ve "Piskopos" olarak adlandırılan üç ana kule, 16. ve 17. yüzyıllar boyunca inşa edildi. 

Büyük Litvanya Dükalığı’nın yıkılmasının ardından Lubart Kalesi bir süre daha kullanılmaya devam etti, ancak yaşanan savaş ve yangınlardan dolayı eski önemini yitirerek, yavaş yavaş tahrip oldu. Kale tarihi yapısının yanı sıra trajik olaylarla da anılıyor. 1941 yılında 1.160 Yahudi kale içerisinde aynı anda katledildi. 2 Temmuz günü yaşanılan bu olay sebebiyle, her sene şehre Yahudi turistler akın ediyorlarmış. Kaledeki bu trajedi için herhangi bir anıt veya işaret yok. 1970 yılında restore edildikten sonra Kale turizme kazandırılmış.


Ayrıca tarihi yönüne ek olarak, kale için birçok efsane anlatılmaktadır. Bu efsanelerden birinde kalenin duvarlarına saklanan bir hazine olduğu belirtiliyor. Lutsk için verilen savaşlardan birinde, düşmanlar dükü yaralamış. Öldüğünde, tüm mücevherlerin toplanmasını ve bunların kale duvarlarına gizlenmesini, şu şekilde yemin etmelerini emretmiş: "Hazine onu bulan ve kendisi için saklamak isteyen herkese talihsizlik getirecektir." Hazine sadece Lutsk vatandaşlarına hizmet için kullanılmalıdır. Mücevherlerin hala Kalede olduğu söylenmektedir. Bir diğer efsaneye göre, birçok hayaletli Orta Çağ kalesi gibi, kaleyi inşa ettiren Litvanyalı prens Lubart'la evlenmeyi reddeden genç bir kızın hayaletinin de burada gezindiği söyleniyor.


Lutsk Kalesi iki bölümden oluşuyordu. Bugüne kadar korunmuş olan Üst Kale ve duvarlarının bir kısmı diğer binalara eklenen ve sekiz kulesinden biri olan Czartoryski Kulesi'nin bulunduğu Alt veya Yuvarlak Kale (the Lower or Roundabout Castle)'dir. Lutsk Kalesi, süslü 17. yüzyıl kiliseleri ve evleri ile çevrilidir ve Ukraynalı bir kale için oldukça iyi durumdadır. İnşa emrini veren Litvanya Prensi'nden sonra Lubart Kalesi olarak adlandırılan Kale, 13 metre yüksekliğinde surları, birinde Çan Müzesi olan üç yüksek dikdörtgen kulesi vardır. Ayrıca 12. yüzyıldan kalma bir kilisenin (St. John Kilisesi) ve 14. yüzyıldan kalma bir sarayın arkeolojik kalıntıları, küçük bir zindan ve kitaplara, çanlara, silahlara ve yerel sanat eserlerine adanmış çeşitli küçük müzeler var.


2011 yılında, Lutsk Kalesi bütün Ukrayna genelinde düzenlenen ve oylanan "Ukrayna’nın Yedi Harikası: Kaleler, Saraylar, Şatolar" yarışmasının “Kaleler” başlığında birincilik kazanmıştır. Kale içerisinde özellikle yaz aylarında festivaller, fuarlar ve çeşitli etkinlikler düzenleniyormuş. Lutsk'un en iyi festivallerinden biri, her Haziran ayında gerçekleşen, sanatçıları, esnafı, müzisyenleri, tiyatrocuları ve burada olmayı isteyen herkesi toplayan "Lutsk Kalesi'ndeki Gece" etkinliğiymiş. Volyn Prenses Festivali de Kalede düzenlenen başka bir etkinlik oluyormuş. Şaşırtıcı olmayacak bir şekilde, Lutsk ve çevre kasabalardan gelen çiftler düğün fotoğrafları için burayı tercih ediyorlarmış. Ben de bunlardan 3 çifte denk geldim. Hatta gelinlerden birisi çok enteresandı ve saçları neredeyse topuklarına değecekti. Bazı geleneksel toplumlarda saçların hiç kesilmediğini duymuştum ve buna şahit olunca hayretten ağzım bir karış açık kaldı. Kale, gün içerisinde 10:00-17:00 arası açıktır. 

Giriş kapısından geçerek öncelikle biletimi almak istedim. Burada 2 farklı biletleme bulunuyor. 30 Grivna ödeyerek Kitap Müzesini, Çan Müzesini, Silah Müzesini, surları, muhafız odasını, hapishaneyi ve etnoğrafik bir serginin de olduğu hediyelik eşya dükkanını gezebiliyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam 200 Grivna ödeyerek rehber eşliğinde eski kilise, arkeolojik buluntular, eski yapı malzemeleri, Sanat Müzesi, Ana kule ve Styrova Kulesi gezilebiliyormuş. 30 Grivna ödeyerek biletimi aldım ve surların üzerine çıkarak gezmeye başladım. 


Buradan zaman zaman kale içini gördüğüm gibi şehrin genel manzarasına da bakma imkanım oldu.



Önce surların üzerinde yürüyerek Styrova Kulesinin üst katlarında bulunan eski silah müzesini görme şansım oldu. 


Ukrayna Askeri müzesinde Ukrayna tarihine ait savaş araçları ve Ukraynalı askerlere ait birçok eşya sergilenmekteymiş.


Sonra aynı Kulenin birinci katındaki ilginç bir dükkana girdim. Burada sergilenen ve satılan sanat eseri gibi ilginç mumlar vardı. Küçük olan boyları yaklaşık 100 Grivna kadardı. Taşıyabileceğime inansam bir tane almayı düşünürdüm. Yapan genç oldukça meşakkatli olan yapım sürecini anlattı.


Sonra girişin 40 Grivna olduğu eski teknolojik materyallerin sergilendiği Teknoloji Müzesine kapıdan şöyle bir baktım.


Yine surların üzerine çıkıp yürüdüm ve Kalenin diğer tarafından Pazarı gördüm.


Sıra geldi Vladycha Kulesinde bulunan Çan Müzesine ve bizim için anlamı olmayan demir yığınlarına! İki katta da irili ufaklı bir dolu çan konulmuş ve çanlara dair eski fotoğraflar sergilenmiş. Lutsk Bell Müzesinde (Museum of Bells) 17. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar toplam 90’dan fazla çan sergileniyor. En eskisi 350 yıllık ve 1,5 ton ağırlığında.


Model kullanılarak eski hali yansıtılan Zindanı demir kafes arkasından gördüm.


Eskiden kullanılan eşyalardan bazılarını da görme şansım oldu.


Bahçesinde de ne işe yaradığını anlamadığım bazı araçlar vardı.




Hediyelik eşya dükkanına girdim ve hatırladığım kadarıyla 20 Grivnaya bir magnet aldım.


Sonra aynı binanın üst katındaki Kitap Müzesine gittim. Kale içerisinde yer alan en ilginç yerlerden birisi bu müzedir. Koleksiyonun çoğu, en eskisi 350 yaşından büyük antika kitaplardan oluşuyor. Çoğunluğu incilden oluşan pek çok el yazması kitaba ev sahipliği yapan Kitap Müzesinde, farklı sergilere sahip üç oda var. Birincisi, 15. yüzyıldaki bir baskı makinesini öne çıkararak Avrupa yayıncılık tarihini ele alıyor. Diğer odalar Doğu Avrupa ülkelerinin en ünlü altı basımevinin çeşitli basımlarına sahiptir. Müzede sergilenen en eski kitabın 1644 yılında Lviv’de yayınlanan iki ciltlik “Trebnyk” kitabı olduğu belirtilmesine karşın daha eski tarihli kitaplar da gördüm.


Büyük gelse de Kalenin tacını takmaktan geri kalmadım!


Girişinin kapalı olduğu St. John Kilisesini dışından gördüm. Merdivenlerle yeraltına doğru iniliyordu.


Tam o sırada ilk düğün konvoyu giriş kapısından borazanlar eşliğinde içeri girdi. Gelin çok suratsızdı ve organizasyondan pek hoşnut gözükmüyordu.


Bu da artık kimin heykeliyse bilmiyorum.


Bahçede çok hoş bir çeşme de bulunuyor.


Çok güzel ve metalden yapılmış hayvancıklar da mutlaka görülmeli!


Bunların dışında gezemediğim yerlerden de bahsederek Kale gezimizi sonlandıralım. İlk sırada tabi ki Ana Kule (Main Tower) geliyor. 


Kulenin en üstüne çıkana kadar bronz heykel sergisi, cam sergisi, resim galerisi gibi küçük sergiler geziliyormuş. Yukarıya çıktıktan sonra orada duran muhafız nereden geldiğinizi soruyormuş. Tıpkı geçmişte olduğu gibi şehre gelenlerin ülkelerini söyleyip ardından elindeki borazanla marş çalıyormuş. Kuleye çıkamadım ama evlenecek çiftler gelirken borazan çaldı ve ardından muhafızı Orta Çağ kıyafetleriyle bahçede geçerken gördüm.


Kale içerisinde gezilebilecek bir diğer müze, 15-20. yüzyıllar arasında yapılmış çok sayıda tablonun sergilendiği, Styrova Kulesinin yakınlarında bulunan Sanat Müzesi (Art Museum). 

Kaleden çıkınca işte o zaman yukarıda bahsettiğim düğün sahibi 2. çifti gördüm. 


Artık oradan gitmeyi düşünürken 3. enteresan çift çıkageldi. Tam karşısından fotoğrafını çekmeye utandım ama uzaklaşınca Kalenin giriş kapısında fotoğraflarını çaktırmadan çekmiş oldum. Kızın üstünde gelinlik yok, onun için belki bir nişandır veya belki de yerel gelinlikleri bu şekildedir.


Kale gezimi tamamladıktan sonra geri dönmek yerine tabelaları takip ederek ara sokaklara girmeye başladım. İlk önce karşıma The Church of Evangelical Christian Baptists-Lutheran Church adında sivri kuleleri olan bir kilise çıktı. 

Luteryan Kilisesi- Lutheran Church 

Karaimska Caddesi, 16 adresinde, 20. yüzyılın başında Alman sömürgecileri tarafından yaptırılan eski Lutheran Kilisesi’ni göreceksiniz. Kilise, Kafedralna Caddesi'nin batı ucunda bulunuyor. Sarp sivri ucu ile iyi orantılı neo-gotik yapı, mimari ekseni tamamlayan büyük bir altın haç ile taçlandırılmıştır. Lutheran Kilisesi olarak bilinen bina aslında artık bir Baptist kilisesidir.


Kilise 1907 yılında kentin Lutheran topluluğu için inşa edildi. İnşa edildiği yıllarda Volyn'de yaşayan Almanlar için başlıca ibadet yeri olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sonunda 1940'larda sömürgecilerin çoğu Almanya'ya döndü ve kiliseleri bozulmaya başladı. 1950'lerden 1980'lere kadar Sovyet döneminde kilise laik bir yapıya dönüştürülerek arşiv olarak kullanıldı. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra 1990’ların başında Ukrayna’daki Kiliselerin İadesi çerçevesinde Lutsk’un Baptist topluluğu kilisenin yeni sahibi oldu. 1990'ların başında, yerel Evanjelik Baptist topluluğu kiliseyi restore etti ve ibadethaneleri olarak kullanmaya başladı.


Kilisenin ön tarafında açık bir kapı göremeyince ben de yan tarafına doğru gittim. Bulduğum açık bir kapıdan içeri girdim ve mutfaktan gelen sesleri duydum. Sessizce içeri girip birkaç fotoğraf çektim ve aynı sessizlikte kendimi dışarı attım.


Bulunduğum bölgede Türklerin yaşamış olduğunu öğrenince doğrusu çok şaşırdım. 

Karaylar Caddesi-Karaim’s Street 

Karaimler (Karaylar) yoğun olarak bu bölgeye yerleştiklerinden caddeye de onların adı verilmiş. Lutsk Karaimleri eski Türk-Tatar kabilelerinin ataları oluyormuş. 15. Yüzyılın sonunda Litvanya büyük dükü Vitovt, Kırım’dan yüzlerce Karaimli mahkumu getirmiş ve bunları Lutsk ile Vilno (Vilnius)’ya yerleştirmiş. Volyn’de 500 yıl boyunca yaşayan Karaimler dillerini, kültürlerini, yazılarını ve geleneklerini muhafaza etmişler. 1930’larda Karaimler kendi gazetelerini ve çocuk kitaplarını yayınlamışlar. Lutsk Karaimleri arasından meşhur bilim insanları ve tanınmış isimler çıkmış. Bunlardan biri bir rahip, yazar ve arkeolojist olan Abraham Firkovych isimli kişiymiş. Lutsk Karaimlerinin ataları aynı zamanda Amerikan şirketi Warner Brothers’ın ortaklarındanmış. II. Dünya Savaşından sonra hemen hemen bütün Karaimlere komünistlerin baskı yapması sonucunda bunlar Lutsk ve Volyn’i terketmek zorunda kalmışlar. Bir kısmı Polonya’ya ve bir kısmı da Fransa’ya göç etmiş.


Caddede bir süre gezindim ve kültürel bir yakınlık bulmaya çalıştım. Enteresan şekilde sadece bu caddede değil Sovyet yapımı veya dizaynı olmayan diğer evlerde de günlük yaşamın birbirine çok benzediğini gördüm. 

Bu Caddenin sonuna doğru yürüyünce dış tarafı oldukça renkli bir başka tarihi kilise gördüm. 

Protection of Virgin Orthodox Church 

Hala orijinal halini koruyan ve Lutsk'taki mevcut Ortodoks kiliselerinin en eski tarihlisi olan Bakirenin Koruduğu Ortodoks Kilisesi, 17. yüzyılın ilk yarısında inşa edilmiştir. Bu Kilise de aslında 1583 tarihli bir belgede eski olduğu ve tamirat gerektirdiği belirtilen daha eski bir kilisenin yerini almış. Günümüzde mevcut olan çan kulesinin inşası dahil, 19. yüzyılda kilisede sadece çok küçük değişiklikler yapılmıştır. Kilise, 14. yüzyılda resmedilmiş Volyn Meryem Ana simgesi ile tanınır. 1970'de Kilise, Kiev'deki Ulusal Güzel Sanatlar Müzesi'ne bu ikonayı gönderdi. Diğer Ortodoks kiliselerinde olduğu gibi, Bakirenin Koruduğu Kilise de Polonya’nın Katolik etkisi karşısında Ortodoks inancını devam ettirmeye çalışıyormuş.


Küçük ama içerisi oldukça renkli olan bir kiliseydi. Hızlıca göz gezdirip dışarı çıktım. 


Kilisenin yanında, binaya bakarken hemen sağ tarafta, vatandaşları tehlike anında korumaya yarayan antik bir tünel ağı olan Manastır Mağaralarına giriş bulunuyormuş. 

Bu bölgeyi tamamladığımı düşünerek merkeze dönmeye karar verdim ve tam o sırada neyle ilgili olduğunu anlamadığım bir Tarih Müzesini gördüm.


Tarih Müzesini gezecek vakit yoktu ve yola devam edince bir başka tarihi yapıyla karşılaştım. 

True Cross Lutsk Ortodoks Kompleksi-The Lutsk Orthodox Fellowship of the True Cross (Lutsk Brotherhood Architectural Complex) 

Burası, Pazar ve Bratskiy Mist meydanları arasında bulunan ve bir kilise ile manastırdan oluşan mimari ve tarihi bir komplekstir. Church of the Exaltation of the Cross, Basilian Manastırı ile birlikte, Lutsk Kardeşliği tarafından inşa edilmiş ve korunmuş bir mimari anıttır. Binalar 1630'lar ve 1640'lar boyunca inşa edildi ve Volyn Ortodoks halkının siyasi merkeziydi. Lutsk Birliği 18. yüzyılın başında azalmaya başladı ve binalar kötüleşti. 18. yüzyılda yangından zarar gördüler ve kilise bir yüzyıl sonra neredeyse tamamen tahrip oldu. Manastır binası neredeyse tasarlandığı gibi kalırken, kilise birçok kez yeniden inşa edildi; apsis ve yeniden inşa edilmiş kubbe, sadece orijinal parçalardır. Manastır bir apartman binasıdır; Kilise, Lutsk Ortodoks Birliğinin varisi olan Saint Andrew'un Volyn Birliği tarafından kullanılıyor.


Kaleden gördüğüm Pazar alanına doğru yürüdüm. 

Pazar Meydanı-Market Square 

Burası şehrin en kalabalık yerlerinden birisi ve canlı hayvan da dahil olmak üzere hemen herşey satılıyor. Bu pazarın benzeri otobüs terminalinin yanında da varmış. 14. yüzyıldan kalma Lutsk Pazar Meydanı, Ukrayna'daki en eski meydanlardan biridir. Meydan, Lutsk, Magdeburg Rights'i aldıktan sonra gelişmiş ve yıllar geçtikçe, Market Square şehrin ticari, sosyal ve politik bir merkezi olmuştur. Daha önce, Meydan idari binalarla çevriliymiş ve birçok büyük kamu etkinliğine de ev sahipliği yapmış. Meydan, tarihi boyunca birkaç kez yangınla tahrip olmuş. Belediye binası 18. yüzyılda yandıktan sonra, inşa edilen yeni binalar pazar alanını küçültmüş. Ancak yine de II. Dünya Savaşı'na kadar Lutsk ticaret merkezi olarak kalmış. Halen, Market Square eski şehir evleri ve kiliselerle çevrili tarihi bir simge yapıdır. Pazarda hem sebze meyve gibi ürünlerin satıldığı açık bir alan hem de üstü kapalı yapılar bulunuyor.




Pazarın içinde bir süre gezdim ama içinde kaybolacağım diye hemen çıkmak istedim. Buradan Tiyatro Meydanına geri döndüm ve ana caddeden diğer tarafa doğru yürüdüm. Sağ tarafta Güneş Sistemine ilişkin bir heykel seti yapılmış.


Bogdan Khmelnitsky Caddesi üzerinde yürümeye başladım ve çok geçmeden caddenin karşı tarafında önünde kentin koruyucu azizi Aziz Nikolaos’ın bir Anıtı da bulunan Lutsk Belediye Binasını gördüm. Belediye Meclisi binası 1930'larda inşa edilmiş ve o yıllarda posta ve telgraf idaresi olarak kullanılmıştır. Sovyet döneminde, Belediye Meclisi bu binada çalışmaya başlamış. 


Bu devasa binanın tam karşısında Kukla Tiyatrosunu gördüm. 

Kukla Tiyatrosu-Puppet Theatre 

Krivyi Val Caddesi'nde ve Belediye Binasının karşısında bulunan Kukla Tiyatrosu 1890 yılında inşa edilmiş. 1975 yılında Drama Tiyatrosu burada performanslarını sergilemeye başlamış. Drama Tiyatrosu Tiyatro Meydanı'ndaki yeni bir binaya taşındıktan sonra, burada bir kukla tiyatrosu kurulmasına karar verilmiş. Kabartmalarla ve sütunlarla süslenmiş bir binası olan Kukla Tiyatrosu şimdiye kadar, Lutsk vatandaşlarını parlak performanslarıyla memnun etmiş ve uluslararası yarışmalarda sayısız ödül almış.


Kale bölgesine tekrar döndüm. Niyetim bu tarafta olduğunu tespit ettiğim Golovan Evini bulmaktı. Tam o sırada önünde küçük bir parkın olduğu Eczane Müzesini (Pharmacy Museum) gördüm ve açık kapısından içeri de girdim. Ancak kayda değer bir şey olmadığını söylemeliyim.



Tabelaları takip ederek Kaleye yakın bir konumda olan Golovan Evini en sonunda buldum. 

House of Sculptures-House of Architect Golovan 

Styr Nehri'nin kıyısında bulunan Chimeras'lı Ev, Lutsk'taki en sıradışı cazibe merkezidir. Mimar Mykola Golovan 1979 yılından bu yana üzerinde çalışıyor. Bu Ev halen, Gotik ve Rönesans tarzlarından klasik ve masal eserlerine kadar tamamen eklektizm izlenimi veren birçok farklı stilde yaklaşık 500’den fazla taş heykel ile süslenmiştir. 


En büyük obje, heykeltıraşın aile üyelerinin, evin alınlık kısmındaki tasviridir. Evin dışı kadar iç dekorasyonu da oldukça ilgi çekici ve özgünmüş. Tabi ben evin içini göremedim ama 70'lerinde olduğu belirtilen mimar Golovan'ı üstü çıplak evin önünde otururken gördüm.


Nehiri en nihayet burada görmüş oldum. Hatta nehir kıyısında bir de Meryem ve bebek İsa’nın bir heykeli bulunuyordu.



Kale tarafına gidip buradan dönmek istedim ve tam o yol üzerinde çok güzel bir bina gördüm. Bu yapının Kosach Ailesinin Evi olduğunu tespit ettim. 

Kosach Family House 

Katedralin arkasında 1800’lerin sonunda Kosach ailesinin yaşadığı ev bulunuyor. Ukrayna tarihi için oldukça önemli olan şair, yazar ve feminist Olena Pchilka ile kızı Lesya Ukrainka bir süre bu evde yaşamışlar. Lesya'nın bilinen ilk şiiri "Nadia" (Umut)'yı yazdığı yer burasıymış. 2007 yılında ev müzeye dönüştürülmüş ve Lesya’nın odası görülebiliyormuş.


Kosach Evinin ilerisindeki sokak da görülmeye değer!


Aziz Peter ve Paul Katedralinin yanındaki sokaktan yürüyünce biraz ileride St Bridget Manastırını gördüm. 

St Bridget Manastırı- St Bridget's Convent 

18. yüzyılda, bu manastırdaki rahibeler “içeriye giriş yok” ve “tesis içinde erkek bulunmama” kuralı hakkında çok katılardı. Binayı alev sarınca bile itfaiyecilere izin vermediler. Sonuç olarak, ahşaptan inşa edilen kentin büyük kısmı gibi Manastır da yangında tahrip oldu. Manastır kompleksi zaman içinde bir hapishane, bir Katolik kilisesi ve bir Ortodoks kilisesi olarak kullanıldı. En ilginç özelliği ise, 1941'de Nazilerin Lutsk'a yaklaşması üzerine kenti boşaltan NKVD yani Sovyet özel birlikleri tarafından burada vurulan 4000 kişinin dışarıdaki anıtıdır. Birkaç tane bu tarih belirtilen anıt gördüm. 


Günümüzde bu kompleks Ortodoks Manastırı olarak kullanılmaktadır.


Lesya Ukrainka Caddesine döndüm ve yolun ortasındaki ilginç bir berberlik sahnesiyle karşılaştım.


Artık yemek yiyip biraz dinlenmek istiyordum. Gözüme kestirdiğim sanırım “Tepebetti” isimli bir restoranın dışarıdaki masalarından birine oturdum. Bolonez makarna ve içecek siparişi verdim. Çok fazla beğendiğimi söyleyemeyeceğim.


Tekrar Bogdan Khmelnitsky Caddesi'nde yürüyerek günün en güzel anlarını yaşayacağım Kültür Parkına geldim. 


Parkı anlatmakla sanırım bitiremem. İçinde kafeler, restoranlar, oturma alanları, çocuk oyun alanları, havuzlar ve küçük bir gölü bulunan parkta özellikle yaz akşamları çok iyi vakit geçirebilirsiniz. Birçok oyun alanı, alışveriş standı, festival alanlarında gezip sokak dansçıları ve şarkıcılarının düzenlediği gösterileri izleyebilirsiniz. 


Gittiğimde ortadaki kilometrelerce uzunluktaki yaya yolunun kaldırım taşları sökülerek yeniden yapılıyordu. Sanırım yok aslında birbirimizden farkımız, sağlam taşları sök başka taşlar döşe, birileri bolca para kazansın! Birden fazla yere büyük lunaparklar yapılmış ve oyuncakların tamamı eskimeye yüz tutmuş. Yine bir yerden çağrışım yaptı gibi! Yine de Park o kadar güzeldi ki çeşit çeşit bitki ve hayvan türlerinin bulunduğu bu temiz ortamda gezinmek gerçekten eşsizdi. Şehir merkezine bu kadar yakın ve böylesine büyük bir parkın bulunması kent sakinleri için büyük şans olmalı!


Parktan çıktım ve Şehirde yeni yerler keşfetmek için yürümeye başladım. Kapalı bir alanda bir sürü eski uçak, top, tank ve diğer savaş araçlarını gördüm. Meğerse burası bir müzeymiş. 

Ukrayna Birlikleri ve Askeri Teçhizat Müzesi-Museum of Ukrainian Troops and Military Equipment 

1925 yılında yapılmış binalarda bulunan bu Müze küçük ama oldukça ilginç bir müzeymiş. Sergide 50 tane askeri teçhizat ve silah bulunuyormuş.Bu sergilerdeki materyallerin çoğu EuroMaidan olaylarında ve Ukrayna'nın doğusundaki çatışmalarda kullanılmış. İlgi duyuyorsanız Na Taboryshchi Caddesi, 4 adresindeki Müzeye gidebilirsiniz.


Bu güzergahta yürümeye devam ederken sağ tarafta Tarih Müzesini de dışından görmüş oldum. 

Volyn Bölge Tarihi Müzesi-Volyn Regional Historical Museum 

Volhynia'daki en büyük ve en eski müzedir. Müze, Volyn bölgesinin sanatını, tarihini ve etnografisini temsil eden 140 binden fazla sergiye sahiptir. Shopena Caddesi, 20 adresindeki Müze, normalde 09:00-17:00, cumartesileri 10.00-18.00 arası açık olup Pazartesi günleri kapalıdır.


Biraz daha yürüyünce içinde çok titiz bir şekilde yapılmış anıtların ve mezarların bulunduğu bir Anı Parkına geldim. Bu Ukraynalılar şehitlerine ve ölülerine çok önem veriyorlar. Her yerde bir anıt ve her yerde bir heykel görmek mümkün. 

Eternal Glory Memorial Park 

Burası, savaş kahramanlarına, askerlere, Çernobil'de ölen ve mağdur olanlara, baskı kurbanlarına, yüzlerce şehidin anısına, yakılan kasaba ve köylerin hatırasına, Volyn bölgesinin özgürlüğü ve bağımsızlığı için faşizme karşı mücadele edenlerin anısına yapılmış büyük bir park alanı. Burada birçok anıt ve heykelin yanısıra mezarlar da bulunuyor. Yemyeşil ve bakımlı bir alan olduğundan çocuğunu ve köpeğini gezdirenleri, banklara oturup dinlenenleri, yürüyüş yapanları görmek de mümkün.


Artık yorulmuş ve acıkmıştım. Bogdan Khmelnitsky Caddesi'ne dönerek caddedeki restoranları incelemeye aldım. En sonunda kalabalık gözüken bir restoranda karar kıldım. Bu sefer pizza ve içecek siparişi verdim. 


Pizza başlangıçta çok iyiydi ama çok büyük olunca soğumaya başladı. Yine de tamamını bitirdim ve günün yorgunluğunu atmak üzere kalacağım hostele doğru yürüdüm. 

26 Temmuz 2019 

Sabah kalkıp hazırlandıktan sonra kahvaltı için yine pancake isteyince Olga’nın gözleri sevinçten parladı. Hemen bir tabakta pancake ısıtıp önüme koydu. Bir gün önce yumurtayı soğuk yemediğimi görmüştü ve hemen 2 yumurtayı suyun içine koyup mikrodalga fırında ısıttı. Önce itiraz ettim ama 2 yumurtayı da yedim. Bu doyurucu kahvaltı için 30 Grivna ödedim. 

Lutsk’da Dünyanın en uzun apartman dairesi bulunuyor ve sabah gezime buraya giderek başlamak istiyordum. Şehrin biraz dışında olduğunu öğrendiğim bölgeye nasıl gideceğimi bilemiyordum. İngilizce bilen Gabon’lu bir gence tercümanlık yaptırarak Olga’dan binmem gereken troleybüslerin numarasını öğrendim. Bu arada ilk kez konuşabileceğim birini bulunca sohbet etmeye başladık. Meğerse bu genç de benim bindiğim trenle Kharkiv şehrinden gelmiş. Orada Ekonomi alanında doktora yapıyormuş ve buraya da bir konferans için gelmiş. Gabon’lu genç hazırlanmasını beklersem beni durağa kadar götürebileceğini söyledi. Önceki gün kendi sunumunu yapmış ve o gün de sanırım moderatör olacakmış. Memnuniyetle bekledim ve birlikte yola koyulduk. Ancak gördüğüm manzara beni derinden üzdü. Pırıl pırıl ve zeki bir genç ama ülkesi oldukça fakir, bunu her halinden anlıyorsunuz! Ayağında plastik çirkin terlikler, üzerinde buruşmuş bir tişört ve bir de dizinin altına inen bol bir kapri vardı. Rusça ve Ukraynacayı da öğrenmiş ve herkesle iletişim kurabiliyor. 

Yolda otobüslerin yerini tam olarak öğrenmek için birkaç kişiye sordu ve insanların Rusça sorduğu halde Ukraynaca cevapladığını söyledi. Anlamadığım için farkı bilmem mümkün değil ama Ukraynalıların milliyetçi olduklarını ve Rusça konuşulmasına sıcak bakmadıklarını anlattı. Fazla beklemeden gelen troleybüse beni bindirerek ayrıldı. 

Troleybüslerde bilet kesen görevliler bulunuyor ve yanınıza gelip hemen ücreti alıyorlar. 3 Grivna ödenen troleybüsler oldukça ucuz bir ulaşım yöntemi. Otobüs epeyce yol aldı ve şehrin diğer taraflarını da böylece görmüş oldum. Sobornosti Bulvarına gelince acele etmedim ve otobüsün sağ tarafa dönüp Molodi Bulvarında yol almasını bekledim. Bulvarın en ucunda bir durak bulunuyor, ben de orada indim. 

En uzun Bina 

Burası şehirdeki en ilginç yapılardan birisidir. Sobornosti Bulvarı ve Molodi Bulvarı'nda, birbirine bağlı, 3 km'den fazla uzunluğu olan dünyadaki en uzun apartman blokları bulunmaktadır. Mimarları Vasyl Malovytsya ve Rostislav Metelnytskyy olan yapı 1969-1980 yıllarında inşa edilmiş. İki cadde üzerinde 38 adreste birleştirilen petek şeklindeki yapı kompleksi 88 girişe sahiptir. Bu evde yaklaşık 9000 insan yaşıyormuş. Burada Ukrayna ve Avrupa'dan sokak sanatçılarının da yer aldığı “Arka” adlı bir proje yürütülüyormuş. Amaç bu büyük apartmanı eşsiz bir turistik mekana dönüştürmekmiş.


Önce troleybüsten indiğim Molodi Bulvarından başlayarak yürüdüm ve otobüsün geldiği yöne doğru bu yapının etrafında adeta tavaf ettim. Petek şeklindeki yapının girintilerinde mutlaka bir çocuk bahçesi bulunuyor. Cadde üzerine denk gelen binaların giriş kısımları dükkan, mağaza, kuaför gibi işyerlerine verilmiş. Binalar Sovyet yapımı olduğundan oldukça sevimsiz ve iç karartıcı olmasına karşın etrafı oldukça yeşil ve tertemizdi.


İki bulvarın kesiştiği noktada ahşap kullanılarak yapılmış çok hoş bir kafe vardı ve hem çay içip hem de dinlenmek amacıyla buraya girdim. Çay isteyince bardak yerine porselen demlikle getirdiler. Neyse itiraz etmeden içtim ve kahvaltımdan daha pahalıya gelen bu çay için 50 Grivna ödedim.


Bu sefer Sobornosti Bulvarı tarafından yürümeye devam ettim. Bu taraf çok daha güzel dizayn edilmiş ve yayalar için bir yürüyüş yolu eklenmiş.


Caddenin karşısına geçerek otobüs durağında bekledim ve çok geçmeden gelen troleybüse binerek merkeze döndüm. Sinegogu bulmak amacıyla Kale tarafına gittim ve orada muhteşem evler gördüm. Şu evde yaşamak istemez miydiniz!


Sonunda amacıma eriştim ve eski Sinegogu buldum. 

Büyük Sinegog (Küçük Kale)-The Great Synagogue 

Danyla Halyts’koho Caddesi, 33 adresinde bulunan ve 1622-1629 yıllarında inşa edilen Sinegog, Lutsk’un önde gelen mimari anıtlarından birisidir. Sinegog, Eski Lutsk Okolny Kalesi'nin tahkimat sisteminin bir parçası olarak yapılmış. Lutsk Yahudilerinin diğer şehirlerdeki Yahudilerle aynı kaderi paylaştığı II. Dünya Savaşı'ndaki Alman işgaline kadar Lutsk büyük bir Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapıyormuş. O zamanlar çoğunlukla Yahudi vatandaşların yaşadığı Old Lutsk'un güneybatı bölgesinde bu Sinegog inşa edilmiş. Bu işgale kadar Sinegog Lutsk Yahudilerinin dini, eğitim ve topluluk merkezi olarak kullanılmış. 1942'de kısmen tahrip olan Sinegog 1970'lerde restore edilmiştir.


Sinagogun savunma özelliği “Küçük Kale” olan ikinci adını da açıklamaktadır. Adeta bir kale şeklinde inşa edilmiştir. Bina, dua için kullanılan bir kare salondan ve beş katlı bir savunma kulesinden oluşmaktadır. Lutsk, Sinagog binası günümüzde “Dinamo Spor” adındaki yerel bir spor kulübüne ev sahipliği yapıyor.


Sanırım binanın içinde restorasyon yapılıyordu ama bence dışının da acilen restore edilmeye ihtiyacı var gözüküyor. İn cin top oynuyordu ve kimseye bir şey soramadım. Dolayısıyla içini de göremedim. 


Aynı avluda bir de güzel bir otel bulunuyordu ve rica edip tuvaletlerini kullandım. Sanırım ismi Rhombus Hotel, Lutsk'a giderseniz tertemiz ve konum olarak da uygun olan bu yeri tavsiye ederim. 

Aralarda gezerken burayı da gördüm ama fotoğrafını çekmemişim 

Chartoryiskykh Kulesi (Okolny Kalesi)- Chartoryiskykh Tower (the Okolny Castle) 

Bu savunma kulesi ve kale duvarı, Yukarı Kale'yi güneyden ve batıdan güçlendiren Okolny (Roundabout) Kalesi'nin sur kalıntılarıdır. 18 ve 19. yüzyıllarda, tahkimatlar yavaş yavaş dağılmış ve parçalanmış.


Bu tahribattan sadece şehre 15 ve 16. yüzyıllarda sahip olan Princes Czartoryiski'nin adını taşıyan kule kurtulmuş. Bugün, kule Cizvit Manastır binasına bir duvarla bitişiktir ve sadece Drahomanova Sokağı avlularından görülebilir. 

Pazara gidip biraz gezindim ve sonrasında Meydanın tam karşısında olan bir AVM’ye gitmeye karar verdim. Aslında yemek için uygun bir yer arıyordum ve tam yerine gelmişim. Üst katında açık büfe bir restoran bulunuyor ve yemekleri görüp seçebiliyorsunuz.


İsminin ne olduğunu bilmiyorum ama tavuk şnitzel gibi görünüyordu ondan bir parça aldım. Daha önce bir yerde yemiştim ve çok beğenmiştim, içinde patates veya et koyup kapattıkları yarım ay şeklindeki hamurları haşlayıp üzerine yağ gezdiriyorlar, yanına da yoğurt koyuyorlar. İçi patatesli olan 3 parça bu yemekten aldım ve patatese tam doyayım diye herhalde bir de bir tabak elma dilim patates kızartması aldım. Bunlara yaklaşık 100 Grivna verdim. Tavuğun kızarmış dış sosunda soğanlar da vardı ve bayağı lezzetli olmuştu. Doğrusu bu yemek oldukça lezzetli ve fiyat olarak da uygun oldu, herkese tavsiye ederim. Yiyeceklerin fotoğrafını çekiyordum ama personel çekmemi istemedi, en azından tavuğun fotoğrafını ekleyeyim.


Şimdi sırada Volyn İkona Müzesi var. Tabelaları takip ederek ara sokaklara girdim ama nerede hata yaptım bilmiyorum bir türlü bulamadım. Ararken gördüğüm ilginç bir kafeyi göstermek isterim.


Ne olduğunu anlamadım ama girişinde eski eşyaların sergilendiği bir binaya girip müzeyi görevlilere sordum. İçlerinden biri güzel bir şekilde yolu tarif etti.


Sonunda Müzeyi buldum ama beni kötü bir sürpriz bekliyordu. Cuma günü gitmeme karşın Müze o gün kapalıymış. Halbuki okuduğum bilgilerde Çarşamba ve Cumartesi günleri kapalı olduğu yazılıydı. 

Volyn İkona Müzesi-Museum of the Volyn Icon 

Volyn İkon Müzesi, kutsal sanatla ilgilenenler için ilginç bir mekandır. 17 - 19. yüzyıldan kalma 600'den fazla ikona, haçlar, ayin defterleri, kutsal heykeller ve mutfak eşyaları olmak üzere 1.500'den fazla üründen oluşan etkileyici bir koleksiyona sahiptir. Müze, ünlü Volyn ikon resim okuluna genel bir bakış sunuyor.


Müzedeki en önemli eser, müzeye hac ziyaretleri yapılmasına da neden olan 11. yüzyıldan kalma Chelm icon of the Blessed Virgin yani "Kutsal Bakire'nin Chelm ikonu” olarak çevirebileceğim Bizans ikonudur. Bunu görmeye gelen ziyaretçileri eşsiz bir şapel salonu da beklemekteymiş. Yaroschuka Street, 5 adresindeki Müze, sunumlar, toplantılar, oda müziği konserleri ve manevi şarkı performansları da düzenler. Müze, 10:00-18:00 arası açık olup benim öğrendiğim kadarıyla Çarşamba ve Cumartesi günleri kapalıdır.


Artık gezmeyi planladığım yerleri tamamladığıma göre daha rahat dolaşabilirdim. Otobüsten gördüğüm büyük bir meydana doğru yürüdüm. Burada içinde sinema ve mağazaların olduğu büyük bir bina vardı. Meydanın ortasında kim olduğunu anlamadığım ama onlar için önemli olan bir adamın heykeli bulunuyor. Böyle küçücük bir şehirde bile bu kadar büyük meydanların bulunmasına doğrusu çok imrendim! Bu meydanın adı Zafer (Victory) Meydanıymış ve heykel de Ukraynalı bir politikacı olan Mikhail Sergeyevich Grushevskyi'nin Anıtı oluyormuş.


Meydandaki sanırım Sovyet döneminden kalma şu binalara bakar mısınız!


Merkeze dönerek son saatlerimi değerlendirmeye çalıştım. Hemen hemen her şehirde olan “I love Lutsk” yazısının önünde fotoğraf çektirmeden dönmek olmazdı!


Hostele dönerek biraz dinleneyim ve tren istasyonuna gidecek otobüsün numarasını öğreneyim istedim. Yine birazcık İngilizce bilen birinden yardım alarak Olga’dan otobüs numarasını öğrendim. Olga beni çok sevdiğini ve o gece de orada kalmamı söylüyordu. Sarılıp bir de selfie çektik. Ne olur ne olmaz diye tren saatinden epeyce önce yola koyuldum. Otobüs durağına doğru yürürken tesadüfen yolda Hostele doğru yürüyen Gabon’lu gençle karşılaştım. Herşeyin yolunda gidip gitmediğini sordu ve vedalaştık. Otobüse bindiğimde her ihtimale karşın tren istasyonuna gidip gitmediğini sordum. Kafa salladı şoför ama yine de İngilizce bilmediklerinden doğru otobüs olduğundan emin olamıyordum. Neyse ki onların “Vokzal” dedikleri tren istasyonunu görünce rahatladım.


Böylece Lutsk yolculuğum tamamlanmış oldu. Her zamanki gibi gidemediğim yerlerden de kısaca bahsederek bu rehberi bitirmiş olayım. 

Lutsk hayvanat bahçesi-Lutsk Zoo 

Doğal ortam içine kurulu, oldukça geniş ve büyük olan bu parkta 2-3 saat değerlendirebilirsiniz. Çocuklarla seyahat ediyorsanız veya kalabalık şehirden biraz uzaklaşmak istiyorsanız, Lutsk Hayvanat Bahçesi ziyaret etmek için güzel bir yer olacaktır. Ukrayna'daki nadir hayvan türlerini korumak, dünyanın her yerinden  turistleri ve yerli halkı Volyn'in eşsiz doğası ile tanıştırmak için kurulmuştur. Toplamda 40'tan fazla fauna türü, 88 hayvan ve 35 kuş bulunmaktadır. Genel hayvanat bahçesine ek olarak, çocukların hayvanlara dokunup besleyebileceği küçük bir temas hayvanat bahçesi de vardır. Hlushets Caddesi, 7 adresinde bulunmaktadır. 

Sanat Galerisi-Art Gallery 

Ukrayna Ulusal Sanatçılar Birliği'nin Volyn organizasyonunun sergi salonudur. Bugün, Lutsk'un tüm kültürel kurumları arasında en büyük sergi alanına sahiptir. Galeride sadece ünlü Lutsk sanatçılarının eserlerini değil aynı zamanda Ukrayna ve yurtdışındaki sanatçıların resimlerini de görebilirsiniz. Genç sanatçılar da resimlerini burada sergiliyorlar. Lesi Ukrainky Caddesi, 24 adresindeki Galeri, Çarşamba-Cuma günleri 11:00-18:00, Cumartesi-Pazar günleri 11:00-15:00 arası açık olup Pazartesi ve Salı günleri kapalıdır. 

Teknik Gelişim Müzesi-Museum of Technical Progress 

Müzede 1000'den fazla sergi malzemesiyle, insanlığın en ilginç icatları anlatılıyor. Radyo mühendisliği, fotoğraf ve video ekipmanı ve iletişim sistemlerinin gelişim sürecine ilişkin çok sayıda sergi var. Karbysheva Caddesi, 1 adresindeki Müze 12:00-20:00 arasında açık olup giriş ücreti 45 Grivnadır. 

Peter I Evi-House of Peter I 

Rus Çarı Peter'in 1709'da Lutsk ziyareti sırasında kaldığı yayalara açık Lesya Ukrainka Caddesi yakınında bulunan bir konut evdir. Ev, Pushkina Caddesi, 2 adresinde görülebilir. 

Son Söz 

Ukrayna gezilecek yerler listesinin başını çeken popüler kentlerin arka planında kalan Lutsk, kendine has ambiyansı, tarihi dokusu ve bakir kalabilmiş yönleriyle gezginler tarafından keşfedilmeyi bekliyor. 

Lutsk, kaleleri, eski evleri, Sovyet mimarisiyle yapılmış binaları, anıtları ve kiliseleriyle hem Orta Çağ’ı, hem de yakın tarihi yaşatan bir şehir. Lutsk, tarihi kent merkezi olan tipik bir antik şehirdir. Tarihi anıtları ve kiliseleri, mimarisi çok hoş yapıları, sıradışı binaları, hediyelik eşya tezgahları, parke taşlı sokakları, güzel çeşmeleri, yeşil alanları var. Birbirine yakın konumdaki bu yerler kentin tarihi ve günlük yaşam hakkında genel bir fikir edinmenize yardımcı olacak ve şehri derli toplu bir şekilde gezmenize imkan verecek. Hızlı bir şekilde gezebilirseniz burası bir güne sığdırabileceğiniz küçük bir şehir aslında. Yüzyıllar boyunca, Lutsk, çeşitli imparatorluklar arasında gidip gelmiş ve halklar da doğal olarak karışmış. Bu durum aslında şehri Ukrayna'nın en ilgi çekici şehirlerinden biri haline getirmiş. Çünkü burada mimaride, kültürel ve sosyal yaşamda çok farklı ve değişik lezzeti bir arada bulabilmek mümkün. Siz de bir an önce gidin ve henüz bozulmamışken buna tanıklık edin.

Meraklısına Şehrin Tarihi

Lutsk, Ukrayna'nın en eski şehirlerinden biridir. Şehrin ne zaman kurulduğu tam olarak bilinmemekle birlikte yapılan arkeolojik kazılar sonucunda Lutsk’ta yaşamın 7-9. yüzyıllarda başladığı belirlenmiş. Ancak, bu yüzyıllarda kale ve kasabanın oluşumu henüz görülmemiştir. Orijinal yerleşim, Styr nehrinin bir kıvrımında, Styr ve yan kolları tarafından oluşturulan bir adada 10. yüzyıl civarında inşa edildi. Hatta bu şehre isim olarak eski Slav dilinde “Nehirdeki kavis” anlamına gelen “Luchesk” adı verilmiş. Eski belgelerde, bu topolojinin “Lutichesk” ve Latinceleştirilmiş form “Luceoria” gibi başka versiyonları da varmış. 

Bugün “Eski Lutsk” adındaki bu bölge Devlet Tarihi ve Kültürel Koruması altındadır. Lutsk hızla Kiev Rus Krallığının önemli bir şehri haline geldi. Hypatian Codex’te, adı ilk olarak 1085 yılında geçen şehir, kayıtlarda Büyük Yaroslav’ın torunlarının öldüresiye mücadelesinin merkezindeki müstahkem bir kasaba olarak tanımlanmış. 

Kiev Rus döneminde, Lutsk Volyn ve daha sonra Galiçya-Volyn topraklarının bir parçası olan bir prensliğin başkentliğini yapmış. 12. yüzyılda, şehrin güçlü ahşap tahkimatları vardı ve 1150'de Moskova prensliğinin saldırısına karşı koydu. Ancak Moğol istilası Lutsk'u etkiledi. Han Kuremsa'nın 1259'da altı hafta süren kuşatmasına ancak dayanabildi. 1267'de teslim olduktan sonra Hanın valisi Burondai'nin talebi üzerine Prens Vasilko kasabayı tahrip etti. 

1330 yılında, Litvanya Büyük Dükalığı altında yaşamaya başladıktan sonra inşa edilen Lubart Kalesi, Lutsk’un gelişmesinde önemli pay sahibi oldu. Konum itibariyle Baltık Denizi’nden Bizans İmparatorluğu’na kadar uzanan ticaret yolu üzerinde olduğu için, yerli ve yabancı tüccarlar tarafından doğu ülkelerindeki en önemli şehirlerden birisi haline geldi. 14. yüzyılın sonlarında, büyük Litvanya dükünün oğlu Lyubart yerel bir prensesle evlendi ve böylece gerçek bir Volyn koruyucusu oldu. Lutsk Kalesi onun yönetimi altında Volyn'i idare eden idari, yargı ve dini organların bulunduğu bir yer haline geldi. Ayrıca kalenin ahşap konstrüksiyonu tuğla ile değiştirilerek surlar yeniden inşa edildi.


Lyubart’ın ölümünden sonra Lutsk, Litvanyalı ve Rus prenslerin ikametgahı olarak kaldı. 1429'da, Lutsk Kongresi kasabada düzenlendi. Bu Kongre aslında Litvanya prensi, Polonya kralı ve Lüksemburg imparatoru da dahil olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerinin hükümdarlarının diplomatik bir toplantısıydı ve asıl amaç, Avrupa'yı Osmanlı İmparatorluğundan korumak için bir strateji geliştirmekti. Ancak, bu amaca ulaşılamadı. 

15. yüzyılda kasabanın halkına, kendilerini yönetecek organları seçmek için Magdeburg hakları verildi. 16. yüzyılda Lutsk Kalesi artık savunma için önemini yitirmişti ama şehir için bu geçerli değildi. Çok sayıda dini yapıya sahip olması nedeniyle çağdaşları buraya “Volyn’in Roma'sı” adını vermişlerdi. Polonyalı şair Sebastian Klionoviç Lutsk için şöyle yazmış: “Lutsk'u kim geçebilir? Şehir bir şarkıya değer. ” 

1569'da Lublin Birliği'nden sonra Volyn, Polonya Krallığına entegre edildi . Ruthenyalı soyluların ve din adamlarının verdiği hukuki garantilere rağmen şehir giderek daha fazla Polonyalı oldu. 17. yüzyılın sonlarından 18. yüzyılın sonlarına kadar Lutsk yıkıcı yangınlar, sel ve salgınlar nedeniyle yavaş yavaş tahrip oldu. Şehirdeki kültürel ve dini yaşam azalmaya başladı. 1795 yılında, Polonya'nın üçüncü bölünmesinden sonra bölge Rus İmparatorluğu'nun bir parçası oldu. 19. yüzyıl, kentin ekonomik ve sosyal yaşamında bir canlanma getirmedi. Ancak 1890'larda Güney-Doğu demiryolu kolunun inşasından sonra Lutsk'un ekonomik yükselişi başladı. O dönemde 1895 yılında Lutsk'un nüfusu sadece 15.125 kişiydi. 

I. Dünya Savaşı sırasında Lutsk bir savaş alanı oldu. 1917'deki Şubat Devrimi'nden sonra, mavi ve sarı Ukrayna bayrağı ilk kez kentin semalarında yükseldi. Ancak 1919'da Lutsk Polonya ordusu tarafından işgal edildi ve Sovyetler Birliği’nin Polonya'yı işgali sırasında geri aldığı 1939 sonbaharına kadar Polonya'nın bir parçası oldu. 1941'de şehir Alman birlikleri tarafından işgal edildi. Burada korkunç bir olay oldu ve 23 Haziran'da Lutsk cezaevinin bahçesinde Sovyet askeri kuvvetlerinin özel bir ekibi tarafından yaklaşık dört bin mahkum infaz edildi. Savaşın ilerleyen zamanlarında Sovyet kuvvetleri şehri geri aldı. 

Savaştan sonra Lutsk yavaş yavaş yeniden inşa edildi ve yenilendi. En büyük gelişme 1960'larda ve 70'lerde gerçekleşti. Çok sayıda büyük fabrika inşa edildi ve bu da nüfus patlamasına neden oldu. Özellikle Zavokzalny ve Gnidavsky bölgelerinde birçok ev inşa edildi. Ukrayna'nın bağımsızlığından beri Lutsk, Volyn'un politik, ekonomik, kültürel ve dini yaşamında lider rol oynamaya devam etmektedir. 

0 yorum:

Yorum Gönder