17 Aralık 2019 Salı

On 04:18:00 by Gülten İşcimen in    No comments


UKRAYNA'NIN KÜLTÜREL BAŞKENTİ

Lviv, Ukrayna’nın son yıllarda çok fazla turist çekmeye başlayan şehirlerinden biri. Hatta o kadar ki nüfusundan bile daha fazla turiste ev sahipliği yapıyor. Daha önce çok fazla değeri bilinmeyen Lviv, Avrupa'nın en gözde şehirleriyle yarışacak ve hatta bazılarını açık ara geride bırakacak güzellikte ve özellikte. Lviv’in eski şehir bölgesi adeta bir masaldan çıkmışa benziyor ve yılın hangi zamanı olursa olsun bu şehirde asla sıkılmazsınız. Doğu Avrupa’nın ilgi çeken destinasyonlarından birisi olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesinde de yer alan Lviv ziyaret edilebilecek ilginç ve çok güzel yerlerle dolu. Ukrayna’nın batısında yer alan Lviv Doğu Galiçya’nın başkenti olarak biliniyor. Bölgenin en büyük şehri ve en büyük kültür merkezi.


Şehri Tanıyalım

Ukraynalılar tarafından daha çok Lvov olarak bilinen şehirde yaklaşık 860,000 kişi yaşıyor. Eski Şehir bölgesini yürüyerek gezebileceğiniz bu küçük şehir Polonya sınırına sadece 70 km uzaklıkta. Bu nedenle olsa gerek şehrin mimarisi, kültürü, insan yapısı daha çok bir Avrupa şehrini andırıyor. Ukrayna'nın diğer bölgelerinde bulundaysanız Lviv sizi gerçekten çok şaşırtacak. Gizemli ve mimari açıdan sevimli olan bu şehir, ülkenin en az Sovyet etkisi taşıyan şehri ve bir zamanlar Prag ve Varşova'nın çok turiste boğulmadan önce sahip olduğu cazip ve otantik Orta Avrupa tarzına benziyor. Arnavut kaldırımlı sokakları, kavrulmuş kahve kokulu kafeleri ve çıngıraklı tramvaylarıyla, doğunun Sovyet vahşiliğinden ve keskinliğinden uzak bir havası var. Aynı zamanda Ukrayna ulusal kimliğinin ve milliyetçiliğin yaygın olduğu ve Rusça'nın kesinlikle bir azınlık dili kabul edildiği bir şehir burası.


Nüfusun büyük bir çoğunluğu Ukraynalılardan ve diğer kısmı ise genelde Ruslardan oluşuyor. Para birimi Ukrayna Grivnası ve bizim paramıza göre hala değersiz gözüküyor. Şehir merkezinde birçok yerde döviz bürosu var ve uygun kurlarda para bozdurabilirsiniz. Ülkedeki en iyi otellere sahip olan Lviv'de hem konaklama mekanlarında hem yeme-içme mekanlarında hem de tur acentelerinde yabancı dil bilen personelin çokluğu burayı Ukrayna'nın önde gelen destinasyonu haline getiriyor. İnanın Ukrayna’da birçok şehirde İngilizce bilen kişi bulamıyorsunuz. Lviv halkı adres bulma konusunda oldukça yardımcı oluyor. Ayrıca şehrin çoğu bölgesinde bedava wi-fi de var. Zaten sokaklarda gezerken ara sıra oluruna bırakın. Böyle bir şehirde yapılacak en iyi şey dar sokaklarında dolaşmak ve şehrin harika bohem havasında kaybolmak.


Hürrem Sultan’ın doğum yeri olduğu bilinen ve Lviv’e yaklaşık 2 saat mesafedeki Rohatyn Kasabası ile Ülkemizde oldukça popüler olan Lviv, ziyaretçilerine, mimarisinden kültürüne, eğlence yaşamından mutfağına keyifli bir gezi vadediyor. Kiliselerin ağırlıkta olduğu tarihi binalarıyla, heykel ve anıtlarıyla mimaride, göz dolduran performansların icra edildiği tiyatro ve operalarıyla kültürde, çikolata, kahve ve bira üretimiyle gastronomide, yıl boyu 100’den fazla düzenlenen festivallerle eğlence ve kültürde kendine önemli bir yer edinmiş. Zaten burası Ukrayna’nın kültür başkenti olarak da tanımlanıyor.


Lviv kelimesi Rusça “Lev” kelimesinden türetildiğinden “Aslan Şehir” anlamına geliyormuş. Zaten bu yüzden neredeyse her sokağın başında, her meydanın ortasında, her tarihi yapının duvarında aslan heykeline denk geliyorsunuz ve şehirde üç binden fazla irili ufaklı aslan heykeli olduğu söyleniyor. 

Şehirde birbirinden çok farklı dönemlerde yapılmış değişik mimari tarzlar göreceksiniz. Ülkede bulunan mimari anıtların yarısından fazlası Lviv’de bulunuyormuş. Eski şehirdeki sarayların çoğu, Lviv'in Polonya'nın kontrolünde olduğu ve neredeyse hepsinin İtalyan mimarlar tarafından tasarlandığı 1600'lü yıllara dayanıyor. 1700’lerin sonunda Lviv, Avusturya yönetimi altına girdi ve Galiçya eyaletinin başkenti oldu. Bu nedenle Svobody ve Shevchenko Bulvarı üzerindeki görkemli binalar da dahil olmak üzere, eski kentteki binaların birçoğunda Avusturya'nın etkisi bulunmaktadır.


Eski Şehrin güney tarafında görülecek daha az yer var. Ancak birkaç hükümet binası, bir kilise (Kutsal Bakire Kilisesi) the Holy Virgin Church ve Mykhailo Hrushevskyi Meydanından 10 dakika yürüyerek ulaşılacak Drahomanov Caddesindeki etkileyici binalar bu tarafta görülecek önemli yerler arasında. Şehrin batısında, Svobody Bulvarı'ndan I. Franko Üniversitesi binasına kadar olan birkaç caddede güzel mimarileri olan yapılar var. Çok sayıda restoran, bar ve kafenin yanı sıra, ucuz hostellerden şehrin en iyi otellerine kadar bazı konaklama mekanlarının bulunduğu canlı bir bölge burası. Eski şehirden Mykoly Kopernyka Caddesine yürüyerek Potocki Sarayını görebilirsiniz. Buradan Kaleye doğru gidin, gezdikten sonra Lviv Org Salonu yönünde yürümeye devam edin, sonra Petra Doroshenka Caddesi boyunca Üniversiteye geri dönün. Bu bölgede her yer birbirinden güzel ve renkli.


Şehrin batı kısmından farklı olarak, doğu kısmında daha az yapılaşma var ve gezilmesi gereken yerler birbirinden uzak kaldığından yürüyerek ulaşılması biraz zor olacaktır. Bu tarafta, Aziz John Chrysostom Kilisesi, Aziz Peter ve Paul Kilisesi, Kutsal Üçlü Kilisesi ve geleneksel ahşap Ukrayna evlerinin, çiftliklerin ve kiliselerin bulunduğu park ortamındaki açık hava müzesi Halk Mimarisi ve Yaşam Müzesi dikkat çekiyor. Eski şehrin kuzeyinde ise yine kiliseler ve birkaç açık hava mekanı vardır.

Lviv yavaş ve sakin seyahat etmeyi sevenlerin çok seveceği mükemmel bir yer. Kahve kültürünü seviyorsanız, dünyanın hiçbir yerinde kahve için daha iyi bir yer bulamazsınız. Bu küçücük şehirde neredeyse bini aşkın kafe bulunuyormuş. Lviv’in kafelerini Avrupa şehirlerindekinden ayıran, birbirinden çok farklı olan konseptleri. Neredeyse her kafenin ilginç ve orijinal bir konsepti var. Örneğin kafenin birinde hapishane teması işlenmiş, bir diğerinin çatısına eski bir otomobil konulmuş. Lviv merkezinde bulunan “Efsanelerin Evi” restoranının tepesindeki “Moskvich” arabası bu kentte görülmeye değer yerlerden biri. Bir madenci kaskı takarak keşfedebileceğiniz ve kaynak makinesiyle yapılan kahve içebileceğiniz bir kafe de var. 

Turistlerin büyük ilgi gösterdiği bu kafelerin yanı sıra konsept bar ve restoranlar da mevcut. The Most Expensive Galician ve onunla aynı binada yer alan Krivka oldukça ilginç. The Most Expensive Galician’ın kapısını çaldığınızda sizi robdöşambr giymiş biri karşılayıp “Burası evim, burada restoran yok” diyerek sizi çaya davet ediyormuş. Kabul ederseniz içeri girdiğinizde lüks bir restoranla karşılaşıyormuşsunuz. Bunun dışında Orta Çağ atmosferi yaratılmış ve sizi mahzende veya bir kafes içinde ağırladıkları restoranlar, içeri girmek için bir parolaya ihtiyacınız olan barlar, şarap barları, craft bira yapan yerler, nargile barları var. Bu kozmopolit şehirde vegan restoranlarını, sushi restoranlarını, Gürcü restoranlarını, ne isterseniz basitten kaliteliye, ucuzdan pahalıya her tür mekanı bulabilirsiniz. 

Şehir ülkenin en kültürel şehri ve Taras Shevchenko da, Ukrayna’nın en ünlü ressamı, şairi ve en çok da kahramanı olunca 1814-1861 arasında yaşayan Shevchenko’nun ismi Ukrayna’nın birçok şehrinde olduğu gibi Lviv’de de sokaklara ve caddelere verilmiş. Şairle ilgili güzel bir hikaye anlatayım size. Nazım Hikmet onun büyük bir hayranıymış ve 1956’da Ukrayna’dayken Shevchenko Müzesine giderek üst katta sergilenen Shevchenko’nun kalemini görmek istemiş. Ancak kısa süre önce kalp ameliyatı geçirdiğinden merdivenleri çıkamamış. Müze müdürü kalemi yerinden alıp aşağı kata getirmiş. Nazım Hikmet bunun ardından “Şevçenko’nun Kalemi” adlı şiirini yazmış.

“Kapısından içeri girer girmez/Şevçenko karşıladı beni/Gözlerini görür görmez/Eğildim, öptüm elini/Oturduk aynı sofrada, ekmeğini yedim/Dnepr’in suyunda yüzümü yudum/Ustam, bahtı karalığı bilirsin dedim/Arzettim memleketimin halini/Konuştuk şiir üstüne/Yüreğim gibi dedi, yana yana/Şiir düşmeli, dedi, halkın önüne/Verdi bana kalemini…” 

Lviv, birçok parkın bulunduğu dağlık yeşil bir şehir. Bulunduğu coğrafya, Şehrin rahatlık ve sakinlik hissiyatına büyük katkıda bulunuyor. Özellikle öğleden sonra kaçamağı için şehirde mükemmel birçok park var. En popüler olanlar arasında Znesinnia (Kaiservald olarak da bilinir), Stryjsky, Pohulianky ve Zalizni Vody parkları bulunuyor. Yolları asfalt olmayan Znesinnia Parkına şehir merkezinden kolayca ulaşılabiliyor. Stryjsky Park diğerlerine göre daha bakımlı ve Parkın girişi, şehir merkezine sadece 15 dakikalık yürüme mesafesinde Ivan Franko ve Stryiska sokakları arasında yer almakta. Bu Park Znesinnia'dan çok daha küçük fakat kuğuların olduğu hoş bir gölete sahip.

Vynnykivske gölünün yanında, Vynnyky kasabasının yakınında bulunan 414 metre yükseklikteki Şeytan Kayalarına (Devil Rocks) da tırmanabilirsiniz. Burası Şehrin eteklerinde bulunan, Vynnykivsky Orman Parkı içinde önemli bir cazibe merkezi. Adı, Şeytanın şehirdeki Aziz Yura Katedralini yok etmek için büyük bir kaya taşıdığı, ancak kayaların ağırlığı altında ezildiği yerel bir efsaneyle ilgilidir. 

Sebep ne olursa olsun, birçok insan hala Ukrayna'yı güvensiz görüyor ve oraya gitmekten korkuyor. Ülkenin doğusunda gerginlik olabilir, ancak Ukrayna'nın geri kalanına seyahat etmek oldukça güvenli, tecrübeyle sabittir. Burası güvenlik standartları açısından normal bir Avrupa ülkesi gibi ve bu yüzden endişelenecek pek bir şey yok. Başka turistik şehirlerde olduğu gibi kendi güvenlik önlemlerinizi alın ve sağduyunuzu kullanın.


Kimseyi kandırmayalım şimdi ve yiğidin hakkını da yiğide verelim. Lviv’in kızları inanılmaz güzel, hepsi gerçekten çekici ve çok şık görünüyor. Genetik olarak mı böyleler veya gerçekten çok spor yaptıklarından mı emin değilim. Nüfusun büyük kısmı kadınlardan oluşuyor ve sokaklarda adeta bir podyumda geziyormuş gibi oluyorsunuz. 



Şehirdeki 3 ilginç anıtla şehri biraz daha tanıyalım. Lviv Üniversitesi coğrafya fakültesinin arka bahçesine yerleştirilmiş insan boyunda dev bir çanta olan Sırtçantası Anıtı (Backpack Monument) dünyada sırt çantasına adanmış ilk anıtmış. Bu heykel farklı ülkelerden ve kuşaklardan insanların birliğini sembolize ediyormuş. Baca temizleyicisi (Chimney-Sweeper Sculpture), "House of Legends" adlı restoranın çatısında oturan şapkası kolunun altında bir adam heykeli. Üzerinden bozuk para atmayı başarırsanız, gelecek yılın neşe ve mutluluk dolu olması anlamına gelirmiş! Çok tuhaf bir balık heykeli olan Gülen Balık (The Fish That Laughs) Heykeli Virmenska Caddesinde bulunmaktadır. Heykele yaklaştığınızda gülüyor olduğunu fark edebilirsiniz. Yapımcısına göre, bu heykel yerli halkı ve turistleri daha çok gülümsemeye teşvik etmeli. Çünkü artık günümüzde böyle samimi bir gülüş çok nadir görülüyor. Geldiğinizde bu gülümsemeyi bulamayabilirsiniz çünkü sanatçı her 4-5 yılda bir heykeli yeniden yapıyormuş.

activeukraine.com sitesinden alınmıştır. 

Son bir foto daha, gezdiğim şehirde gelin damat görmeden ayrılırsam uğursuzluk oluyormuş!


Tarihin tasarımla, kültürün romantizmle, sakinliğin eğlenceyle buluştuğu bu şehri biraz daha ayrıntılı gezip görelim ne dersiniz!

Tarihi

Kentin çok kültürlü bir geçmişi var, ancak bunun kanıtlarının pek azı bugünlere kadar gelebilmiş. Şehir, 1256 yılında Galiçya Kralı Daniel tarafından kurulmuş ve 14. yüzyılda Polonya kontrolü altına girmiş. Polonyalılar, Yahudiler, Ukraynalılar, Almanlar ve diğerleri yüzyıllarca orada beraber yaşamışlar. 

Polonyalı Kralı II. John Casimir, 17. yüzyılda Lviv Üniversitesini kurmuş. Lviv (Lwów olarak bilinen), o zamana kadar Krakow, Varşova, Gdansk ve Vilnius ile birlikte Polonya-Litvanya Ortaklığının en önemli şehirlerinden birisiymiş.

1772'de Şehir Habsburglar tarafından ele geçirilmiş. Avusturya döneminde burası Galiçya'nın başkenti Lemberg olarak biliniyormuş. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun 1918’de dağılmasının ardından şehir tekrar Polonya’ya iade edilmiş.

II. Dünya Savaşı sonucunda, Stalin Sovyet sınırını batıya doğru genişletmeye başlayınca Lviv, (Lvov, hala yerel olarak kullanılıyor) SSCB'nin bir parçası olmuş. 1991 yılında Ukrayna’nın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte ismi Lviv (Львів) olarak değiştirilmiş.

Çok kültürlü deneyim, II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında neredeyse tamamen sonaermiş. Almanlar, Ukraynalı milliyetçilerin de yardımıyla o sırada Lviv'in nüfusunun yaklaşık üçte biri olan Yahudilerin çoğunu öldürmüş. Nüfusun yaklaşık% 65'ini oluşturan Polonya nüfusu savaş sırasında ve savaşın sonunda, ilk önce milliyetçi terör nedeniyle ardından Sovyet hükümeti tarafından yeni belirlenen Polonya sınırı kapsamında ülkelerine dönmek zorunda bırakılmış. Nüfusun büyük kısmını oluşturan bu Polonya ve Yahudilerden geriye pek bir şey kalmamış. Sadece bazı eski dükkanlarda Polonya, Yidiş ve Almanca bazı yazılara rastlanılmaktadır.


Lviv'in Avrupa'ya yakın olması ve yabancılara açıklığı nedeniyle kentin bu çok kültürlü hissiyatı son yıllarda yeniden canlanmaya başlamıştır. Bugün artık şehir merkezinde yürürken, Polonyalı bir gezginin gülümsediğini ve eski güzel binaların fotoğraflarını çektiğini, Almanların rehberli turlarla gezdiğini, Rus turistleri, bir kafede sohbet eden Amerikalı ya da İngiliz iş adamlarını yani hemen her ülke ve dinden insanı burada görebilirsiniz. Acılar unutulmuyor ama herkes bir şekilde yaralarını sarmayı başarmış gibi. Şehirde küçük bir Yahudi topluluğu bile varmış. Lviv'deki birçok üniversite dünyanın her yerinden gelen öğrencileriyle bu çok kültürlülüğe katkı yapmaktadır. 

Euro 2012 Futbol Turnuvası düzenlenen şehir turist dostu hale getirilmiş. Şehirdeki sokak tabelaları artık hem Ukraynaca hem de İngilizce dilindedir ve Rynok Meydanındaki Turist Danışma Merkezi personeli birçok farklı dille hizmet veriyor. Şehir haritası, yerel etkinlik takvimi ve tur programları buradan İngilizce, Almanca, Lehçe ve Rusça dillerinde ücretsiz olarak alınabilir. 

Ulaşım

Ukrayna'nın en büyük şehirlerinden biri olan Lviv'e seyahat etmek oldukça kolay. Şehre uçakla gelebileceğiniz gibi çok sayıda uluslararası ve ulusal tren ve otobüs vardır.

Lviv şehrin sınırında bulunan ve eski şehir merkezine sadece 7 km uzaklıkta olan modern uluslararası bir havalimanına sahip. Lviv Havaalanı, Viyana (Avusturya Havayolları), Münih (Lufthansa), Londra (Luton Wizz Air), İstanbul (Türk Hava Yolları), Varşova (LOT Polonya Havayolları)'dan günlük uçuşların yanı sıra Roma, Vilnius, Poznan, Prag ve Tel Aviv'e düzenli uçuşun sağlandığı bir havaalanıdır. Ayrıca Kiev’den (UIA, UTair Ukraine, Dniproavia) günlük 4-5 uçuş yapılmaktadır.

Lviv Uluslararası Havaalanından şehre ya da tam tersi yönde taksi, günün saatine ve pazarlık gücünüze bağlı olarak değişmediyse yaklaşık 50-100 Grivnadır. Havalimanından şehir merkezine troleybüslerle işletilen 29 numaralı hat değişmediyse 5 Grivna olup öğrenciler için % 50 indirimlidir. Havaalanından otobüslerle işletilen 48 numaralı hat indirimsiz değişmediyse 7 Grivnadır. Her iki vasıta da 10–15 dakika arayla gelmektedir. Tren Garına kadar giden hızlı otobüs değişmediyse 20 Grivnadır. 

Gdansk, Kraków, Przemyśl ve Varşova gibi Polonya şehirlerinden, Moskovadan, Prag ve Budapeşte'den uluslararası trenle de buraya gelebilirsiniz. Kiev ve Odessa ile diğer birçok Ukrayna şehrinden gece seçenekleri de dahil olmak üzere Ukrzaliznytsia tren seferleri vardır. Kiev ve Lviv arasında 9 saati bulan yavaş trenler olduğu gibi 5 saat içinde yolculuk yapan modern yüksek hızlı şehirlerarası trenler de vardır. Şehirlerarası trenler IC olarak işaretlenmiştir ve biletleri çevrimiçi olarak satın alınabilir.


Ana tren istasyonu, Lviv Eski Kentinden kısa bir tramvay yolculuğu mesafesinde bulunmaktadır. Merkeze 1 ve 9 numaralı tramvaylarla ulaşabilirsiniz. Biletler değişmediyse 5 Grivnadır ve sürücüden satın alınabilir. Uluslararası otobüslerin bir kısmı ana tren istasyonunda da durmaktadır ve ana otobüs terminali şehirden biraz uzakta olduğundan buraya gelmenizi tavsiye ederim. Ancak yine de ana otobüs terminaline gitmek zorunda kalırsanız oradan 3a otobüsünü kullanarak merkeze ulaşabilirsiniz.

Herkesin ziyaret etmek istediği turistik yerlerin çoğu, şehir merkezinde birbirine yürüme mesafesindedir. Lviv'de tramvay ve minibüslerle yürütülen (marshrutky) geniş bir toplu taşımacılık sistemi vardır. Uzak bir yere örneğin Lychakiv Mezarlığı'na gitmek istiyorsanız şehrin gerçekten iyi ve ucuz olan tramvay ağını kullanabilirsiniz. Biletler hem sürücüden hem de gazete büfelerinden alınabilir ve tek yönlü bilet ücreti değişmediyse 5 Grivnadır. Sırt çantasından daha büyük bir bagaj taşıyorsanız, bunun için ikinci bir bilet almanız gerekecektir. Ceza ödememek için tramvaya binince biletlerinizi metal kutulara onaylatmanız gerekir. Biletinizi kontrol etmek için üniformalı olmayan bir müfettiş her an karşınıza çıkabilir.

Minibüsler ( marshrutky) için yine değişmediyse 5 Grivna ödenir ve bunlar bizdeki dolmuş benzeri sabit bir zaman çizelgesi olmadan belirlenmiş bir rota izlerler. Binme isteğinizi belirtmek için, marşrutka yaklaşırken elinizi kaldırın ve inmek istediğinizde de sürücüden durmasını isteyin. Bununla birlikte, bazı sürücüler istediğiniz yerde değil de polis korkusundan dolayı en yakın otobüs durağında durabilirler. 

Kolaylık ve ücretin öngörülebilirliği uğruna Uber veya Ukraynalı rakibi Uklon uygulamasını indirebilirsiniz. Bunlar Lviv’de çok yaygın olarak kullanılıyor ve her yere ulaşmak için kullanabilirsiniz. Çok uygun fiyatlarla çalıştıklarından şehirdeki herhangi bir yere yaklaşık 40 - 60 Grivna civarı gidebilirsiniz.

Şehir genelinde taksiler de mevcuttur ve taksimetre yoksa önceden mutlaka sürücüyle fiyat konusunda anlaşmalısınız. Taksimetre olduğunda genellikle ucuzdur, ancak sürücüler fazla para için bunu açmayabilirler dikkatli olun.

Her turistik şehirde olduğu gibi burada da turist otobüsleri var. Biz Opera Binasının yanındaki caddeden kalkan bir otobüse binmiştik. Wonder Bus adlı tur otobüsleri 1,5 saat süren turda Türkçe de dahil 9 dilde verilen audio guide ile temel noktalar gezdirilmektedir. Tur ücreti yetişkin/çocuklar için 150/75 Grivnadır. Bunun yanısıra Chudo Train adında yine turistik noktaları gezdiren turistik bir tren var. Türkçe de dahil 10 dilde verilen audio guide ile yaklaşık 40 dakika sürüyormuş ve tur ücreti yetişkin/çocuklar için 110/55 Grivnadır.   


Konaklama

Ukrayna’daki en iyi ve en çok konaklama birimine sahip olan Lviv fiyat ve kalite açısından da geniş bir yelpazede ziyaretçilerine seçenek sunuyor. Booking.com veya Airbnb.comdaki tüm seçeneklere göz atmanız yeterli olacaktır. Ancak tavsiyem eğlenceden uzak kalmamak ve gezilecek noktalara yakın olmak için Ana Meydanın (Rynok) yakınlarında bir yerde kalmanızdır.

Lviv'de kalmak için size en başta önereceğim yer Lviv'deki en eski otel olan ve ünlü kişilerin de kaldığı tarihi binadaki Hotel George olacak. Lviv'in en prestijli adreslerinden biri olan George Hotel 1901'de açılmış. 


Bu Otel, Eski Kente ve güzel Shevchenko Bulvarına açılan Mickiewicz Meydanında bulunuyor. Bu kalibrede tarihi bir otelin çok pahalı olacağını beklersiniz ama o kadar da pahalı değil. Popüler Glory Cafe de George Hotel'in altında bulunuyor.

Nobilis Otel, Mykhailo Hrushevskyi Meydanının karşısındaki Shevchenko Bulvarı üzerinde bulunan muhteşem 5 yıldızlı bir Otel.

Hotel Atlas Deluxe, Nobilis Hotel'in hemen sağ tarafında bulunmakta ve Shevchenko Bulvarının sonundaki döner kavşağa bakmaktadır.

Grand Hotel Lviv Luxury and Spa, merkezde ve tarihi bir binada bulunmaktadır ama içi çok modern yapılmıştır.

Ibis Styles Lviv Center, eski şehir ve Shevchenko Bulvarına yürüyüş mesafesinde ve elverişli bir konumdadır.

Luxovski Apartment, daire kullanımı isteyenleri mükemmel fiyat ve konumu ile havalara uçuracak.

Avenue Apartment, yine çok uygun fiyatlarla temiz, modern, güzel daireler sunuyor.

Yeme İçme

Ukrayna mutfağı oldukça ağır ama gerçekten çok lezzetli. Bu konuda detaylı bilgiye Kiev yazımda yer vermiştim. Bunları tekrar etmek istemiyorum. Bunun yerine bir kısmını kendimin de deneyimlediği ve bir kısmını da internetten bulduğum mekan önerilerinde bulunacağım. 



Bu mekanların büyük kısmı turistlere odaklanmış ama yine de bunları denemeye değer. Bunlardan en ünlüsü Lviv’in ilk grill restoranı olan Valova Caddesinde Bernardine Kilisesinin arkasındaki avluda bulunan Meat and Justice Restoranıdır. Burası Orta Çağ temalı bir restoran olup etrafta bol bol işkence aletleri varmış. Hatta denk gelirseniz küçük gösteriler de yapıyorlarmış.



Lychakivska Caddesinde bulunan Dido Restoran deneyip çok memnun kaldığımız bir et restoranı oldu.



Gördüğünüz gibi ürkütücü ama çok değişik sunumları var.



Botanik bahçesi konseptli harika bir restoran olan Baczewski Restorana günün her öğününde gelebilirsiniz. Menülerinde tavşan, ördek dana biftek gibi çok çeşitli yemeklerin yanısıra geleneksel Borscht çorbaları da bulunuyormuş.

Kryjivka adlı yeraltı barına girmek için önce biraz Ukrayna tarihini bilmek gerekiyor. 2. Dünya Savaşı sırasında Ukrayna İsyan Ordusu (UPA) adlı bir askeri birlik, Naziler, Polonyalılar ve Sovyetler Birliğine karşı gerilla savaşı yaparken birbirlerini tanımak için 'Heroyam Slava' gibi gizli kodlar kullanmışlar. Kryjivka’yı ziyaret etmek istiyorsanız bu Milliyetçi temalı bara girmek için bu şifreyi kullanmalısınız!


Latin Katedraline yakın konumda bulunan Amadeus Restaurant iyi yorumlar alan bir restoran.

Valentino Restaurant, Ostapa Nyzhankivskoho Caddesindeki bir İtalyan restoranıdır.

Pizza Celentano Ristorante, İtalyan mutfağı arıyorsanız bir diğer uygun restoran olacak. 

Kumpel, şehrin en lüks ve en güzel restoranlarından. 

Mons Pius, şehrin tam merkezinde biraz salaş ama atmosferi çok güzel bir restoran.

Akhali, mükemmel bir Gürcü restoranı.

Green Garden, çok iyi suşi ve tavada kızartma yapan ve güzel bir atmosferi olan uygun fiyatlı bir yer. 

Om Nom Nom, mükemmel ve çok uygun fiyatlı vegan mutfağı olan bir mekan. 

36Po, Kamyanytsya Hyelazynivska Caddesinde bulunan olumlu yorumlar almış bir restorandır.

Galiçya mutfağı temalı restoran "Trapezna Idey", Valova Caddesinde Fikirler Müzesi girişindeki küçük bir bira mahzeninde yer almaktadır.

The Most Expensive Galician Restaurant, Kapı görevlisinin onayından geçerek girdiğiniz masonik hissiyatı veren bir restoran.

Arsenal Ribs and Spirits, Orta Çağ Arsenal binasının bodrum katında bulunan ve Ukraynacada Rebernia denilen bal ve hardal kaplı yumuşak, sulu etle diğer kebapları yiyebileceğiniz en iyi yer.

Rynok Meydanında bulunan Restaurant Mafia’nın yiyecek içecek çeşidi bol ve ortamı güzel.

Sadece ulusal yemeklerin servis edildiği, açık büfe zincir bir restoran olan Puzata Khata, her zaman insanlarla dolu oluyor ve burada gerçekten iyi ve ucuz yemek yiyebilirsiniz. Eski şehre yakın ancak tam olarak eski şehirde olmayan iki Puzata Khata restoranı Rynok Meydanından 5 dakika yürüyüş mesafesindedir. Biri Shevchenko Bulvarında, diğeri Tadeusha Kostyushko Caddesinde bulunmaktadır.


1853 yılında icat edilen modern Gaz Lambasının mucidi Ignacy Lukasiewicz Lviv'de yaşamış. Virmenska Caddesindeki Gasova Lampa adlı restoran da gazyağıyla çalışan lambaların mucidinin anısına açılmış. İçeride çok çeşitli bir sürü gaz lambası var.



Japon mutfağını seviyorsanız Lviv Yappi Sushi’ye gidebilirsiniz. 

Lviv Croissants genelde dolu olan lezzetli sandviçleri bulabileceğiniz bir yer.

Burger Joint çok lezzetli burger yiyebileceğiniz bir mekan, denemeyle sabittir.

En büyüğü Rynok Meydanında bulunan Coffee Manufacturer Lviv’de değişik bir konsept uygulanıyor. Madenci kaskıyla alt katlara gidebiliyor ve kaynak makinesiyle yapılan değişik kahveleri içebiliyorsunuz. 



1683 yılında açılan bu kafede aynı zamanda kahve ve hediyelik eşya satışları da var.





Benim gibi kahve değil de çay sevenler Victoria Tea House’a uğrayıp yerel çayları ve pastaları deneyebilir.

Strudel House, çok lezzetli strudel yiyebileceğiniz bir mekan, olsa da yesek diyebileceğim bir yer.



Sirnik Cafe, çok lezzetli börek ve pastalar yiyeceğiniz bir fırın ve kafe, mutlaka gidin.



Rynok Meydanında yer alan Atlas adlı nostaljik kafede oturup bir yandan kahvenizi yudumlayıp bir yandan pastanızı yerken Rynok meydanındaki insanları izleyebilirsiniz.

Güzel bir kahve için Boim Şapeli ve Latin Katedralinin karşısındaki Svit Kavy’ye gidin. Svit Kavy, güzel iç mekanı, hoş yaz terası ve 30'dan fazla kahve çeşidi ile ünlü bir mekan. Geleneksel Lviv peynirli kekinden sipariş edin. 

Mapa Lviv, sade ama güzel bir kafe.

Lviv Handmade Chocolate şehirdeki en güzel el yapımı çikolata yiyebileceğiniz bir yer. Alt katta çikolata ustalarının çikolata yapmalarını canlı olarak izleyebilirsiniz.

Rynok Meydanında bulunan Drunk Cherry’de sadece vişne likörü satılıyor. 

Pravda Beer Theatre’da kendi ürettikleri biraları satıyorlar ve ayrıca yemek servisleri de bulunuyor.

Cafe Na Bambetli, nostaljik atmosferi olan güzel bir kafe.

Cukiernia, harika pastaları olan ve antika eşyalarla çok güzel dekore edilmiş bir mekan. Kahvaltı yaptığımız bu mekan bizim de çok memnun kaldığımız bir yer oldu.





Glory Cafe, kahve içerken insanları izleyebileceğiniz güzel bir yer. Teknik olarak bir kafe ama kahve içenden çok bira içen insanları göreceksiniz.

Kawiarnia Mikolasha, güzel ve eski stil bir kafe. 

Rynok Meydanının arka caddelerinden biri olan Sırp Caddesinde Masoch Cafe bulunabilir. Mekanın adı yaklaşık 200 yıl önce Lviv'de doğduğu bilinen Leopold Ritter von Sacher-Masoch'tan geliyor. Bu şahıs olağandışı cinsel davranıştan zevk almış ve “mazoşizm” kelimesi de aslında onun isminden geliyormuş. Kafe de bu tema üzerine dekore edilmiş, dilerseniz garsonun sizi öpüp kırbaçlaması mümkün ve tüm içeceklerin cinsiyetle ilgili isimleri de varmış. Pantalonunun yanına yapılan delikten içini (ne demek istediğimi anladınız herhalde!) görüyorsunuz.


Lviv Dublin İrish Pub, klasik bir İrlanda Pub örneği.

Ukrayna birası denemek istiyorsanız Obolon (özellikle Bile) ya da Lvivske gerçekten çok iyi !

Ev kiraladınız ve yemeklerinizi kendiniz pişirmek istiyorsunuz. O zaman bunları Stryisky pazarından satın alabilirsiniz. Burası şehir merkezine en yakın pazardır ve çiftliklerden taze meyve, sebze, et ve günlük süt ürünlerini almak için uygun bir yerdir. Pazarlık nadir yapılır ve bu yüzden size söylenen fiyatı ödemeye hazır olun. Pazar günleri sabah 9'dan akşam 7'ye kadar açık olan Pazar, Shota Rustaveli ve Stryiska Caddelerinin sonundadır. Taze ürün bulmak için sabahın erken saatlerinde gitmeye çalışın. 

Eğlence ve Etkinlikler

Bu şehre giderseniz mutlaka bir konsere veya festivale denk getirmeye çalışın. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde, Lviv gerçek bir festival şehri haline gelerek "Festival Kraliçesi" olarak anılmaya başlanmış. Şehirde hemen her ay birçok festival, geçit töreni ve eğlence vardır. L'viv'deki konaklamanız süresince hangi festivallerin gerçekleştiğini öğrenmek için Rynok Meydanındaki Turist Danışma Merkezine uğrayın.

Kış mevsimi, geleneksel Ukrayna kırsalının özel Noel ruhunu ve lezzetli Çikolata Festivalini gözler önüne seriyor. Bahar mevsimi, Paskalya Yumurtası (Pysanka) Festivali ile başlar, “Lviv On a Plate” Gastronomi Festivali ile mideleri şenlendirir, Weather-Vanes Festivali ile eğlenir ve Mayıs'taki aralıksız şenliklerle son bulur (Lviv Şehir Günü Geçit Töreni, Rascal (Batyar) Günü ve Uluslararası Virtiöz Klasik Müzik Festivali). Dünya Vyshyvanka Günü, Ukrayna ulusal kostümü olan nakışlı gömlek Vyshyvanka'nın orijinal geleneklerini korumak ve kutlamak için düzenlenen uluslararası bir bayramdır. Tatil her yıl mayıs ayının üçüncü perşembe günü gerçekleştirilir. Bu günde, herkes iş, üniversite, okul ve hatta anaokulu için vyshyvanka giyerek bayrama katılır.

  

Yaz mevsimi, dünyanın en ünlü caz müzisyenlerinin de katıldığı Alfa Caz Festivali, Wiz-Art Kısa Film Festivali ve Uluslararası Folklor Festivali Etnovyr gibi birçok festival ile dopdolu geçer. Ukrayna'daki en popüler yaz festivali Rynok Meydanında yapılan Zakhid festivalidir. Bir diğer ünlü festival haziranda düzenlenen klasik otomobiller yarışı Leopolis Grand Prix festivalidir. Bu yarışlar ilk olarak 1930’da gerçekleştirilmiş. Grand Prix’ye katılacak araçların en az 25 yıllık, orijinal parçalara sahip ve göze hitap edecek kadar güzel olmaları gerekiyormuş.Klasik arabaların sokaklara çıkmasıyla Lviv, tam bir şölen alanına dönüşüyormuş. Svobody Bulvarında yarıştan önce düzenlenen sergiyle araçları yakından görme fırsatınız oluyormuş. Burada Zaporojets, Trabant gibi eski Sovyet dönemi otomobillerini görme şansınız da oluyormuş. 

Yılı sonlandırmak için şehir sonbaharda da Kahve Festivalini kutlamaktadır. Geleneksel olarak bu festivaller şehir merkezinde veya genellikle Lviv Opera Tiyatrosu, Filarmoni ve Shevchenkivsky Salonunda kutlanır. 


Geleneksel düğün ritüellerinden ilginç St. Catherine Gününe kadar, Batı Ukrayna'daki insanlar eski, anlamlı, sevgi dolu ve bazen garip kutlamalar yaparlar. Shevchenko Folk Art Open Air Müzesindeki geleneksel Paskalya dansı gibi bazı festivallerde kutlamaların tadını herkes çıkarırken Ivana Kupala veya St. Andrew Günü gibi bazı festivaller sadece yerli halka özgü kutlamalardır.

Lviv'in kalbi olan Svobody Bulvarındaki tarihi S. Krushelnytska Opera Binasında çeşitli opera ve bale gösterileri düzenleniyor. Biletler 50 ila 80 Grivna arasında değişiyor. Opera ve baleyi çok sevmiyor olsanız bile bu muhteşem mekanı görmek için birkaç saatinizi ve cüzi bir miktarı gözden çıkarın derim.



Lviv Org ve Oda Müziği Salonunda org müziği dinleyebilirsiniz. Bu bina 17. yüzyılda St. Magdalena Kilisesi ve Manastırı olarak inşa edilmiş ve ancak 1960'larda kültürel bir kurum olarak çalışmaya başlamış. Salon halen çeşitli müzik performanslarına, Roma Katolik Kilisesi için pazar ayinine ve yıllık Eski Müzik Festivaline ev sahipliği yapmaktadır. Müzik salonunun Çek üretici Rieger-Kloss tarafından yapılan görkemli orgu Ukrayna'daki en büyük orgdur. Stepana Bandery Caddesindeki Org ve Oda Müziği Konser Salonu, Lviv merkezinin biraz dışında, Politeknik Üniversitesine yakın bir yerde bulunmaktadır. Merkezden konser salonuna ulaşmak 15 ila 20 dakikalık yokuş yukarı yürümeyi gerektirir. Org müzik konserleri Cumartesi ve Pazar, akşam saat 5.00’de yapılmaktadır ve Ekim’in başında da Eski Müzik Festivali gerçekleştirilmektedir. 


Ukraynacayı anlamasanız bile Les Kurbas Tiyatrosunda bir performans izleyebilirsiniz. Bu büyüleyici küçük tiyatro salonu 1988'de kurulmuş ve ülkedeki en iyi modern tiyatro gruplarından birini temsil ediyormuş. Etkileyici ve hareketli performansları, rengarenk kostümleri, ses ve hareket kullanımı gerçekten büyüleyici ve dil engeline rağmen sizi de huşu içinde bırakacak. Bu Tiyatro İtalya, Rusya, Polonya ve ABD'de de sahne almış ve oldukça beğenilmiş. Tiyatro, Les Kurbas Caddesinde bulunmakta ve performanslarını cuma, cumartesi ve pazar günleri 19:00'da gerçekleştirmektedir. 

Gelelim şehirdeki sabahlara kadar süren gece eğlencelerine. Bu Şehirde hemen hemen hergün eğlenecek farklı bir yer bulmak mümkün. Ben gitmedim ama gidenlerin referansıyla birkaç yer aktarayım. Rafinad People adlı gece kulübü hem restoran hem de striptiz club şeklindeymiş. Yemek yedikten sonra geceye devam edebilirsiniz. Fashion Club şehrin en lüks kulübü olarak aynı zamanda bir restoranmış. Lüks olduğu için kıyafet önemli tabi. Metro Club bir diğer gece kulübü ve işletmecisi de Türkmüş. Havalimanına yakın olan Sankoff Club bir diğer önerilen mekan. Ukraynalılar genel olarak eğlenmeyi çok seviyorlar. İşte bu da geç bir saatte sokaklara taşan bir barın görüntüsü.


Havalar biraz ısındığında, Lviv sokakları müzisyenler, canlı müzik yapan gruplar ve sanatçılar ile dolmaya başlıyormuş. Bunlar Şehre özel bir çekicilik katıyorlar ve banklarda oturarak canlı müziğin keyfini çıkarıyorsunuz. Yerel halk aniden kalkıp dans etmeye başlarsa şaşırmayın. Bunları şehir merkezinde hemen her yerde görebilirsiniz. Ancak, en popüler noktalar Halytska Caddesi ve Serbska Caddesiymiş. Hafta içi  de görülmekle birlikte hafta sonları daha çok ortaya çıkıyorlar.


Rynok Meydanındaki Cafe Diana yakınında tango veya salsa dansı da yapabilirsiniz. Belediye Meclisi binasının önündeki geleneksel tango/salsa dans sahnesi, sizi Lviv'e aşık edecek büyüleyici anlardan bir tanesi olacak. İster iyi bir salon dansçısı olun, ister mütevazi acemi bir dansçı olun, Diana'nın fıskiyesi önündeki kalabalığa katılın ve canlı atmosferin tadını çıkarın. Bu dans partileri cumartesi ve pazar günleri saat 18:00'den sonra gerçekleşmektedir.

Dans benim işim değil, müzik sevmem diyorsanız Opera Binasının önündeki yerli halktan kişilerle satranç oynayabilirsiniz. Hemen her güneşli günde, ancak daha çok cumartesi ve pazar günleri öğleden sonra en eski fikir ve mantık oyununu oynamak amacıyla bu cadde küçük gruplarla dolup taşıyormuş. Kış aylarında artık sonsuz kahve dükkanlarını gezmekten ve sokak yürüyüşlerinden sıkıldıysanız, şehrin buz pateni sahasına gidebilirsiniz. Aralık ayından itibaren Rynok Meydanı patencileri ağırlıyormuş ve her yaştan ziyaretçi için heyecan verici bir atraksiyon gerçekleştiriliyormuş.


Hayvanların bu şekilde kullanılmasından hoşlanmıyorum ama gitmek isterseniz Lviv'de bir de sirk var.


Bunların hiçbirini yapmayıp şehrin sokaklarında aylak aylak dolaşabilirsiniz. Sizi bilmem ama benim en sevdiğim şeydir böyle sokaklarda kaybolmak. Meydanlara kurulu pazarlara gidebilir ya da şehrin her köşesinde bulunan parklarda çimlere uzanıp ruhunuzu dinlendirebilirsiniz. Lviv evlerinin ve bahçelerinin efsanelerini dinleyebilirsiniz. Yeraltı labirentinin, küçük dolambaçlı sokakların, büyüleyici meydanların, meraklı anıtların hepsinin özel hikayeleri vardır. Zengin doktor kızının ve fakir köylünün düğünü, şehrin belediye binasının altındaki uçan tabutların efsaneleri, şehrin ana manastırları arasındaki gizli geçitler gibi hikayeleri dinlediğinizde emin olun hiç sıkılmayacaksınız! 


Alışveriş

Lviv’de alışveriş yapmak için Shevchenka Bulvarındaki mağazalara bakabilirsiniz. 

Lviv Chocolate Workshop’dan el yapımı çikolata satın alabilirsiniz. Dükkanda bol miktarda ünlü bina figürlerinden oluşan çikolata hatırası vardır ve tüm çikolatalar güzel ambalajlarla paketlenir. Ukrayna'dan alınabilecek en iyi otantik hediye olacaktır.

Bir de Lviv merkezinde kurulan çok güzel bir hediyelik eşya pazarı vardır. Burada otantik kıyafetler, tablolar, ahşap işleri, magnet, süs eşyaları gibi çok çeşitli turistik eşyayı bulmak mümkündür. 

Gezelim Görelim

Eski Şehir-Old Town: Old Town yani Eski Şehir bölgesi oldukça küçük ve hemen hemen bütün turistik mekanlar birbirinden 5-10 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde. Bu bölge aynı zamanda çok hareketli ve renkli. Burada dolaşıp, binalara, heykellere, kafelere, parke taşlı sokaklara ve sokak yaşamına hayran kalmamak mümkün değil. Etrafta birçok kafe, şarap barı ve restoran var. 


Rynok'un kuzeyindeki Krakivska Caddesiyle birleşen Halytska Caddesi buradaki ana caddelerden birisidir. En turistik cadde olan Serbska Caddesinde de Lviv Handmade Chocolate dahil olmak üzere ilginç barlar ve kafeler bulunuyor. Bir diğer önemli cadde olan Virmenska Caddesinde ilginç duvar resimleri ve heykeller var. Bögedeki gezeceğimiz ilk yer şehrin kalbi olan ve 500 yıldır Lviv’in siyasal, kültürel, kamusal merkezi olan Rynok Meydanı olacak. 

Pazar Meydanı (Rynok Square)-Ploshcha Rynok:
Lviv, 1998 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine dahil edildi ve bu eski Pazar Meydanı eski şehrin tam merkezinde bulunuyor. Meydanda 1527 yılındaki büyük yangında zarar gören eski kentten geriye kalan bazı yapılar da bulunmaktadır. Bu binaları değerli kılan ise şu anda kente hâkim olan Rönesans stilinin aksine Gotik tarzda inşa edilmiş olmalarıdır. Kentin en güzel binalarına ve anıtlarına sahip olan Meydan bu yangının ardından aşamalı olarak yeniden inşa edilmiş. Burada yüzyıllar boyunca (16-20. yüzyıl) çeşitli sanat ve mimari tarzı temsil eden 45 yapı bulunmaktadır. Bunların çoğu benzer boyutlara sahip üç veya dört katlı binalar olup her katta üç pencerenin Meydana doğru baktığı yapılardır. Bunun nedeni aslında çok ilginçmiş. O dönemde vergisiz izin verilen maksimum pencere sayısı üçmüş. Dört veya daha fazla penceresi olan binaların sahiplerinin son derece zengin olduğu böylece anlaşılıyormuş! Evlerin birçoğu hala temel olarak ikametgah olarak kullanılıyor, ancak bazısı müze, sanat galerisi ve kafe haline dönüştürülmüş.


Bunlardan en etkileyici olanı 19. yüzyılda inşa edilmiş olan ve şehirdeki en iyi manzaraya sahip bir kulesi de bulunan geleneksel Belediye Sarayıdır. Turist Danışma Bürosunun girişi, belediye binasının batı tarafındadır. 

En etkileyici binalar Meydanın Doğu tarafındadır. Orada 1500’lerin sonlarında inşa edilmiş birkaç saray göreceksiniz. Kuzeydoğu köşesindeki sarı bina olan Bandinelli Sarayı ve ilk olarak 1629'da açılan postane buradadır. Meydanın bu tarafında, muhteşem mimariye ait birkaç başka örnek daha göreceksiniz. Blackstone Evi, Korniakt Sarayı ve Güneydoğu köşesinde turistik ama mutlaka görülmesi gereken Lviv Coffee Manufacture binası bulunmaktadır.

Ama sadece meydanın Doğu tarafı değil. Tüm meydan eski ahşap kapılar, etkileyici heykeller ve güzel ferforje demirli balkonları olan renkli binalarla doludur. Meydanın her köşesinde Yunan tanrılarına adanmış bir çeşme var. Hepsi 1800'lerin başlarında yapılmış Neptün, Diana, Adonis ve Amphitrite heykellerini göreceksiniz. 

Lviv'de yaşam bu meydanın etrafında dönmekte. Kafe ve restoranlarla dolu olan Meydan, müzik ve dans ile her zaman hareketli. Kentin sosyal hayatının merkezinde olan Meydan aynı zamanda bir pazar yeri, sosyal olaylar ve kutlamalar için bir toplanma alanı olarak da kullanılıyor. Rynok Meydanı, insan kalabalıklarının ve sokak sanatçılarının ortaya çıktığı, iyi havanın tadının çıkarıldığı, açık havada şarkı söylenip dans edildiği özellikle yaz gecelerinde çok güzel ve canlıdır.

Meydandaki Önemli Yapılar

1 numaralı bina Meydanın en göze çarpan yapısı olan Belediye Binasıdır. 2 numaralı bina Roberto Bandinelli adlı bir İtalyan tüccar tarafından açılan ilk postanenin bulunduğu yerdir. 4 numaralı yapı ise Kara Konak olarak bilinen ve çarpıcı bir siyah cephesi bulunan bir binadır. Lviv Tarih Müzesine ev sahipliği yapan 6 numaralı binanın anıtsallığı ve saray karakteri dikkatleri hemen üzerine çekiyor.

Meydandaki 9 numaralı bina Litvanya kralının ikametgahı olmuş ve ondan sonraki 400 yıl boyunca Lviv başpiskoposlarına ev sahipliği yapmış. Meydandaki 10 numaralı bina çok ilginç bir müze olan Eski Mobilya ve Porselen Müzesine ev sahipliği yapıyor. “Venedik Taş Binası” olarak adlandırılan 14 numaralı bina Meydandaki diğer yapılar gibi pek çok kez restore edilmiş. Binanın girişindeki Venedik arması olan kanatlı aslan, Venedik konsolosunun 17. yüzyılda burada yaşadığını gösteriyormuş.

16 numaralı binanın birinci kat seviyesinde görülen Gotik kemer kalıntıları 1527 yangınından önce bize bu binanın orijinal görünümü hakkında biraz fikir verir. 23 numaralı binanın köşesinde İsa’nın Vaftizine ilişkin bir heykel bulunmaktadır. Rus Çarı Büyük Peter, Polonya ziyareti sırasında 24 numaralı binada kalmış. Çar, alışılmadık derecede uzun bir adammış ancak yüksek giriş kapısı nedeniyle binaya eğilmeden doğrudan girebiliyormuş. 

31 no'lu binanın Art Deco cephesi 1923 yılında eklenmiştir. 45 no'lu binanın köşesinde, iki asır öncesine ait bir iç mekanı olan ve Lviv'de icat edilen dünyanın ilk gaz lambasının sergilendiği Eczane Müzesi bulunmaktadır.

Belediye Binası (City Hall)-Ratusa: Pazar Meydanındaki ikonik yapıların en ünlüsü olan Belediye Binası (City Hall), ilk olarak 1357’de ahşap olarak inşa edilmiş ve kısa süre sonra 1381’de yanmış. Yangından sonra taştan yapılan bir belediye binasının inşaatına başlanmış. Orta Çağın sonunda, Lviv belediye binası eklektik bir bina topluluğu görünümündeymiş. Binanın orta kısmı, 14. yüzyıldan kalma en eski kısmıymış. Batı kısmı 1491-1504 yıllarında inşa edilmiş. Kompozisyonun en önemli özelliği, bir manerist olan mimar A. Bemer tarafından yapılan en yüksek kule olmasıymış.


Viyana Klasizmi tarzının izlendiği ve 2 kez yenilenen binanın inşa süreci 1827 yılında başlayıp, ancak 1835’te tamamlanabilmiş. Belediye Binası verandası olan tuğladan dört katlı bir binadır ve bir saat kulesi vardır. 1848'de, şehir merkezinde çıkan olaylar sırasında orijinal saat kulesi çökmüş. 1851 yılında bina tekrar onarılmış ve günümüzde bu yapı orijinal halinin ancak üçte birini muhafaza ediyormuş. Bina,1939'dan beri Lviv belediye meclisine ev sahipliği yapmaktadır.


İnşa edildiği dönemde kent sakinlerinin bir kısmının “Çirkin Baca” lakabı taktıkları belediye binasının girişindeki Lviv’in sembolü olan aslan heykelleri ve 65 metrelik saat kulesi en çok ilgiyi çeken kısmını oluşturuyor. Şehrin en iyi manzaralarından birini görebileceğiniz 65 metre yüksekliğindeki bu kuleye çıkabilirsiniz. Önce ana girişten içeri girin ve ''вхид на вежу'' tabelasını görene kadar ilerleyin. Sonra bu tabelayı takip edip bilet gişesine kadar 103 basamak tırmanın, buradan da yukarıya kulenin tepesine 305 basamak daha çıkın. Kuleden Eski Şehrin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz ve açıkçası burası şehrin en romantik noktalarından biri olarak gösteriliyor. Hatta burada evlilik teklifi yapanlar varmış!

1852'de Viyana'da yapılan ve şimdiye kadar Lviv sakinlerine zamanı gösteren etkileyici Kule saatinin iç görüntüsünü de kaçırmayın. Kule çatısında, her saat başında çalan bir büyük ve her çeyrek saatte çalan bir küçük olmak üzere farklı boyutlarda iki çan vardır. Büyük çan üzerindeki Almanca yazıda “İyi uykular, sizi uyandıracağız” yazıyormuş.

Eskiden yerli halkın bu kuleye çıkmasına izin verilmiyormuş ve sadece keşişlerin çıkması mümkünmüş. Orta Çağ batıl inançlarına göre şeytanın saate yerleşebileceği ve sadece keşişlerin Şehir saatini kurtararak doğru zamanın gösterilmesini sağlayabileceğine dair bir inanış varmış. Binada ayrıca öğlen, binanın güney tarafındaki balkonlardan birinde bir borazan çalınarak vakit ilan ediliyormuş. Kule, salı-cuma 10:00-17:00, cumartesi-pazar 11:00-19:00 arası açık ve pazartesi günleri kapalıdır. Bilet ücreti değişmediyse 5 Grivnadır.

Bandinelli Sarayı-Lviv History Museum–Palazzo Bandinelli: Bu güzel bina geç 16 ve 17. yüzyıllarda Floransalı Roberto Bandinelli’ye ev sahipliği yapmış. Bandinelli, Lviv sakinleri için çok önemli bir figür haline geldi çünkü şehri düzenli posta hizmetiyle tanıştırdı. 1629 yılından başlayarak kuryecilerin de yardımıyla düzenli olarak postayı Batı Avrupa şehirlerine taşımıştır. Ancak çağdaşlarının aktardığına göre Bandinelli çok çabuk öfkeleniyormuş ve bu karakteri yüzünden komşularının hayatını kabusa çevirdiği belirtiliyor. 


Bina şu anda eski dönem iç mekanlarına, yüksek ve fevkalade şık oyma tavanlara, Floransalı mobilyalara, seramiklere ve duvar halılarına hayranlıkla bakabileceğiniz Lviv Tarih Müzesinin bir şubesine ev sahipliği yapıyor.

Kara Konak-Lviv History Museum–Black House: 4 Numaradaki bu siyah taş bina şehrin en önemli turistik kartvizitidir. Binanın büyük kısmı İtalyan mimar Peter Barbon ve Paul Rymlianyn tarafından dizayn edilmiştir. Cephedeki rustik çalışmanın arkasına doğru bir dilenciyle yağmurluğunu paylaşan Aziz Martin figürü, aziz figürleri ve Madonna figürü binada özel bir etki yaratmaktadır. Kumtaşından yapıldığından rüzgar ve yağmurun etkisiyle zamanla kararmıştır ve koyu gri tonuyla Meydandaki diğer binalardan ayrışır. Giriş kapısının solunda muhafız için özel bir yer yapılmıştır.


Bu ilginç bina günümüzde, Lviv Tarih Müzesinin Rynok Meydanında bulunan dört şubesinden birine ev sahipliği yapmaktadır. Müzede, Ukrayna'nın kanlı savaşları, direniş hareketleri ve Yahudi Soykırımıyla ilgili rölyeflerle Sovyet nostalji bölümü (eski TV'ler, propaganda posterleri) ve batı Ukrayna'nın 20. yüzyıldaki çalkantılı dönemine ilişkin eserler yer alıyor. Müzedeki son odada, Sovyetler Birliğinin ölüm kamplarındaki Ukraynalılar, Orange ve Maydan devrimleri ele alınmaktadır.

Kornyakt Sarayı-Lviv History Museum–Kornyakt Palace: Lviv Belediye Binasının sağındaki büyüleyici bu bina, Lviv Tarih Müzesinin ana koluna ev sahipliği yapıyor. Bu yapı, Ukrayna’daki 16. yüzyıla ait sivil Rönesans mimarisinin en önemli anıtlarından biri olan Korniakt Evidir. Tarih bu binanın inşasıyla ilgili olarak şarap tüccarı Yunan kökenli Kostyantyn Korniakt ve mimar Pietro Barbon olmak üzere iki önemli isim bırakmıştır.  

gpsmycity sitesinden alınmıştır. 

Kostyantyn Korniakt, 1569'da Lviv'e yerleşmiş ve Rynok Meydanıyla Fedorova Sokağının bir köşesine geç Rönesans tarzında, üç sıra logo ile çevrelenen, güzel bir avlusu olan bir saray inşa ettirmiş. O zamanlar Şehirdeki topraklar pahalı olduğundan, her biri üç pencereli dar bir cepheye sahip olan ve ortada avlularla arkaya doğru uzanan binalar yapılmaktaymış. Sadece Konstantin Korniakt gibi en seçkin sakinlere bazı istisnalar verilmiş. Korniakt, her katta normalde üç olması gereken pencere yerine altı pencereli bir yapı inşa edilmesi için kraliyet izni almış. Binanın muhteşem bir avlusu vardır ve 16. yüzyılda Ukrayna’da İtalyan avlusu olan tek yer burasıdır. Yapının tamamlanma tarihi 1580 olup Fedorova Caddesi girişine bu tarih kazılmıştır.


Kostyantyn Korniakt 1603'te öldükten sonra torunları evi 1623'te Discalced Carmelite dini grubuna satmış. Ev 1640'ta geleceğin Polonya kralı olan Rzecz Pospolita Jan III Sobieski'nin babası Jakub Sobieski tarafından satın alınmış. III. Jan'ın taç giyme işleminden sonra bina Kral'ın konutlarından biri haline gelmiş ve böylece “Kraliyet Evi” olan ikinci adını almış. 22 Aralık 1686’da Polonya ve Rusya’nın Ukrayna’yı parçalara bölen anlaşmayı imzaladıkları yer de burasıymış.


Jan Sobieski, 1683'te Viyana yakınlarında Türk ordusunu yenerek, Avrupa tarihinde önemli bir rol oynamış. Savaş, Orta Avrupa krallıkları ile Osmanlı Devleti arasındaki 300 yıllık mücadelede dönüm noktası olmuş. Doğru mudur bilmem ama kahve kültürünün başlamasıyla ilgili şöyle de bir hikaye anlatılmakta. Savaştan sonra, Avusturyalılar terk edilmiş Türk kampında birçok kahve poşeti bulmuşlar. Bu bulunan kahveleri kullanarak, Franciszek Kulczycki adlı bir Ukraynalı, Viyana'daki ilk kahveyi açmış. Hikayeye göre, hatta acı kahveyi tatlandırmak için buna süt ve bal eklemiş ve böylece kapuçinoyu da icat etmiş! 


1709'da Kral'ın oğulları evi Stanislaw Mateusz Rzewuski'ye satmış ve 19. yüzyılın başlarına kadar ev Rzewuski ailesine ev sahipliği yapmış. 1804 ve 1816’da el değiştiren yapı 1817'de Karol Gorski tarafından restore ettirilmiş ve böylece Evin içi Fransız klasisizmi tarzında modern bir görünüm kazanmış.



Evin son sahipleri olan Lubomirski’ler 1908 yılında bu binayı çok kötü bir durumdayken Şehir yönetimine satmış ve aynı yıl burada “III. Jan Ulusal Müzesi” açılmış. 1940 yılında, bu müze, Rynok Meydanındaki 4 numaralı binadaki Lviv Tarih Müzesi ile birleştirilmiş ve bugünkü adını almış. Halen, dört mimari anıtta bulunan müze, tamamı 16-18. yüzyıllardan kalma 300.000'in üzerinde esere ev sahipliği yapıyor. Korniakt Saray Müzesindeki önemli sergiler arasında Avrupa ülkelerinden gelen mücevherler, askeri onur madalyaları, Ukrayna Hetmanlarının (Kazak liderleri) portreleri ve ilk olarak Ukrayna'da Ivan Fedorov tarafından basılmış kitaplar bulunmaktadır.


Çok sayıda restorasyona rağmen, ev neredeyse hiç değişmemiş. 17. yüzyılda tamamlanan kral figürleri ve şövalyelerle zengin bir cephesi olan yapı, olağanüstü bir güzellik ve uyum içindedir. Giriş katındaki iyi şekilde korunmuş Gotik Salonda, Lviv'deki tek Gotik anıt ve 15. yüzyıla ait evden kalanlar sergilenmektedir. Yine ikinci katta, 16. yüzyıl Lviv inşasına özgü uzunlamasına konulan kirişler iyi bir şekilde korunmuştur.

Müze hafta boyunca 10:00 - 20:00 arası açık olup cumartesi-pazar günleri kafede 16:00-18:00 arası caz konserleri ve klasik müzik performansları gibi canlı müzik de yapılmaktadır. Burası hafta sonları çok yoğun olduğu için önceden rezervasyon yaptırmanızı tavsiye ederim.

Lubomirski Sarayı-Lviv Furniture and China Museum–Lubomirski Palace: 10 numaralı binadaki Saray 1760'larda inşa edildikten sonra pek çok kez yeniden yapıldığından orijinal mimarisinden geriye hemen hemen hiçbir şey kalmamıştır. Mimarlar Bernard Meretin ve Jan de Vitte son restorasyonda görev almışlar. Uzun yıllar asil bir aile olan Lubomirski’ler bu binada yaşamış. Bina bir süre Galiçya yönetimine ev sahipliği yapmış ve 19. yüzyılda bir Ukrayna organizasyonu olan “Prosvita” adlı kuruluşa mülkiyeti geçmiş. 30 Haziran 1941’de bir grup Ukrayna kamu görevlisi binanın balkonundan “Act of the Renewal of Ukrainian State” bildirisini açıklamış.


lia.lvivcenter sitesinden alınmıştır. 

Lviv'in en iyi barok sivil binaları arasında sayılan Saray, 18. yüzyıl mimarisinin en değerli anıtı olarak kabul edilmektedir. Günümüzde bu antik Saray, Mobilya ve Çin Müzesine ev sahipliği yapıyor.

Massarivska Sarayı-Lviv Tarih Müzesi-Lviv History Museum: Meydanın 24 numaralı binasındaki Lviv Tarih Müzesinin bu şubesi, “Eskiçağ Ukrayna Tarihi ve Arkeoloji Bölümü”ne ev sahipliği yapmaktadır. Bu yapı geçmişte Hibliovsky ve Massarivsky adıyla bilinen bir binadır. 16. yüzyılda meşhur Scholz ailesine ait olan bu bina daha sonra İtalyan Antonio Massari tarafından alınmış. 18. Yüzyılda Rus Çarı I. Peter bu binada yerel Rutenyalılarla ve Polonyalı seçkinlerle tanışmış. 1946 yılında da Tarih Müzesi yapılmış. Massarivska Sarayı, 1527'de çıkan bir yangından sonra Rönesans tarzında yeniden inşa edilmiş ve yapıdaki son restorasyon ise 1920’de yapılmış. Attica parapetinin yerine, bu sefer portalın üzerine balkon ve heykeller eklenmiş. Dört katlı binanın zemin katında 17. yüzyıl yapımı oyma Gotik pencere kalıntıları iç kısımda korunmuştur. 

lonelyplanet.com sitesinden alınmıştır. 

Müzede Galiçya zamanından başlayan erken kültürlerden 16. yüzyılda kente baskı makinesinin gelmesiyle sona eren kentin çok eski günlerine ilişkin sergiler bulunmaktadır. Önemli sergiler arasında Karpat Kurhan kültürüne ait bölgenin Romalılar ile bağlantısı olduğunu kanıtlayan 2. yüzyıldan kalma camlar, İskit altınları ve silahları, 18. yüzyıldan kalma Lviv'in panoraması, Khmelnitski ve Kazaklar hakkında bir bölüm ve Ukrayna'da (Lviv'de) basılan ilk kitap olan Apostle'nin kopyaları ve Ostroh İncil'i (kutsal kitabın Ukraynaca'ya ilk çevirisi) sayılabilir. Müzede ayrıca Lviv’in en ilginç gizemlerinden birisi vardır. Daha önce Belediye Binasında bulunan rüzgar gülü buraya getirilmiş. Bu rüzgar gülünün çatıdan sadece büyük felaketlerin arifesinde düştüğü söyleniyormuş ve son defa belediye binasıyla birlikte aşağı düşmüş.Müze perşembe-salı 10.00-17.30 arası açık olup değişmediyse yetişkinler/çocuklar 10/5 Grivna, turlar 40/20 Grivnadır.

Gepnerivska Taş Binası: 1610 yılında yapılan Meydandaki 28 numaralı bina, 17. yüzyılda Rönesans tarzındaki restorasyonundan bu yana orijinal görünümünü korumuştur ve bugün Lviv’in Rönesans mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Binanın pencerelerinin yanına Latin harfleriyle ahlaki öğretiler yazılarak dekore edilmiş. Ancak en güzel süsleme ön kapıda bulunmaktadır. 

lia.lvivcenter.org sitesinden alınmıştır. 

Bu binanın bugün bulunduğu yerde Kazak lider Ivan Pidkova kafasının kesilerek idam edileceği günü beklemiş. Bu cüretkar lider, Türklerin Moldova’yla olan siyasi meselelerine müdahale etmiş ve padişah da Polonyalı kralına onun tutuklanmasını ve infaz edilmesini şart koşmuş. Devletin yüksek devlet çıkarları galip geldiğinden Kazak lider idam edilmiş.

45 Numaralı Bina: 1803 yapımı binanın dış yüzü belki de şehirdeki imparatorluk tarzının en iyi örneğidir ve Gotik tarzında bazı bölümler de vardır. 20. Yüzyılın başlarında burada mum ve balmumu eşya üretimiyle ilgili Galiçya’da tek olan bir fabrika varmış. Firma mum ışığı sayesinde şehirde büyük kar elde etmiş. Ayrıca şehrin meşhur restoranı “Atlas” bahçe katında konuşlanmış ve burası bohem sanatçıların buluşma noktası olmuş. Bu restoranın duvarları sanat çalışmalarıyla, mizahi ifadelerle ve ofis düzenlemelerinden alıntılarla dekore edilmiş. 

lia.lvivcenter.org sitesinden alınmıştır. 

Meydandaki Çeşmeler

Meydanın köşelerindeki dört çeşme, antik Yunan tanrılarının 18. yüzyıl heykelleri ile dekore edilmiştir. Av, vahşi hayvan ve diğer hayvanların tanrıçası Diana, denizlerin yöneticisi Neptün, denizlerin kraliçesi Amphitrite, arzunun ve yakışıklılığın güzel tanrısı Adonis. Meydanın güneydoğusunda Diana çeşmesi bulunmaktadır.


Kuzeydoğuya doğru olan Adonis Çeşmesi kırmızı ve siyah taşlarla çerçevelenmiş bir havuza sahiptir. Çeşmenin merkezinde eski mitolojik kahraman karakteri olan Adonis, yanında bir köpekle bir domuzu öldürmektedir. 

lia.lvivcenter.org sitesinden alınmıştır. 

Güneybatıdaki Neptün Çeşmesinin merkezinde antik mitolojik karakter olan Roma tanrısı Neptün, bir yunusla birliktedir. Lviv sakinleri bu dört çeşmeden Neptün'e farklı bir ilgi gösteriyorlarmış. Lviv Üniversitesi öğrencilerinin buluşma noktası her zaman Neptün oluyormuş.. Fıskiyeye her geldiğinizde, bu heykelin başında buluşmayı bekleyen her yaştan kalabalığı görebilirsiniz. Yaz festivallerinin veya büyük şehir kutlamalarının birinde Lviv'i ziyaret ederseniz, giyinmiş bir Neptün ile karşılaşacaksınız. Çok eğlenceli olacağını size vadediyorum!


Meydanın kuzeybatısında da Amphitrite Çeşmesi bulunmaktadır. 

lia.lvivcenter.org sitesinden alınmıştır. 

Lviv Kahve Üreticisi-Lviv Coffee Manufacture: Kentin en iyi kahvelerini bulabileceğiniz Lviv Kahve Üreticisi (Lviv Coffee Manufacture), Rynok Meydanında hizmet veriyor. 2012 yılında açılan dükkânın geniş kahve çeşitleri arasında seçim yaptıktan sonra kahvenizi huzur dolu ve aromatik bir ortamda içebilirsiniz. Hem bahçesi hem de mahzenleri olan bir yer burası. Kahve sevenler mutlaka gelmeli.


Kahve satışı yapan zincirlerin aksine bu lezzetli ürünün geçmişini ve bu kültürü tüketicilere aktarmayı amaçlayan bu tesiste yıl içerisinde düzenlenen eğitimlere katılıp, sertifikalı bir kahve uzmanı olabilirsiniz.


Eczane Müzesi- Pharmacy Museum: Bu büyüleyici Eczane Müzesi, Orduda eczacı olarak görev yapan Wilhelm Natorp tarafından 1735’de askeri eczane olarak açılmış. Eczacılık aletleri, reçeteler ve ilaçlar gibi 2000'den fazla malzemeyle eğlenceli ve eğitici bir müze olan Eczacılık Tarihi Müzesi 1966 yılında bu binada açılmıştır. İyi korunmuş dekoruyla dikkat çeken 700 metrekareyi aşkın Müzenin 16 odası, eczacılıkla ilgili kitapların bulunduğu bir kütüphanesi ve simya laboratuvarı bulunuyor.


Aromatik amforalar, havanlar, teraziler, hap işleme makineleri ve II. Dünya Savaşı öncesi Lviv ilaçlarının sergilendiği odaları gezin. Nemli ve küflü mahzenlerde tıbbi temalar hakkında birçok sergi bulunmaktadır. Müzenin ana hazinesi olan 18. yüzyıl ölçeklerini kaçırmamaya dikkat edin! Kentteki diğer müzelerin aksine, koleksiyonun çoğunluğunda İngilizce olarak açıklama vardır. Drukarska Caddesi 2 numaradaki Müze Rynok Meydanının sağ çıkışında bulunmaktadır. Pazartesi-cuma 09:00-19:00, hafta sonu 10:00-17:00 arası açıktır. 


Lviv Çikolata Fabrikası- Lviv Chocolate Factory: Lviv'in tarihi merkezinde yer alan Çikolata Fabrikası (Serbskaya Caddesi, 3), kentin ilgi çekici yerlerinden biridir. Orta Çağ’dan beri lezzetli şekerlemeleriyle tanınan Lviv Çikolata Fabrikası (Lviv Chocolate Factory), el yapımı ürünleriyle gastronomi meraklılarının ve çikolata tutkunlarının oldukça ilgisini çekiyor. 


Cam duvarlardan çikolatanın şekere, farklı şekillere, figürlere nasıl dönüştüğünü görebilirsiniz. Şekerler, “Kiraz Agrafka”, “Gratulyatsiya”, “Frau Zimmer Siyah”, “Ceviz Bandzoh”, “Tatlı Patsorki”, “Çilek Tsemka” gibi çok ilginç ve süslü isimlere sahip. Çikolata dükkanı ayrı ayrı veya set halinde satın alabileceğiniz 39 farklı çeşit şeker sunmaktadır. Dükkanın duvarlarında çikolatanın ve dolumların detaylı tanıtımını içeren büyük resimler görebilirsiniz.

Lviv Ermeni Katedrali - Armenian Cathedral: Çoğunlukla Ermenilerin yaşadığı bölgedeki çok eski, şehrin olmazsa olmazlarından Ermeni Katedrali Lviv gezilecek yerler listesindeki en özgün mekanlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Ermeniler Ukrayna’ya yerleşmiş en eski topluluklardan biridir. Lviv, Kiev, Kamyonets-Podilsky ve Crimea’da büyük koloniler halinde izlerine rastlanmaktadır. İyi tüccar ve zanaatkar olarak toplumda çok etkili olmuşlar, tercümanlık ve kuyumculuk mesleği yüzlerce yıl onların tekelinde kalmış. Lviv Ermeni topluluğu kendi okulunu, basımevini kurmuş ve önemli kişiler yetiştirmiş. İşte Doğu kültüründen izler taşıyan Ermeni Katedrali de bir Ermeni tüccarı tarafından 1363 yılında inşa ettirilmiş.


Mimar Doring’in günümüzde Kars sınırları içerisinde kalan Ani’deki katedralden esinlendiği belirtilen dini yapı pek çok kez yeniden yapılmış. Ancak en önemli değişiklikler 1723’de yapılan restorasyon sırasında gerçekleştirilmiş. Geç Barok tarzı unsurlarla süslenen Katedralin içi de oldukça etkileyici mozaiklerle ve duvar resimleriyle dekore edilmiş. Bunlardan en etkileyici olanlar ise kubbenin altına yerleştirilen “Trinity” kompozisyonu ve 1925-1929 yıllarına ait orijinal modern resimlerdir. Sovyet döneminde kapatılan Katedral, günümüzde Ermeni topluluğu tarafından ibadethane olarak kullanılmaya devam ediyor.


Sakin Katedral avlusu, karmaşık Kafkas detaylarıyla süslenmiş kemerli geçitler ve binalardan oluşan bir labirenti gezmeye hazır olun. Daha avluya adım atıp Ermeni alfabesinin 54 harfinde yazıtlar bulunan mezar taşlarına bakmanız bile başka bir çağa girmişsiniz hissini verecektir. Virmenska Caddesi, 7 adresindeki Katedral, 10:00-17:30 saatleri arasında açıktır. Şaşırtıcı derecede güzel koroları dinlemek için ise pazar günleri saat 11:00'de kiliseyi ziyaret edebilirsiniz.


Transfiguration Kilisesi - Church of the Transfiguration: Ermeni Katedralinin hemen batısındaki Krakivs'ka Caddesi 21 numaradaki bakır kubbeli uzun kilise Teslis papazları manastırının bir parçası olan 1703 yapımı eski Kutsal Trinity kilisesinin bulunduğu alana 1783 yılında inşa edilmiştir. Bu manastır düzeni, esir Hristiyanları Türk esaretinden kurtarmaya çalışıyormuş. Kapanmasından sonra binalar üniversite ve kütüphaneye verilmiş. 1848’deki devrimci olaylar sırasında bunların hepsi yanmış. Hiçbir çaba harcamadan yerel topluluk kitap toplama faaliyetlerine devam etmiş. Bina kalıntıları Ukrayna topluluğuna geçmiş ve 1875 yılında yeni bir kilisenin inşasına başlanmış. 1898 yılında tamamlanan kilise 1906 yılında kutsanmış.


enacademic sitesinden alınmıştır. 

1991'de Ukrayna'nın bağımsızlığından sonra Yunan Katolikliğine geri dönen şehirdeki ilk kilise olmuş. Bu Yunan Katolik kilisesi dışarıdan basit görünüyor, ancak içi açık, havadar renkleri ve altın ikonostasisi ile dikkat çekici. Parlak renkli iç mekan Roma imparatorlarına benzeyen yüksek bir kubbe ile taçlandırılmış. Kilisenin içinde bir kütüphane ve toplantı salonu bulunmaktadır.

Dominikan Katedrali ve Manastırı-Dominican Cathedral: Ermeni Caddesinin sonundan kuzeye doğru gidip “Dzyga” sanat merkezine gelmeden önce sağa dönerseniz Dominikan Katedrali ve Manastırının önündeki meydana ulaşırsınız. Muzeina Meydanı 1 numaradaki Dominican Church, ilk olarak Dominikan Tarikatı üyelerinin kente geldiği 13. yüzyılda ahşap malzeme kullanılarak gotik tarzında inşa edilmiş. 


Eski Kent’in ilk yapılarından birisi olan tarihi bina büyük yangın sırasında büyük ölçüde tahrip olmuş. Günümüzdeki görünümüne 1792-1798 arasındaki restorasyon çalışmaları sonucunda kazanmış. İç dizaynında da birçok sanatçı görev almış. II. Dünya Savaşından sonra, bina bir depo ve daha sonra Din ve Ateizm Müzesi olarak hizmet vermiş. Şimdi yine bir ibadethane olarak kullanılmaktadır.


Etkileyici geç Barok tarzı tapınak, Dominikan tarikatı için inşa edildiğinden onların adını taşıyor. Dominik Katedrali'nin büyük bir kubbesi vardır. İçeride, tipik barok oval nef, görünüşte ağırlıksız, süslemesiz bir şekilde kubbeye doğru yükselir. Tüm iç kısımda, son dönem barok yapıların karakteristik özelliği olan kısıtlanmış, sade bir ortam vardır. İçbükey cephesi ve büyük eliptik kubbesiyle Viyana'daki St. Charles Borromeus kilisesini andırdığı belirtiliyor. Kilisenin içinde hemen girişte Galiçya valisi F.Gauger’e ve sanatçı A.Grotger’e ait olan heykeller bulunmaktadır.


Din Tarihi Müzesi-Museum of Religious History: Dominik Katedrali'nin girişinin solunda binaya bağlı olan yapı, aslında Sovyet döneminde ateizme adanmış olan Dini Tarih Müzesidir. Sergi şu anda Ukrayna'da aktif olan tüm dinlerle ilgilidir ve 1580'de basılan Eski Slav Kilisesi'nin ilk çevirilerinden biri olan Ostroh İncil'de burada bulunmaktadır.

Royal Armoury-Arsenal and Ivan Fedorov Statue:Doğuya doğru biraz yürüdüğünüzde elinde kitap tutan bir keşiş heykeli göreceğiniz bir meydana ulaşırsınız. Bu keşiş, 16. yüzyılda Ukrayna'ya baskı makinasını ilk getiren I. Federov'dur. Moskova'da doğan Federov 1572'de bir matbaa açmak için Lviv'e gelmiş. İncil'i ve diğer pek çok kitabı burada basmış. Bu meydanda eski kitaplar ve II. Dünya Savaşı hatıralarının satıldığı bir pazar kurulmaktadır.


Meydandaki pembe bina, silah ve mühimmatın tutulduğu Kraliyet Cephaneliği yani Royal Arsenal olarak hizmet veriyormuş. Royal Arsenal kral IV. Wladislaw’ın emriyle stratejik bir noktaya 1639-1646 yıllarında inşa edilmiş.Şehir Kral için her zaman özel bir öneme sahip olmuş ve bu nedenle aynı anda 2 Cephanelik inşa edilmiş. Lviv vatandaşlığı verilen herkesin şehir savunması için silah vermesi zorunluymuş. Krallar da savunma kapasitesini artırmak için para desteği veriyormuş. Cephaneliğin bahçesine ekipmanlar yerleştirilmiş ve şehir duvarlarını geçmeyi başaranlar için de ölümcül tuzaklar hazırlanmış.

Assumption Kilisesi-Assumption Church: Lviv’in doğusundaki savunma duvarları ve Rynok Meydanı arasında Rutenya bölümü bulunmaktadır. Buranın da merkezinde Assumption Kilisesi vardır. 1550'lerde, bir okul ve bir basımevi kurulmasıyla birlikte Dormition kardeşliği ortaya çıkmış. Pidvalna Caddesi 9 numarada bulunan Rönesans mimari tarzındaki kilise, 1592 yılında Çar I. Feodor tarafından yapılan bağışlarla, daha önce 3 kilisenin yandığı bir yer üzerine inşa edilmiş.


Assumption Kilisesinin kuzey duvarının bir tarafına bitişik, küçük ama görkemli Üç Aziz Şapeli (Chapel of the Three Holy Bishops) vardır. Normalde kiliseye erişim üç tane çok süslü minik kubbesiyle hoş bir yapı olan Üç Aziz Şapelinden sağlanır. Kilise, renkli vitray pencerelerle ve karmaşık bir altın ikonostasiyle süslenmiştir. Rus Çarının yaptığı önemli bağışların anısına iki başlı bir Rus kartalı görüntüsüne kilisede yer verilmiştir.

Bu Ukrayna Ortodoks kilisesi, 65 metre yüksekliğindeki üç katlı Kornyakt Çan Kulesinin yanında yükseliyor. Kule, Meydandaki Kornyakt Evinin de sahibi olan Yunanlı bir tüccarın adını taşıyor. 1572-1578 yıllarında Assumption Kilisesinin çan kulesi olarak inşa edilen Korniakt Kulesi, kuşatma ve itfaiyeciler için bir savunma kulesi olarak hizmet etmiş. Ne yazık ki bu kuleye çıkılamıyor.


Aziz Meryem Roma Katolik Kilisesi-Roman Catholic Church of St. Mary of Snow:Şu an Yunan Katolik kilisesi olan Eski Roma Katolik Kilisesi (Roman Catholic Church of St. Mary of Snow), Lviv'in en eski Hristiyan kiliselerinden biridir. Geç Orta Çağ'da Alman kolonistler tarafından kurulmuş. 13. yüzyılda ilk ahşap kiliseden sonra 1350'li yıllarda taş bir Roma Katolik Kilisesi yapılmış. 17 ve 18. yüzyıllarda restore edilen Kilisede Neo-Roma unsurları kullanılmış.



Aziz Michael Kilisesi - St Michael's Church:Tepedeki bu büyük kilise, 17. yüzyıl İtalyan mimarlarının eseridir. Bir zamanlar Türklere ve Tatarlara karşı savunma amacıyla yapılmış müstahkem bir manastır kilisesidir. Tavandaki freskler çok güzeldir. Teknik olarak merkezde değildir ancak bu kiliseye, Assumption Kilisesinin karşısındaki caddeden 2 dakika yürüyerek ulaşılabilir. 

lia.lvivcenter.org sitesinden alınmıştır. 

Altın Gül Sinagogu-Golden Rose Synagogue: Ukrayna'daki en eski sinagog olan Golden Rose Sinagogunun kalıntıları, Eski Şehirde Staroievreiska Caddesinde bulunmaktadır.16. yüzyılın sonlarında yapılan Altın Gül Sinagogu 1941'de Nazi işgalcileri tarafından diğer sinagoglarla birlikte yıkılmış. Bugün sadece temeli ve kalan bir duvarı görülebiliyor. Bölgeye daha yakın tarihlerde Holokost sırasında ölenler için yeni ve çok görkemli bir anıt yapıldığından oldukça hareketli bir yere dönüşmüş.

lonelyplanet sitesinden alınmıştır. 

Boim Şapeli-Boim Chapel: Latin Katedralinin hemen yanında yer alan bu küçük Şapel, Macar tüccar Georgy Boim’in isteği üzerine 1609 yılında başlatılmış. Tüccarın oğlu Pawel Boim’in gözetiminde inşaat 1615’de tamamlanmış. Şapel, mimar Andrzej Bemer tarafından Krakow Wawel Katedralindeki Sigismund Şapelinin sadeleştirilmiş bir versiyonu olarak tasarlanmış.


Boim ailesinin 14 üyesinin ebedi ikametgahı olan mezar şapelinin kararmış cephesi görkemli bir şekilde yapılmıştır. Kubbenin tepesinde bir eliyle başını tutarak oturan, kederli sıradışı bir İsa heykeli vardır. Dış kısımda kapının üstünde ve vul Halytska'yı çevreleyen duvarda ailenin saygın üyelerinin görüntüleri de bulunmaktadır.


Şapelin içinde ise Boim ailesi üyelerinin minyatür görünümleri, İncil’den kabartmalar ve heykeller kullanılarak adeta baş döndürücü bir yer yapılmış. Şapelin içine girmek için ücret ödenmesi gerekiyor.

Latin Katedrali-Cathedral Basilica of the Assumption of the Blessed Mary: Rynok Meydanının güneybatı köşesinin hemen dışındaki, Latin Katedralinin tamamlanması 1360'dan başlayarak, 1481'e kadar yaklaşık 120 yıl sürmüştür. Bu Roma Katolik Katedrali Lviv'de kalan tek Gotik Katedraldir ve Çan Kulesi kentin silüetine hakim durumdadır.

inyourpocket sitesinden alınmıştır. 

Ülke tarihi için birçok önemli siyasi olaya ev sahipliği yapan Latin Katedralinin mabedi ve sunağı yaşadığı onca felakete rağmen günümüze kadar bozulmadan gelebilmiş. Katedral, büyük yangının ardından Barok tarzında yeniden inşa edilmiş. Dış cephesi kesinlikle Gotik tarzındadır. Şehrin en dikkat çeken yerlerinden biri olan yoğun yaldızlı iç mekanda, loş ışıkta parlayan renkli nefes kesen sütunlar ve freskli tonozlar bulunan gizemli yan şapellerin barok bir tarzı vardır. Günümüzde ibadete açık olan Katedral, Lviv’in en etkileyici kiliselerinden biridir. Katedralin dışından dolaşırsanız, 2001'de Lviv'e yaptığı ziyareti anmak için yapılan Papa II. John Paul’ün bir rölyefini görebilirsiniz.

St. Peter and Paul Church-Former Jesuit Latin Cathedral: Rynok Meydanının güneybatı köşesinde Latin Katedralinin yakınlarında her zaman kalabalık olan küçük, şirin bir meydanda bulunan Aziz Peter ve Paul Katedrali olarak da adlandırılan bu büyük kilise vardır. Lviv'in en etkileyici Cizvit Roma Katolik kilisesi 1610-1630 yıllarında Cizvit İtalyan mimar Jacomo Briani tarafından yapılmıştır ve Şehir merkezindeki ilk barok yapıdır. İnşaatın tamamlanması 1660 yılına kadar devam etmiştir. 1775-1848'de kilise binası, ilk eyalet parlamentosu olan "Galiçya" Diyet'in doğum toplantılarına ev sahipliği yapmıştır. Sovyet yıllarında kitap deposu olarak kullanılmış ve en son 2011 yılında restore edilmiş. 

lia.lvivcenter sitesinden alınmıştır. 

Kilise, Roma'daki Gesu Kilisesi örnek alınarak yapılmıştır ve aynı anda 5.000 kişiyi alabilmektedir. Sütunlara serpiştirilmiş lambalarla aydınlatılan loş barok iç kısım, bugün bile olağanüstü ışıltılıdır. 

Bernardine Kilisesi-Bernardine Church and Monastery-(aka St. Andrew’s Church): Rynok Meydanının güneyinde yer alan, bir Kilise ve Manastırı içeren bir kompleks olan Bernardine Kilisesi, surların hemen dışında ve Orta Çağ’dan kalma tahkim edilmiş bir katedralin yerine 17. yüzyılda inşa edilmiş. Galiçya şehir kapıları ile Kraliyet kalesi arasındaki üçgen boşluk Bernardine denilen bu güçlü garnizonun temelini oluşturur. İnşa edildiğinde etrafı güçlü taş duvarlarla, Hlyniany Kapısıyla ve bir Kuleyle çevrilidir. Bitişiğinde demirci, ahır gibi çiftlik binaları vardır. Manastırın ana kısmını Roma-Katolik Kilisesi olan Bernardyns'kyi Kilisesi oluşturmaktadır. 1600-1630 yıllarında yapılan Kilise ilk önce ahşaptan yapılmış ve 1738-1740 yıllarında kesme taştan yeniden inşa edilmiş.


Mimarisinde Rönesans ve Barok stilleri kullanılmıştır. Özellikle kilisenin en görkemli ve en çarpıcı bölümü olan barok iç kısmı, Bernardine Manastırının bir parçası olan 17. yüzyıldan kalma Roma Katolik kilisesi St Andrew Kilisesi'ne aittir. Kilisenin iç kısmını süsleyen heykeller, oyma sunaklar ve freskler olağanüstüdür. Melek yüzlü çocuklarla doldurulmuş ve ışıklar saçan iç cephe, titizlikle ve eski ihtişamıyla restore edilmiştir. Burası yerel halkın ibadet ettiği Pazar günleri hariç her zaman turistlerle doludur.

Hlyniany Kapısı-Hlyniany Gate: Bernardine Kilisesinin hemen arkasında, şehri saldırılara karşı korumak amacıyla yapılan surlar vardır. Hlyniany kapısından geçip hendeğin üstünde yürüyebilirsiniz. Burada 16. yüzyıla geri adım atmış gibi hissedeceksiniz. 

gpsmycity.com sitesinden alınmıştır. 

Monument of King Danylo Halytskyi: Bernardine Kilisesinin aşağısındaki sokakta Lviv'i kuran adam için yapılan bir anıttır. Danylo Halytskyi (1201 - 1264) kraliyet tacı için savaşmış, Polonya, Macaristan'dan gelen tehditlere karşı mücadele etmiş ve Moğollara karşı başa çıkmış. 1256'da Lviv'i kurmuş ve buranın adı oğlu Lev'in ismini almış.

lia.lvivcenter sitesinden alınmıştır. 

Özgürlük Bulvarı - Prospekt Svobody (Liberty): Eski Şehrin batı kenarı, etkileyici binaların sıralandığı park ve anıtların bulunduğu büyük bir bulvar olan Svobody Bulvarı ile çevrilidir. Yaz aylarında, bu geniş bulvarın ortasındaki geniş kaldırım Lviv hayatının merkezi haline geliyormuş. Park şeridi boyunca yerel halk, çocuklarını gezdiriyor, akülü arabalar kiralanarak çocuklar eğlendiriliyor, temiz hava almak isteyenler banklarda oturuyor ve düğün konvoyları özellikle Cumartesi günleri fotoğraf çekme yarışına giriyormuş. Aynı zamanda görünüşe göre sadece erkeklerin açık havada satranç turnuvaları yaptığı bir mekan oluyormuş.



Cadde, güney ucundaki Mickiewicz Meydanından kuzey ucundaki Opera Binasına kadar uzanmaktadır. Büyük Avrupa şairlerinden biri olarak kabul edilen Polonya'lı milli şair Adam Mickiewicz'in heykeli, Svobody Bulvarının güney ucundaki bu meydanı kaplamaktadır. Mickiewicz, 1798–1855 yılları arasında yaşamıştır.


Olağanüstü Taras Shevchenko Anıtı da dahil olmak üzere Svobody Bulvarının bazı önemli noktaları bulunmaktadır. Ukrayna'nın en büyük milliyetçi yazarı olan Taras Shevchenko'nun devasa heykeli, Svobody Bulvarının ortasında yükseliyor. Bu heykel, Arjantin'deki Ukrayna diasporasından Lviv halkına hediye edilmiş. Yazarın sakallı bir heykeli ve onun tarafına doğru yükselen Ukrayna halkına ilişkin dalga şeklinde bir anıttır. Bazen yerel halk tarafından tırmanma duvarı gibi kullanılmaktadır. Lviv’de çok özel, çok yerel ve çok geleneksel anlardan birini arıyorsanız, cumartesi günleri Taras Shevchenko anıtının önünde fotoğraf çektiren gelin damatları görebilirsiniz ve bu çekimler çiftler için adeta bir zorunluluktur. 


Bulvarın iki karşıt köşesinde, 1800’lerin sonları ve 1900’lerin başlarında inşa edilmiş iki banka binası bulunmaktadır. Soldaki, şimdi Etnografya ve Sanat Müzesi iken, ikincisi hala Prominvest Bank adıyla bir bankadır.


Etnografya, Sanat ve Endüstri Müzesi-Museum of Ethnography, Arts & Crafts:1844 yılında Galiçya Tasarruf Bankası bu binada kurulmuş. Çok sayıda kültürel projeyi destekleyen Banka, Endüstri Müzesinin yapımını da finanse etmiş. Müzede birkaç ilginç mobilya, vitray camlar, art nouveau posterler, 19. ve 20. yüzyıllardan kalma çeşitli dekoratif öğeler bulunuyor. Dönem saatlerini ve arada iyi tasarlanmış geçici sergileri de görebiliyorsunuz.


Lviv Opera Binası- Lviv Theatre of Opera and Ballet: Özgürlük Bulvarının kuzey ucunda yer alan Lviv Opera ve Bale Tiyatrosu (Lviv Theatre of Opera and Ballet), 1897-1900 yılları arasında inşa edilmiş. Zygmunt Gorgolewski tarafından tasarlanan yapıda Rönesans ve Barok mimari tarzları kullanılmış. Aslen Büyük Tiyatro olarak bilinen Opera Binasına, şimdi resmen Ukrayna'nın en ünlü kadın opera sanatçısının onuruna, Solomiya Krushelnyts’ka Lviv Ulusal Akademik Opera ve Bale Tiyatrosu ismi verilmiş. Mimarın, binayı yüzlerce yıl öncesine kadar kentin içinden akan Poltva nehrinin kenarına ve bataklık bir alan üstüne inşa etmesi nedeniyle başlarda olumsuz tepkiler almış. Sonuçta, Mirror Hall ve Parnassus Perde gibi lüks bir iç mekana sahip ve süslü heykel işleriyle çarpıcı bir cephesi olan, Avrupa'nın en güzel opera binalarından biri ortaya çıkmış. 


Opera Binasının heykellerle bezenmiş binasını görmeden ve sahnesinde sergilenen herhangi bir performansı izlemeden sakın kente ayrılmayın. Dışarıdan harika ama içeriden nefes kesici! Puccini'den Tchaikovsky'ye dünya standartlarında bale ve operanın tadını çıkarmak için biletinizi önceden alın. Performanstan bir saat önce gelirseniz Opera Binasının etkileyici iç mekanını rehberli bir turla görebilirsiniz. 

Ulusal Müze-Andrey Sheptytsky National Museum: Lviv Sanat Galerisi, ağırlıkla yabancı sanat eserlerini sergiliyor. Bu nedenle Ukrayna sanatıyla daha fazla ilgileniyorsanız, bu müzeyi mutlaka ziyaret etmelisiniz. 1905 yılında Metropolitan Başpiskopos Andrey Sheptytsky tarafından Lwow Din Müzesi olarak kurulmuş ve halen Sheptytsky'nin adını taşımaktadır. Kurucu yaklaşık 10.000 ürün bağışlamış, para yardımı yapmış ve koleksiyonların sergilenmesi için bir Neo-Barok villa satın almış. II. Dünya Savaşından sonra Müze, Lviv Sanat Müzesi olarak değiştirilmiş ve buna uygun olarak da sergi malzemeleri eklenmiş. 20. yüzyılın sonlarına gelindiğinde müze ikonlar ve halk sanatı alanında ülkenin en büyüğü durumuna gelmiş.


Ulusal Müze, Sovyet döneminde Lenin Müzesi olan eski Lviv Endüstri Müzesinin süslü binasında bulunmaktadır. En az 4000 tane ikon ve kutsal heykel koleksiyonun önemli bir bölümünü oluşturur. Müzede batı Ukrayna ve doğu Polonya'dan gelen Slav dünyasının en iyi dini ikonlar koleksiyonu bulunmaktadır. İlk örnekler 12. yüzyıldan kalmadır ve ünlü Volyn Okulunu temsil etmektedir. 17. ve 18. yüzyıla ait yaklaşık 1000 adet folklorik gravür, kültürel açıdan çok değerlidir. Ayrı bir bölümde, Taras Shevchenko'nun birkaç eseri ve ölüm maskesi bulunmaktadır. Diğer bölümlerde Orta Çağ'dan 20. yüzyıla kadar Ukrayna sanatıyla ilgili eserler vardır.

Lviv Ulusal Müzesi, Svobody, 20, adresinde salı-pazar 10:00-18:00 arası açıktır. Giriş ücreti değişmediyse yetişkin/öğrenci 9/3, geçici sergiler 3/1, kalıcı sergiler 5/1, geziler 15/10 ve turlar (İngilizce, Lehçe, Rusça) 50 Grivnadır.

Shevchenka Bulvarı-Shevchenka Avenue: Rynok Meydanından yürüyerek, şehrin bu en lüks caddesine gidelim. Çok uzun bir cadde değil ve o yüzden başından sonuna kadar yürümek en fazla 10-15 dakika sürüyor. Eski kentin hemen güneyinde bulunan Shevchenko Bulvarındaki yapılar, 20. yüzyılın başlarındaki en iyi mimari tarzı göstermektedir. V. Zalevsky Taş Binası, Lviv Emtia ve Borsa Binası ve Shkotska Taş Binası bunlara gösterilecek en iyi örneklerdir.

Geniş Cadde banklarda oturabileceğiniz yeşil alanlarla bölünmüş. Cadde boyunca mağazalar, restoranlar, kafeler ve şehirdeki en iyi otellerden bazıları bulunmaktadır. Bulvarın kuzey ucunda George Hotel, güney ucunda da Mykhailo Hrushevskyi Meydanı bulunmaktadır. Meydanda, 20. yüzyılın başlarında Ukrayna ulusal canlanmasının en önemli isimlerinden birisi olan akademisyen ve politikacı Mykhailo Hrushevskyi’ye adanmış bir heykel bulunmaktadır.

lia.lvivcenter sitesinden alınmıştır. 

Bu Bulvardan batıya doğru gittiğinizde Copernicus Caddesinde Potocki Sarayı görülebilir.

Potocki Sarayı-Potocki Palace: Avusturya Cumhurbaşkanı Alfred Jozef Potocki için 1880’li yıllarda inşa edilen Potocki Sarayı (Potocki Palace), Fransız mimar Louis Dauvergne tarafından tasarlanmış. Resmi resepsiyonlar ve toplantılar için kullanılan Saray Fransız klasizmi tarzında tuğla bir binadır. II. Dünya Savaşında bir savaş uçağı binaya çarpmış ve oldukça zarar görmüş. Sovyet yıllarında ise Evlendirme Sarayı olarak kullanılmış. Yakın zamanlarda restore edilen Saray binası günümüzde Lviv Resim Galerisinin bünyesinde faaliyet gösteren Avrupa Sanat Müzesine ev sahipliği yapmaktadır. Sarayda 2016 yılında Kadınlar Dünya Satranç Şampiyonası karşılaşmaları da oynanmış.



gpsmycity sitesinden alınmıştır. 

Sarayın önündeki caddede şemsiyeler göreceksiniz. Sarayın arkasındaki bölgede gerçek kaleleri modelleyen bir dizi minyatür kale vardır.

Lviv Art Gallery (Pototsky Palace): Lviv'in sanat sergileri, biri Potocki Sarayının içinde, diğeri Stefanyka Caddesinin köşesindeki binada olmak üzere iki farklı yerde bulunmaktadır. Potocki Sarayındaki Avrupa Sanatı bölümü, Rubens, Brueghel, Goya ve Caravaggio'nun eserleri de dahil olmak üzere, 14. ve 18. yüzyıllar arasında çoğunlukla Rönesans ve Barok Avrupa sanatını gösteren ve 60.000'den fazla eser bulunan etkileyici bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. Stefanyka Caddesindeki müze kanadında 19. ve 20. yüzyılın başlarındaki sanat eserleri yer almaktadır. Alacağınız biletler her iki kanat için de geçerlidir. Stefanyka Caddesi 3 numaradaki Müze Kanadına gitmek için 1, 2, 10 nolu tramvayları ve 21, 48 no'lu otobüsleri kullanabilirsiniz. Müze için bu araçlardan Holovna Poshta'da inmeniz gerekiyor. 

Birthplace and Monument of Leopold Von Sacher-Masoch: Potocki Sarayının karşısında, dünyanın orijinal "mazoşisti" olan Leopold von Sacher-Masoch'un bilinen doğum yeri bulunmaktadır. Kürklü Venüs'ün (Venus in Furs) yazarı, 1835'de burada dünyaya gelmiş. Ancak 60 yıllık ömrünün çoğunu Avusturya, Almanya ve İtalya'da kırbaçlanmak için yalvararak geçirmiş! Bina ziyarete açık değil. 


Serbska Caddesindeki bronz heykel içerideki ambiyansa uygun olması bakımından Mazo(Masoch) Cafe tarafından yaptırılmış. Meydana oldukça yakın olan Mazo kafe Mazoşizmin isim babası olan Alman yazar Leopold von Sacher-Masoch’un anısına açılmış. Aslında orijinal Lvivli olduğu iddia ediliyor. Bu kafede arada size kırbaç atan çalışanlar oluyormuş!

Potocki Sarayına yakın bölgede Ivan Franko Parkı ve Ivan Franko Üniversitesi bulunmaktadır.

Üniversite-I. Franko University: Tepenin aşağısı ve kuzeydeki birkaç sokak, çok hareketli bir üniversite bölgesidir. Bu alanda çok etkileyici Avusturya dönemi yapıları vardır ancak bunların hiç birisi I. Franko Üniversitesi binasından daha büyük değildir. 19. yüzyılın son yarısında geçerli mimari tarzın örneklerinden biridir. Giriş kapısının üstünde “The Custodial spirit of Galicia” adlı alegorik bir kompozisyon vardır.


Üniversite binası 1871-1881 yılında bir hükümet binası olarak inşa edilmiş, 1914'te Polonyalı Jan Kazimierz Üniversitesi buraya taşınmış ve o zamandan beri bir üniversite binası olmuş.


Caddenin karşısında Batı Ukrayna'daki sosyalist ve milliyetçi hareketin kurucusu olan şair, yazar ve politikacı Ivan Franko için büyük bir anıt var. Anıtın arkasında ise onun adının verildiği büyük bir park bulunuyor.


Beis Aharon V’Yisrael Synagogue-Tsori Gilod Sinagog: Tsori Gilod Sinagogu ve Jakob Glanzer Shul, Lviv'de II. Dünya Savaşı sonucunda yıkılmadan kurtulabilen iki Yahudi sinagogudur. Nazi işgalinden önce şehirde neredeyse elli sinegog varmış. Lviv’de halen ibadete açık tek sinagog olan Tsori Gilod Sinagogu,1925 yılında inşa edilmiş. Sinagog Barok tarzında 384 kişiyi alacak şekilde tasarlanmış ve Yahudi sadaka kuruluşu "Tsori Gilod" tarafından finanse edilmiş.






Naziler savaş sırasında burayı ahır olarak kullandığından ayakta kalmayı başarmış. 1945’ten sonra Sovyet yıllarında da Sinagog depo olarak kullanılmış. 1989 yılında, bina Yahudi topluluğuna iade edilmiş ve büyük bir restorasyon süreci geçirmiş. 


Lviv Tren İstasyonu: Ön cephesi muhteşem gözüken Lviv Tren İstasyonu, 1889-1903 yıllarında Art Nouveau tarzında inşa edilmiş. Platformlardaki metal konstrüksiyonlar Çekya’da yapılmış. Ön cephesi “Sanayi” ve “Ticaret” adlı alegorik figürlerle süslenmiş. Son restorasyon 2002-2003 yıllarında yapılarak orijinal görünümüne kavuşmuş. 


Aziz Olha ve Elizabeth Kilisesi-Church of St. Olha and Elizabeth: Tren İstasyonundan 10-15 dakika uzaklıktaki Aziz Olha ve Elizabeth Kilisesine gidiyoruz. Bu kilise, St George Katedralinin de yakınlarında yer almaktadır. 1911'de neo-Gotik tarzda Polonyalı bir mimar tarafından tamamlanan Kilisenin mimari tarzı, St George’inkine tam bir zıtlık göstermektedir. 



Kilisenin dışı etkileyicidir ve şehir manzarası için girişin sol tarafında kalan çan kulesine tırmanmaya değer. Bunun için değişmediyse 10 Grivna ücret ödeniyor. Arka planda St. George Katedrali ve Eski Kent'in harika bir manzarası görülmektedir. 

St George Katedrali-St George's Cathedral:Şehir merkezi ile tren istasyonu arasındaki yolda bir tepe üzerinde bulunan bu devasa kilise, 1744-1760 yılları arasında inşa edilmiş. Rokoko stili görkemli bir çan kulesi, bakımlı bir bahçesi vardır ve bu bölgede Barok tarzı göz kamaştırıcı Metropolitan Sarayı bulunmaktadır. 19. ve 20. yüzyıllarda Ukrayna Yunan Katolik Kilisesinin tarihi ve kutsal merkezi olarak hizmet veren önemli bir kilisedir. Bu sarı bina, özellikle Papa'nın 2001 ziyareti için yenilenmesinden bu yana oldukça hoş bir yapı olmuş. Yüksek rütbeli bazı din adamlarının mezarları da bulunan dini yapının çan kulesine de çıkılabilmektedir. 

encyclopediaofukraine sitesinden alınmıştır. 

Lychakivsky Mezarlığı - Lychakivsky Cemetery: Lviv’deki dikkat çekici noktalardan biri merkezin doğusundaki Avrupa'nın en eski mezarlıklarından biri olan Lychakiv Mezarlığıdır. Bir mezarlık kentin en önemli turizm noktalarından biri olamaz diye düşünebilirsiniz. Adını aldığı semtteki bir dizi tepe üzerine kurulmuş olan Lychakiv Mezarlığı 1786'da inşa edilmiş ve yaklaşık 400.000 kişinin son sığınağı olmuş. Güzel bir mezarlık ve neredeyse ölüm güzellikle buluşmuş denebilir. Buraya gömülen insanların birçoğu yazarlar, şairler, politikacılar, bilim adamları, din adamları olarak zengin ya da ünlüymüş. 


Kentin aydınlarının yanı sıra orta ve üst tabakalarına mensup şahsiyetlerin mezarlarının da bulunduğu ünlü ölüler şehri, Avusturya-Macaristan İmparatorunun tüm mezarlıkların kent dışına çıkarılmasını emretmesi sonucu Lviv Üniversitesi Botanik Bahçesi müdürü Karol Bauer’in tasarımına bağlı kalınarak kurulmuş. Güzel sokakları ve yürüyüş alanları olan ve güzel bir parka benzeyen 42 hektarlık 86 alanda, 500'den fazla zarif el yapımı heykel, 3000'in üzerinde mezar taşı, anıt ve tonoz vardır. Bu mezarlık, aynı şekilde büyük arazisi olan ünlü Paris nekropolü Père Lachaise’e benzemektedir. Ancak daha az bilinen insanların bulunduğu Mezarlığın Gotik bir havası da vardır. 

Buranın gururu saygın milliyetçi şair Ivan Franko'nun mezarının olmasıdır. Diğer ünlü mezarlar Sovyet jimnastik efsanesi Viktor Chukarin, 20. yüzyılın başlarında opera yıldızı olan Solomiya Krushelnytska, besteci Volodymyr Ivasyuk ve 1918'den 1920'ye kadar Ukraynalılar ve Bolşeviklerle savaşırken ölen 2000 Polonyalıya aittir. Hem Nazilere hem de Sovyetlere karşı bağımsızlık için savaşan Ukrayna İsyancı Ordusu (UPA) için bir anıt ve 1930’larda Stalin'in kıtlık kurbanları için bir bölüm vardır. Bununla birlikte, Mezarlığın en hareketli kısmı, Ukrayna'nın doğusunda Rusya ile savaşırken öldürülen ve genellikle gençlerin fotoğraflarını taşıyan yeni mezarlar olmaktadır.

Buradaki yürüyüş size karmaşık Doğu Avrupa tarihini anlamanızda yardımcı olacaktır. Mechnykova Caddesi 33 numaradaki mezarlığa Pinzel Müzesi yakınlarındaki Mytna Meydanından 7 numaralı tramvay ile gidebilirsiniz. Mezarlık için Mechnykova Caddesindeki dördüncü durakta inin. Mezarlık her gün sabah 9'dan akşam 6'ya kadar açıktır. Giriş ücreti değişmediyse 10 Grivna olup rehberli mezarlık turu da düzenlenmektedir. Galiba fotoğraf çekmek için ayrıca bir ücret daha talep ediliyormuş. 

Gezmeyi düşünüyorsanız, Mezarlık gezisini yakınlarda olan Halk Mimarisi ve Yaşamı Müzesi ziyaretiyle birleştirmek iyi olur. Mezarlık, açık hava müzesinden sonraki tramvay durağındadır.

Halk Mimarisi ve Kırsal Yaşam Müzesi-Museum of Folk Architecture and Rural Life:Bu Müze Lviv’e gelip de görmeden dönmemeniz gereken yerlerin başında geliyor. Bu açık hava müzesi, şehir merkezinin doğusundaki büyük bir parkta bulunmaktadır ve burada farklı bölgesel stillerdeki çiftlik evleri, yel değirmenleri, kiliseler ve okullar sergilenmektedir. Shevchenkivsky Hai (Shevchenko Vadisi) olarak da bilinen Müze, Lviv'de dinlenmek, eğitim ve eğlence için muhtemelen en iyi yerdir. Birkaç saat içinde, orijinal görünümünü koruyan 100 ahşap köy evini, 6 kiliseyi, ahşaptan yapılan çok farklı yapıları ve günlük ev eşyalarını keşfederek Ukraynalı köylülerin yaşam tarzı hakkında daha fazla bilgi edinebilir, 84 hektarlık ormanı kapsayan park sokaklarında sakin bir yürüyüşe çıkabilir ve arkadaşlarınızla eğlenceli bir piknik için sadece oturabilirsiniz. Parkta hiç kafe yokmuş, bu yüzden piknik yapmasanız bile, kendi atıştırmalıklarınızı mutlaka yanınızda getirin.

Burada her şey oldukça yayılmış ve çok fazla yürümeyi gerektiriyor. Sergi zenginliği olarak, Kiev'deki Pyrohovo Müzesinin yanına bile yaklaşamıyor, ancak başkentte bu müzeye gitmediyseniz Lviv’dekine gelmeye değer. Müzeye ulaşmak için, Rynok Meydanından 2 numaralı tramvaya binin ve Mechnikova Caddesinde 5. durakta inin. Sonra işaretleri takip edip 10 dakika yokuş yukarı yürüyerek Müzeye ulaşabilirsiniz. Ya da Pidvalna Caddesi veya Lychakivska Caddesinden 7 numaralı tramvaya binebilirsiniz. Her gün 10:00-18:00 arası açık olup giriş biletleri yetişkin/öğrenci için değişmediyse 10/5 Grivnadır.

Lviv İtfaiye İstasyonu–Lviv Fire Station: Romanesk tarzında bir tuğla şaheseri olan İtfaiye, Podvalnaya Caddesi 6 numarada bulunmaktadır. Bu şaheser binanın inşaatı 1899'da başlamış ve itfaiyenin çalışmaya başladığı 1901 yılına kadar sürmüş. Binanın dış cephesinin dekorasyonunda, itfaiyecilerin koruyucusu olan Aziz Florian'ın figürü kullanılmış. Halen, bu bina Lviv Acil Durumlar Başkanlığı tarafından kullanılmaktadır.


Lviv High Castle Park- Yüksek kale Parkı- High Castle Hill- Citadel: Yürüyüş yapmak, manzara seyretmek ve fotoğraf çekmek için ideal olan Lviv High Castle Park yeşillikler içindeki bir alanda kale kalıntılarını ve bir seyir terasını barındırıyor. Vysoky Zamok olarak da bilinen tepe, 13. yüzyılda Kral Lev tarafından 1250’de savunma amaçlı yaptırılan ahşap bir kaleymiş. Yapı yıkılmış ve bir yüzyıl sonra tekrar taştan inşa edilmiş. 413 metrelik rakımıyla kentin en yüksek noktasını oluşturan tepenin zirvesinde yer alan parktaki Kale, Kralın muhafızları için bir ikametgah ve bir hapishane olarak hizmet etmiş ancak yüz yıl sonra yıkılmış. 1704’teki İsveç kuşatmasında ağır hasar alan ve kullanılamayacak duruma gelen Kalenin bulunduğu yere 1869 yılında Lublin Birliği Höyüğü, 1957’de ise 141 metrelik bir televizyon kulesi yapılmış. Alman işgali sırasında Naziler tarafından savaş esirlerinin kampı olarak kullanıldığı bilinmektedir. Günümüzde, sadece eski duvar parçaları, yerin eski ihtişamını biraz hatırlatmaktadır. 

Rynok Meydanına yaklaşık 2 km uzaklıkta olan Castle Hill'in Lviv’in doğum yeri olduğuna ilişkin çok az kanıt var. Ancak rüzgarda dalgalanan Ukrayna bayrağını taşıyan zirve noktası kentin ve arasında bulunduğu ormanlık tepelerin kuşbakışı mükemmel bir manzarasını sunuyor. Vysoky Zamok'a yürüyerek ulaşmak için Pidvalna Caddesinden Kryvonosa Caddesine kadar yürümelisiniz ve sonra sola gitmeniz gerekmekte. Birkaç dakika sonra sağda merdivenleri göreceksiniz. 

Lviv Bira Fabrikası-Lvivarnya: 2005 yılında, bira fabrikası çalışanları ilk sergiyi Ukrayna’nın o zamanlar tek olan bira tarihi müzesinde sergilemişler. 2017'de yenilemeden sonra, önde gelen tarihçilerin, tasarımcıların ve bira uzmanlarının ortak çabalarıyla yarattığı Müze, etkileyici, modern bir deneyim sunan, birçok Ukrayna kentinde eskiden bulunan Sovyet depolarından çok farklı havadaki modern bir müze ve kültür merkezi “Lvivarnya” haline gelmiş. Dolayısıyla, Lvivarnya, Ukrayna'da bir eşi olmayan birinci sınıf müze komplekslerinden biridir. Serginin ardındaki fikir ve turların ifadesi oldukça basit bir yol izlemektedir. Mahzenlerdeki sergiler, 5000 yıl önceki Mısır'ın bira üretim geleneğiyle başlamakta, Avrupa bira üretim tarihi ve özellikle Lviv bira fabrikasının tarihini ele alınmakta, Robert Doms'un 1861'de işletmeyi satın alması ve Sovyet döneminde Lvivske'nin hava taşımacılığı yoluyla Kremlin'e günlük olarak taşınması hikayesinin belirtildiği bira yolculuğu günümüze kadar ziyaretçilere aktarılmaktadır.

gpsmycity sitesinden alınmıştır. 

Lvivarnya, Lviv veya bira ile ilgili her türlü ilginin odaklandığı iyi sunulmuş sergilerle ve etkileyici bir şekilde yenilenmiş barda gerçekleşen tatma seansıyla oldukça olumlu yorumlar almaktadır. Bazı sergiler, canlı gravür, gölge tiyatro ve 3D hologram gibi etkileşimli olabilir. Turlar İngilizce yapılmaktadır. Müzeye ulaşmak için, 7 numaralı tramvayla St Anna Kilisesine (Shevchenka Caddesinin Horodotska Caddesinden ayrıldığı yer) gelin ve daha sonra yaklaşık 600 metre Kleparivska Caddesinde kuzeye doğru yürüyün. Müze hafta sonları dışında 10.00-19:00 arası açık olup yetişkin standart ücreti 90 Grivnadır.

Johann Pinzel Müzesi: Ukrayna'nın Michelangelo'su olarak nitelendirilen Johann Pinzel'in etkileyici heykelleri Rynok Meydanına 10 dakika uzaklıkta bulunan güzel bir 17. yüzyıl binası olan eski Clares Manastırında sergilenmektedir. Pinzel, 18. yüzyıl Avrupa'sının en yetenekli heykeltıraşlarından biri olarak kabul edilir. Sergi, ünlü "Çarmıha Germe", "Melek" ve "Aslanın Ağzında Ağlayan Samson" ile 32 ahşap heykelden oluşuyor. Tüm bu çalışmalar ıhlamur ağacından yapılmıştır ve mükemmellik ve incelikleriyle oldukça etkileyicidirler. Koleksiyonun merkezinde, kilisenin kubbesinde bulunan 18. yüzyıldan kalma büyüleyici bir fresk yer alıyor. Mytna sqr, 2 adresindeki koleksiyon yazın 11:00-18:00, kışın 10:00-17:00 arası, pazar günleri 12:00-17:00 arası açık ve pazartesi günleri kapalıdır. 

Lonsky Ulusal Anma Müzesi-Lonsky Prison National Memorial Museum: Bryullova Caddesindeki bu utanç verici bina Polonyalılar, Naziler ve komünistler tarafından bir hapishane olarak kullanılmış, ancak iki kattaki küçük ve çok hareketli sergi daha çok II. Dünya Savaşının başlarındaki Stalinist vahşete odaklanmış. Bu küçük ve yakın zamanda açılan müze, Lviv tarihinde sizi karanlık zamanlara götürür. Geleneksel SSCB propagandası, Sovyet hayatını refah ve eşitliğin bir kombinasyonu olarak gösterirken, kent II. Dünya Savaşı sırasında Ukrayna SSR'sinin geri kalanına katıldıktan sonra Lviv'deki durum hiç de böyle olmamıştır. 1996 yılına kadar hapishane olarak kullanılan acımasız boş hücreler, tutulan korkunç istatistikler ve 1941 yazından itibaren Nazi haber bültenleri hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. 

Eski devlet başkanı Yanukoviç, 2010 yılında müzenin çalışmasını durdurmak için bir kampanya başlatmış ve hatta devletin gizli yasalarını ihlal ettiği için müdür aleyhine bir ceza davası bile açmış. Bugün,artık tüm arşivler açılmış ve NKVD / KGB’nin işledikleri suçlar hep açığa çıkmıştır.

Hapishane Müzesi, binanın hikayesini, çoğu siyasi muhalefetle suçlanan mahkumların günlük yaşamını ve Haziran 1941'de gerçekleşen toplu idamları anlatıyor. Kısa turda, tek hapishane hücresini, ölüm sırasını bekleyenlerin hücresini, soruşturma odasını ve fotoğraf laboratuvarından birini göreceksiniz. Nadir film ve fotoğraf görüntüleri, mahkumların kişisel hesaplarıyla tarih canlandırılıyor. Başka bir salon, Partiyi ve liderlerini öven Sovyet propaganda afişlerinin ve resmi şarkıların bariz bir ironisini göstermektedir.

Müze ziyaret etmek için kolay bir yer olmasa da, özellikle Sovyet geçmişi, Ukrayna ve Lviv hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen gezginler için mükemmel bir yer olabilir. Bandery caddesi, 1 adresindeki Müzeye Brullova caddesinden giriş yapabilirsiniz. Her gün sabah 10:00-19:00 arası (öğleden sonra 2-3 arası yemek molası) açıktır. Giriş ücretsiz olup istek üzerine rehberli turlar düzenlenebilir

St Nicholas Church: Gözlerden uzak, gizemli ve harika bir mimarisi olan bu kilisenin tarihi 1292 yılına kadar uzanıyor. Günümüzde Ukrayna Ortodoks ibadet yeri olarak hizmet vermekte. Yüksek bir kubbesi, içinde çok değerli bir ikon sanatı ve çok sayıda nakışlı havlu olan ve bir şekilde her duvarı süslenmiş bir kilise bulacaksınız.

Sovyet Suçları Mağdurları Anıtı- Monument to the Victims of Soviet Crimes: Bandera Caddesinde yer alan Anıt, Sovyet iktidarının ve Stalinist rejimin kurbanı olmuş milyonlarca masum insanı anmak için yapılmış tarihi bir anıttır. Bu acımasız ama çarpıcı anıt, insanlara mutsuzluk ve umutsuzluk dönemlerini hatırlatmak için yerleştirildi. 

Soykırım Anıtı-Holocaust Memorial: Chornovola Meydanındaki Opera ve Bale Tiyatrosunun yaklaşık 500 metre kuzeyinde, gökyüzüne doğru bakan işkence görmüş bir figür olan kübist heykel Soykırım Anıtı bulunmaktadır. Lviv gettosu, kentin Yahudilerinin çoğunun Ağustos 1942'de Belzec'e götürülerek öldürülmesinden sonra oluşturuldu. Nazi avcısı Simon Wiesenthal, Haziran 1943'te tasfiye edilen gettoların en ünlü sakiniydi.

Salo Museum: Bilmeyenler için, Salo, Ukraynalıların genelde votka ile birlikte yedikleri ve ulusal yemeklerde kullanmayı sevdikleri kurutulmuş domuz yağıdır. Bu müze, aslında bir restoranın içindeki bir galeridir ve Salo Anıtını görüp, bazılarını yemek için sipariş edebileceğiniz modern sanat ve heykel parçalarını görebilirsiniz.

Yahudi Hastanesi-Jewish Hospital: Lviv’in kuzeybatı tarafında, Lviv’in mimari eserlerinden biri olan Yahudi Hastanesini göreceksiniz. Bu hastane uzaktan kubbeli, mağribi bir camiye benziyormuş. Ancak yakından baktığınızda eklektik çarpıcı cephelerinde Yahudi motifleri çok daha belirgindir. Bina ziyarete açık değildir.

Dzyga Sanat Galerisi- Dzyga Art Gallery: Kentteki kültürel etkinlikler için burası şüphesiz Lviv’in entellektüel kalbidir. 1997'de Lviv Students Brotherhood ve şehir sanatçıları tarafından kurulan Galeri, düzenli olarak resim, grafik, heykel, enstalasyon, ikonografi ve performans gibi çağdaş sanatçıların çalışmalarına ev sahipliği yapıyor. Sanatı güzel bir kahveyle birleştirmek isteyenler için galeride küçük şirin bir kafe bulunmaktadır. Virmenska Caddesi, 35 no'daki Galeri her gün 10:00-22:00 arası açıktır ve giriş ücretsizdir.

Arsenal Museum-City Arsenal (Weaponry Museum):Şehir Arsenali, şehrin dış surlarının bir parçası olan ve 1554-1556 yıllarında Rönesans askeri mimarisi tarzında inşa edilen büyük bir yapıdır. Silah Müzesi günümüzde Lviv'deki üç tarihi binadan en eskisi olan bu binada yer almaktadır.

gpsmycity sitesinden alınmıştır. 

Müze, 30'dan fazla ülkeden ve tarihi 10. yüzyıla kadar giden eski binlerce askeri malzemeye sahiptir. Silahların üretildiği bir fabrika, bıçaklar, hançerler, kılıçlar, süvari kılıçları, epe kılıçları, yatağanlar, baltalar, halterler, gürzler, diğer tüm ateş ve savunma silahları, zırh takımları ve çeşitli toplar sergileme boyunca ilginizi çekecek. Koleksiyonun öne çıkan en önemli sergisi, "Zülfikar" denilen çift bıçaklı 17. yüzyıldan kalma Doğu tipi bir kılıçtır. Pidvalna Caddesi, 5 adresindeki Arsenal Müzesi şehir merkezine yakın bir konumdadır. Çarşamba günleri hariç her gün yaz aylarında 10:00-17:30, kış aylarında 10:00-16:30 arası açıktır. Fotoğraf ve video çekimleri için ek ücret alınmaktadır.

St. George Monument: Ana Emniyet Binasının önünde bir ejderha öldüren St. George heykeli vardır. Anıt, görevinde hayatını kaybeden Lviv polislerine ithaf edilmiştir. Aşağıdaki fotoğrafda olduğu gibi Lviv'in her yerinde bulacağınız çok güzel heykellerden biridir.


Rohatyn Kasabası: Lviv’e 2 saat mesafede bulunan Rohatyn Kasabası bizim için oldukça popüler bir yer haline gelmiş. Çünkü Osmanlı İmparatorluğunun en güçlü padişah eşlerinden biri olan "Hürrem Sultan" burada doğmuş. Çok kesin olmamakla birlikte araştırmalar 1500’lerin başında burada doğduğunu gösteriyormuş. Ancak adı tabi ki "Hürrem" olarak değil "Roxalana" olarak biliniyor. Bu kadar meşhur olunca Kasabanın ana meydanına onun bir heykelini de yapmışlar. Nasıl meşhur olmasın ki Ülkemizde yayınlanan Muhteşem Yüzyıl dizisi Lviv şehrinde bilboardları süslemekte ve dizi sadece Lviv değil tüm ülkede büyük ilgi görmekteymiş. Hürrem heykelleri Lviv‘de de bulunmaktadır. Ayrıca ismi Roxalana olan bir çok restoran ve kafe görebileceğinizi ve ismi Roxalana olan kadınlara bolca rastlayacağınızı size hatırlatmak isterim. 

Son Söz

Ukrayna denince çoğumuzun aklına önce başkent Kiev gelir. Tabi ki Kiev'le aşık atamasa da "Ülkenin Kültürel Başkenti" olarak nitelendirilen Lviv şehrini de bir gezginin asla radarından çıkarmaması gerekir.

Lviv, Ülkemizde çoklukla Hürrem Sultan'ın ve Eurovision münasebetiyle tanıdığımız şarkıcı Ruslana'nın doğum yeri olarak bilinmektedir. Ülkenin batısında, Polonya sınırına sadece 70 km uzaklıkta bulunan Lviv aslında gizli bir hazine gibi. Biraz St. Petersburg, biraz Prag, birazcık Berlin ve Polonya'ya yakın olmasından dolayı en fazla da Varşova'dan izler bulacağınız bir şehir burası. Ülkenin mimari anıtlarının neredeyse yarısı bu şehirde bulunuyormuş. 

Şehrin sloganı "Dünyaya Açık" ve yıl boyu 100’den fazla festivale ev sahipliği yaparak bunu çok başarılı bir şekilde gerçekleştiriyorlar. Mimarisiyle, çok kültürlü havasıyla, tarihiyle, hepsi birbirinden hoş restoran ve kafeleriyle 860 bin nüfuslu Lviv, her yıl neredeyse 1 milyondan fazla turisti ağırlıyor. Lviv'i ziyaret eden turist sayısı her yıl daha fazla artış gösteriyor ama henüz Batı Avrupa'daki popüler destinasyonlarda olduğu gibi şehir orijinalliğini kaybetmemiş. Arnavut kaldırımlı sokaklarında yürürken eski zamanların bohem, sanatsal ve çok kültürlü atmosferini hissetmek çok kolay. Ayrıca, Lviv, sayısının bini aşkın olduğu belirtilen müthiş güzel dekorasyonlu konsept kafeleriyle de gönlünüzü fethedecek. Kısaca güzeller güzeli bu Şehir çarpıcı ve nefes kesici bir yer. 

0 yorum:

Yorum Gönder