16 Ağustos 2019 Cuma

On 06:37:00 by Gülten İşcimen in    No comments
KÜÇÜK OLDUĞUNA BAKMAYIN!

Rivne, Ukrayna'nın kuzey-batısında ve Volhynia'nın tarihi bölgesinde yer alan bir şehirdir.  Rivne Oblast’ının idari merkezi olan ve Horyn ile Styr Nehirleri kenarında bulunan Rivne'nin nüfusu 2017 yılındaki verilere göre yaklaşık 250.000 kişidir. Şehrin kurulduğu alan sadece 63 km kare büyüklüğündedir. Yani oldukça küçük ama buna karşın tarihinde de oldukça büyük acılar yaşamış bir şehirden bahsedeceğiz.


Seyahat ettiğiniz yerdeki insanları anlamak için çaba göstermek her zaman harika bir deneyimdir. Bunun için öncelikle o ülkenin veya şehrin tarihini bilmek ve anlamak gerekiyor. Karmaşık ve kanlı tarih, ne yazık ki tüm Doğu Avrupa’nın ortak klişesi olmuş. Ukrayna, ucuz votkası ve güzel kızlarıyla daha çok tanınmasına karşın birçok şehri çoğumuzun sayabileceğinden çok daha fazla işgal edilmiş ve yüzlerce yıl unutulmayacak yeterince vahşeti görmüş. Burası da Ukraynalılar üzerindeki yabancı şiddetin yüzyıllardır var olduğu bir şehir. Rivne'de tarih, adeta günlük yaşamın bir parçası olmuş. Bu şehir geçmişin ağırlığını havasında hissedebileceğiniz ve Arnavut kaldırımlı sokaklarında neredeyse dökülen kanları görebileceğiniz acı çekmiş bir yer. Yani Rivne, genel klişeden çok farklı olarak sarhoş olunacak ve güzel kızlara takılacak bir şehirden çok daha fazlası. 



Şehri tanıyalım



Ülkenin bu küçük ve sevimli şehrinin köklü tarihi ve kültürel değerleri öğrenilmeye değer önemde ve güzellikte gözüküyor. Ukrayna'nın pitoresk ve sakin en eski şehirlerinden biri olan Rivne, ülkenin en cazip mekanı ünvanını da kolaylıkla alabilirmiş. Ancak kültürel mirasını oluşturan antik binaların çoğu II. Dünya Savaşı sırasında ya yıkılmış ya da ağır hasar görmüş. Neyse ki, Rivne’nin tarihi ve mimari anıtlarından bazıları bugün kentin ana hazinesi olarak fantastik manzaralarıyla birlikte hayatta kalmayı başarabilmiş.

Şehrin adını nereden aldığı hakkında üç farklı hikaye varmış. İlki ve en yaygın olanı, kentin adının düzlükler üzerindeki konumundan geldiğini iddia ediyormuş.“Rivne”, Ukraynaca'da “düz” anlamına geliyormuş. İkincisi, bu adın kökenini, şehri antik zamanlarda koruyan devasa dağlık alanlara bağlıyormuş. Üçüncüsüne göre, şehir adını eski lordlarına, şehrin mülklerini birleştirmek için satın alan Ostrogski prenslerine borçluymuş.

Rivne'ye Kiev, Ostrog ve Dubno'dan giriş yapmak mümkündür. Şehir armasının üzerindeki sembolle de bu durum açıkça gösterilmektedir. Sembolde üç taraftan girişi olan açık bir kapı bulunmaktadır. 

1939-1991 yılları arasında Rovno olarak adlandırılan ve bugün hala bazılarının hafızalarında bu şekilde  yer etmiş Şehir, Ukrayna’nın keşfedilmeyi bekleyen bakir yerlerindendir. Burası Aşk Tünelinin bulunduğu Klevan’a yakın olması nedeniyle bir bağlantı noktası olarak kullanılsa da şehrin görülmeye değer tarihi mekanları, huzurlu ortamı, parkları, insanlarının sıcaklığı, temiz havası ve yemyeşil doğası ile dikkat çekiyor. Rivne, Ukrayna'nın en güzel ve temiz şehirleri arasındadır. Şehir iyileştirmesi için ulusal yarışmalarda defalarca ödül kazanmış. Kentin çevresinde zengin bitki örtüsü ve fauna bulunan ormanları da var. Bulunduğu coğrafya itibariyle doğal kaynakların oldukça fazla olduğu Şehrin % 40’ı ormanlık alanlarla kaplıdır. Ilıman bir iklim bölgesinde yer almaktadır.

Kent, uluslararası karayolları ve demiryollarının kesişiminde elverişli bir coğrafi konuma sahiptir. Rivne, uluslararası havaalanı ile önemli bir ulaşım merkezi haline gelmiştir. Zdolbuniv, Sarny ve Kovel ile demiryolu bağlantılarının yanı sıra Brest, Kiev ve Lviv ile bağlantılı karayollarına da sahiptir. 

Şehrin en önemli geçim kaynaklarının başında cam, sanayi, çikolata fabrikaları ve tarım geliyor. Ana endüstriler makine mühendisliği, kimya, aydınlatma, gıda ve kömür endüstrisidir. Önde gelen şirketler arasında Rivne-Azot'un bir kimya fabrikası da bulunmaktadır.

Şehir hem nüfus hem de yüzölçümü olarak çok küçük olmasına rağmen en büyüğü Ulusal Su Kaynakları ve Doğa Yönetimi Üniversitesi ve Devlet Sosyal Reform Üniversitesi olan bir düzineden fazla yükseköğretim kurumu vardır. Bu durum şehrin eğitime verdiği önemi göstermektedir. 

Rivne önemli bir kültür merkezidir. Şehir bölgesel bir akademik Ukrayna müzik ve drama tiyatrosuna ve bölgesel bir kukla tiyatrosuna, bir oda ve org müzik salonuna (Avrupa'nın en iyi orglarından birine sahip), "Ukrayna" adlı bir sinema salonuna, ulusal öneme sahip bir hayvanat bahçesine, estetik eğitimin verildiği 3 okula ve 16 kütüphaneye sahiptir.

1756 tarihli Church of the Assumption ve 1839 tarihli klasik tarzda inşa edilen Spor Salonu Rivne'nin en eski ve korunan binaları arasındadır. Rivne Şehir Günü Ağustos ayının son Pazar günü kutlanır. 

Lokal bir deneyim olan troleybüse binmedikçe Rivne'yi ziyaret ettim diyemezsiniz. Eğlenceli bir ulaşım aracı olması yönüne ek olarak, bu şehirdeki en ucuz ulaşım şeklidir ve sadece 4 Grivnadır. Gerçi bu konuda Lutsk’daki troleybüsler daha ucuz gözüküyor. Orada yolculuk için sadece 3 Grivna ödemiştim. Rivne, otobüsün bu eski versiyonunu hala çalıştıran sayılı Ukrayna şehirlerinden biridir. Yerel halk bunları yoğun bir şekilde kullanıyor. Çünkü gördüğüm kadarıyla çok sık bir tarifeleri var ve bize olduğu kadar yerel halk için de oldukça ucuz bir ulaşım yöntemi.

Halkın büyük oranda alışveriş yaptığı açık hava pazarlarında bulunan sebze ve meyvelerin çoğu onların tabiriyle babushka'nın kendi bahçelerinden. Elma, havuç, lahana, salatalık gibi sebzeler ve meyveler, onları satan insanlar tarafından yetiştirilir. Ukrayna mutfağını, süpermarketten aldığınız şeylerden çok daha iyi ve lezzetli hale getiren gerçek organik ürünlerin satıldığı bu pazar yerleridir.

Kış aylarında, merkezde Zlata-plaza alışveriş merkezinin yanında bulunan buz pateni pisti tam zamanlı olarak kullanılıyormuş. Amatörlerden profesyonellere herkes paten için buraya geliyormuş. Rivne'de heyecan verici şeylerden biri de motosiklet yarışlarıymış. Ukrayna'da sadece 3 şehirde gerçekleşiyormuş ve Rivne de onlardan biri. Eğer adrenalin arıyorsanız, gideceğiniz yer burası olabilir.

Batı Ukraynalıların oldukça çabuk aldıkları şeylerden biri de kafe kültürü. Rivne’de eski veya sonra ortaya çıkan yeni ve rahat kafeler görüyorsunuz. İnanılmaz gün batımları yaşanıyor. Bazen dünyadaki en güzel gökyüzü gibi geliyor. Karlı bir yer arıyorsanız, geleceğiniz yer yine burası olabilir. Kar yağışı genellikle Aralık ayının başından itibaren düşermiş ve Mart ayına kadar kalırmış. Henüz kalabalık olmayan Rivne'nin yakında popüler olması için her potansiyeli var gözüküyor. Yine de diğerlerinden önce acele etmeli ve yerlileri deneyimleme avantajına sahip olmalısınız.

İklimi

Rivne ılıman karasal bir iklime sahiptir. Yani kış aylarında soğuk ve karlı, yazları ise sıcaktır. Kar yağışları genellikle Aralık ayının başından Mart ayına kadar sürer. Haziran ve Temmuz ayları nem oranının ve yağmurun en çok olduğu, Ocak ve Şubat ise en kuru olduğu aylardır. Temmuz ayında ortalama sıcaklık 18.9 ve Ocak ayında eksi 3.5 derecedir.

Ulaşım 

Şehirde havalimanı olmasına rağmen uçuş bulunmadığından Türkiye’den direkt şehre gitmek mümkün değildir. Rivne’ye en kısa şekilde gitmenin yolu 168 km mesafede olan Lviv Havaalanını kullanmak olacaktır. Şehirdeki Rivne havaalanının uçuşlara kapalı olduğu ama özellikle yaz aylarında Antalya ve Dalaman ile Mısır’a Bravo Airways firması tarafından charter uçaklarla direkt uçuşlar yapıldığı belirtiliyor. Bu uygulamanın devam edip etmediğinden emin değilim. 

Lviv Havalimanından otobüs terminaline veya tren istasyonuna gidilerek buradan Rivne’ye ayrıca bir yolculuk yapmak gerekecektir. Haftanın hemen her günü otobüs ve tren seferleri bulunmaktadır. Daha rahat ve konforlu bir yolculuk için özellikle treni tercih edebilirsiniz. 09:50, 10:01, 16:31, 16:42, 17:40 ve 22:45 saatlerinde Lviv kentinden tren seferleri bulunmaktadır. Bu saatler değişebileceği için Ukrayna Demiryolları (uz.gov.ua) sayfasından saatler kontrol edilmelidir. Araç kiralayarak bu yolu 2,5 saat gibi bir sürede gitme imkanı da bulunmaktadır. 

Bir diğer alternatif rota ise, Kiev üzerinden buraya trenle gelmektir. Rivne, tren hattında olduğundan, oraya gitmenin bence en iyi yoludur. Benim tercihim Kiev’den yola çıkıp önce Lutsk’a gitmek, orayı görüp 1 gece konakladıktan sonra yine trenle buraya gelmek oldu.

Klevan dahil diğer yerlere tren dışında yerel otobüslere binerek gidebilirsiniz. Ana otobüs durağı kentin tren istasyonunun birkaç kilometre uzağında Hotel Tourist'in yanında ve Glory Hill Memorial Park'a doğru olan yolda bulunmaktaymış. Kullanmadığım için tam yerini bilmiyorum. Lutsk'a direkt otobüsler de buradan hareket ediyormuş. Ana yoldan 15 dakikalık bir yürüyüşü sorun etmezseniz Klevan'a ulaşmak için bu otobüsleri de kullanabiliyormuşsunuz.

Şehir çok büyük değil ama yine de toplu taşıma araçları bulunuyor. Çok eski oldukları her hallerinden belli olan troleybüsler için 4 Grivna ödeniyor. Marshrutka veya bizim ifademizle otobüsler için 8 Grivna ödüyorsunuz. Ayrıca, taksi olduğunu ilk bakışta pek anlamadığınız ama dikkatli baktığınızda taksi olduğunu göreceğiniz bazı araçlar da var.

Konaklama

Rivne ülkedeki en lüks oteller için bir merkez olmasa da, yakın zamanda yenilenmiş ve şehirdeki en iyi yerler olarak gösterilen bazı seçenekler var. Hotel Ukraine, Hotel Mir, The Hotel 4x4, Hotel Tourist, Boutique Hotel Central, Hotel Reikartz Optima Rivne, OK Hotel ve Hostel on Dragomanova 27 bunlar arasındadır. Şehir merkezine biraz yürüme mesafesinde olan Full House adında benim de kaldığım konaklama tesisi uygun fiyat avantajı sağlıyor. 

Yeme İçme

Ukrayna'ya seyahat etmek, İngilizce konuşanlar için her zaman çok zor olacaktır. İngilizce dilinde tabela ve menü fazla bulunmamaktadır. Yerliler de maalesef ya hiç bilmiyorlar ya da yeterince iyi değiller. Kiev ve Odessa dışında başka şehirlere giderseniz, İngilizce konuşanlar için uygun yerler bulmak giderek daha da zorlaşmaktadır. 

Lublin ve Ventotto, Rivne’deki yerel mutfak favorileri olarak gösterilmekte. Ventotto kesinlikle daha iyi olmakla birlikte çok fazla Ukrayna spesiyalitesi sunmuyormuş. Otantik yerel yemekler için Kolyba da önerilmekte. Buraya rezervasyon yapılması gerekiyormuş çünkü yer bulunmuyormuş. Bütün restoran bir kabine benzeyecek şekilde inşa edilmiş, masif ahşap Carpati dağlarından getirilmiş. Çoğu gece canlı müzik varmış ve şehrin en iyi geleneksel mutfağını sunuyorlarmış.

Akşam yemeği sonrası biraz eğlenmek için, ana caddenin hemen dışındaki Antik bar "Servante" öneriliyor. Fiyatları barların çoğundan biraz daha yüksekmiş ama kokteyller harikaymış. Son olarak, en büyük iki disko Laguna ve Zov'muş. Laguna her zaman daha kalabalıkmış ancak şehir merkezinden biraz uzakta kalıyormuş. Şık giyindiğinizden emin olun, çünkü yerel halk her daim şık geziyor. Ukraynalılar genelde dışarıda gösteriş yapmayı seviyormuş. 

Kendi yaptıkları biralarını ve yemeklerini denemek için Dvir de öneriliyor. Üç Slona (Three Slona) da kendi birasını üretiyormuş ve etobur bir menüye sahipmiş. Taistra İksiri (Taistra Potion), kahve ile daha az ilgilenen gezginler için etkileyici bir çay menüsüne sahip bir kafeymiş.

Gezelim Görelim 

Gitmeyi düşünenler için bu ön bilgilendirmeden sonra artık şehri gezmeye başlayalım.

19 Temmuz 2019

Rivne adını aslında bir ay öncesine kadar ne biliyordum ne de duymuştum. İşyerimde 2 hafta izin kullanmam istenilince apar topar yurt dışına planladığım gezinin dönüş tarihini değiştirmek zorunda kaldım. Dolayısıyla ekstradan bir hafta Ukrayna'da gezebilecektim. Hangi şehirlere gidebileceğimi araştırırken tesadüfen Rivne'yle karşılaştım. Açıkçası ben de burayı Klevan'daki Aşk Tüneline gidişte bir durak olarak kullanma niyetindeydim. Ancak yaşadığım olaylar Klevan'a gidişimi engelledi ve ben de tam gün Rivne'de gezmiş oldum.

Buraya Lutsk şehrinden akşam saat 8 civarında bindiğim trenle ulaştım. Yol yaklaşık 1,5 saat sürüyor ve geldiğimde saat 9,5 civarıydı. Tren İstasyonunun önündeki yolu hiç sapmadan dümdüz yürüdüğünüzde şehir merkezine ulaşıyorsunuz. Bunu bilmeme karşın yine de bir kaç kişiye sorarak doğru yolda olduğumu teyit ettirdim. Bu arada Ukrayna'da İngilizce bilenle karşılaşma ihtimali deveye hendek atlatmaktan zor olsa gerek. Yine de çat pat bilinen kelimelerle ve işaret diliyle anlaşmayı başardım. Bağımsızlık Meydanına ulaştığımda tam karşımda geceleyeceğim Rivne Hostel'in tabelasını gördüm. Ne güzel şehrin tam göbeğinde kalacağım diye bir mutluluk yaşadım. Ancak biraz erken sevinmişim tabi! Kapıya gelip zili çalmama karşın açan hiç kimse olmadı. Halbuki rezervasyon formunda en son check in saati 23 olarak gözüküyordu ve üstüne üstlük geleceğim saati onlarla da paylaşarak teyidini almıştım. Caddedeki çiçekçi kadınlar niyeyse meydandaki nöbetçi eczaneyi işaret ettiler. Eczanenin gişe penceresinde bir genç ilaç almaya çalışıyordu. Para üstünü alırken ben de hemen eczane görevlisi genç kıza durumu anlattım. Olaya ilaç alan gençle o sırada oraya gelen bir kadın müdahil oldular. Kız rezervasyon formundaki telefon numarasını aradı ama başkasının çıktığını ve telefonun yanlış olduğunu söyledi. 

Gecenin bir yarısında bilmediğim bir şehirde ortada kalmıştım. İlaç alan genç beni yakınlardaki otellere götürmeyi önerdi. Birlikte gittiğimiz ve vasat denilecek ilk otelde çok fahiş bir fiyat söylenince geri döndük ve o sırada diğer kadınla karşılaştık. Kadıncağız internetten Rivne'deki otel ve hostellere bakıp birini aradı ve hatta konuşmayı dışarıya verip bana uygun bir yer buldu. Yardımsever genç evinin o tarafta olduğunu birlikte otobüse binerek gidebileceğimizi söyledi. Nitekim hostele gidip görevliyle anlaşana kadar bana eşlik etti. Dünyada böyle yardımsever insanlar halen var. Haberleri olmayacak ama her ikisine de şükran ve minnet duyuyorum. Allah yollarını açık etsin!

Rivne gezim böyle başlayınca tabi bütün planlarım altüst oldu. Sabah erken kalkıp Klevan'a ve Aşk Tüneline gitmek istiyordum. Gerçi Saşa isimli genç o gün çok şiddetli bir yağmur yağdığını ve şehirdeki her yerin sular altında kaldığını söylemişti.Muhtemelen çok yakın olan Klevan da bu yağmurdan nasibini almıştır ve zaten gezmem de mümkün olmayacaktı diye kendimi teselli ediyorum. Merkezden biraz uzak olan Full House isimli hostelden çok memnun kaldım. Özel odaları da vardı ama ben zaten 3 yatağın boş olduğu 6 kişilik kadın yatakhanesinde kaldım. Tertemiz ve çok güzel mobilyalarla donatılmıştı. Buraya bir gece için 180 Grivna ödedim.

20 Temmuz 2019

Sabah biraz geç kalktım ve duşumu alıp çantamı hazırladım. Resepsiyoniste geç saatte trenle Kiev'e gideceğim için eşyalarımı kilitli dolapta bırakmak istediğimi söyledim. Artık gezmeye başlayabilirdim. Görevli kız merkeze 15-20 dakika yürüyerek ulaşabileceğimi söylemişti. Hostelden çıkar çıkmaz hemen büyük bir market vardı. İçeri girip elma ve hamur işi ürünlerden aldım. İçinde patates ve sanırım sarmısak da bulunan çeşitlerden birini gerçekten çok beğendim. Yol kenarında adamın biri çeşit çeşit bal satıyordu. Bagaj hakkım olmadığı için bal alamazdım ama küçük kutularda polen de satıldığını gördüm.  Kutusu 30 Grivnaya 3 kutu aldım.

Yol boyunca yürümeye başladım ve bir süre sonra sağ tarafımda görkemli bir kilise gördüm.

Pokrovsky Katedrali-Cathedral of the Intercession

Rivne manzaralarına yeni eklenen Pokrovsky Katedrali, Ukrayna'nın en yüksek katedrallerinden biridir. Katedralin temel taşı 1990 yılında atılmış. Önce katedralin alt tapınağı Volyn topraklarındaki tüm azizlerin onuruna çalışmaya başlamış. Katedralin üst tapınağı ise kutsanarak Kutsal Bakire'nin Şefaatı onuruna 2001 yılında açılmış. 

Katedral, Ukrayna'daki en büyük ve en uzun tapınaklardan biridir. Uzunluğu 51, genişliği 42, yüksekliği ise 55 metredir. İsa Mesih'i simgeleyen büyük bir kubbe ve havarileri simgeleyen 12 kubbenin yanı sıra 8 küçük kubbe, Rivne manzarasına güzel bir dekorasyon oluşturur. Bu büyüklükle şehrin neredeyse her tarafından görülebilir.


Projenin mimarı Rivne'den Victor Kovalchuk adındaki kişidir. Katedral Ukrayna tarzında inşa edilmiştir. Bu durum, özellikle alınlığın üzerinde bir haç (Vladimir Trident) bulunan Altın Trident ile vurgulanır. Ayrıca batı, kuzey ve güney taraflarındaki kapıların üzerindeki cam dolguların vitray çaprazları, Volyn havlularından, altın kubbelerden, beyaz ve maviden ödünç alınan süslemelerle bezelidir.

Katedralin alt ve üst tapınakları her biri 3 binden fazla cemaat alıyormuş. Tapınakta engelli ve yaşlılar için asansörler, çocuklar için bir Pazar okulu, bir sağlık merkezi, bir kütüphane, koro için bir prova odası, bir müze varmış. İçeride kocaman bir salon ve ortada büyük bir boşluk vardı. Öyle sandalyelerle de doldurmamışlar ortamı.


Pokrovsky Katedralinin hemen arkasında yemyeşil bahçesiyle önünde bir mezarlık bulunan küçük ahşap bir kilise bulunuyordu.

Aziz Stephan Kilisesi - Church of St.Stephan

Ahşap St Stephan Kilisesi, general Stefan Krasovskiy'in mezarı üzerine karısı Kateryna Krasovska tarafından 1848 yılında yaptırılmış ve 1850 yılında kutsanmış. İlk başlarda ölenin onuruna mezarlık şapeli olarak kullanılmış. Sovyetler Birliği zamanında kilise kapatılmış ve binası mezarlık bekçilerinin deposu olmuş. Günümüzde Ukrayna autocephalous kilisesinin Aziz Stefan cemaatine hizmet etmekteymiş. Ancak kapısı kilitli olduğundan içini görme şansım olmadı. Sanırım kilise müştemilatında yaşayanlar da vardı.Şöyle bir mezarlığa da baktım. Oldukça eski mezarlar olduğu gibi yeni mezarlar da bulunuyordu.


Yola devam ettim ve Rivne'de çok sayıda olan anıtlardan ilkini yol kenarında gördüm. Klym Savur Anıtı Ukrayna Halk Ordusu Komutanı Albay Klym Savur için dikilmiş bir anıt.


Merkeze yaklaştıkça yol üzerindeki binalar daha da güzelleşmeye başladı. Sovyetler Birliği döneminde kentin merkezi Lenin caddesinden Peace Avenue'ye kadar (1963 yılında mimar R.D. Vais ve O.I. Filipchuk) neo-klasik tarzdaki idari ve kamu binaları ile tamamen yeniden inşa edilmiş.


Şehrin kuruluş yıldönümü bayağı çoşkulu kutlanmış ve bu vesileyle merkezdeki bir duvara bir de anıt yapılmış.


Artık Independence yani Bağımsızlık Meydanı olan merkeze gelmiştim. Şehrin ana meydanı olan Bağımsızlık Meydanı kesinlikle bir gezgin tarafından kaçırılmamalı. Burası tüm büyük şehir etkinliklerinin, toplantıların, kutlamaların ve konserlerin gerçekleştirildiği bir alanmış.


T. Shevchenko Anıtının etrafında oturan ya da meydanın kenarlarındaki bankları işgal eden genç grupları görebilirsiniz. Yerel halk için de burası popüler bir buluşma yeriymiş.

Taras Shevchenko Anıtı

Taras Shevchenko Anıtı, büyük şair, "Kobzar"ın yazarı, sanatçı, akademisyen, halka malolmuş politik bir şahsiyet olan, Ukraynalıların ulusal gururu Taras Shevchenko'nun bir heykeli. 1846 yılında Shevchenko Rivne'yi ziyaret etmiş. Bu anıt ise Shevchenko'nun vasiyetine uygun olarak küllerinin bulunduğu tabutunun St Petersburg'dan Kaniv'e taşındığı 22 Mart gününden tam 138 yıl sonra 1999 yılının aynı gününde açılmış.


Aynı zamanda burası “Ukrayna” Sinemasının da bulunduğu bir yer. Ukraynacayı biraz anladıysanız veya biliyorsanız tüm yabancı ve yerli filmleri izleyebileceğiniz bir sinema burası.


Soborna Caddesi boyunca yürümeye başladım. 

Tarihi Soborna Caddesi- the Historical Soborna Street

1857'de Kiev-Brest otoyolunun bir parçası olarak Rovno'da doğudan batıya doğru uzanan sert zemine sahip bir yol yapılmış. 3 km'lik yol şehrin içinden geçiyormuş ve o zamandan beri şehir merkezine ve taşraya otoyolu bağlayan temel yol olmuş. Caddenin ilk adı Shoseyna olup yıllar içinde Romanivska, May 3, German, Stalina, Leninska gibi çeşitli isimler almış. 19. yüzyılın sonunda bu caddede 2 önemli tapınak olan Ortodoks Sviato-Voskresensky Katedrali ve St Anthony Roma Katolik Kilisesi yükselmiş. Aynı zamanda bu Caddede bir çok hükümet kuruluşu, oteller ve mağazalar bulunuyormuş. 1990'ların başlarında cadde bugünkü adı olan "Soborna" olarak adlandırılmış.


Caddede yürüdükten bir süre sonra şehrin ikinci büyük meydanı olan Teatralna Meydanına ulaştım. Bu Meydan ise görkemli bir binayla dikkati çekmekte. 

Rivne Ukrayna Müzik ve Dram Tiyatrosu-Rivne Ukrainian Theater of Music and Drama 

Burası Rivne'nin tam merkezinde olan ve özel olarak inşa edilmiş bir binada bulunan Rivne bölgesindeki ana tiyatro sahnesi oluyor. Teatralna Sqaure, 1 adresinde bulunan Rivne Müzik ve Drama Tiyatrosu, dramatik bir tarihin içinden geçmiş. 1939'da açılan Tiyatronun kısa süren yaşamı II. Dünya Savaşının başlamasıyla 1941 yılında kesintiye uğramış. Oyuncuların çoğu şehri terk etmek zorunda kalmışlar, bazıları Naziler tarafından vurulmuş ve bazısı da bir Alman tiyatrosunda çalışmak zorunda kalmış.


Tiyatro 1944 yılında performanslarına tekrar başlamış ve hatta Shakespeare’in ünlü trajedisi “Kral Lear” Ukrayna’da ilk kez burada sahnelenmiş. 1960 yılında Tiyatro açılışı yapılan bu binaya taşınmış. 1978 yılında çıkan bir yangınla tahrip olan ve onarılan tiyatroya 1983 yılında Rivne’nin 700. yıldönümü vesilesiyle geri dönülmüş. Tiyatronun 600 kişilik ana salonuna ek olarak 100 kişilik küçük bir sahnesi de varmış. Ukraynacayı biraz biliyorsanız oyunlarını görmek için burada oldukça ucuza biletler alabilirsiniz. Burada genellikle konserler de düzenlenmekteymiş.

Tiyatro Meydanı-Teatralna Sqaure

Bu Meydan Tiyatro Binasının açıldığı 1960 yılından itibaren oluşmaya başlamış. 1940'lara kadar aslında bu Meydanın olduğu alanda insanların oturduğu evler bulunuyormuş. II. Dünya Savaşı sırasında bu evlerin tamamı bombalamadan dolayı yıkılmış ve geride büyük bomboş bir alan kalmış. Önce Naziler sonra Bolşeviklerin işgali sırasında bu boş alanda Ukrayna milliyetçileri gözdağı vermek amacıyla öldürülmüş. 1945 yılında komünistler buraya Stalin'in büyük bir heykelini dikmişler. Ukraynalı vatanseverler 1946-1947 yılbaşı gecesi bu heykeli havaya uçurmuşlar.


Meydanda caddenin diğer tarafında kalan çok güzel ve çok büyük bir bina bulunuyor.


Tiyatro binasının bir tarafında bütün haşmetiyle tarihi bir binadaki Hotel Ukraine bulunuyor.


Hotel Ukraine tarafında elinde bir kitapla oturur pozisyonda yapılmış Ulaş Samchuk'a ait bir heykel var. 

Ulas Samchuk Anıtı-Monument for Ulas Samchuk

Ukrayna’da 20. yüzyılın en büyük sanatçısı olarak gösterilen Ulas Samchuk, 1934'te holodomor açlığı hakkındaki ilk romanı yazan Ukraynalı göçmen bir yazar, yayıncı ve gazetecidir. Samchuk 1982 yılında Nobel ödülüne aday gösterilmiş. "Volyn" ve "Ost" adındaki üçlemeleri de dahil olmak üzere 20 kitap yazmıştır. 1941-1943 yıllarında Rivne'de "Volyn" gazetesini çıkarmış. Tiyatro Meydanındaki bu heykeli ise doğumunun 100. yıldönümünde 2005 yılında açılmış. Şehirdeki bir caddeye de Ulas Samchuk'ın adı verilmiş.


Ben vakit darlığından yapamadım ama Ulas Samchuk’ın kişiliği hakkında daha fazla bilgi almak için, anıtın çok da uzağında olmayan Edebiyat Müzesi'ne gidebilirsiniz. Bunu benim gibi yapamadıysanız hiç değilse Tiyatro Meydanında bulunan, Ulas Samchuk Anıtının yanına oturun ve Samchuk gibi ebedi olan tüm güzel insanları düşünün.

Ulas Samchuk Edebiyat Müzesi

Ulas Samchuk adına yaptırılan Edebiyat Müzesinde, yazarın kişisel eşyalarından tutun da mobilyaları ve el yazmalarına kadar pek çok önemli nüshanın orijinal halini görebilmeniz mümkün. Edebiyat meraklıları için şehirde gösterilen ilk adres olan Ulas Samchuk Edebiyat Müzesi, mutlaka görmeniz gereken gezi noktalarından biri.

Yazarın doğum gününden tam 102 yıl sonra 20 Şubat 2007'de açılmış. Bu müze benzer kurumlardan farklı özelliklere sahip. Ulas Samchuk’ın ana yaratıcı başarılarını aydınlatan ilk sergi, yazarın kişiliğinin ХХ. yüzyıldaki tüm Ukrayna edebi süreçleri üzerindeki etkisine odaklanıyor. İkinci sergi, izleyiciye, dünyadaki gerçek Ukraynalı sanatsal sözcüğünü taşıyan ve Taras Shevchenko, Ivan Franko, Lesya Ukrainka ile gelenekleri sürdüren yazar kümesini açıklıyor. Üçüncü olarak, Müze, Ulas Samchuk'ın Rivne'deki yaşam dönemine ve faaliyetine dikkat çekmekte, zor ve en dramatik yılları ve günlerindeki, edebi, kültürel ve manevi yönlerini gözle görülür biçimde göstermektedir. Müze sergisinde, edebiyat ve yaratıcılık hakkında ve zamanın önde gelen şahsiyetleriyle ilgili Ulas Samchuk'ın sözleri de yer alıyormuş. Petliura Caddesi, 17 adresinde bulunan Müze Pazartesi ve Cumartesi günleri kapalıdır.

Bir süre yürüdükten sonra sağ tarafımda bir pazar yerinin girişini gördüm. Giriş dediysem kapalı bir yer düşünmeyin. Açık havada kurulan pazar yerine giren sokak aralığıydı. Pazarda taze meyve, sebze, bakliyat, balık, yumurta, giysi olmak üzere hemen herşey satılıyordu. Özellikle meyvelerde aklım kaldı, sonra dönerken alayım dedim ama bir daha pazara uğrayamadım. Ukrayna’da bahçeden doğrudan getirilmiş taze ürün bulabileceğiniz bu tür  çiftçi pazarlarına babushka pazarı deniliyormuş.


Pazardan çıkınca merkezin altına yapılmış meşhur yeraltı geçitlerinden yolun karşı tarafına geçtim. Ukrayna'ya özgü bir şey olan bu uzun yeraltı alışveriş merkezindeki geçitler labirent gibi koridorlardan oluşuyor ve envai çeşit mağazalar ve dükkanları bulabiliyorsunuz. Çok sıcak veya çok soğuk günlerde alışveriş yapmak için burası biçilmiş kaftan oluyordur ve bunlardan birinde rahatlıkla kaybolabilirsiniz. Rivne magnetimi de bu yeraltı mağazalarına bakarak diğer Ukrayna şehirlerine nazaran pahalı sayılan bir tutar olan 50 Grivnaya aldım.


Caddenin karşı tarafında yine bir meydan ve bir anıtla karşılaştım.

Prenses Mary Rivne Anıtı (Nesvitskiy)- Monument to Princess Mary Rivne (Nesvitskiy)

15. yüzyılda, Prens S. Nesvitsky'nin karısı prenses Mary Nesvitskiy, Rivne'nin küçük bir köyden kasabaya dönüşümüne önemli katkılarda bulunmuş. 1479'da Prens Nesvitski'nin ölümünden sonra, Rivne, Rivne'nin Mary’si olarak bilinen karısının eline geçmiş. Adada kaleyi ve diğer şehir binalarını yaptırmış. Sonra da Rivne için, yıllık bir imtiyaz olan Magdeburg haklarını almış. 1500 yılının Aralık ayında fuar düzenleme ayrıcalığını elde etmiş.1507 yılında, Mary kale ve kasabanın ebedi mülkiyet hakkını almış. 1481-1518 yılları arasında süren yönetimi sırasında şehirde bir kale, bir katedral ve birçok bina yapılarak şehir en canlı ve parlak zamanlarını yaşamış. Bu Anıt ise Prensesin onuruna 2006 yılında yapılmış. Anıtın bulunduğu bu güzel ve bakımlı yer özellikle akşamları sokak lambaları ışığında oldukça pitoresk görünüyor. Soborna Sokağı, 65A adresinde bulunuyor.


Tabelaları takip ederek arka sokağa doğru yürüdüm ve orada Eski Sinegog'u gördüm.

Eski Yahudi Sinegogu-the Former Building of Jewish Synagogue

Şehrin en eski caddelerinden olan Shkilna'da bulunan Sinegog 19. yüzyılın sonlarında o zamanın "modern" tarzında yapılmış. Sinegogun yanında bir okul varmış. Yahudi toplumu o zamanlar bu cadde üzerindeki evlerde ikamet ediyormuş. Dua ettikleri birkaç ev bulunuyormuş. 1940 yılında Yahudi tapınağı kapatılmış, yerine çocukların ve gençlerin spor okulu olan "Avanhard" isimli okul açılmış. Yahudi tapınağında buna uygun önemli değişiklikler ve eklemeler yapılmış.


Bu caddede yürürken el işlemesi olan atkı gibi örtüler satıldığını gördüm ve bunların ne işe yarayacağına anlam veremedim. Sonra bir kilisede ikonaların etrafına sardıklarını görünce o zaman niçin satıldıklarını anladım. O kadar zahmete ve göz nuruna değer mi diye düşünmekten kendimi alamadım!


Sokak aralarındaki bazı evler muhteşem gözüküyor. Zaman zaman bunlardan da örnekler sunacağım.


Büyük bir binanın ön yüzünde bulunan plaketle ilgili açıklama da şu şekildeydi.

"Çöküş" Basımevi - Printing house "Decadence"

Daha önce Shosova Caddesinde bulunan ve Sukharchuk'un sahibi olduğu özel basımevi "Çöküş" 19. yüzyılın başlarında burada bulunan bir binaya taşınmış. 1930'larda devletin sahip olduğu bir basımevi yeni inşa edilen bu binada bulunuyormuş ve II. Dünya Savaşında da çalıştırılmış. 1941-1944 yıllarındaki Alman işgali sırasında "Volyn" adlı Ukrayna gazetesi başta Ulas Samchuk olmak üzere tanınmış yazar Olena Teliga ve diğer vatansever yazarlar tarafından burada çıkarılmış. Maalesef ev korunmamış ve "Volyn" gazetesini basan yayımevinin anısına binanın ön tarafına bir plaket asılmış.


Sıra şehrin en eski yapılarından biri olan Svyato-Voskresensky Katedraline geldi.

Svyato-Voskresensky-Resurrection Cathedral 

Rivne'nin en dikkat çekici mimari simgesi olan Svyato-Voskresensky (Holy Resurrection) Katedrali, hemen şehir merkezinde görkemli bir şekilde yükseliyor. Büyüleyici havasıyla bu Katedral, şehrin en güzel yapıları arasında sayılıyor. Bu muhteşem tapınak, tarihi ve mimari açıdan büyük bir değere sahiptir ve antik Rivne'nin en önemli yerlerinden biri kabul edilir.


Mesih'in Dirilişinin (the Christ’s Resurrection) onuruna ilk ahşap katedral, 1781'de buraya inşa edildi. Ancak, yüzyıl sonra, tapınak, kentin büyük bölümünü de yok eden büyük bir yangın sırasında yandı. Birkaç yıl sonra, restorasyon başlayınca, bu Katedralin yerine yeni taş bir bina yapılmasına karar verildi. Rivne'yi o sırada yazlık ikametgahı yapan İmparator III. Alexander, kilisenin yapılma işini kendi kontrolü altına aldı. Tapınağın temeline ilk taşı o koydu.

İnşaat işleri tamamen devlet hazinesinden finanse edildi ve bu nedenle, Katedralin yapım süreci oldukça hızlı bir şekilde devam etti. 1895'te yeni tapınak kapılarını ilk ziyaretçilere açtı. Mimarisi, otantik eski Rus mimarisinin ve halk sanatının geleneklerini yorumlayan popüler Neo-Rus stilinin bir örneğidir.


Tapınağın ana girişi üzerine küçük bir kubbesi olan sağlam bir kemer şeklinde bir çan kulesi inşa edildi. Rivne Resurrection Katedrali'nin tüm kilise malzemeleri Moskova'dan getirildi. İç kısım üç yaldızlı ikona ile süslenmiştir. Bunlar Kiev'de yapılmış ve en iyi sanatçıların ikonalarından kopyalanan kutsal görüntüler ile süslenmiştir. Katedral ikili bir yapıya sahiptir. Üst kısmı Holy Resurrection olarak isimlendirilirken alt kısmı Holy Archangel Michael olarak görülmektedir.1933 yılında halkın bağışlarıyla tuğla bir çan kulesi inşa edilmiş ancak 1950'lerin sonunda bu kule yıkılmıştır.


Kilise, şehir hayatındaki en zor dönem olan İkinci Dünya Savaşı sırasında çalışmadı. Rivne’nin kurtuluşundan sonra da, Resurrection Katedrali’ndeki hizmetler uzun süre başlamadı. Kısa süre sonra kilise kapatıldı ve ateizm müzesi burada açıldı. Ancak Ukrayna bağımsız olduktan ve demokratik reformların başlamasıyla, bu kült yapı çalışmaya başlayabildi ve Rivne Ortodoks toplumuna hizmet edebildi. Soborna Caddesi, 39 adresinde bulunmaktadır.

1895 yılında Katedralle aynı zamanda yapılmış ve zaman içerisinde kütüphane, müze gibi değişik amaçlar için kullanılmış yapı bugün Rivne Diocesan Ofisi ve Ukrayna Ortodoks Kilisesinin Kiev Patrikliğinin Rivne şubesi olarak çalışmaktaymış.


Yol üzerinde ne olduğunu anlamadığım bir anıt gördüm. Şehrin her yeri anıt dolu zaten! Tam böyle derken bir de büyük bir heykel karşıma çıkmaz mı!

Meryem Sütunu, İsa'nın Annesi- Column of Mary, Mother of Jesus

Meryem'in bu taş sütun üzerindeki heykeli 1770 yılında veba salgını sırasında ölen yüzlerce kişinin anısına pazar meydanına yapılmış. Yapımı için gereken parayı halktan toplamışlar. Efsaneye göre 1856 yılındaki kolera salgını sırasında buraya sonsuz ışık inmiş ve salgınlar kesilmiş. 200 yıl boyunca halk burada dua etmiş. 1952 yılında bu sütun yıkılmış ve 2003 yılında aynı yerine tekrar inşa edilmiş.


Ukrayna Sinemasının arka tarafındaki parka doğru yürüdüm. Havuz başında yine gezilerimde bir klasik olan gelin ve damadı gördüm. Ancak fotoğraflarını tam çekmek için biraz geç kalmışım!


Park küçük olmasına karşın çok güzel dizayn edilmiş. Çocuklar, gençler, yaşlılar herkes için bir aktivite vardı diyebilirim.

Ara bir sokağa girdim ve şehrin ünlü isimlerine ait evleri görme şansım oldu.

20. yüzyılın başlarında yapılmış bu iki katlı tuğla yapı ünlü doktor Mykola Prokhorov'un yaşadığı evmiş.


Sokağın sonunda ise güzel bir binası olan Kukla Tiyatrosunu gördüm.

Rivne Kukla Tiyatrosu- Rivne Puppet Theater

Tiyatronun repertuarında Ukraynalı ve yabancı klasiklerle birlikte, türlerde, üslupsal özelliklerde, oyunculuk tarzında farklı çağdaş yazarların oyunları da varmış. 20'den fazla performans sergileniyormuş. Tiyatro, Symona Petlyury Caddesi, 15 adresinde bulunuyor.


Kukla Tiyatrosuna yakın bir konumda yine güzel bir binası olan Rivne Bilim İnsanları Evi vardı.

Rivne House of Scientists

Bu bina 1903 yılında yapılmış ve 1939-1941 yıllarında Kızıl Ordunun askeri birimi, 1941-1944 yıllarında Alman askeri hastanesi burada konuşlanmış. 1990 yılında burası mimari anıt olarak tescillenmiş.2001'den beri burası Rivne Bilim İnsanları Evi olarak adlandırılmaktaymış. Bina mimari olarak erken Modernizmin iyi bir örneğini teşkil ediyormuş.


1920'lerde yapılan bu ev de yine ünlü bir doktor olan Heisenberg'e aitmiş ve 1975 yılından bu yana Rivne Bölgesi Kültür Birimine ev sahipliği yapıyormuş.


1929 yılında rasyonel Modernizm tarzında yapılan bu ev ise bir tüccar olan Basi-Freud Kagan'a aitmiş ve günümüzde çocuk kütüphanesi olarak kullanılıyormuş.


1920'lerde Yapılandırmacı stilinde yapılan bu 2 katlı tuğla yapı ünlü yazar Olha Tkachuk'un yaşadığı evmiş.


Biraz aralarda kalan bir diğer güzel yapı da Zafran Konağının "Neptune" isimli hamamıydı. 20. yüzyılın başlarında Yahudi bir tüccarın konağının yanına iki katlı inşa edilen hamam yıkılmaktan kurtulmuş.


Tekrar Soborno Caddesinden yukarı doğru yürüdüm ve gitmediğim daha ileri kısımda Aziz Anthony Kilisesini gördüm.

Catholic Church of St. Anthony (the House of Chamber and Organ Music)

1899 yılında neo-Gotik tarzda inşa edilen, cephesinde güzel bir saat bulunan bir bina. Başlangıçta, bina iki sivri kuleyle taçlandırılmış, fresklerle ve vitray pencerelerle dekore edilmiş.

Sovyetler Birliği döneminde, kilise sinema olarak kullanılmış. Perestroyka yıllarında sinema salonu kapatılmış ve Oda Müziği ve Org Evi olarak yeniden inşa edilmiş. Soborna Caddesi, 137 adresinde bulunan ve hala cephesinde orijinal saati olan muhteşem St. Anthony Katolik Kilisesi, kentin Orta Çağ tarihini ziyaret edenlere hatırlatıyor.

  
Günümüzde Org Müzik Evi olan, eski paroşial Katolik Kilisesi St. Anthony'nin sıradışı binası Rivne'deki en ilginç ve orijinal binalardan biri olarak kabul edilir ve şehrin önemli manzaraları arasında sayılır. Rivne’nin tam merkezinde bulunan St. Anthony Katolik Kilisesi, çoğu eski şehir yapısı gibi zor bir kadere sahipti.

İlk paroşial katolik kilisesi, 16. yüzyılda Rivne'de yapıldı, ancak kısa süre sonra şehri ele geçiren Tatarlar tarafından tahrip edildi. Bir süre sonra, Aziz Anthony Kilisesi yeniden inşa edildi, ancak yeni tapınak da kısa ömürlüydü ve yandı. Tanınmış Polonyalı mimar Konstantin Voytsekhovsky tarafından yaptırılan neo-Gotik tarzdaki karmaşık taş bina, 19. yüzyılın sonlarına kadar tamamlanamadı. İki zarif kulesi bulunuyor, cephesinde sıradışı yuvarlak bir saat var ve iç kısmı da orijinal fresklerle süslenmiş. Aziz Anthony Katolik Kilisesi'nin gerçek hazinesi ise Avrupa'nın en iyi orglarından birisine sahip olmasıdır. Orgun eşsiz sesi tüm ibadetlere eşlik etmektedir.

Tapınağın binası, birçok Rivne binasıyla birlikte, Birinci Dünya Savaşı sırasında ciddi şekilde hasar gördü. 1927'de yeniden inşa edildi, yeni polikrom resimler ve çok güzel vitray pencerelerle süslendi. Ancak, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Katolik kilisesi kapatıldı ve tüm değerli eşyaları yağmalandı. O sırada, org aşağı indirildi ve 18. yüzyılda kente sahip olan ve gelişimi için çok şey yapan Lubomirski ailesi de dahil olmak üzere Rivne’nin önde gelen vatandaşlarının huzur içinde dinlendiği mezarlık tahrip edildi. Fakat en önemlisi, kilisenin Gotik kulelerinin neredeyse tamamı yıkıldı. Tapınağın binaları sinemaya verildi.

Neyse ki Aziz Anthony Katolik Kilisesi'nin inanılmaz akustiği sayesinde bina tamamen yıkılmaktan kurtuldu. 1980'lerde, Org Müzik Evi olarak yeniden donatıldı. Şimdi oda müziği konserleri burada düzenli olarak yapılmaktadır.

Buradan biraz ileride Çocuk Demiryolu tabelasını görünce köprüye doğru yürümeye başladım. Köprünün altına doğru gidince orada daha yoksul kesime hitap eden başka bir pazarla karşılaştım. Bir büfeden hayatımın en ucuz çayını içtim. Sadece 3 Grivna verdiğim çay gayet de güzeldi.

Çocuk Demiryolu – Children’s Railway

Dokuz Ukrayna çocuk demiryolundan biri 1949'da burada açıldı. Partizanskaya İstasyonu, Rivne'nin tam merkezinde, şehrin ana caddesi Soborna'nın nehri geçtiği köprünün yakınında yer alıyor.2,5 km uzunluğundaki parkur Ustia Nehrinin kıyısında çalışmaktadır.


İkinci istasyon olan "Ozernaya" Basov Kut Gölü kıyısında yer almaktadır. Tren, cumartesi, pazar ve resmi tatil günlerinde mayıs ayının başından ağustos ayının sonuna kadar hizmet vermektedir. Genellikle bir lokomotif ve 2 yolcu vagonundan oluşan tren çoğunlukla çocukları taşımaktadır. Soborna Caddesi, 147 adresindeki istasyonun açılış saatleri 11:00-18:00 arasıdır.


Soborna Caddesindeki bu üç katlı konut 1948 yılında yapılmış ve ilk katı Rivne'nin ilk merkezi gastronomisi olmuş.


Bir büfenin önündeki gence elimdeki magneti de göstererek Rivne Kapısına nasıl gidebileceğimi sordum. Doğru insana sormuşum ama biraz zor anlattı. 2 nolu troleybüse bineceğimi anladım ama ondan sonrası tamamen boş. Ukraynaca bilmeyince böyle oluyor tabi. Troleybüse bindim ve bilet ücretini almaya gelen kadın görevliye yine magneti göstererek gideceğim yeri sordum. Kadın şehrin simgesi olan yeri bilmiyordu. O da başkalarına sormaya başladı. Yanıma oturan kadın ben biliyorum dedi ve bir şeyler anlattı. Tabii bunların hepsi Ukraynaca oluyor ama ben konuşmalardan anladığımı yorumluyorum. Epeyce gittik ve kadının ineceği durak geldi. Bana yine bir şeyler anlattı. Biletçi kadın tamam gibilerinden bir konuşma yaptı. Arkasından ön sıradaki kadın ben biliyorum dedi. Ama o da bir süre sonra biletçiye bir şeyler söyleyerek indi. Neyse ki biletçi önce kendisi bir kavşaktan dönerken ilerideki yola doğru baktı ve bana gideceğim tarafı işaret etti. Gösterdiği yola doğru gittim ve bu anlamsız kapıyı gördüm. Magnetteki hali daha heybetli ve büyük duruyor. Belki beni yanlış bir kapıya göndermiş olabilirler.

Rivne Kapısı-Rivne Gate

Şehrin tarihi kapısı ve bir çeşit simgesi olan Rivne Gate, şehre gelen turistlerin fotoğraf çektirdiği turistik noktalardan biri olarak belirtiliyor.


Bu yapı şehrin hemen girişinde oto yol kenarında yer alıyor. Şehrin girişinde göreceğiniz bu anıt aslında Rivne’nin en önemli yapılarından biri olarak gösteriliyor ve koruma altındaymış.


Aynı 2 numaralı troleybüse hiç beklemeden bindim. Bu arada troleybüs ücreti 3 Grivna ve içeride biletçi alıyor. Sabah kaldığım yerden yürürken büyük bir parkın girişini görmüştüm. Troleybüsten merkezde inerek oraya doğru yürüdüm. 

Shevchenko Parkı

Soborna Caddesi, 3 adresinde bulunan Taras Shevchenko Kültür ve Eğlence Parkı, huzurlu atmosferiyle, sayısız çiçek türü ve pek çok önemli isme ait anıtlarıyla şehirdeki en büyük ve en güzel park olup, peyzaj sanatının bir başyapıtıdır ve ulusal anıt statüsüne layık görülmüştür. Rivne, Ukrayna'nın en yeşil şehirlerinden biri olan unvanını Shevchenko Parkı sayesinde kazanmıştır diyebiliriz. Rivne şehir merkezinde yer alan Park, şehir halkı ve konuklar için en sevilen gezinti ve dinlenme yeridir.


Park, 18. yüzyılın sonlarında, o sırada şehrin sahibi olan Polonyalı önde gelen Lubomirski Ailesi'ne ait malikanenin topraklarında bulunuyordu. Daha sonra yeni mülk sahipleri tarafından art arda genişletilmiş ve iyileştirilmiş, 20. yüzyılın ortalarından itibaren büyük bir park kompleksine dönüştürülmüştür. Park önemli ölçüde yeniden inşa edilmiş, yeni ağaçlar dikilmiş, ara yollar elden geçirilmiş, fıskiyeli havuzlar, taş ve ahşap heykeller kurulmuş. Yakın zamanlarda da, çok sayıda rahat kafenin yanı sıra birçok spor ve konser alanı buraya eklenmiş. Günümüzde Park, 32 hektarlık bir alanı kaplar ve sessiz dinlenme, aktif dinlenme, eğlence tesisleri, spor ve çocuk sektörleri olmak üzere 5 bölgeden oluşur.


1940 yılında Parka ünlü Ukraynalı şair Taras Shevchenko'nun adı verildi ve 1941 yılında da şairin "Kobzar" kitabı için ilk anıt Parka yapıldı. Ancak, yerel halkın parkın ismi konusunda başka bir teorisi de varmış. Parkın, güya soyadı Shevchenko olan Rivne’nin kurtarıcılarından birinin ismini aldığına inanıyorlarmış.


Parkta şimdi bazıları 150 - 200 yaşında olan 160 farklı türde ağaç ve çalı türü vardır. Ayrıca burada birçok egzotik bitki de bulunmaktadır. Bunların sayesinde Rivne'deki Shevchenko Parkı ülkedeki en güzel ve sıradışı parklardan biri olarak kabul edilir. Park, Kuzey Amerika, Uzak Doğu, Orta Asya, Çin ve Japonya'dan gelen ağaçlarla bezelidir. Rivne Park içinde bulunan ve nadir bitki türlerinin dikildiği Kiev Botanik Bahçesinde yaklaşık altı bin ağaçtan oluşan koleksiyon sürekli olarak genişletilmektedir.


Parkta epeyce gezdim ve bakımlı yollardan yürüdüm. Kilit takılmış köprüler, sevgililer için yapılmış kalpli bir bank, çocuklar için oyun alanları, su doldurulmamış havuzlar ve daha neler neler! Kayboldum sandım ama neyse ki giriş yaptığım kapıya yakın bir yerden caddeye ulaştım. Tekrar merkeze dönmek yerine ara sokaklara doğru yöneldim. Buralarda gözden uzak çok güzel binalar bulunuyor. Biraz ileride 1929 yılında inşa edildiği belirtilen Şehir Sağlık Sigortası Fonuna ait bir yapı gördüm.


Alt katı işyeri olan ve üstünde oturulan şu ev de çok güzel değil mi!


Daha ileride 19. yüzyılda yapılan ve Spor Okulu Öğretmenleri Evi olduğu belirtilen büyük bir yapı bulunuyor. 


Rivne Spor Salonu ise 1839 yılında sadece erkek çocuk ve gençlerin spor yapması için açılmış. Günümüzde ise bu bina Rivne Bölge Müzesi olarak kullanılıyor. Klasik tarzda inşa edilen bu binada önemli isimler de öğretmenlik yapmış. Binanın bahçesinde çeşitli toplar ve silahlar sergileniyordu.


Rivne Bölge Müzesi

Bu Müze seyahat ettiğiniz bu şehri tanımak ve tarihi hakkında bilgi sahibi olmak için uğramanız gereken adreslerden biri. Rivne Bölge Müzesi, ilginç sergilerinin yanı sıra, anıtsal sütunları ve çevresindeki pitoresk alanı da oldukça etkileyicidir. Demirci Heykelleri Yolu ve Kuğu Gölü'nün hemen yakınında yer almaktadır.

Rivne kasabasındaki ilk müze 1906 yılında açılmış ve bu müze Ukrayna'nın ilk kırsal müzesi olan kentin 8 km batısındaki Gorodok köyünde baron F. Shtaingel tarafından kurulan müzenin yerini almış. I. Dünya Savaşı sırasında müze yağmalanmış. Çok sayıda benzersiz sergi malzemesi kaybolmuş. 1920’li yıllarda yerel doğa müzesi yeniden canlandırılmış. Kaynaklara göre buna benzer kurumlar sadece Varşova, Lviv ve Krakiv'de bulunuyormuş. 1936'da ekonomi müzesi Rivne'de açılmış. 1940'ta bu müze temelinde, bölgesel çalışmalar tarih müzesi kurulmuş, ancak bu müzenin kaderi de ilk müze gibi kötü olmuş. II. Dünya Savaşı sırasında tüm sergiler Almanya'ya götürülmüş.

1944'te müze çalışmaya, Rivnenska oblast'ının tarihi ve doğal özellikleri ile ilgili materyalleri toplamaya, muhafaza etmeye ve sergilemeye devam etmiş. 1975 yılında 1839 yılında klasizm tarzında inşa edilmiş eski erkek spor salonunun binası müzenin mülkü olmuş ve buraya taşınmış. Yapının tarihi ülke için önemli isimler olan Mikola Kostomarov, Panteleimon Kulish, Mikhailo Dragomanov, Volodimir Korolenko gibi isimlerle ilişkiliymiş. Okul olmasının yanı sıra burası Volhyn eyaletinin okul müzesi de olmuş. Ukrayna Reichscommissariat’ın başındaki Erik Kokh ve Komünist Partinin bölgesel komitesi Ukrayna'da bu binada ağırlanmış. Bu şehirdeki en iyi mimarlık anıtı olarak kabul edilmektedir.


Müzenin sergileri 1978'de açılmış. Günümüzde yaklaşık 150.000 sergi malzemesi Rivne Bölge Çalışmaları Müzesi'nde muhafaza edilmekte ve sergilenmektedir. Arkeolojik, etnografik, nümismatik, doğal koleksiyonlar, belgeler, ödüller, tanınmış kişilerin özel eşyaları gibi sergiler vardır. Özellikle ilgi çekici olanlar Kazaklar’ın eşyaları, Volhyn ikonaları, eski basım kitaplar ve tanınmış Avrupalı heykeltıraş Tomash-Oscar Sosnovsky’nin Rivnensky yerlileri ile ilgili eserleridir. Her yıl müze envanteri, eski mülklerde yapılan araştırmalarla, bilimsel keşifler sonucunda veya koleksiyonerlerin bağışlarıyla zenginleşmektedir.

Rivne Bölge Çalışmaları Müzesi'nin sergi etkinlikleri yaygın ve çeşitlidir. Müzelerin galerileri, diğer müzelerin sergilerini, özel koleksiyonları, ressamları, dünyanın farklı yerlerinden sanat ustalarını ağırlamaktadır. Müzenin ziyaretçileri “İkinci Dünya Savaşı sırasındaki yerel durum”, “Ukrayna İsyan Ordusu”, “Eski Rivne”, “Erken Rus” sergileriyle yakından ilgileniyorlarmış. Arkeolojik ve etnografik sergiler özgünlükleriyle çekicidir. Bitkileri, hayvanları, nehirleri ve gölleri, jeolojiyi, kehribarı sunan galerilerde güzelliği ve eşsiz özgünlüğü hissetmemek mümkün değildir. Ukrayna’nın hazineleri arasında olan Torgovitsa’nın saklı hazinesi birçok Avrupa ülkesinde de sergilenmiş.

Her yıl Mayıs ayında müze, Rivne bölgesinden ve komşu oblastlardan gelen halk sanatı ustalarının katılımıyla geleneksel bir etnografya festivali olan "Müze Etno Fest" etkinliğini düzenliyormuş. O gün müze binasının önündeki meydan rengarenk bir fuar alanına dönüyormuş. Ziyaretçileri halk sanatı eserlerini satın alma şansına sahip oluyorlarmış, farklı yarışmalara katılıyorlarmış, katılımcılarla birlikte şarkı söyleyip dans ediyorlarmış. Her yıl farklı ülkelerden onbinlerce ziyaretçi müzeye geliyormuş ve bu tarih, kültür ve doğa tapınağını ziyaret eden konuklar, uzun süre boyunca burayı unutamıyorlarmış. Drahomanova Caddesi, 19 adresinde olan müzenin açılış saatleri 10:00-18:00 olup Pazartesi günleri kapalıdır.

İyi ki bu tarafa doğru gelmişim. Yoksa hemen Müzenin önünde uzanan o güzelim Parkı göremeyecektim. 

Park Molodi (Kuğu Gölü Parkı)- Swan Lake Park

Rivne'nin merkezinde bulunan bu park, Lubomirski prenslerinin mülklerinden kalanlardan oluşur. 20. yüzyılın ortasına kadar İmparatorluk tarzında inşa edilmiş Lubomirski Sarayı, şimdi “Avangard” stadyumu görebileceğiniz yerde bulunuyormuş. Sarayın parkı 18. yüzyıldan kalmıştır. I. Dünya Savaşı'ndan sonra buradaki binalar tahrip olmaya başlamış. Saray yanmış ve parktaki ağaçlar kesilmiş. Daha sonra, park kısmen restore edilmiş ve buraya Komsomolsky ismi verilmiş. Ancak bölge halkı parkın ortasındaki küçük gölette yaşayan kuğular nedeniyle burayı “Kuğu Gölü Parkı” olarak adlandırmışlar.


Parkın göl çevresi, hem sevgililer hem de evli çiftler için romantizmin yaşandığı sevgi dolu bir yer. Yapay gölde yüzen kuğuları ve ördekleri izleyerek içinizin huzurla dolduğunu hissedebilirsiniz. 


Parkta ayrıca, açık hava performansları, konserler ve Bölgesel Folklor ve Etnografya Festivali "Muzeini gostyny" (Museum Feasting) gibi olağan sanat etkinlikleri düzenlenmekteymiş. Park Zamkova Caddesinde bulunmaktadır.

Demirci Heykelleri Yolu-Alley of blacksmith sculptures

Rivneli demirciler, gerçek aile değerlerinin gerçeküstü tasvirini göstermek için dünyanın dört bir yanından gelen meslektaşları ile birlikte muhteşem heykellerin sıralandığı bir alan oluşturmuşlar.


Bu alan 2012 yılında bir festival düzenlenerek ziyarete açılmış. Sergilenen heykeller Metal Kalp-Metal Heart, "Darynka", Çocukların At Yarışı-Children's Horseplay, Hayatın Değerleri-Life Values, İtfaiyeci-Firefighter, Balık Dili-Fish Language, Absürd Tiyatro-Theater of the Absurd, Zodyak Takımyıldızı-Zodiac Constellations adlarını taşımaktadır.


Bu heykelleri görünce sürrealistik bu heykellerle bir selfie çekmek istedim. Tam çekecekken yaşlıca ve alkollü oldukları her hallerinden belli olan iki kişi gelip arkamda durarak fotoğrafa dahil olmak istedi. Ben de nezaketen kırmayıp onlarla birlikte bu fotoğrafı çektim.


Ancak akşam akşam nereden bulaştılarsa ısrarla kendi telefonlarıyla da birlikte fotoğraf çektirmek istediler. Daha ileriye yürüyüp en baştaki bir kadın heykelinin önüne gittik. Oturmakta olan bir adamı ısrarla kaldırarak telefonu verdiler. Adamlar yanımda belki 20 tane fotoğraf çekildi. Artık gülümsemeyi bıraktım çünkü adamlar başka bir heykelin yanına gidip orada da çektirelim istediler. Onlar benim konuştuğumu ben de onların konuştuğunu anlamıyorduk. Teşekkür ederek zamanımın olmadığını söyledim ve hemen oradan uzaklaştım.



Parkın diğer tarafında büyük bir alan var ve orada McDonald's restoranı da bulunuyor. Hemen oraya giderek yiyecek birşeyler aldım ve hem dinlenip yemeğimi yerken hem de wi-fi kullanma imkanım oldu. Bu arada telefonumun şarjı da bitmek üzereydi. Onu da biraz doldurmaya çalıştım. Artık akşam olmuştu ve gidip eşyalarımı almam gerekiyordu.

Yavaş yavaş yürüyerek gece kaldığım Hostele geldim. Daha önce bahsettiğim markete girerek sabah kahvaltısında hazır olması için yiyecek birşeyler aldım. Sonra Hostele gidip bir süre de burada telefonumu şarj etmeye çalıştım. Çünkü gece trenle Kiev'e gideceğim için muhtemelen uygun bir yer bulamayacaktım. Vakit yaklaşınca eşyalarımı alıp tren istasyonuna gittim. Bu da istasyonun gece ışıkları altındaki bir fotoğrafı ve oldukça hoş gözüken bir bina.


Böylece Rivne'deki gezim sona ermiş oldu. Yine gezemediğim, göremediğim birçok yer oldu. Onlardan da bahsederek yazımı tamamlamak isterim. 

Dormition Church

Yunan Katolik Dormition Kilisesi’nin, görkemli bir mimari tarzı ve lüks dekorasyonu yoktur. Basit ve ilk bakışta dikkat çekici olmamakla birlikte, Rivne’nin görülecek ana yapıları arasında sayılıyor. Şu ana kadar değişmeden hayatta kalan kentteki en eski tapınak olması nedeniyle çok değerli kabul ediliyor.

Küçük ahşap kilise, 1756 yılında yapıldı. Miğfer biçimli kubbe ile taçlandırılmış tek kubbeli tapınak, Volyn Ahşap Mimarlık Okulu’nun nadir eserlerinden biridir. Dormition Kilisesi’nin iç mekanı, 1784’de oluşturulan ve ustaca yapılmış orijinal ikonalarla süslenmiştir.

Buna ek olarak, Rivne tapınağı yakınlardaki iki katlı çan kulesi ve "ahlaki ilkeler zinciri" olarak adlandırılan uygulaması ile de dikkat çekicidir. Efsaneye göre, 18. yüzyılda, suçlular burada halk önünde zincirlenerek tövbe etmeleri ve günahları affedilinceye kadar bu şekilde kalmaları sağlanırmış.

Bir başka ilginç hikaye de Rivne Kilisesiyle bağlantılıdır. Efsaneye göre, Rzecz Pospolita’nın feodal ve ulusal baskısına karşı İsyancıların lideri Ivan Gnat’ın, Polonya’lı askerlere karşı yapacağı savaştan önce burada dua ettiği belirtiliyor.

Sovyetler Birliği yıllarında, yetkililer, Dormition Kilisesi'ni yıkmak ve yerine bir yurt inşa etmek istediler ama yerel halk buna karşı çıktı. Böylece Kilise günümüze kadar ayakta kalabildi.

Halen açık olup görülebilecek Kilise, T. Shevchenko Caddesi 113 adresinde bulunmaktadır. Ne yazık ki benim vaktim yeterli olmadığından burayı göremedim.

Kehribar Müzesi- Amber Museum

Ukrayna’da iki önemli kehribar kaynağı bulunuyormuş. Bunlardan biri Rivne bölgesinde olduğundan ülkenin ilk ve şimdilik tek olan bu taşa adanmış müzesinin Rivne’de açılmış olması şaşırtıcı değildir. Şehrin en sıradışı ve ilginç müzelerinden biri olmasının yanında, en yeni müze tesisleri arasında sayılıyor.

Müze 2010 yılında, Ukrayna'da kehribar işleyen tek işletme olan kehribar fabrikasının tesisleri kullanılarak açılmış. Müzedeki sergilerde bu güneşli taşın bölgede elde edilmesinin tarihi anlatılır. Müze fabrikanın rezervlerinden ve zanaatkarların özel koleksiyonlarından oluşan en çarpıcı amber eşyalarının koleksiyonuna sahiptir.

Müze vitrinlerinde takı ve sofra takımları, seramikler ve vitray pencereler, resimler, kehribarla süslenmiş giysiler ve ayakkabılar sergilenmektedir. Rivne Müzesinde gerçekten eşsiz sergiler vardır. Örneğin, bölgede farklı zamanlarda bulunan 40 milyon yıllık taşlar ve bunlardan yapılmış sanat eserleri ve mücevherler sergilenmektedir. İçerisinde yaklaşık 15.000 sergi malzemesinden oluşan bir koleksiyona sahip Müzede, 4.500 adet kehribar sergileniyormuş.

Müze koleksiyonunun en önemli hazinesi 2,500 yıldan daha önce yapılmış olduğu tespit edilen amber bir muska mahfazasıdır. Bu obje, Ukrayna topraklarındaki en eski kehribar eşyadır ve atalarının bu güneşli taşı işleyebildiğini, bundan tılsımlar ve muskalar yapabileceğini göstermektedir. İçinde farklı böceklerin sıkıştığı, yani kapan denilen taşlar daha özel bir değere sahiptir. Bir başka ilginç sergi, yaklaşık 2 kg ağırlığında büyük bir kehribar parçasıdır.

Muhteşem bir botanik bahçesine de sahip olan Kehribar Müzesi, 19. Yüzyıldan günümüze gelebilen Rivne’nin tarihi binalarından birinde yer alıyor. Müze, Art Nouveau tarzında inşa edilmiş iki katlı bir konak olan Rivne Bilim İnsanları Evi'nin binasında yer almaktadır. Birbirinden güzel nadide taşların sergilendiği bu müze, şehre gelen turistlerin mutlaka ziyaret ettiği yerlerden biri oluyormuş. Maalesef Rivne’ye gittiğim gün Cumartesi olduğundan burası kapalıydı. Müzenin Adresi Symona Petlyury Street, 17 ve çalışma saatleri 10:00-18:00 arasıdır. Cumartesi ve Pazar günleri kapalıdır. Bilet ücreti 5 Grivnadır. 

Rivne Hayvanat Bahçesi

Taşralılığı ile büyüleyici olan Hayvanat Bahçesi, Kiev tarafından Rivne'ye girişte 4,7 hektarlık bir park alanında yer almaktadır. Burada aslan, ayı, zebra, kaplan, maymun, artiodaktiler, kuşlar olmak üzere 180’den fazla hayvan türü ve yaklaşık 700 hayvan yaşıyormuş. Bir exotarium varmış. Hayvanların yanı sıra 130’dan fazla ağaç ve bitki türüyle de dikkat çekiyormuş. “Büyükannenin Arka Bahçesi” denilen alanda evcil hayvanları beslemek ve bazılarına dokunmaya izin verilir. Ayrıca bir binicilik okulu varmış. Kafe ve parklarıyla da benzersiz bir doğal kompleks olan hayvanat bahçesi özellikle çocuklarıyla gelecek ziyaretçilere önerilmektedir. Kyivs’ka Caddesi, 110 adresindeki Hayvanat Bahçesi yazın 09:00-20:00, kışın 09:00-17:00 saatlerinde açıktır. Yetişkinler için giriş ücreti 25 Grivna çocuklar için 15 Grivnadır. 

Anıtlar

Dünyada Rivne'den daha fazla anıtı olan az sayıda şehir vardır. Yukarıda belirttiklerimin dışında anma alanları şöyledir:

Faşistlerden Rivne’nin Kurtulmasının 25. Yıldönümü Anıtı, Mlyniv’ke Karayolu

Faşizm Kurbanları Anıtı, Bila Sokak Meydanı

Alman Faşist İşgalinden Ukrayna'nın Kurtulmasının 30. Yıldönümü Anıtı, Soborna Caddesi

İç Savaş Kahramanı - M.M. Bogomolov, Pershoho Travnja Sokak Meydanı

Partizan M. Strutynska'nın Mezarı'ndaki büstü ve Vatandaş S. Yelentsia ve S. Kotiyev’koho'nun Mezarlarındaki Rölyef, Kniazia Volodymyra Caddesi, Hrabnyk Mezarlığı

Ukrayna Cenneti Anıtı, Magdeburz’koho Prava Plaza Savaşçıların Ortak Mezarı, Soborna Sokağı

Warriors’s Glory Anıtı, Dubenska Caddesi, Rivne Askeri Mezarlığı

Kiev’in Sokağı, Ebedi Zafer Anıtı

Olenko Dundych’in büstü, T.H. Shevchenko Parkı

Taras Şevçenko Anıtı, T.G. Shevchenko Parkı; Nezalezhnosti Plaza Heykeli

Savaşçıların Zaferi Anıtı, Dubenska Caddesi, Rivne Askeri Mezarlığı

Savaşçı ve Partizan Anıtı, Peremohy Plaza

Symon Petliura Anıtı, Symon Petliura Caddesi

N.I. Kuznetsov Heykeli

Yahudi Soykırım Kurbanları Anıtı - toplu mezar alanı

Çernobil felaketinin kurbanları Anıtı, Simon Petliura Caddesi

Bu kadar küçük bir şehir için çok fazla anıt var ve bunlara etraftaki tabela ve büstlerin çoğunu dahil etmiyorum. 

Bunlardan, Holokost kurbanlarının mezarlık ve anıtlarının görülmesi tavsiye ediliyor. Zafer Tepesi de görülmeye değermiş. II. Dünya Savaşı sırasında öldürülen askerlerin Sovyet dönemi anıtı olan Dikilitaş, büyüklüğü nedeniyle etkileyiciymiş. 

Son Söz

Zor geçmişine rağmen, Rivne eşsiz cazibesini korumayı başarabilmiş. Caddelerinde yürürken, tarihi binalarına hayran kalırken ve ilginç atmosferini eski bir kafeden izlerken bunu hissedebiliyorsunuz. Gri ve kasvetli bir Sovyet kentinden renkli, temiz ve geleceğe adım atan bir Ukrayna şehrine dönüşmeye başlamış. Gördüğünüz gibi, Rivne'de yapılacak çok şey var ama bunlar en fazla 2 gününüzü alacaktır.

Bu nedenle Rivne, bölgedeki diğer yerleri keşfetmek için bir üs olarak kullanılabilir. Daha önce bahsetmiştim reklamı çok yapılan Aşk Tüneli arabayla sadece 30 dakika uzaklıktadır.Turistlerin neredeyse tamamını Rivne'ye getiren asıl neden yakın mesafede bulunan Klevan'daki Aşk Tüneline gitmektir. Peri masalına benzer şekilde büyümüş, ağaçların gölgelediği demiryolu hattı, bölgede “mutlaka görülmesi gereken” bir yer olarak karşımıza çıkıyor. Maalesef ben şartlar uygun olmayınca buraya gidemedim.
  
Ünlü tren raylarının yanı sıra, civarda görülecek başka yerler, kaleler, kiliseler ve doğal parklar bulunmakta. Bunların birçoğuna marshrutka'larla gidiliyormuş. Ya da arabanız varsa günübirlik küçük gezilerle buraları görmek daha da kolay olacaktır.
  
Ukrayna'da bir gezi planlıyorsanız önceliğiniz tabi ki Rivne olmayacaktır. Kiev, Lviv, Kharkiv ve henüz görmediğim Odesa mutlaka öncelikle gezilecek yerler olmalı. Rivne henüz keşfedilmemiş, bakir kalmış ama gizli bir hazine de diyemeyeceğim sevimli küçük bir şehir. Yolunuz oralara düşerse şöyle bir uğrayın ve şehrin tozunu alın!

Meraklısına Şehrin Tarihi

Aslında Ukrayna'nın bütün şehirlerinin tarihi tartışmalarla doludur. Rivne istisna değil tam tersine buna mükemmel bir örnektir. Şu anki Rivne şehrinin topraklarında ilk yerleşim binlerce yıl önce ortaya çıkmıştır. Özellikle, 15 bin yıldan daha önce var oldukları bilinen Cro-Magnon halkının yerleşim kalıntılarına burada rastlanılmış.

13. yüzyılda Ukrayna'nın batısında, Ruthenia Krallığı olarak da bilinen Halych-Volhynia vardır. Ruthenia, günümüzdeki Polonya’nın güney-doğusu, Belarus’un güneyi ve Ukrayna'nın batısındaki topraklar üzerinde genişleyerek büyüdü. İşte Rivne’ye, ilk olarak 1283 yılında Polonya kaynaklarında Halych-Volhynia'nın yaşanılan yerlerinden biri olarak "Rocznik kapituły krakowskiej" şeklinde rastlanmaktadır. Burası II. Kara Leszek tarafından Litvanya Büyük Dükalığı ordusuna galip gelinen yere yakın bir bölgedir. Tarihçi George Vernadsky, o yıllarda Galiçya-Volhynia, Polonya ve Macaristan'ın aynı psikolojik ve kültürel dünyaya ait olduğunu söylemektedir. Ancak bu durum tarihi akışla birlikte değişmiştir.

15. yüzyıldan bu yana Rivne düzenli olarak tarihsel kaynaklarda görülmeye başlandı. Galiçya-Volhynia Savaşları'ndan sonra Galiçya-Volhynia Krallığı'nın bölünmesini takiben Rivne, Litvanya Büyük Dükalığı'nın yönetimi altına girdi. 1434'de Litvanya Büyük Dükü Švitrigaila, Lutsk asilzadesi Dychko'ya bu yerleşimi verdi. 1461 yılında Dychko yerleşimi Prens Semen Nesvizh'e sattı. 1479'da Semen Nesvizh öldü ve bu yerleşim Rovno'nun prensesi olarak anılan eşi Maria'ya geçti. Maria, 1481'de yerel nehir adalarından birinde bir kale inşa ettirerek yerleşimi prenseslere yaraşır bir hale getirdi. 1492'de bu yerleşim için Magdeburg haklarını Polonya Kralı Casimir IV. Jagiellon'dan aldı. 1518'de Maria’nın ölümünün ardından şehir, Ostrog prenslerine teslim edildi ve soyluluk statüsünü de kaybetmesiyle zayıflamaya başladı. 1518'den 1621'e kadar kasaba Prens Ostrogski'ye ait oldu. 

1566'da Rovno kenti yeni kurulan Volhynian Voyvodalığının bir parçası oldu. 1569'da Lublin Birliği'ni takiben, Litvanya Büyük Dükalığı bölgesinden, Polonya Kraliyetine devredildi. Şehir, soylular tarafından özel olarak tutulan bir statüye sahipti (Ostrogski ve Lubomirski aileleri).

1629 nüfus sayımında, Rivne'de 505 ev ve 3.000'den fazla kişi olduğu kaydedildi. Kiev'de bile o zamanlar yaklaşık 18.000 kişi vardı. 1651 yazında bölge kendisini Bohdan Khmelnitsky önderliğinde Ukraynalıların kurtuluş mücadelesinin merkezinde buldu. 1667 yılında, Rusya Çarlığı ile Polonya-Litvanya Birliği’nin arasındaki Andrusovo Ateşkesi’nin sonucu olarak, Volhynia topraklarının bir parçası olarak Polonya-Litvanya Birliği’ne katıldı.

1793’te Polonya’nın İkinci Bölünmesinin ardından, Rivne, Rus İmparatorluğu’nun bir parçası oldu ve 1797’de, Volhynian Yönetimi burayı ilçe (uyezd) olarak ilan etti. Yani I. Dünya Savaşı'nın başlangıcında, Rivne Rusya'nın bir parçası durumundaydı. Savaş ve onu takip eden kaos ortamı sırasında, şehir kısa bir süreliğine Almanya, Ukrayna, Bolşevik ve Polonya yönetimi altına girdi. 1919’un Nisan ve Mayıs aylarında kısa bir süreliğine Ukrayna Halk Cumhuriyeti'nin geçici başkenti de oldu. 

Bir takım anlaşmazlıklar sonucunda 1921’de imzalanan Riga Barış Anlaşmasıyla Polonya’nın (Polonya Volhynian Voyvodalığı) bir parçası oldu. Bu durum II. Dünya Savaşı'na kadar sürdü.

1939'da savaşın başlangıcında, Nazi Almanyası ve Sovyetler Birliği Molotov-Ribbentrop Paktını imzaladılar. Bu bir saldırmazlık antlaşmasıydı ve Polonya da dahil olmak üzere Avrupa'yı kendi aralarında böldüler. Rivne’nin de dahil olduğu Avrupa'nın Doğu tarafı Sovyet Rusya tarafından işgal edildi. Aynı yılın Aralık ayından başlayarak Rivne yeni kurulan Rivne Oblast’ının merkezi oldu. 

22 Haziran 1941'de anlaşmayı bozan Almanlar Sovyet topraklarına büyük bir saldırı başlattılar. Rivne, 28 Haziran tarihinde ele geçirilen ilk şehirler arasında oldu. Nazi Almanyası burayı Reichkommissariat Ukraine’in idari merkezi yaptı. Ama üzücü olan şey Rivne'nin sakinlerinin neredeyse yarısı Yahudiydi. Savaştaki en kanlı toplu cinayetlerden birisi burada yaşandı. Yaklaşık 23.000 Yahudi Sosenki çam korusuna götürüldü ve 6 ila 8 Kasım arasında öldürülmeleri sadece üç günlerini aldı. 

Kalan 5.000 Yahudi, bir gettoya gönderildi. Orada uzun süre yaşayamadılar. 1942 Temmuz'unda, Kostopil'in 70 km kuzeyine gönderildiler ve orada öldürüldüler. Bu yere Holocaust sırasında öldürülen Yahudiler anısına 20.000 metrekarelik bir anma kompleksi yapılmıştır.

Sovyet kuvvetleri, 1944'te Rovno Savaşı'ndan sonra kentin kontrolünü yeniden ele geçirdi ve Şehir 1991 yılında Birliğin dağılmasına kadar Sovyet Ukrayna’nın bir parçası olarak kaldı.

1958 yılında TV Kulesi şehirde yayın yapmaya başladı. 1969’da ilk troleybüs şehirde çalışmaya başladı. Aynı yıl Rivne Havaalanı açıldı. 1983’de Şehir 700. Kuruluş yıldönümünü kutladı. Sovyet dönemindeki bu taşra kasabası cumhuriyetin sanayi merkezine dönüştürüldü. Yapılan iki önemli fabrika vardı. İlk yüksek voltajlı cihazları, traktör yedek parçalarını ve diğerlerini üretebilen makine imalatı ve metal işleme fabrikasıdır. Diğeri bir kimyasal fabrika ve sentetik malzeme üretim tesisi oldu. Ayrıca keten bitkisi ve tekstil fabrikasını içeren hafif sanayi, süt ve et işleme tesisleri ve sebze konserve tesisi gibi gıda endüstrileri de inşa edilmiştir. Şehir bunun dışında mobilya ve diğer inşaat malzemeleri için bir üretim merkezi oldu.

Ukrayna Parlamentosu 11 Haziran 1991’de Ukrayna Ortografi kurallarına uygun olarak daha önce “Rovno” olarak kullanılan şehrin adını “Rivne” olarak değiştirdi.  

0 yorum:

Yorum Gönder