23 Mart 2020 Pazartesi

On 08:01:00 by Gülten İşcimen in    No comments
BALKANLARIN KÜÇÜK PARİS'İ BÜKREŞ



Orta Avrupa‘nın en güzel şehirlerinden biri olan Romanya’nın başkenti Bükreş, “Balkanların Paris‘i”, “Doğu’nun Paris’i” ya da “Küçük Paris” olarak da bilinmektedir. Bükreş’in bu betimlemelerin hepsini değilse de bir kısmını hak etmiş olduğunu söylemeliyiz. Tabi ki bu benzerlik kendiliğinden olmamış. Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrıldıktan sonra Bükreş mimari açıdan Paris’e benzetilmeye çalışılmış. Gerçi bu görünümün bir kısmı Komünist dönemden kalan eski, iç karartıcı, gri binalarla yer değiştirmiş. Bu kısa girişten sonra biraz Şehri tanıyalım isterseniz.




Şehri Tanıyalım 



Romanya’nın başkenti olan Bükreş (Romence Bucureşti), ülkenin ticari, ekonomik, idari ve kültürel merkezidir. Karpat Dağları ülkeyi Valakia, Transilvanya ve Moldovya olarak üçe bölmektedir. Ülkenin güney doğusunda Valakia bölgesinde yer alan Şehir, Romanya Ovası'nın ortasında ve Tuna Nehri’nin kuzeydeki küçük bir kolu olan Dambovita’nın kıyısında kurulmuştur. Şehir nüfusu yaklaşık 2,1 ve metropol nüfusu da yaklaşık 2,4 milyon civarındadır. 


Rumenler tarafından şu anda konuşulan dilin Eski Latince'ye en yakın dil olduğu iddia edilmekle birlikte resmi dil, kelime dağarcığının yaklaşık % 20'si Slav dillerinden alınan Rumence dilidir. Çoğu eğitimli genç insan İngilizceyi makul derecede iyi konuşur ve Latin temelli bir veya daha fazla ikinci dili de konuştukları söylenir. Romanlar (Çingeneler) Rumence kadar kendi çingene dillerini de konuşurlar. Bunun ötesinde, herhangi bir metropolde olduğu gibi Çince, Arapça, Türkçe, Macarca ve Almanca gibi diğer dillerin de konuşulması olasıdır.


Ülke demokrasi ile yönetiliyor. Halkın önemli bir kısmı Ortodoks Hristiyan ve ülke yönetiminde kilisenin etkisi de oldukça yüksek. İmalatlar arasında mühendislik ürünleri, özellikle takım tezgahları ve tarım makineleri ile elektrikli ve otomotiv ekipmanları, otobüsler, troleybüsler ve tüketici ürünleri de dahil olmak üzere çok çeşitli ürünler bulunmaktadır. Ulaşım bakımından metro ve tramvay sistemi gelişmiş durumdadır. 

Romanya 2007 yılından beri AB üyesi, ancak ülkede henüz Euro kullanılmıyor. Yerel para birimi kullanmak tutar olarak çok para harcadığınız hissini verse bile, buradaki geziniz diğer turistik Avrupa şehirlerine göre çok daha ekonomik olacaktır. Para birimi kodu Ron olan Rumen para birimi Lei olarak adlandırılıyor. Bozuk paraları ise Bani ve neredeyse hiç kullanılmıyor. Kağıt paraları plastik gibi olduğundan buruşmuyor ve suda ıslanmıyor. Yerel para birimini Romanya seyahatinize gitmeden Türkiye’deki döviz bürolarından alabilirsiniz. Bunu yapmadıysanız ve Havaalanında bozdurmanız gerekiyorsa daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi küçük bir Dolar veya Euro tutarı gidiş terminalindeki döviz bürosundan bozdurun. Şehir merkezindeki döviz bürolarının kurlarını gördüğünüzde ne demek istediğimi anlayacaksınız! 

Bükreş, Romanya'nın büyük bir kısmında olduğu gibi, yazları sıcak ve kışları soğuk geçen ılıman karasal bir iklime sahip. Romanya'nın bu bölgesi dört mevsimi de yaşamakla birlikte bahar mevsimi kısa ve çoğunlukla Nisan ayında başlıyor. Yaz aylarında ortalama sıcaklık 29 ° C, kış aylarında ise 2 ° C civarındadır. Bu nedenle ziyaret için en uygun dönem Nisan-Haziran, Eylül ve Ekim aylarıdır. Diğer zamanlarda da gidebilirsiniz ama şehrin o güzelim parklarının, binalarının ve havanın tadını çıkartamazsınız. Bahar ve yaz aylarında, hava yağmur ve güneş ışığı arasında hızla değişebilir. Bu nedenle mutlaka yanınızda bir şemsiye bulundurmanızı öneririm. İlk gidişimde haziran sonuydu ve güneşli bir günde öyle bir yağmura yakalandım ki anlatamam! 

Eskiden Romanya’ya Türk vatandaşları vizesiz seyahat edebiliyormuş. Ancak Romanya’nın Avrupa Birliği’ne girmesinden sonra diğer AB ülkeleri gibi Schengen vizesi istenmeye başlanmış. Diplomatik, hizmet veya özel pasaportu olan Türk vatandaşları ise vizesiz olmak üzere kısıtlı süre dahilinde Romanya’ya seyahat edebilirler. 

"Doğu'nun Küçük Paris'i" olarak bilinen günler çoktan geçmiş olabilir, ancak bu Bükreş'in görkemli günlerinin de bittiği anlamına gelmiyor. Bükreş, köklü tarihini modern bir kimlikle birleştirerek kendini yeniden tanımlamaya devam ediyor. İlk bakışta, eklektik mimarisi baş döndürücü, ancak büyüleyici bir karışımı içeriyor. Kasvetli Komünist dönem apartman blokları arasında deprem, savaş ve Komünizmden kurtulan Bizans tarzı binaları, yüzyıllık kiliseleri ve Art Nouveau tarzı yapıları görmek mümkün. Avrupa Birliği'ndeki en umut verici başkentlerden biri olan Bükreş’de ayrıca Eski şehirdeki geniş bulvarlar, bozulmamış şehir parkları, mükemmel müzeler ve hareketli bir gece hayatı var.


Romanya'ya birincil giriş noktası olan Bükreş, tarihi bir şehir olarak 15. yüzyıldan beri tüccarların ve gezginlerin birbirine karıştığı bir yer olmuş. Bükreş ve Paris benzetmesi ise Çavuşesku zamanından çok önceye gidiyor. Osmanlı egemenliğinden kurtulduktan sonra Kral I. Carol ülkeyi batılılaştırma çabasına girmiş. Bu kapsamda başkente yeni bir hissiyat kazandırmak için Fransa’dan birçok mimar getirtmiş ve böylece şehrin Paris’e benzetilme serüveni başlamış. Ulusal Tarih Müzesi, Borç ve Ekonomi Merkezi (House of Dept and Economy), Merkez Bankası gibi birçok yapı bu etki ile yapılmış. Böylece Art Nouveau saraylarının ve mimarisinin gerçekten Paris'i andırdığı II. Dünya Savaşı'ndan on yıllar önce Bükreş'e “Doğu’nun Küçük Paris’i” takma adı verilmiş. Geniş bulvarları üzerinde konumlanmış gösterişli yapılarıyla ve sokaklarıyla Bükreş'in gerçekten de Paris’e benzer bir havası var. 

Komünistlerin onlarca yıl süren yanlış yönetimi ve 1977'deki trajik bir deprem Eski Şehrin çoğunu yıkmış. Ülkedeki rejim değişikliği ve devrim en çok Bükreş’i etkilemiş. Çavuşesku rejimi ya da diktatörlüğü Bükreş’i daha çok betonla yapılan Sovyet tarzı mimariye yöneltmiş. Eski diktatör Nicolae Ceausescu yeni bir Sosyalist başkent vizyonu oluşturmak ve özellikle devasa Parlamento Binasıyla birlikte o bölgedeki bakanlık gibi kamu binalarını inşa etmek için kentin neredeyse beşte birinin yıkılmasını emretmiş. Mimar ve mühendisler onu bu yıkımdan vazgeçirememişler. Mühendis ekibinden Eugen Iordachescu bir barda cam bardakların raylı bir sistemle taşındığını görüp bu olaydan ilham alarak bazı tarihi kilise ve evlerin raylı sistemle başka yere taşınmasını önermiş. 3 ayda yaklaşık 10 adet kilise ve içinde insanların yaşadığı birçok tarihi yapı bu şekilde kurtarılabilmiş. Ancak, 9 bin ev, birçok kilise ve sinegog’un olduğu ve içinde 30 bin kişinin yaşadığı bu bölgede yine de kurtarılamayan birçok yapı olmuş. Bu dönemde yapılan binalara baktığınızda uzun, sevimsiz beton yapıları görebilirsiniz. Neyse ki Lipscani ve Calea Victoriei çevresi bu kıyıma çok fazla uğramamış ve burada Paris tarzı Barok ve Neoklasik binalar, zarif belle époque yapılar ve anıtlar daha çok karşınıza çıkıyor.


Günümüzde Şehir son derece planlı ama çok yavaş bir şekilde büyüyor. Bükreş, kentin eski yüzünü değiştiren birçok büyük altyapı projesini başlatmış. Restore edilen Eski Şehir de dahil olmak üzere Şehrin bazı bölgelerinin yeniden inşasında kullanılmak üzere büyük miktarda AB hibesi alınmış. Tamamlanan en büyük proje, Avrupa'nın en geniş asma köprüsü olan etkileyici Basarab üst geçidi olmuş. Eski Kent'in binaları yavaş yavaş restore ediliyor ama Şehrin arka sokaklarında dolaşmaya başladığınızda çok bakımsız, kırık dökük binaları sıklıkla görüyorsunuz.


Eski Şehirde trafiğe kapalı Arnavut kaldırımlı sokaklar Avrupa'nın en hareketli gece hayatının yaşandığı bir bölge haline gelmiş. Bu bölgedeki kitapçılar, restoranlar, barlar ve kafeler Şehre canlı bir atmosfer ve çekicilik katıyor. Romanya nüfusunun yüzde 86'sı Doğu Ortodoks olunca şehir genelinde güzel Ortodoks kiliseleri bulmanız kaçınılmaz olacak. Ayrıntılı fresklere ve göz kamaştırıcı altın ikonografiye tanık olmak için Eski Şehirdeki Stavropoleos Kilisesi'ne veya B-dul Unirii'nin kuzeyindeki St Apostle Kilisesi'ne gidin. Bunların ibadet yerleri olduğunu ve şort giyerseniz giremeyeceğinizi unutmayın. 

Şehrin merkezindeki Cișmigiu Parkı, romantik bir gölün etrafındaki yıllanmış ağaçlar, zarif, ferforje tabelalar ve banklar bulunan gizli bir mücevher. Merkezin kuzeyinde, Şoseaua Kiseleff gibi geniş bir bulvarı, eski villaları ve yeşil bahçeleri geçtikten ve Paris'tekine gerçek bir benzerlik sunan Arc de Triomphe'i gördükten sonra yine bir gölün etrafında bulunan zarif şehir parkı Herăstrău Parkı’na ulaşırsınız.


Tarihe ilgi duymuyorsanız ve sanatla daha çok ilgiliyseniz Şehirde 21. yüzyıl sanatını bulacağınızı da müjdeleyeyim. Romanya son yıllarda çağdaş sanat ortamına girmiş. Cluj-Napoca'da bir grup genç ressam ve görsel sanatçı tarafından başlatılan hareket, başkente de sıçrayarak yeni galeriler ve tasarım merkezleri açılmasına yol açmış. Bunu deneyimlemek için en iyi yeni galerilerden bazıları Zorzini Galerisi, H'art Galerisi ve Anaid'dir. 

Yıllar süren baskılardan sonra Romanya'nın başkenti, ülkenin zengin mutfağını kutlayan İtalyan tarzı kafeler, barlar ve restoranlarla dolup taşıyor. Bizim damak lezzetimize uygun geleneksel yemekleriyle Avrupa'nın ucuz lezzetini sunan bu Şehirde sizin de mutlaka seveceğiniz bir şeyler olacaktır. İçki fiyatları inanılmaz derecede ucuz ve sadece bira için buraya gelmeye değer. Turistik noktalarda bile, fiyatlar oldukça makul. Erikten yapılan ve geleneksel bir içecek olan tuică'yı mutlaka deneyin.


Bu açıklamaların belki de en önemlisi buranın güvenli bir şehir olup olmadığıdır. Benim tecrübeme göre güvenli bir şehir olduğunu söyleyebilirim. Ancak işittiğim ve okuduğum bazı olaylarda özellikle bazı taksi şoförlerinin aldatmaya meyilli olduklarını biliyorum. Bu yüzden tipi düzgün de olsa sokakta bazı Rumen’lerin size yaptıkları tur, rehberlik, taksi önerilerini asla kabul etmeyin. Özellikle şehrin kalabalık bölgelerinde dolaşın ve bilmediğiniz ıssız sokaklara girmeyin. Bükreş’in halkı misafirperver ve samimi ancak her büyük şehirde olduğu gibi algılarınızı açarak azami güvenlik önlemlerinizi almanız gerekir. 

Eski Şehir Lipscani’de(Pasajul Universitatii) hizmet veren bir turist danışma bürosu var. Bütün sorulara cevap vermeye çalışıyorlar ve buradan şehir haritanızı alabilirsiniz. Bükreş’te müzelerin büyük kısmını gezecekseniz girişte indirim sağlayan Bucharest City Card da alabilirsiniz. 

Şehrin Tarihi 

Arkeolojik kazılar, Bükreş’in çok eski bir yerleşim yeri olduğunu gösteren Neolitik Döneme ait kanıtlar ortaya koymuştur. Bu bölgedeki ilk yaşamın çok eski tarihlere dayandığı anlaşılmakla birlikte Bükreş (Bucureşti) adına ilk defa 1459’dan kalma yazılı belgelerde rastlanmıştır. 1448-1476 arasında üç dönem tahta çıkan Walachia'nın hükümdarı III. Vlad (Impaler), Walachian (Eflak) devletinin varlığını tehdit eden Osmanlı İmparatorluğu'nu geri tutmak amacıyla pek çok surdan ilki olan Bükreş Kalesi'ni inşa ettirdi. București isminin ilk yazılı görünümü, Walachian hükümdarı III. Vlad (Impaler) imzalı 1459 tarihli bir belgede kaydedilmiştir. 

III. Vlad Bükreş’in ardından birçok başka şehir ve kasabada da çeşitli tahkimatlar yaptırdı. Fatih Sultan Mehmet, Vlad’ın tarihimizde Kazıklı Voyvoda lakabını almasını sağlayan katliamlarına son vermek üzere 1462’de Eflak seferini düzenledi. Bu sefer sonrasında Eflak, Osmanlı İmparatorluğu'nun hükümranlığı altına girdi. Osmanlı hükümdarlığı altında Bükreş, Walachian'ın ana ekonomik merkezi olarak hızla gelişti ve 1659'da başkent oldu. Kürkçüler sokağı (Strada Blănarilor “Furriers 'Lane”), Eyerciler Sokağı (Strada Șelarilor “Saddlemakers Lane”), Şapkacılar Sokağı (Strada Șepcarilor “Capmakers 'Lane”) gibi bazı sokakların isimleri bu dönemde lonca kuruluşlarının ortaya çıkışına tanıklık eder. Prens Constantin Brâncoveanu döneminde (1688-1714) Şehirde büyük caddeler inşa edildi ve güzel binalar yapılmaya başlandı. 

1716'dan sonra yönetim yerel prensler yerine Phanariotes (Fenerliler) yani İstanbul'un Phanar (Fener) bölgesinden gelen Yunanlılar tarafından ele geçirildi. 1821'de Bükreş, Walachian ulusal kahramanı Tudor Vladimirescu liderliğinde Phanariote yönetimini sona erdiren popüler bir ayaklanmanın merkezi oldu. 1848 ve 1859'da şehirdeki bu sivil karışıklık, Walachian ve Moldavya birliğini meydana getirmede rol oynadı. Eflak (Walachian) ve Boğdan (Moldavya), Romanya Prensliğini oluşturmak üzere birleştirildi ve 1862 yılında, Bükreş yeniden ülkenin başkenti oldu. Bu olayları takiben, 1864'te yapılan bir toprak reformu ve 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında nihai ulusal bağımsızlığın kazanılması ile birlikte ülke gelişme kaydetmeye başladı. 

1881 yılında, I. Carol’ın yönetimi altında Romanya Krallığı yeniden ilan edilerek Bükreş siyasi merkez haline geldi. Bu yüzyılda kentin nüfusu önemli ölçüde artmış ve kent gelişmeye devam etmiştir. Bu dönemde Şehirde, gazla aydınlatma yapıldığı, tramvayların kullanıldığı görülüyor. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Bükreş, genişlemeye ve büyümeye devam etmiş ve ülkenin en önemli şehri olma konumunu güçlendirmiştir. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Romanya'da komünizmin kurulmasının ardından bu büyüme süreci devam etti. Ancak 1948'de başlayan iş ve sanayinin millileştirilmesinin ardından bu büyüme, büyük ölçekli projeler ve belirgin bir mimari tekdüzelik ile karakterize oldu. Çoğunlukla yüksek apartman bloklarının hakim olduğu yeni ilçeler inşa edildi. 4 Mart 1977'te kentin 135 km uzağında, Vrancea merkezli olarak bir deprem meydana geldi ve 1500 kişinin ölümüne yol açan bu Deprem şehrin tarihi merkezine de çok fazla hasar verdi. Nicolae Ceaușescu liderliği (1965-1989) sırasında şehrin tarihi bölümlerinin çoğu yıkıldı. Yaklaşık 25.000 dönümlük Eski Bükreş bölgesi, yeni saray ve büyük bulvara yer açmak için yerle bir edildi. 

Yaklaşık 30 yıl önce, eski komünist diktatör Nicolae Ceaușescu ve karısı Elena, ülke çapında binden fazla cana mal olan hafta boyunca süren dramatik bir ayaklanmanın ardından devrildi. Bu ayaklanma, Romanya’nın demokrasiye geçişinde tarihsel ve önemli bir adım oldu. En kanlı çatışmalardan bazıları bugünkü Piața Revoluției (Devrim Meydanı) üzerinde ya da yakınında gerçekleşti ve daha yakından incelendiğinde bazı binalarda hala mermilerden izler görülmektedir. Meydanın merkezindeki, sivri uçlu Yeniden Doğuş Anıtı ölenleri onurlandırmak ve ülkenin yeniden doğuşunu sembolize etmek anlamına geliyor. Meydanın hemen karşısında, Romanya Komünist Partisi'nin eski Merkez Komitesi binası duruyor. 21 Aralık 1989'da Ceaușescu Binanın önündeki balkondan halka bir konuşma yapmak istedi ancak protesto edilince çatıdan helikopterle kaçmak zorunda kaldı. O ve karısı kısa sürede yakalandı ve dört gün sonra idam edildi. 

2000 yılından sonra kentin modernize edilmesine ve kentsel yenileme çalışmalarına başlanmış. Bükreş'in tarihi merkezindeki restorasyon çalışmalarının yanı sıra, konut ve ticari alanlardaki gelişmeler özellikle kentin kuzey bölgesinde devam etmektedir. Modern şehir, sokakların ve bulvarların açıldığı birkaç meydanla karakterizedir. Şehrin merkezine kabaca paralel uzanan iki önemli cadde Calea Victoriei ve Bulevardul Magheru'dur. Eskiden komünizm altında “Sosyalizmin Zaferi Bulvarı” olarak adlandırılan Bulevardul Unirii, 1980'lerde diktatör Nicolae Ceaușescu tarafından çok geniş olarak planlandı ve o zaman ki adıyla Halkların Evi (Casa Poporului) olan şimdi Parlamento Sarayı olarak kullanılan mermer saray gibi bazı binalar bu bulvar üzerine sıralandı. 

Cumhuriyet Meydanı, Saray Salonu ve tarihi Crețulescu Kilisesi ile birlikte şehrin en güzel meydanlarından biridir. Devrim Meydanı (eski adıyla Saray Meydanı), sütunlu cephesiyle dikkat çeken ve eski Kraliyet Sarayı (şimdi Ulusal Sanat Müzesi) olan Romen Athenaeum dahil heybetli bir yönetim, siyasi ve kültürel  bir bina grubu ile çevrilidir. Şehir, Bizans tarzında genellikle küçük çok sayıda kiliseye sahiptir. Curtea Veche (Eski Mahkeme) kilisesine ek olarak, eski Antim Manastırı ve Stavropoleos kilisesi de önemli mimari ilgi çekmektedir. 

Yükseköğrenim için en önemli merkezlerden biri olan Bükreş Gheorge Gheorghui-Dej Politeknik Enstitüsü 1818'de kuruldu. Tarihi daha 1694 yılına dayanan kurumlardan evrilen Bükreş Üniversitesi 1864'te kuruldu. Buna ek olarak, Şehirde hem sanat hem de bilim dallarında birçok akademinin yanı sıra çok sayıda araştırma enstitüsü bulunmaktadır. 

Ulaşım 

Havayolu Ulaşımı: Uluslararası uçuşların büyük kısmı Henri Coanda (Otopeni) Havalimanı'ndan yapılmaktadır. Bükreş'e büyük Avrupa şehirlerinin çoğundan ve Orta Doğu'dan aktarmasız uçuşlar, ABD, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan aktarmalı uçuşlar vardır. THY, Pegasus ve Tarom Havayolları Türkiye’den direkt uçmaktadır ve yolculuk 1.5 saat civarında sürmektedir. 

Romanya şehirleri Cluj-Napoca (CLJ), Yaş (IAS), Oradea (OMR), Satu Mare (SUJ), Sibiu (SBZ), Suceava (SCV), Timisoara (TSR)’dan iç hat uçuşları Henri Coanda Havalimanı'nda yapılmaktadır. Tarom bu destinasyonların tamamına, Blue Air Cluj, Yaş, Oradea ve Temeşvar'a, Ryan Air Temeşvar'a, Wizz Air Cluj yönüne bu Havaalanından çift yönlü uçuş yapmaktadır. 

Havaalanı ve şehir merkezi arasındaki ulaşım: Havaalanından şehir merkezine uzaklık 18 km olup ulaşım için birden fazla seçenek bulunmaktadır. 

Ekspres Otobüs: Ekspres otobüs ucuz olduğu ve çok sık çalıştığı için genellikle en iyi seçenektir. Ancak otobüsler kalabalık olabilir ve bagaj için ayrı yer yoktur. Yolculuk süresi tahminen 50 dakikadır ve havalimanına hizmet veren dört ekspres otobüs hattı bulunmaktadır. 

Ekspres otobüs 783, Arcul de Triumf ve Piaţa Victoriei’yi geçerek Piaţa Unirii’ye yani Şehir merkezine gitmektedir. Her gün 07.00 ila 21.30 arasında yaklaşık 15 dakikada bir, gece boyunca da her 40 dakikada bir çalışır. Hafta sonlarında çalışma saatleri daha seyrek olur. 

Ekspres otobüs 784, Arcul de Triumf ve Piaţa Victoriei üzerinden Piaţa Unirii’ye gider, ancak Piaţa Victoriei ve Piaţa Unirii arasında şehrin içine doğru farklı bir rota izler. Caleo Victoriei’yi geçerek şehir merkezindeki Piaţa Mihail Kogalniceanu ve Piaţa Arsenalului’ye kadar gider. Bu otobüs, havaalanı ve şehir arasında 783 numaralı otobüsten daha az durmaktadır, ancak şehir merkezinde daha yavaş bir rota izlemektedir. Çalışma saatleri 06.30 ile 22.30 olup her 35-40 dakikada bir yani daha seyrek gitmektedir. 

Ekspres otobüs 780, ana tren istasyonu Bucuresti Gara de Nord üzerinden Basarab metro kavşağına kadar gider. Henri Coanda (Otopeni) Havaalanı-Baneasa (Aurel Vlaicu) Havaalanı-Piata Presei Libere-Clabucet-Gara de Nord-Str. Fluviului güzergahını izleyen otobüs her gün ve her 40 dakikada bir 06.00-23.00 saatleri arasında çalışır. Gidişte tren istasyonun hemen önünde durur. Havaalanına giden otobüs ise istasyonun güney tarafındaki Bvd Dinicu Golescu üzerinden geçer. 

Ekspres otobüs 782, Havaalanı ve Baneasa alışveriş merkezi arasında her 20 dakikada bir 08.30-22.30 arasında çalışmaktadır. Şehir merkezine gitmez, bu nedenle turistlerin kullanması pek olası değildir. Ancak havaalanında 780, 783 ve 784 numaralı otobüslerle aynı durakları kullanır, bu yüzden bu otobüse yanlışlıkla binmemeye dikkat edin! 

Havaalanında geliş terminalinde bir kat aşağı inip dışarı çıktığınızda otobüslerin kalktığı yeri ve bilet gişesini göreceksiniz. Otobüs içinde ödeme yapamayacağınızdan durağın yanındaki gişeden bir kart veya bilet satın almalısınız. İki kullanımlık biletinizi kartın maliyeti dahil 7,80 Lei’ye alabilirsiniz. Bu yöne tekrar geri gelmeseniz bile bu bileti çift yönlü almak zorundasınız. 

Bükreş’de toplu taşımayı çok kullanacaksanız "Activ Card" adı verilen toplu taşıma kartını 'RATB' yazılı bilet gişelerinden temin edebilirsiniz. Otobüs bilet gişeleri her gün 06.00-20.30 saatleri arasında açıktır. Activ Card 3.70 Lei'dir ve otobüse binmek için kartınıza ayrıca kredi yüklemeniz gerekir. Havaalanına çift yönlü seyahat için 7.00 Lei veya bir seyahat için 3.50 Lei yüklemelisiniz. Otobüse bindiğinizde Activ kartınız veya çift kullanımlı biletinizi otobüsün içindeki makineye onaylatmanız gerekiyor. 2 kişi otobüste birlikte seyahat ediyorsanız aynı kartı kullanabilirsiniz. Bunun için, 2 yazılı düğmeye basın ve ikinci kişi için kartı tekrar taratın. Havaalanı otobüsleri bilet müfettişleri için başlıca hedeftir ve ceza ödememek için mutlaka biletinizi alın. 

Tren: Henri Coanda Express trenleri, havaalanına 0,8 km mesafe bulunan Balotesti'den aldığı yolcuları Mogosoaia'da bir kez durarak doğrudan ana tren terminaline (Gara de Nord) götürmektedir. Trenler saat 05.56'dan 21.00'e kadar yoğun dönemlerde saat başı çalışır ve yolculuk yaklaşık 1,10 saat sürer. Ancak yılın büyük bir bölümünde günde sadece 5 kez çalışır ve banliyö treni olduğu için online tarifelerde gösterilmez. Tek yön bilet ücreti 8,10 lei olup havaalanından Balotesti tren istasyonuna yapılacak otobüs transferi de bilet ücretine dahildir. Biletler Geliş Terminali'ndeki CFR standından satın alınabilir. Devamında trenle bir seyahatiniz varsa bu yol kullanışlı olabilir, ancak şehir merkezine gidecekler için pek uygun gözükmüyor. 

Taksi: Bükreş'de birçok taksi şirketi faaliyet göstermektedir. Taksiler, geliş terminalinde bulunan Taksi Masasının (Taksi la Comanda) yanında bulunan dokunmatik ekranlı bilgisayar (Dispecerat Automatizat Taksi) kullanılarak ayarlanabilir. Her taksinin tarifesi ayrıdır ve istediğiniz taksiyi işaretlediğinizde taksi plakasını, taksi şirketinin adını ve geleceği saati gösterir bir onayı kağıt olarak verecektir. Bükreş Havalimanı'ndan şehir merkezine sabit fiyatlı taksi hizmeti yoktur. Havaalanından Bükreş merkezine ortalama ücret 70 lei civarındadır. Terminalin içinde veya önünde size yaklaşabilecek sürücülerin önerilerini kabul etmeyin, çünkü fazla ücret ödeme riskiniz olacaktır. Bagaj için ekstra ücret alınmaz. Taksimetre açıldığından emin olun, çünkü kioskların çağırdığı bazı taksi şoförleri sizi aldatmaya çalışacaktır. Taksi ile ilgili bir sorunla karşılaşırsanız, ya da dürüst olmayan bir sürücü ile karşılaştıysanız makbuz isteyin ve mümkünse aracın plakasını yazmayı deneyin. 

Özel transfer: Bunlar araç başına sabit fiyatlara sahiptir. 2 veya daha fazla kişiyseniz, çok bagajınız varsa ya da varış noktanız merkezden çok uzaksa bu yöntem iyi olabilir. Bükreş şehrinin herhangi bir yerine, küçük taksi yaklaşık 20 €, 7 kişilik minibüs için yaklaşık 40 € ödemeyi göze almanız gerekir. Daha büyük araçlar ve tur otobüsleri de mevcuttur. Bunların dışında ayrıca shuttle servisleri ve otellerin ücretli veya ücretsiz transfer araçları da vardır. 

Araç kiralama: Geliş terminalinde ve bagaj alım salonunda büyük araç kiralama şirketlerinin araç kiralama masaları vardır. Sadece Bükreş içinde gezecekseniz kiralama önerilmiyor, ama şehir dışına çıkacaksanız araba kiralamak mantıklı olacaktır. 

Uber ve Bolt: Havaalanında kullanabileceğiniz bu 2 taksi şirketi de uygun fiyatla sizi şehir merkezine götürecektir. Daha güvenilir olan Uber, kredi kartı ve nakit ile ödeme yapmanıza izin veriyor. 

Tren: Sadece yaz aylarında geçerli olmak üzere İstanbul Halkalı’dan trenle Bükreş’e gitmek mümkün. Bükreş tren seferleri, Sofya yönüne giden Bosfor Ekspresi’ne (Balkan Ekspresi) bağlanan yataklı ve kuşetli vagonlarla yapılmaktadır. Halkalı’dan 22.40’ta kalkan tren 18.58’de Bükreş’e varıyor. Dönüş treni ise 12.45’de hareket edip ertesi gün sabah 06.49’da Halkalı’ya ulaşıyor. Bilet ücreti en düşük 9,40 Euro en yüksek 77 Euro gözüküyor. 

Bunun dışında Paris'ten İstanbul'a giden Orijinal Orient Express’in, Romanya'da da birkaç durağı varmış. Bükreş’ten sadece İstanbul değil hergün Atina, Belgrad, Budapeşte, Kiev, Moskova, Prag, Sofya ve Viyana'ya da çift yönlü trenler vardır. Güzel bir deneyim için gece treniyle Chişinău’ya gitmeye değer deniliyor. İlginç bir bilgiye göre yaklaşık saat 03.00'de tren birkaç saat duruyormuş ve böylece tekerlekler Moldova sınırından önce manuel olarak değiştiriliyormuş. Çünkü Sovyet döneminde, Moldova'daki parkurlara, güneyden gelen trenleri geciktirmek için Romanya tarafındaki parkurlara göre farklı bir ölçü koyulmuş ve o parkurlar o zamandan beri değiştirilmemiş. 

Tren ulaşımını sadece uluslararası değil şehirler arasında da kullanabilirsiniz. Romanya’daki ana destinasyonlar olan Braşov’a 2-3, Köstence’ye 2, Sibiu’ya 5-6 ve Temeşvar’a 9 saat sürmektedir. Cluj-Napoca için Braşov'da tren değiştirmeniz gerekiyor. Yurtiçi rotalar için dört hafta önceden açıklanan zaman çizelgelerini CFR'de (ulusal demiryolu şirketi Căile Ferate Române) bulabilirsiniz. Ben de Romanya içi tüm ulaşımımı trenle yaptım ve hem fiyat olarak hem de dakiklik anlamında memnun kaldım. Rumen trenleri sade bir dekora sahip eski Sovyet tarzındadır. 

Bükreş'in ana tren hizmeti Gara de Nord istasyonunda verilmektedir. Bucuresti Nord ana tren terminali (Gara de Nord), şehir merkezinin 2 km kuzeybatısında yer almaktadır. Buraya 105, 123, 178 numaralı otobüslerle, 62, 79, 85, 86, 93, 96 numaralı troleybüslerle ve 42, 44, 45, 46 numaralı tramvay hatlarıyla, metro M1, M4 hatlarıyla Gara de Nord yönüne gelerek ulaşılabilir. 500 m kuzeydeki ve daha çok Basarab olarak bilinen Gara de Nord B'nin sadece banliyö hatları vardır. Bilet kioskları, Calea Grivitei çıkışında ve metroya inen merdivenlere doğru koridorun kuzey kısmındadır. İstasyonda çok sayıda kafe, döviz bürosu, ATM, 7/24 bagaj emaneti, birkaç seyahat acentesi, bir eczane ve Rumenler için vazgeçilmez olan bahis dükkanları vardır. Burada izin verilen tek taksi şirketi Meridian Taksi'dir. 

Otobüs: Moldova, Türkiye, Yunanistan ve Bulgaristan'dan geliyorsanız, bu ülkeler ve Romanya arasındaki trenlerin sıklığı ve hızları göz önüne alındığında, Bükreş'e gitmek için otobüsler iyi bir seçenek olabilir. Batı ve Güney Batı Avrupa'daki çok sayıdaki şehirden Bükreş'e gitmek de mümkündür. Bu otobüsler Eurolines, yerel bağlı kuruluşları Atlassib veya Flixbus tarafından işletilmektedir. 

Şehir İçi Ulaşım: Bükreş'in toplu taşıma ağı otobüs (autobuz), tramvay (tramvai), troleybüs (troilebuz) ve metro (Metrou) olarak sıralanabilir. Yüzlerce otobüs, tramvay ve troleybüs güzergahının karmaşık ağı ilk başta kafa karıştırıcı olabilir. Bununla birlikte, Şehri biraz öğrendikten sonra, hemen her yerde otobüs, tramvay veya troleybüs durağı olduğundan toplu taşıma araçları gezmenin çok iyi bir yolu olabilir. Araçlar genellikle çok sıktır, ancak yoğun saatlerde çok kalabalık olabilirler. 

Otobüsler, tramvaylar ve troleybüsler 05.00-23.59 arası çalışıyor. Gece otobüsleri de mevcuttur ve 23.30 ile 01.00 arasında 30 dakikada bir, 03.00 ile 05.00 arasında 45 dakikada bir çalışırlar. 01.00-03.00 saatleri arasında otobüs geçmez. Otobüs, tramvay ve troleybüs için manyetik seyahat kartı (elektronik cüzdan) 3.70 lei, tek seferlik bilet 1.30 lei, günlük kart 8 lei, haftalık kart 17 lei, iki haftalık kart 25 lei, aylık kart 50 lei olarak düzenlenmiştir. Turistler için en kolay seçenek havaalanı dahil herhangi bir STB satış noktasından alınabilen ve 3,70 lei'ye mal olan kullandıkça kredi yüklenebilen Activ kartıdır. Activ kartı metro için kullanılamaz. Biletler veya kartlar önceden satın alınmalı ve binişte onaylanmalıdır. Seyahat edenlerden seyahat sırasında geçerli bilet veya kartı göstermeleri istenebilir. Doğrulanmış bir bileti olmayan yolcular 50 lei (12,00 $) ceza (Suprataxa) ödemek zorundadır. Biletler veya pasolar RATB logosunu gösteren herhangi bir kiosktan satın alınabilir. 

Şehir merkezinin dışında kalıyorsanız veya merkezde seyahat etmek isteseniz bile Metro, hem sık olduğundan hem de trafik sıkışıklığından ve kalabalığından kaçınmak için çok hızlı, güvenilir ve rahat bir yol olabilir. Bükreş Metrosu (Metrou) şehrin eteklerini şehir merkezi ve ana tren terminali (Gara de Nord) ile birleştiriyor. M1, M2, M3 ve M4 olmak üzere dört metro hattı (Metrou) vardır. Metro istasyonları beyaz zemin üzerine mavi "M" harfiyle belirtilir. Metro haritaları kitapçılardan ve gazete büfelerinden satın alınabilir. Son durak trenin ön tarafında belirtilir. Tren istasyona yaklaştıkça her durak ilan edilir. Metro 05.00-23.00 arası çalışmakta olup yoğun zamanlarda 4 ila 7 dakikada bir, yoğun olmayan zamanlarda ise 15-20 dakikada bir gelir. 2 binişli metro kartı 5 lei, 10 binişli metro kartı 20 lei, günlük sınırsız kart 8 lei, 7 günlük sınırsız kart 25 lei, aylık (takvim ayı) kart 70 lei olarak düzenlenmiştir. Yer üstü toplu taşıma ve metro için kombine biletler tek kullanımlık 5 lei,10 seferlik kart 34 lei ve günlük kart 17 lei olarak belirlenmiş. Kombine biletler, herhangi bir otobüs, tramvay, troleybüs ve metro ile 60 dakika içinde yolculuk yapmanıza izin verir. 

Biletler, İngilizce ve diğer dillerde açıklamalar bulunan istasyonlardaki elektronik kiosklardan satın alınabilir. Bu kiosklar Rumen banknotlarının çoğunu kabul ediyor ve bozuk para veriyor. Bir araca veya metroya bindiğinizde biletinizi doğrulamanız gerekir. Kısa bir bip sesi duyana kadar kartı turuncu okuyucunun üzerinde tutun, yeşil LED yanar ve ekranda "Călatorie plăcută (İyi yolculuklar) mesajını okuyabilirsiniz.Kırmızı bir ışık ve uzun bir bip sesi duyarsanız doğrulama başarısızdır ve tekrar deneyin. Bir kart birden fazla kişinin ödemesini yapmak için kullanılabilir. Kartı ek kişiler için doğrulamak amacıyla "2" düğmesine basın ve ardından kartı ikinci kez okutun. Kartın doğrulandığı kişi sayısını ve karttaki kalan bakiyeyi kontrol etmek için kartı okutmadan önce "1" e basın. 

Taksi: Şehirde birçok taksi şirketi faaliyet göstermektedir. Taksiler telefonla çağrılabilir veya sokakta durdurulup çağrılabilir. Km başına ücret sürücü ve yolcu kapılarına asılır. Taksi ücretlerini binmeden mutlaka kontrol edin ve emin değilseniz sürücüden yolculuğun yaklaşık maliyetini onaylamasını isteyin. Bazı taksi şirketlerinin yüksek ücretler talep edebileceğini unutmayın. Havaalanında, tren istasyonunda veya sokakta yanınıza yaklaşan sürücülerin önerilerini kabul etmeyin, çünkü fazla ücret alma riski olacaktır. Herhangi bir taksiyle sorun yaşıyorsanız bir makbuz isteyin ve mümkünse aracın plakasını yazın. Küçük bağımsız taksileri değil, sadece büyük taksi şirketlerinin hizmetlerini kullanın. Bazı taksilerin büyük bir yazı tipinde listelenen düşük bir "gece ücreti", daha küçük bir yazı tipinde listelenen pahalı "gündüz oranı" vardır. Bu yüzden dikkatlice okuyun ve noapte'nin gece anlamına geldiğini unutmayın. Yolculuğun başında, sürücü taksimetreyi başlatmalıdır, eğer yapmazlarsa onlara hatırlatın. Şehir sınırları dışına seyahat ediyorsanız (havaalanına veya havaalanından) km ve saat başına fiyatlar genellikle iki katına çıkar veya ücrete ekstra 10-15 lei eklenir. 

Araba Kiralama: Şehirde ve havaalanında araba kiralama hizmeti verilmektedir. Günlük kiralama için ortalama başlangıç fiyatı yaklaşık 10 € 'dur. 

Hop On/ Off Sightseeing Bus Tours: Bu turlar günlük olarak Mayıs-Ekim aylarında ve çift katlı otobüslerle yapılır. Turlar soğuk havalarda askıya alınır. Gezginler Bükreş'in büyüleyici mimarisini görüp şehrin merkezine ve ilgi çekici yerlerine bir saatten kısa bir sürede aşina olurlar. 14 Durağı olan otobüslerin çalışma saatleri 10.00-21.50 arasıdır. Piata Presei Libere'den Piata Unirii'ye son kalkış saat 21.00'de, Piata Unirii'den Piata Presei Libere'ye son kalkış saat 21.25'te yapılmaktadır. Turlar 20 dakikada bir yapılır ve rotanın toplam uzunluğu 9,5 mildir. 24 saatlik bilet yetişkinler için 25 lei, 7 yaşına kadar çocuklar için ücretsiz, 7 ila 14 yaş arası gençler için 10 lei olarak uygulanmaktadır. Biletler otobüslerde veya birçok otelde satın alınabilir ve doğrulama tarihinden itibaren 24 saat geçerlidir. Tur sırasında görülecek yerler Köy Müzesi (Muzeul Satului), Zafer Kemeri (Arcul de Triumf), Doğa Tarihi Müzesi (Muzeul Antipa), Jeoloji Müzesi (Muzeul de Geologie), Romanya Köylü Müzesi (Muzeul Taranului Roman), Romanya Hükümeti (Palatul Victoria), Romanya Athenaeum (Ateneul Roman), Ulusal Sanat Müzesi (Muzeul National de Arta), Cretulescu Kilisesi (Biserica Cretulescu), Tasarruf Bankası (Palatul CEC), Ulusal Tarih Müzesi (Muzeul National de Istorie), Parlamento Sarayı (Palatul Parlamentului), Romanya Patriği (Patriarhia Romana), Manuc'un Hanı (Hanul lui Manuc), Bükreş Üniversitesi (Universitatea), Bükreş Şehri Müzesi (Muzeul Municipiului Bucuresti), Ulusal Tiyatro (Teatrul Ulusal), İktisadi Araştırmalar Akademisi (Academia de Studii Economice) olarak sıralanmaktadır. 

Bisiklet Turları: Bu turlara katılarak rehber eşliğinde Şehrin daha az bilinen arka sokakları da dahil olmak üzere bütün turistik yerlerini gezebilirsiniz. Bir şişe su ve ara öğün dahil ücreti yaklaşık 115 lei civarındadır. 

Yürüyüş Turları: Yerel bir rehber eşliğinde Şehirdeki Palace of Parliament, Stavropoleos Church, Manuc's Inn, the Old Town, Bucharest University dahil önemli yerleri yaklaşık iki saat süreyle yürüyerek gezebilirsiniz. Rezervasyon gerekmiyor ve turun sonunda rehbere bahşiş vermeniz öneriliyor. Bükreş’te 2 farklı tur var. Bunlardan biri Walkabout Free Tour olup her gün saat 10.30 ve 15.00’de İngilizce tur düzenlenmektedir. Unirii Meydanı Parkı içindeki eski saatin önünde buluşan grup 2 saat boyunca Eski Şehir ve çevresini geziyor. Diğer tur olan B-Trip Bucharest Free Tour her gün saat 10.30’da Manuc’s Inn, saat 15.00’de de Romanian Athenaeum önünde buluşarak 2,5 saat Eski Şehir ve çevresini geziyor. Ayrıca ücretli yürüyüş turları da bulunmaktadır. Bu durumda önceden rezervasyon yapılması gerekmektedir. 

Akıllı telefonunuza indireceğiniz ve 17 önemli yeri gezdiren ücretsiz Audio Guide yani Sesli Rehber de bulunmaktadır. Bunu http://IZI.travel (IOS, Android, Windows adresinden bulabilirsiniz. 

Konaklama 

Bükreş’te konaklama konusunda birçok seçenek mevcut. Paris gibi Bükreş mahalleleri de sektörlere ayrılmış. Toplamda 6 Sektörden oluşan Bükreş’te, otellerin yoğunlaştığı iki bölge olan Lipscani/Centrul Veci ve Calea Victoiei sektörleri konaklamanızı yapmanız için en uygun bölgelerdir. Zaten Bükreş’te gezerken daha çok bu bölgelerde olduğunuzu fark edeceksiniz. Nitekim Centrul Veci’yi bir dairenin merkezi olarak düşünürsek, buranın her bölgeyle bir bağlantısı vardır. Şehirde kalacağınız yer bu civarlarda olsa iyi olur çünkü her yere buradan yürüyerek gidebilirsiniz veya sadece birkaç yer için toplu taşıma kullanılabilir. Hava karardığında buradaki restoranlar ve eğlence merkezleri de oldukça canlanıyor. Geziniz kapsamında eğlence ve içmek varsa bu civarda konaklama yapmanız hayrınıza olacaktır!


Konaklama tercihinizde tabi ki nasıl bir tatil beklediğiniz önemli olacaktır. Bükreş büyük bir şehir olduğundan her bütçeye ve zevke göre birçok tesis ve ev mevcut. Otel rezervasyonlarını birkaç ay önceden yaparsanız daha uygun fiyatlı olacaktır. Toplu taşıma ve özellikle metro ağı çok geniş olduğundan merkeze yakın herhangi bir yerde de konaklayabilirsiniz. Ancak Şehrin güney kısmı pek tavsiye edilmiyor. Şehrin kuzeyi olan lüks Kiseleff bölgesi yeşil alanlarıyla göz dolduruyor ama bir turist için fazlasıyla sakin kalıyor. Calea Victoira üzerinde daha çok zincir oteller bulunuyor. Tercihleriniz ve bütçenize uygun otelleri ve evleri Booking.com ve Airbnb sitelerinden bakabilirsiniz. Birkaç öneri sıralayarak bu konuyu kapatalım. 

Romanya’nın ilk gökdeleni olan 257 odalı InterContinental Bükreş, 1971'de açıldı. Yürüyerek veya metroyla birçok bölgeye ulaşabileceğiniz Üniversite Meydanı'nda bullunmaktadır.Tüm odalarda balkon vardır ve bu da 1989'da Ceausescu rejimine karşı başlayan devrimi izlemek için toplanan yabancı basının burayı tercih etmesindeki bir neden olmuş. Dekoru birkaç güncelleme ile hala 70'lerin hoş bir esintisini taşıyan otelin 22. katında kapalı yüzme havuzu ve sauna bulunmaktadır. 

Athenaum’un hemen ön tarafında Bükreş’in en lüks otellerinden birisi olan Hilton Bucharest bulunuyor. Bu otel eskiden meşhur Athenee Palace Otel olarak adlandırılmış, I. Dünya Savaşı sırasında casusların merkezi olmuş. Ancak 1945’te bombardıman sırasında yıkılmış ve yeniden inşa edilerek Hilton olarak hizmet vermeye başlamış. 

Mansion Boutique Hotel, Bükreş'in Eski Kent bölgesinin iç kısımlarındadır ve bulması biraz zordur. Kalabalık kafeler ve yüksek sesli barlarla dolu işlek bir caddede bulunmaktadır. 19 odasının her biri Art Deco, Endüstriyel, Osmanlı gibi farklı bir temaya sahiptir. Asansörü yoktur ve odalar yaklaşık 110 $ civarındadır. 

Hotel Cismigiu'da tüm daire tahsis edilmektedir. Art Nouveau binanın içi modern bir dekorla yeniden yapılmıştır. Oda kahvaltı dahil yaklaşık 110 $’dır.


Merkeze oldukça yakın olan Hotel Central Bucuresti uygun fiyatlı oda bulacağınız bir oteldir. 

Şehir merkezine yürüme mesafesinde olan Tempo Hotel Bucharest önerilen bir diğer yerdir. 

Cozyness Hostel, Unirii Meydanı ve Eski Kent'e 10 dakikalık yürüme mesafesinde yer alan uygun fiyatlı bir hosteldir. 

Yeme İçme 

Tarihte Osmanlı İmparatorluğu ile olan uzun süreli etkileşimden dolayı Romen mutfağı biraz bizim mutfağımıza benziyor. Romen yemekleri ülke dışında çok fazla bilinmiyor. Geleneksel tariflere dayanan ve genellikle yerel kaynaklı, organik malzemeler kullanılan yemekler büyük ölçüde lezzetli ve tatmin edici oluyor. Ulusal yemeklerinin başında bize hiç de yabancı olmayan baharatlı domuz eti veya sığır eti kıymasıyla doldurulmuş lahana sarması olan Sarmale gelmektedir. Buna benzer birçok karışım vardır. Ana yemekler genellikle ekşi krema veya rendelenmiş koyun peyniri ile üzerinde mısır unu püresi (polenta gibi) ile servis edilir.


Ciorba di Fasole (Fasulye Çorbası), şehriye çorbası ve işkembe çorbası da yine bizim mutfağımıza benzeyen yemekler arasında, ancak et olan yemeklerde domuz eti kullanma olasılıkları da bulunuyor. Bu tür hassasiyetiniz varsa sorup öğrenmenizde fayda vardır. Denemeye değer bir sokak yemeği, üzerinde tuz veya haşhaş tohumu bulunan ve fırından sıcak sıcak servis edilen yumuşak bir çubuk kraker olan Covrigi'dir. Denemeye değer ve olumlu puan almış bazı yeme-içme mekanlarını önermek isterim. 

The Beer Wagon Restaurant (Carul cu Bere): Ulusal Tarih Müzesinin yanında bulunan Beer Wagon Restoranı ve bira evi, 1879'da açıldıktan kısa bir süre sonra, Bükreş'in edebiyatçılarının o zamanın meselelerini tartışmak üzere toplandıkları en popüler buluşma yerlerinden biri haline gelmiş. Neo-gotik mimari tarzı, sütunlar, kemerler, avizeler, ahşap merdivenler, mobilyalar, tavandaki ve duvarlardaki resimler olmak üzere hem ön cephesine hem de iç dekorasyonuna yansır. Burası adeta zamanın durduğu bir mekan olduğundan Bükreş’e gelen hemen herkesin mutlaka ama mutlaka uğraması gereken bir mekandır. 

Gitmeden önce mutlaka rezervasyon yaptırın çünkü mekan oldukça büyük olmasına rağmen masaların çoğu dolu olabilir. Giriş kat sigara içmeyenler için üst kat ise sigara içenler için ayrılmış. Buranın kendi ismiyle üretilen birası meşhurmuş. Bizim alkol fiyatlarıyla kıyaslandığında oldukça uygunmuş ama yeme-içme fiyatları genel Bükreş fiyatlarının biraz üzerinde oluyormuş. Kurucusu öğrenciyken burayı açtığı için öğrencilere indirim de yapıyormuş ve öğrenci menüsü değişmediyse 14,50 Lei civarında. Caru'cu Bere'deki geleneksel yemekler ve özellikle lahana sarmaları ev yapımı kadar iyi oluyormuş. Kısa aralıklarla ortaya dansçılar çıkıp show yapıyorlar ve eğlenceye müşterileri de dahil ediyorlarmış. Bir turist tuzağı olabilir, ancak geleneksel kostümün, canlı müziğin ve maşrapaların eğlencesine kapılmamak zordur. 

Manuc Inn-Hanul Lui Manuc Restaurant: Bükreş şehir merkezinde bulunan ve geleneksel Romen mutfağını deneyebileceğiniz mükemmel denecek bir yer olan bu Han oldukça büyük ve içerisinde restoran, şarap mahzeni, pastane, otel ve Starbucks bulunuyor. Hanın içindeki restoranda yemek tarzına göre dekorasyonu düzenlenen çeşitli bölümler bulunuyor. Burada da yemek sırasında yerel müzik ekipleri çalıp söylüyorlar. Turistik bir yer olduğundan fiyatlar Bükreş geneline göre biraz fazla olabilir. 

The Artist: Şayet Bükreş’te Füzyon mutfağını denemek istiyorsanız the Artist isimli restorana mutlaka uğramanızı öneririm. Lipscani bölgesinde ıssız bir sokakta yer alan, binasıyla ve yemeğiyle adeta bir sanatçı olan ‘the Artist’, beyaz masa örtüleriyle rustik bir villanın içinde kaliteli yemekler sunmaktadır. Romanya'dan etkilenen modern mutfak, Hollanda'dan gelen ancak 2012'den beri burada yaşayan Şef Paul Oppenkamp'ın hedefi olmuş. Web sitesinde yemeklerini tanımlamak için mürver çiçeği, votka ve limon jöleli çayla pişirilmiş somon gibi yemeklerini anlamamızı sağlayan duygusal ve eğlenceli kelimeler kullanıyor. "Kaşık" tadım menüleri ve kapsamlı bir Rumen şarap listesi de var. 

La Mama: Bükreş’in farklı yerlerinde de şubeleri olan Athenaum’un arka taraflarında La Mama diye bir restoran var. Burada makul fiyatlarla geleneksel Rumen yemeklerini denemeniz mümkün. 

Dristor Kebap: Lipscani bölgesinde bulunan şehrin en büyük döner zinciri Dristor Kebap’da döner çeşitlerinden hamsi tavaya, dürümden geleneksel Türk tatlılarına kadar birçok seçenek bulunuyor. Damak lezzeti Türk lezzetleriyle sınırlı olanlar burayı tercih edebilir. Porsiyonlar büyük, lezzetli ve fiyatlar da ortalama sayılır. 

La Bonne Bouche: Lipscani bölgesinde bulunan bu mekanda sanki bir kütüphanedeymiş hissiyatına kapılabilirsiniz. Masaların etrafı kitaplıklarla çevrili ve ayrıca her masaya kalem de bırakılıyor. Restoranın tuvaleti de kütüphane şeklindeymiş. Yemeklerinin de oldukça iyi olduğu belirtiliyor. 

NO 18 Lounge-Restaurant: Herastrau Park’ın tam karşısında bulunan iki gökdelenden bir tanesinin en üst katında olan bu restorantın fiyatları Bükreş ortalamasının üzerindeymiş. Ancak şık bir mekanda, Bükreş’i tepeden izleyerek lezzetli yemek istiyorsanız burası doğru bir tercih olacaktır. 

Cafeanua Actorilor: Ulusal Tiyatro'daki bu restoran iyi yemeği nedeniyle caddenin hemen karşısındaki ABD Büyükelçiliği ve Intercontinental Otel’de kalan birçok Amerikalının favorisi olmuş. 

Casa di David: Soseaua Nordului 7-9, adresindeki bu restoran oldukça şık ve porsiyonları küçük olmasına rağmen fiyatları da oldukça yüksekmiş. 

Cuptorul cu lemne: B-dul Pache Protopopescu 63 adresindeki bu mekan, güzel bir bahçesi olan ve rahat bir atmosfere sahip bir pizzacıdır. Restoran ayrıca bir karikatür kulübüne ev sahipliği yapıyor. Fiyatları düşük olan restoran hafta sonları oldukça kalabalık oluyormuş. 

Habibi Kebab: Strada Şelari 17 adresindeki kebabçı 24 saat açık olup büyük porsiyonlarla mükemmel kalitede kebap ve falafeli uygun fiyata yiyebilirsiniz. 

Jour-Fixe: Str. Garamont 23 adresinde, George Cosbuc Meydanı ve Carol Parkı yakınında bulunan bu restoran Fransız tarzını eski Rumen ruhuyla harmanlayan bir mutfak sunmaktadır. Fiyatları orta-yüksek seviyesindedir. 

Jariștea: Strada George Georgescu 50-52 adresinde Regina Maria Blvd. ve Libertăţii Blvd kavşağının yakınındaki güzel tarihsel temalı restoran, canlı geleneksel müzik, eski Rumen spesiyaliteleri sunmaktadır. Rezervasyon zorunludur. 

Bunların dışında yemek için Trattoria Buongiorno, Trattoria Il Calcio, Lacrimi si Sfinti, POEM Restaurant, Red Angus Steakhouse, Rossetya, Taj Indian Restaurant, Barca, Beca's Kitchen, Kanpai, Mahala, Paine si Vin önerilen diğer restoranlardır. 

French Revolution: Athenaum’un yakınlarında olan bu küçük pastanede sadece biraz pahalı ama deneyecek kadar lezzetli ekler satılıyormuş. Kalitesini Tripadvisor logosu almış bir tesis olmasından da anlayabilirsiniz. İçeride oturma yeri yokmuş, sanırım ekleri alıp ya ayakta yiyorsunuz ya da evinize götürüyorsunuz. 

Chocolat: Bükreş’in popüler kafeleri arasında olan Chocolat’da Belçika çikolatası ve naneli limonata tavsiye ediliyor. 

Emilia Cremeria: Lipscani bölgesindeki kafenin pastaları ve dondurması oldukça lezzetliymiş. 

Bohemia Tea House: Yaklaşık 50 çeşit çay bulunan ve açık havada oturabileceğiniz bu kafenin fiyatları da oldukça makulmuş. 

Red Lion Cafe: Güzel bir atmosferi, çok güzel pizzası olan bu kafenin fiyatları da uygun. 

Emozia Manifesto: Eski Şehir bölgesinde bulunan bu kafede çok çeşitli ve lezzetli kahve çeşitlerini deneyebilirsiniz. 

Grand Cafe Van Gogh: İster yemek için isterseniz kahve için uğrayacağınız güzel bir mekan. 

Origo Coffee Shop: Bir fincan kahve ve ev yapımı kek için mola vereceğiniz harika bir yer. 

Ganesha Caffe-Barbu Vacarescu: Kahve ve çay içebilirsiniz, hatta nargile bile var. 

Beans & Dots: Bazıları, Bükreş üzerinde yüzyıllarca süren İtalyan etkisinin birçok kahve dükkanı şeklinde hayatta kaldığını söylüyor. Şık bir konsept dükkanı olan, Cismigiu semtindeki yenilenmiş eski bir matbaadaki büyüleyici bu kafeyi deneyin. 

Bükreş, hipster kahve noktalarıyla doludur. T-Zero, Dianei 4 ve The Coffee Factory sayısız diğer yerler arasında sayılabilir. 

İşlek Calea Victoriei boyunca, minimum çaba ile birkaç içki mekanı da bulunur. Craft bira üreticisinin kendi Zaganu markasını denemek için No. 91-93'teki Fabrica de Bere Buna'dan başlayın. Bağımsız Rumen bira fabrikalarının bir karışımını sunan Immigrant and Sencha gibi mikro biraları da içebilirsiniz. Bulması daha zor olan Gradina Eden (Cennet Bahçesi) için biraz kuzeye doğru ilerleyin ve 107 numaralı görkemli köşkün kapısından girin ve barı bulmak için sağdaki patikayı takip edin. Daha fazlası için caddedeki sakin bir bar-bistro-canlı müzik alanı olan Green Hours'a gidebilirsiniz. Şarap sizin için daha önemliyse, Cramposie Selectionata ve Feteasca Neagra gibi yerel üzümleri denemek için No. 155'deki Vinexpert Wine Bistro'ya gidin. 

Eğlence ve Etkinlikler 

Bükreş’in gece hayatı Eski Şehir bölgesinde Lipscani’de akıyor. Bükreş'in tarihi çekirdeği olan Eski Şehir, büyük bir değişim geçirdi. 15. yüzyılda ve daha sonra nalbant ve metal işleme gibi geleneksel ticaretin merkezi olan Prens Mahkemesi'nin bulunduğu bölgedeki binalar, barlara, kulüplere ve kafelere dönüştürüldü. Buradaki, Strada Smârdan veya Strada Covaci gibi küçük sokaklar, geceleri yemekten içmeye ve dans etmeye kadar partileri ile tanınır oldu. Bu bölgede her sokakta farklı alternatifler var. Mekanların çoğunda dansçı kızlar bulunuyor ve müzik eşliğinde sabahlara kadar herkes eğleniyor. Eğlence hayatı Lipscani’de gece yarısından sonra başlıyor.


Bir içki için, mobilyaların eski bisikletlerden oluşturulduğu Bicicleta'yı deneyin. Kulüp için, tüm gece DJ ve dansçılarıyla eğlendiren ve her ikisi de Eski Kent'in kalbinde bulunan La Muse ve Mojo gibi güçlü tesisleri deneyin. Yüksek konseptli endüstriyel tasarımıyla Biutiful, daha yüksek fiyatlarla hizmet sunuyor. Geceye Vintage Pub ve Trinity College Pub’da başlayabilirsiniz. Öğrenci mekanı isterseniz Lipscani yakınlarındaki El Comandante Junior da iyi bir alternatif olabilir. Taksi ile 10 dakika gitmeye razıysanız El Grande Comandante’yi de listenize ekleyin. Sonrasında hala uykunuz gelmediyse Kristam Glam, Fratelli, Bamboo ve Player Gece Kulüpleri diğer tercihler olabilir. Bunların çoğuna giriş ücreti ödemeden girebiliyorsunuz. 

Son yıllarda, doğu-orta Avrupa'nın bazı şehirlerinde kumar oynama fırsatı sunulmaya başlandı ve başkent Bükreş'te de birkaç kumarhane açıldı. Birçok 18. ve 19. yüzyıl sarayı ve konakları, konukların blackjack, poker, craps, rulet, bakara ve diğer şans oyunlarını oynayabilecekleri, görkemli büfelerde yemek yiyebilecekleri ve bütün gece canlı müzikle dans edebilecekleri zarif beau-art casinolarına ev sahipliği yapmaktadır.


Romanya’nın ana etkinlikleri RomaniaTourism sayfasından görülebilir. Bükreş'te her yıl gerçekleşen etkinliklerden bazıları şunlardır: Sanat ve El Sanatları Fuarı (Nisan), ‘Next' Uluslararası Film Festivali (Haziran), Bucuresti Uluslararası Film Festivali (B-EST IFF), Uluslararası Müzik Festivali 'Jeunesses Musicales' (Mayıs), Bükreş Uluslararası Caz Yarışması (Temmuz), Uluslararası Müzik Festivali 'EuropaFest' (Mayıs), Eski Bükreş Festivali (Bükreş Eski Kent bölgesinde) (Mayıs), Rock City Müzik Festivali (Haziran), "D'Ale Bucurestilor" Sokak Müzikleri Festivali (Haziran), Köy Müzesi Zanaatkar Fuarı (Mayıs-Temmuz), George Enescu Müzik Festivali (Eylül-iki yılda bir), Köy Müzesi Sonbahar Fuarı (Ekim), 'eXplore Dance' Uluslararası Çağdaş Dans Festivali (Ekim), Köylü Müzesi St Nicholas Fuarı (Aralık), Kış Hediyeleri Sanat ve El Sanatları Fuarı Köylü Müzesi (Aralık) olarak sıralanmaktadır. 

Alışveriş 

Şehir merkezinde çok sayıda klasik hediyelik eşya satan dükkan bulunmakta olup buralarda el sanatları ürünlerini ve antikaları da bulabilirsiniz. Keten veya pamuklu işlemeli giysiler, boyalı veya boncuklu yumurtalar, halı, seramik, ahşap oymalar ve ikonalar gibi el sanatlarına ilişkin muhteşem ürünleri görebilirsiniz. Romen köylüleri pamuk, yün ve deri kumaşlar üzerine muhteşem nakışlar yapıyorlar. Bluz, etek, egzotik palto, kilim, masa örtüsü ve dantellere bakın. Romanya Köy Müzesi'ndeki hediyelik satış mağazasında birçok seçenek bulunabilir. 

Eğer antikalara meraklıysanız, Bükreş’te bu hevesinizi gidermek için bolca fırsat bulacaksınız. Antika, Calea Victoriei üzerindeki sanat galerilerinde ve eski tarihi merkezin (Lipscani caddesi) çevresinde bulunabilir. Avrupa'nın en iyi kitapçısı diyebileceğimiz güzel bir şekilde restore edilmiş 19. yüzyıldan kalma bir binada yer alan Carturesti Carusel (Strada Lipscani 55), dünyanın en çarpıcı kitapçılarından biri olarak kabul edilir. Etkileyici minimal tasarımı, merkezi bir çatı penceresinden süzülen ışıkla ziyaretçilerin hareketli bir atlıkarıncadaymış gibi görünmesini sağlamakta. Burası hem içindeki ürünler hem de tasarımı ile ilginç bir yer ve üst katında bir de kafe var. Çayınızı yudumlayabilir, kitabınızı okuyabilir, kırtasiye malzemelerinizi ve hediyelik eşyalarınızı alabilirsiniz. 

1990'lardan bu yana, ünlü markalar ve üst düzey mağazalar Romanya pazarına giriyor. Yüksek moda butiklerinden sanat galerilerine kadar her zevke veya bütçeye göre Bükreş'te alışveriş yapmak mümkün. Piata Romana'dan Blvd. Magheru’ya doğru yürüyüp Piata Universitatii'ye kadar sıralanan bir alışveriş cenneti içinde yerel zengin ve ünlüler tarafından tercih edilen birçok alışveriş merkezinden birine uğrayabilirsiniz. 

Bükreş’in en büyük alışveriş merkezlerinden biri olan AFI Cotroceni’ye gidebilirsiniz. Burada hem klasik Avrupa markaları hem de yerel markalar bulunuyormuş. Büyük ve güzel bir AVM arayanlar Promenade Mall‘a gidebilir. Buraya M2 nolu metro ile Pipera yönünde Aurel Vlaicu durağında inerek ulaşabilirsiniz. Piuti Meydanında Piata Romana AVM bulunuyor. Hatta burada Koton, H&M gibi mağazaları bile bulabilirsiniz. Bir de Havalimanı’na yakın Baneasa Shopping City’ye bakabilirsiniz. 

Calea Victoria Caddesi Bükreş’in en meşhur caddesi ve meşhur markaların mağazalarının sıralandığı bir yer. Ayrıca yerlerini bilmediğim birçok açık hava pazarı da var. Züccaciye dükkanı Neogalateca'ya uğrayın, züccaciye ve ev mobilyalarında (bir ağaç gövdesinden oyulmuş bir zigon gibi) bazı özel tasarımları görün. 

Gezelim Görelim 

Size Bükreş'i 4 günde yürüyerek gezeceğiniz bir program vereceğim. Dileyenler veya zamanı kısıtlı olanlar bunu daha az güne sıkıştırabilirler. 

1. Gün Merkezin Kuzeyi: Bu güzel yürüyüş sizi şehir merkezinin daha sessiz olan bölgesine götürür. Piata Victoriei'de, bugün Romanya Başbakanı'na ve kabinesine ev sahipliği yapan bir hükümet binası olan doğu tarafındaki Victoria Sarayı (Palatul Victoria) ile başlayın. 

- Meydanın karşısına geçin ve iki tarafı ağaçlarla kaplı Soseaua Kiseleff boyunca kuzeye doğru yürüyün. Solunuzda Grigore Antipa Doğa Tarihi Müzesi ve Rumen Köylü Müzesi, biraz daha sağda ise Ulusal Jeoloji Müzesi var. 

Grigore Antipa Natural History Museum-Doğa Tarihi Müzesi (Muzeul National de Istorie Naturala): Grigore Antipa Ulusal Doğa Tarihi Müzesi, başarılı ve Dünyaca ünlü Rumen biyolog Grigore Antipa'nın adını taşıyor. Grigore Antipa, Kuzey Kutbu'na ulaşan kişilerden biridir. Yakın zamanda yenilenen bu Müze, sürüngen, balık, kuş ve memelilerin koleksiyonlarını barındıran Romanya'nın en büyük doğa tarihi müzesidir.


Etnografik sergiler de incelenebilir, ancak mineralojik, zoolojik ve paleontolojik koleksiyonlar daha yoğunluktadır. Müzenin tarihi, koleksiyonların toplandığı 1834 yılına kadar dayanmaktadır. Zamanla bu koleksiyonlar kademeli olarak geliştirilmiş ve böylece müze portföyü bir dinozor fosili de dahil olmak üzere 300.000'den fazla eser ve örneğe ulaşmıştır. Çok zengin balina, yunus ve fok örneklerine sahiptir ve ayrıca güzel bir kelebek koleksiyonu vardır.



Bükreş'te çocuklara yönelik birkaç cazibe merkezinden biri olan ve Romanya'nın bitki ve hayvan yaşamını gösteren bu doğa tarihi müzesinde video ekranları, oyunlar ve etkileşimli sergilerle birçok modern uygulama sunulmaktadır. Müze sergilerinin çoğunda İngilizce açıklamalar vardır. Müze Salı-Pz. 13.00-20.00 arası açıktır ve Pazartesileri kapalıdır. Müzeye giriş 18 yaş altındaki çocuklar, tıp, biyoloji ve güzel sanatlar öğrencileri için ücretsiz, diğer öğrenciler için 5 lei, yetişkinler için 20 lei, İngilizce rehberlik 200 lei ve fotoğraf için ekstra 10 lei’dir.

- Buraya yakın bir meydan olan Charles de Gaulle Meydanında 4,6 m yüksekliğinde bir heykeli bulunmaktadır.


The Faculty of Law of The University of Bucharest-Bükreş Üniversitesi Hukuk Fakültesi: Hukuk Fakültesi, 1859'dan beri bağımsız bir kurum olarak tanınan Bükreş Üniversitesi'nin en eski fakültelerinden biridir. Fakülte personeli, kamu hukuku bölümü, özel hukuk bölümü ve ceza hukuk departmanı gibi geleneksel bölümlerde faaliyetlerini yürütmektedir. 


Museum of the Romanian Peasant-Romanya Köylü Müzesi (Muzeul Taranului Roman): 1906 yılında açılan Müze, Romanya halkının renkli ve kültürel yaşamına dair 90.000'den fazla eserle Romanya'nın en zengin halk sanatı koleksiyonuna sahiptir. Çömlek Koleksiyonu, ülkedeki en önemli çömlek merkezlerini temsil eden 18.000 parçadan oluşmaktadır. Müzede bulunan en eski seramik eşya 1746 tarihini taşıyor. Eşit derecede etkileyici olan Kostüm Koleksiyonu, bazıları 19. yüzyılın başlarından kalma yaklaşık 20.000 geleneksel halk kostümünden oluşuyor ve ziyaretçilere Rumen köylülerinin stilleri ve gelenekleri hakkında bilgi veriyor.


Sergiler, Romanya kırsalındaki yaşamın tüm yönlerine değiniyor. Tarım aletlerinin, halıların, ikonaların, mobilyaların, köylü eşyalarının, kostümlerin, ahşap objelerin, fotoğrafların ve filmlerin sergileri, Romanya halk kültürünün tam bir resmini oluşturmakta ve burayı kentin en popüler müzelerinden biri haline getirmektedir. Müzenin en ünlü sergilerinden biri, Tzigara-Samurcaș'ın eseri olan "ev içerisinde ev"'dir. Geleneksel köylü yaşam tarzını neredeyse tamamen yok eden Ceauşescu dönemi arazi kollektifleştirme programını sergileyen bodrum katındaki komünizm sergisini kaçırmayın. Communist Iconography Museum adını taşıyan bu küçük ama büyüleyici odada, Lenin'in uyumsuz büstleri eşliğinde resimlerin ve hatıra koleksiyonunun olduğu bir yan sergi var.


Piaţa Victoriei yakınlarındaki Şoseaua Kiseleff'de bulunan Müze, 1996 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi seçilmiş. Bazen bu Müze folklorik ve geleneksel el sanatları festivallerine ev sahipliği yapıyormuş. Ziyaretçiler müzenin kapsamlı hediyelik eşya dükkanından bölgesel el sanatları ve tekstil ürünleri satın alabilirler. Müzeye M2 Metro hattıyla “Piața Victoriei” durağına gelerek veya 205, 300, 381, 783 numaralı otobüslerle ulaşabilirsiniz. Müze Salı-Pz. 10.00-18.00 arası açık olup Pazartesileri kapalıdır. Giriş ücretlidir. Müze kapsamlı yenilemeler için 2018 yılında 3 yıllığına kapatılmıştır. Ziyaretiniz sırasında müzenin açık olup olmadığını görmek için web sitesini kontrol edin. 

National Geological Museum-Ulusal Jeoloji Müzesi (Muzeul National de Geologie): 1990 yılında Romanya Jeoloji Enstitüsü'nün himayesinde kurulan Müze, göz alıcı mineral ve kuvars koleksiyonlarıyla ziyaretçilerini ağırlıyor. Bu koleksiyonların yanında Müze'de paleontoloji, hidro-jeoloji, iç ve dış yer dinamikleri ve benzeri jeolojik dallara ayrılmış bölümler de bulunuyor.


Müzenin etkileyici binası 20. yüzyılın başlarından kalmadır ve aslen ülkenin Kraliyet Jeoloji Topluluğu'nu barındırmak için inşa edilmiştir. Enstitü burada ayrıca bir radyometri laboratuvarı işletmektedir. Bunun dışında, enstitünün ve müzenin didaktik tarafı, burada gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerle gerçekleştirilir. Șoseaua Pavel Dimitrievici Kiseleff, 2 adresindeki Müze'ye M2 hattıyla “Piața Victoriei” durağında inerek ulaşabilirsiniz. Müze, Pzt.-Pz. 10.00-18.00 arası açıktır ve giriş yetişkinler için 10 lei, öğrenciler için 5 lei, rehberlik 100 lei ve fotoğraf çekmek 40 lei’dir.

- Kiseleff Parkı girişinde Şair Ömer Hayyam'a ait bir de heykel bulunuyor.


- Kiseleff Parkını çok fazla gezemedim ama dışarıdan şöyle bir görme fırsatı buldum.

Kiseleff Park- Parcul Kiseleff: Bir zamanlar bir orman olan Bükreş'in kuzeyindeki bu park, 1850 civarında Cismigiu Parkını dizayn eden aynı peyzaj mimarı tarafından tasarlandı.


- Bu yakınlarda Nicolae Titulescu Evi bulunuyor.

Nicolae Titulescu House-Nicolae Titulescu Evi (Casa Nicolae Titulescu): Neo-Barok stilde yapılmış eklektik 20. yüzyıl yapımı Bina, Bulvara doğru uzanmış sundurmasıyla Versay'daki Trianon Sarayına benzerlik taşımaktadır.


- İlginiz varsa bu bölgede biraz iç taraflarda kalan Eski Harita ve Kitap Müzesini gezebilirsiniz.

National Museum of Old Maps & Books-Ulusal Eski Haritalar ve Kitaplar Müzesi (Muzeul National al Hartilor si Cartii Vechi): Bu Müze, özellikle eski haritalar ve kitaplarla ilgileniyorsanız, görülmeye değer. Müze Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açık, Pzt. ve Salı günleri kapalıdır. Giriş ücretlidir. 

- Kiseleff Parkı'nı geçtikten sonra, Zafer Kemeri'ne (Arcul de Triumf) kadar uzanan gölgeli caddeyi kuzeye doğru büyük eski konakları yanınıza alarak yürümeye devam edin. Caddenin sağ tarafında kalan Zambaccian Müzesini gezebilirsiniz.

Zambaccian Museum-Zambaccian Müzesi (Muzeul Zambaccian): Bulması zor olan küçük Zambaccian Müzesi, B-dul Aviatorilor ve Calea Dorobanţilor arasında, Piaţa Dorobanţilor'ın hemen kuzeyinde restore edilmiş bir villada yer almaktadır. Koleksiyoner ve sanat eleştirmeni Ermeni işadamı Krikor H. Zambaccian (1889-1962) Romanya'nın en zengin ve en değerli sanat koleksiyonlarından birini toplamıştır. Zambaccian, yarım yüzyıl boyunca satın aldığı resim, heykel, grafik ve mobilyalardan oluşan bu koleksiyonu sergilemek için bu evi özel olarak inşa ettirdi ve 1947 yılında hem koleksiyonu hem de evi Romanya devletine bağışladı. Bu davranışı sonrasında Romanya Akademisi üyeleri arasına alındı.

Küçük koleksiyon, 20. yüzyılın başlarından itibaren çoğunlukla Rumen resimlerini ve bunun yanısıra, Krikor Zambaccian tarafından toplanan özel sanat koleksiyonunu içermektedir. Zambaccian, ülkesinin sanatının büyük bir hamisi olmasına rağmen, Belçika ve Fransa'daki çalışmaları sırasında (1907-1913) Cezanne, Renoir, Delacroix, Corot, Derain, Matisse, Pissaro, Bonnard, Utrillo ve Picasso gibi sanatçılardan çok sayıda Avrupa eseri de satın aldı. Müze, sanat koleksiyoncusu tarafından tasarlandığı için bu ilk sergiyi de muhafaza etmektedir. 

Rumen sanatının eserleri, Stefan Luchian, Nicolae Tonitza, Theodor Pallady, Gheorghe Petrașcu, Corneliu Baba, Alexandru Phoebus, Horia Damian, Theodor Aman, Nicolae Grigorescu ve Ioan Andreescu'dan oluşuyor. Brancusi, Milița Petrașcu, Oscar Han, Cornel Medrea heykelleri, Rumen sanatının bu önemli panoramasını tamamlıyor. Müze, Mayıs-Eylül aylarında Çrş.-Pz. 11.00-19.00, Ekim-Nisan aylarında Çrş.-Pz. 10.00-18.00 saatlerinde açık olup Pzt. ve Salı günleri kapalıdır. Giriş ücretlidir. 

Triumphal Arch-Zafer Takı (Arcul de Triumf): İlki 1878'de Bağımsızlık Savaşı'nı kazanan ve şehre buradan giriş yapan Rumen askerlerini onurlandırmak için ahşaptan inşa edilen Zafer Kemeri, Romanya'nın 1918'de yeniden birleşmesini anmak için 1922'de inşa edilmiş. I. Dünya Savaşı alanları kemer içine yazılırken, Kral Ferdinand ve Kraliçe Marie güney cephesinde yer alıyor. 1936'da Deva'dan (Transilvanya) getirilen granitle taban kabartmaları yapılarak yeniden dekore edilmiş. Mimar Petre Antonescu tarafından tasarlanan Kemer, 27 metre yüksekliğindedir. Yapıyı süsleyen heykeller Ion Jalea, Constantin Medrea ve Constantin Baraschi gibi önde gelen Rumen sanatçılar tarafından yapılmış.


Kemerden bir iç merdivenle yukarı çıkılarak, şehrin panoramik görünümü izlenebilir, ancak bu görüntüleme platformu genellikle halka açık değildir. Yoğun trafik, kemere yaklaşmayı oldukça zorlaştırıyor. Burada kendinizi adeta Paris‘teymiş gibi hissedebilirsiniz, çünkü Paris‘te bulunan Zafer Takı‘nın neredeyse birebir kopyası yapılmış. Geceleri ışıklandırılan Zafer Takı 1 Aralık günü kutlanan Milli Bağımsızlık Bayramı törenlerinin de ana noktalarından birisiymiş.


2004 yılında Tarihi Anıt olarak kabul edilen ve Şehrin en dikkat çekici sembolü olan Zafer Takı (Arcul de Triumf), şehrin kuzey kısmında, Herăstrău Parkı yakınında, Kiseleff Caddesinin yaklaşık yarısındaki Piața Arcul de Triumf yani Zafer Takı Meydanında bulunmaktadır. Buraya 41 numaralı tramvayla 'Casin' durağında inerek veya M2 'Aviatorilor' istasyonundan 500 metre yürüyerek ulaşılabilir.



- Bu civarda değişik bir görünümü olan Caşin Kilisesini de görebilirsiniz.

Casin Church-Cașin Kilisesi (Biserica Casine): Bazen Cașin Manastırı olarak da adlandırılan Cașin Kilisesi, Bükreş'te, Arcul de Triumf'dan bir blok ötede büyük bir kavşakta bulunan bir Rumen Ortodoks kilisesidir. Başmelek Mikail ve Cebrail'e ithaf edilmiştir.


 

- Burada bulunan PSD yani Sosyal Demokrat Parti Binası oldukça etkileyici gözüküyor.



- Yine bu bölgede ne olduğunu bilemediğim çok değişik bir yapı gördüm.



- Göl, bahçeler ve açık hava restoranları ile Herestrau Parkı burada başlar. Çavuşesku Evi bu bölgededir ve ayrıca muhteşem açık hava müzesi Muzeul Satului'nin (Köy Müzesi) girişini de göreceksiniz.



Residence of Romania’s former Communist leader Nicolae Ceausescu (The Spring Mansion)-Romanya’nın eski Komünist lideri Nicolae Ceausescu'nun Bahar Köşkü (Muzeul Palatul Primaverii): Bu restore edilmiş “Bahar Köşkü” isimli villa, yirmi yıldan fazla bir süre boyunca (1965-1989) burada yaşayan Nicolae ve Elena Ceauşescu'nun eski ana konutudur. Çiftin yatak odası ve Nicu, Zoia ve Valentin isimli üç çocuğunun özel daireleri de dahil olmak üzere her şey parlak ve büyüleyici bir şekilde yapıldı. Bina ve dekorasyon için hem yerli (meşe, çınar, kiraz, ceviz) hem de egzotik (maun, gül ağacı, Afrika armutu, Kanada kirazı) çeşitli ağaçlar kullanılmıştır. XIV. Louis’den art deco'ya kadar değişik stillerin kullanıldığı ince işlenmiş mobilyalar yerel olarak üretilmiştir. Rezidans, Romen sanatçılar Olga Porumbaru ve Florin Pârvulescu tarafından tasarlanan el yapımı duvar halılarına ve mozaiklere, bunun yanında Octav Băncilă, Camil Ressu, Rudolf Cumpăna, Dumitru Ghiață, George Baron Lowendal tarafından yapılan etkileyici bir resim koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Rezidansın öne çıkan özellikleri arasında bodrum katında bir sinema, Elena'nın zengin özel odası, güzel arka bahçesi ve yüzme havuzu bulunmaktadır. Müze Salı-Pz. 10.00-17.00 arası açık ve Pazartesileri kapalıdır. Giriş ücretlidir. Telefonla veya web sitesinden önceden rezervasyon yapılması gerekiyor.



Herastrau Park (Parcul Herastrau): Bükreş’in kuzey tarafında yer alan Herăstrău Gölü kenarında, Zafer Kemeri'nden Baneasa Köprüsü'ne kadar 400 dönümlük bir alana yayılan güzel ötesi devasa bir park burası. Herastrau Park, Bükreş’in Central Park’ı olarak nitelendiriliyor. Kentin kuzey ve doğu tarafına uzanan Colentina Nehri üzerindeki insan yapımı göllerin etrafındaki birçok park arasında en büyüğü Herastrau Park’ıdır. İçerisinde yürüyüş yolları, büyük bir göl, çocuk oyun alanları, parklar, Köy Müzesi, bir açık hava tiyatrosu, çeşitli spor alanları, bir eğlence parkı, tenis kortları, oldukça eski moda bir fuar alanı ile çok sayıda restoran ve kulübü barındırıyor. Yaz aylarında bot kiralama ve tekne gezileri vardır. Yazın geceleri, şehrin en iyi kulüplerinden bazıları buradaki kıyıda kamp kurarak parkı bütün gece parti sahnesine dönüştürür.



Parkı çevreleyen alan daha da büyük hazinelere sahiptir. Bulevardul Mircea Eliade ve Soseaua Kisileff arasındaki sokaklar, 19. yüzyıl neoklasik tarzından 20. yüzyıl art nouveau ve modern lüks villalara kadar uzanan çeşitli mimari tarzlardaki olağanüstü güzel evleri barındırıyor. Bükreş'in seçkinleri bir zamanlar burada yaşıyormuş ve günümüzde de halen buralarda yaşıyorlar. Köy Müzesi çıkışında yer alan Japon Bahçesi de Herăstrău Parkı içinde yer alıyor ve burası Japonlar tarafından hediye olarak yapılmış. Özellikle beyaz çiçekler tomurcuklanınca fotoğrafçılar için çok güzel kareler çıkabiliyormuş.


Japon bahçesine yakın bir noktada bir de Michael Jackson anıtı bulunmaktadır. Michael Jackson’ın Bükreş’le ilgili hoş bir anekdotu var. Konser için Bükreş’e gelen Michael Jackson Parlamento Sarayı önünde halkı selamlarken yanlışlıkla Hello Budapest demiş. Tabi ortalık karışmış ve onu eleştiri yağmuruna tutmuşlar. Ancak bazısı Michael Jackson‘ın aslında Hello Bucharest dediğini ama yanlış anlaşıldığını söylüyormuş.

Parktaki en meşhur mekan göl kenarında bulunan Hard Rock Cafe ve yorulduğunuzda burada mola verebilirsiniz. Sadece bir gününüzü bile Parkı gezerek geçirmeniz mümkün. Buraya M2 nolu metro ile Pipera yönüne doğru Aurel Vlaicu durağında inerek ulaşmanız mümkün. Ayrıca Arc de Triumf’a giden metro ile de ulaşabilirsiniz. Parkın ana girişlerinden biri Aviatorilor metro istasyonuna kısa bir yürüyüş mesafesindedir.

National Village Museum-Köy Müzesi (Muzeul National al Satului ‘Dimitrie Gusti’): Bükreş'in işlek bulvarlarında yürürken, başkentin ve bir avuç büyük şehrin dışında Romanya'nın uzun ve zengin bir köylü geleneğine sahip, büyük ölçüde tarımsal bir ülke olduğunu unutmak kolaydır. Yüzyıllar boyunca, geçit vermeyen dağlarda veya Türk, Macar ya da Avusturya yönetimi altında dünyadan kopuk yaşayan köylü toplulukları, sahip oldukları şeylerle yetinmek zorunda kalmışlar. İşte bu Rumen Köy Müzesinde, Romanya'nın kırsal mimarisinin tarihini ve tasarımını temsil etmek, geleneksel yaşam biçimini sergilemek amacıyla, ülkenin her bölgesindeki köylerden toplanan yaklaşık 300 geleneksel bina (çiftlik evi, kiliseler, atölyeler, değirmenler dahil), mobilya, seramik ve kıyafetler sergilenmektedir. Ülkenin tüm bölgelerinden dik çatılı köylü evleri, sazdan ahırlar, kütüklerden yapılmış kulübeler, kiliseler ve su değirmenleri dikkatlice yerlerinden sökülerek müzeye gönderilmiş ve köy ortamını yeniden yaratmak için burada yeniden inIşa edilmiş.










1936'da kraliyet kararnamesi ile kurulan ve Avrupa'nın en büyüğü olan bu büyüleyici açık hava müzesi, Herestrau Parkı'nda Herastrau Gölü kıyısında 30 dönümlük bir alanda bulunmaktadır. Bazen folklorik ve geleneksel el sanatları festivallerine de ev sahipliği yapar. Köy Müzesinde, yıl boyunca dokuma, seramik ve diğer el sanatlarında geleneksel beceriler gösteren halk zanaatkarlarının gösterilerine tanık olabileceğiniz özel etkinlikler de düzenleniyor. Rumen köylülerine ilişkin ayrıntılı ahşap işleme, çömlek yapımı, yumurta boyama ve dokuma becerileri hem eğitici hem de eğlenceli bir şekilde sergileniyor.















Müzede halk sanatları ve el sanatlarına ilişkin ürünleri bulacağınız bir de hediyelik eşya dükkanı vardır. Müze Pzt. 09.00-17.00, Salı-Pz. 09.00-19.00 saatlerinde açık olup girişi yetişkin 15 lei, öğrenciler 4 lei'dir. Buraya M2 hattıyla “Aviatorilor”a gelip 15 dakika yürüyüşle ulaşabilirsiniz. 

- Parkın kuzey ucundaki Piata Presei Libere'de RomExpo sergi merkezini ve Pullman (eski Sofitel) Otelinde Dünya Ticaret Merkezi Plazasını bulacaksınız. İçinde süslü bir çarşı var ve burada yemek yiyebilirsiniz. Ayrıca otelde çok güzel bir kafe bulunmaktadır. Bu tarafta ayrıca Antik Batı Sanatları Müzesini ve Özgür Basın Evini görebilirsiniz.

House of the Free Press-Özgür Basınevi (Casa Presei Libere): Şehrin kuzeyinde bulunan ve hala herkesin ‘Casa Scanteii’ olarak bildiği bu etkileyici yapı, mimar Horia Maicu tarafından 1956'da tasarlandı. Bina, 1953'te açılan Moskova'daki Lomonosov Üniversitesi'nin daha küçük bir kopyasıdır. 1956 ve 1989 yılları arasında, Özgür Basınevi, Romanya'nın baskı makinelerinin ve genel basım şirketlerinin neredeyse tamamını barındıran ana basım merkeziydi. Bugün, Casa Presei Libere aynı işlevi yerine getirmeye devam ediyor, ancak güney kanadı artık Bükreş Menkul Kıymetler Borsası'na ev sahipliği yapıyor.

Minovici Museum of Ancient Western Art-Antik Batı Sanatları Müzesi (Muzeul de Arta Veche Apuseana): Minovici ailesinin adı, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Romanya'nın modern tıp bilimi ve yasal tıp araştırmalarında anılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, Dumitru Furnică Minovici’nin Antik Batı Sanatı Müzesi'nde sergilediği koleksiyonların ailenin ünlü olduğu bu alanla hiçbir ilgisi yoktur. Dumitru Furnică Minovici, 1940 ve 1941 arasında küçük bir Rönesans sanat koleksiyonunu barındıran ünlü sanat müzesini kurdu. Müzede, Belçika halıları, Hollanda mobilyaları, İsviçre vitrayları, eksiksiz bir kütüphane, 16 ila 17. yüzyıllardan kalma İtalyan resimleri gibi güzel sanatlar eserleri ile uygulamalı ve dekoratif sanat koleksiyonu bulunmaktadır. Müze, Bükreş'teki en görkemli ve hatta en kapsamlı müze olmayabilir, ancak şehrin gezi turunu tamamlayacağı için görülmeye değer gözüküyor. Müze Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açık olup biletler yetişkinler için 5 lei, öğrenciler için 2 lei, fotoğraf çekmek için ekstra 15 lei’dir.

2. Gün Merkezin Batısı: Bu yürüyüş, Bükreş'in en ünlü tarihi caddesi olan Calea Victoriei'den başlayacak. 

Calea Victoriei-Zafer Yolu: Calea Victoriei, Bükreş'in en eski ve tartışmasız en büyüleyici caddesidir. Calea Victoriei, Splaiul Independenței'den kuzeye, daha sonra da kuzeybatıdaki Kiseleff Bulvarı'nın kuzeye devam ettiği Piața Victoriei'ye kadar uzanır. Calea Victoriei'nin en eski kısmı, eskiden şehir dışında olan ve Brancoveanu döneminden önce bile Braşov'a giden yolun bir parçası olan Devrim Meydanı ve Victoriei Meydanı arasındaki mevcut bölümdür.

Caddedeki mimari stillerin pitoresk sergisi, Bükreş'in yüzyıllar önce bilinen adıyla “Küçük Paris” güzelliğini hatırlatıyor. Başkentin bu ana caddesinden ilk olarak 16. yüzyıla kadar uzanan belgelerde bahsedilmiş ve başlangıçta Podul Mogoșoaiei olarak adlandırılmış. Caddenin güney kısmının kökeni Constantin Brancoveanu (1688-1714) dönemine dayanır. 1692'de, Dambovita'nın sol tarafında bulunan hükümdarın çocuk evini, bugün hala ayakta duran büyüleyici Mogosoaia Sarayı'na bağlamak için bu yol açılmış. Burayı inşa etmek için Brancoveanu yolunda duran neredeyse her şey yıkılmış. Sokak orijinal olarak meşe kirişlerle döşenmiş ve Romanya'nın bağımsızlığını kazanmasından sonra 1878'de adı Calea Victoriei olmuş. 

18. yüzyıldan başlayarak, Calea Victoriei bölgede ev inşa eden birçok zengin asilzade aile ve tüccar tarafından popüler bir alan haline geldi. Avrupa modernleşmesini kentle tanıştıran ilk caddelerden biridir. 19. yüzyılın son yarısında Postane Sarayı (Palatul Postelor), Tasarruf Evi (mevcut Romanya Tasarruf Evi-MSK binası), Mecca ve Villacrosse geçitleri, High Life, Imperial, Splendid, Capsa, Hotel de France, Hotel Louvru, Grand Hotel du Boulevard, Hotel Hugues gibi çeşitli oteller yapıldı. Calea Victoriei boyunca Stirbey, Cantacuzino, Sturdza (II. Dünya Savaşı'nın ilk günlerinde yıkıldı) ve Kraliyet Sarayı gibi çeşitli saraylar inşa edildi. Calea Victoriei'nin bugünkü şeklini ve görünümünü alması 19. yüzyılın sonlarını bulmuştur. Neyse ki, Komünist dönemin büyük ölçekli yıkım ve yeniden yapılanma programının kapsamına girmeyerek neredeyse hiç bozulmamış.

Holocaust Memorial-Soykırım Anıtı: Calea Victoriei'nin batısında, Holokost sırasında ölen Rumen Yahudileri ve Romanlar için yapılan resmi anıt bulunmaktadır. Bir gaz odasını belli belirsiz hatırlatan bu anıt, 2009 yılında açılmış. Bu Anıt, hükümetin II. Dünya Savaşı sırasında Romanya'nın Avrupalı Yahudilerin yok edilmesindeki rolünü kabul etmesinde ilk adım olmuş.

- İki dünya savaşı arasında, Calea Victoriei şehrin en ünlü caddelerinden birine dönüşmüş. Cantacuzino Sarayı, Devrim Meydanı, Askeri Kulüp, Ulusal Tasarruf Bankası Sarayı ve Ulusal Tarih Müzesi de dahil olmak üzere, şehrin en çarpıcı binalarını keşfetmek için Piata Victoriei'den Piata Natiunilor Unite'ye kadar bu cadde boyunca yürüyün. Piata Victoriei'den başlayarak, önce Casa Vernescu'yu, sonra güzel Cantacuzino Sarayı'nda yer alan George Enescu Müzesi'ni ve Sanat Koleksiyonları Müzesi'ni geçerek Calea Victoriei boyunca güneye doğru yürüyün.

Casa Vernescu: Bugün gazino ve restoran olarak kullanılmaktadır.



"Storck" Art Museum-"Storck" Sanat Müzesi (Muzeul de Arta Frederic Storck si Cecilia Cutescu-Storck): Bu Müze, Rumen mimarlık okulunun kurucusu heykeltıraş Frederick Storck'un eserleri ile sanatta kadınların tanınması için mücadele eden ve kendisi de bir sanatçı olan eşi Cecelia Cutescu-Storck'ın eserlerini sergiliyor. Güzel Storck konutunda yaklaşık 150 resim ve 250 heykel yer alıyor. Bina Frederick Storck'un tasarımına göre 1913'te bir Fransız mimar tarafından inşa edildi. Müze Çrş.-Pz. 09.00-18.00 arası açık ve diğer günler kapalıdır. Giriş yetişkinler için 5 lei, öğrenciler için 2 lei ve fotoğraf çekmek 15 lei’dir. 

Cantacuzino Palace (Palatul Cantacuzino): Grigore Cantacuzino 1899'da Romanya'nın en zengin vatandaşlarından biriymiş ve bir Başbakan olarak Bükreş'te zarif bir konut yaptırmak istemiş. Mimar Ion Berindei'nin tasarımına göre Cantacuzino Palace, 1898-1900 yılları arasında eklektik Fransız tarzında inşa edilmiştir. Neoklasik mimari tarzını art nouveau unsurlarla birleştiren, ferforje balkonlar, uzun kemerli pencereler ve iki aslanla çevrili bir porte-cochere (zarif bir ferforje kapı) içeren Saray Grigore Cantacuzino'nun ölümünden sonra, 1929'da erken yaşta ölen oğlu Mihail G. Cantacuzino’ya miras kaldı.


Mihail'in karısı Maria, Aralık 1939'da ünlü besteci George Enescu ile evlendi. II. Dünya Savaşı arifesinde bu bina Bakanlar Kuruluna da ev sahipliği yaptı. George Enescu'nun 1955'te ölümünden sonra karısı, sarayın sanatçıya adanmış bir müzeye dönüştürülmesini istedi ve böylece 1956'da George Enescu Ulusal Müzesi kuruldu.

George Enescu Museum-George Enescu Müzesi (Muzeul National George Enescu): George Enescu Ulusal Müzesi, Bükreş'teki diğer müzelerin çoğu gibi bir sarayda, yani Cantacuzino Sarayı'nda kurulmuştur. Birinci sınıf bir kemancı ve besteci olan Enescu (1881-1955), Alman bestecisi Johannes Brahms ile tanıştığı ve ilk konserlerini verdiği Viyana Konservatuvarı'nda eğitim aldı ve 1899'da Paris Konservatuvarı'ndan mezun oldu. En tanınmış eseri, Romen Rapsodisi (the Romanian Rhapsodies), ona ulusal ve uluslararası ün kazandırdı. 1936'da, Oedipe adlı trajik operası Paris'te prömiyerini yaptı ve Enescu, bu kompozisyon için Fransız Onur Lejyonu ödülünü kazandı. Romanya Akademisi üyesi ve Fransa Enstitüsü'nün üyesi olan George Enescu, ünlü kemancı Yehudi Menuhin'nin de öğretmeniydi.


Piaţa Victoriei'nin birkaç sokak güneyinde bulunan Müzenin misyonu da, işte bu ünlü kişinin yaşamını ve çalışmalarını onurlandırmaktı. Bu kapsamda, Müzede Romanya Kraliçesi Elisabeta'dan hediye olarak aldığı Bach müzik koleksiyonu da dahil olmak üzere George Enescu'ya ait belgeler ve çeşitli nesneler sergileniyor. Enescu'nun kemanlarını mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Müzede her ay klasik müzik konseri oluyormuş. Müze Salı-Pz. 10.00-17.00 arası açık olup Pazartesi günleri kapalıdır. Giriş ücreti yetişkinler için 10 Lei, öğrenciler için 2,5 Lei, rehberlik hizmeti 100 Lei ve fotoğraf çekmek ekstra 30 Lei’dir. 

Art Collections Museum-Sanat Koleksiyonları Müzesi (Muzeul Colectiilor de Arta): 1978 yılında Romanya Ulusal Sanat Müzesi'nin bir bölümü olarak açılan Sanat Koleksiyonları Müzesi, Rumen toplumu hakkında eşsiz bir bakış açısı sunuyor. Kalıcı olarak sergilenen 30'dan fazla koleksiyon, çoğu koleksiyoncular ve sanatçılar tarafından bağışlanan resim, heykel, grafik, Rumen, Avrupa ve Doğu dekoratif sanat eserlerini bir araya getiriyor. Koleksiyoncuların zevkini ve satın alma gücünü, Rumen sanatının yerleşik değerlerini veya çeşitli çağdaş sanatçıların tercihlerini yansıtmaktadır.


Sergiler, Theodor Aman, Nicolae Grigorescu, Ioan Andreescu, Nicolae Tonitza, Gheorghe Petraşcu, Theodor Pallady, Lucian Grigorescu, Iosif Iser, Camil Ressu, Francisc Şirato, Alexandru Ciucurencu, Dimitrie Ghiaţă'nun eserleri, Avrupa ve Japon grafikleri, Fransız mobilyaları, Transilvanya'dan popüler ikonalar gibi 19. ve 20. yy başlarından itibaren Avrupa ve Doğu sanat eserleri ve bunun yanında özellikle halk sanatı, dini sanat ve Rumen resim sanatında güçlü olan birkaç düzine özel koleksiyondan oluşmaktadır.


Müze, Bükreş'teki modern mimarinin başlangıcını temsil eden eski Romanit Sarayı’nda bulunmaktadır. Müze binası en son 2008-2013 arasında restore edildi. Her koleksiyon orijinal konfigürasyonunu ve özel atmosferini gösterecek şekilde düzenlenmiştir. Müze Cmt.-Çrş. 10.00-18.00 arası açık olup Prş.-Cuma günleri kapalıdır.

The Palace of the Savings Bank (Casa de Economii si Consemnatiuni/CEC): Calea Victoriei'nin güney ucunda, 20. yüzyılın başındaki Bükreş'in tarihi manzarasını ve Belle Époque dönemini gösteren, hemen hemen aynı dönemlerde yapılmış, karşılıklı duran iki anıtsal bina bulunmaktadır. Birisi 1894-1900 yapımı eski Posta Sarayı iken diğeri 1897-1900 yapımı Tasarruf Bankası Sarayıdır.


1875 ve 1900 yılları arasında şehirde 50'nin üzerinde bina tasarlayan Fransız mimar Paul Gottereanu, Şehrin en etkileyici neoklasik cephelerinden birine sahip olan Tasarruf Bankası Sarayını da tasarlamıştır. Tasarruf Bankası Sarayı, en eski Romanya bankası merkezi olmuştur. Mevduat ve Tasarruf Evi, siyasi ve ekonomik seçkinlerin, 1859 Birliği'nden sonra genç Rumen devletinin kamu maliyesinin temellerini oluşturma çabalarını simgelemektedir. 1864'te kurulan Mevduat Evi, Merkez Bankasından 16 yıl önce kurulmuştur. Rumen Beyliklerinin ilk bankacılık kuruluşu olan Bankanın önemine layık bir binanın inşası daha 1897'de başladı ve Kral I. Carol, yeni binanın temel taşını koydu.


Karakteristik görünümü, etkileyici cam ve metal kubbesi ile Savings Palace, Bükreş'in ikonik bir binasıdır. Kare şeklindeki Saray, camla ayrılmış, doğal ışığın içeri girmesine izin veren metalik kirişlere sahip büyük merkezi bir kubbeye sahiptir ve ayrıca dört küçük kubbesi vardır. Korint sütunları ile yapılan girişteki kemer, mimariyle ilgilenenler için turun en ilgi çekici noktasını oluşturacaktır. Şu anda, Saray Bükreş Sanat Müzesi olmaya hazırlanıyor.Binanın önünde emziren kurt heykeli bulunuyor.


- Bulevardul Dacia'nın iki sokak güneyinde, renkli açık hava pazarına (Piata Amzei) geleceğiniz Strada Piata Amzei'ye sapmak için sola dönün. Calea Victoriei'ye dönün ve güneye dönerek yol boyunca dükkanlara göz gezdirin. Piata Revolutiei'ye ulaştığınızda Athenee Palace Hilton Oteli'ni, Romanya Athenaeum'u (Atheneul Roman), eski Kraliyet Sarayındaki Ulusal Sanat Müzesi'ni, güzel Üniversite Kütüphanesi'ni, eski Komünist Parti Merkez Komitesi binasını ve son olarak Kretzulescu Kilisesini göreceksiniz. 

Revolution Square - Devrim Meydanı (Piata Revolutiei): Bükreş’teki en meşhur meydanlardan biri olan Piata Revolutiei yani Devrim Meydanının önemi, 1989 Devrimi'nin dramatik olaylarından çok daha önceye uzanıyor. Devrim meydanı, şehrin en karmaşık tarihine sahip yerlerinden biridir. Ancak Meydan, dünyanın dört bir yanındaki TV istasyonlarının Nicolae Ceausescu'nun 21 Aralık 1989'da iktidardaki son anlarını yayınladığında dünya çapında ün kazandı. Çavuşesku Eski Komünist Parti Karargahının balkonunda, meydanda toplanan yüzbine yakın insana son konuşmasını yaptı. Diktatörün yuhalandığını fark ettiğindeki şaşkın yüzü, kesilmeden ve Romanya Devrimi başlamadan önce bütün Dünyaya yayınlandı ve daha önce buradaki hoşnutsuzluktan haberi olmayan Dünya milletleri bu görüntüler sayesinde Romanya’daki durumdan haberdar oldu. Diktatör eşiyle beraber beyaz helikopterine binerek öfkeli kalabalıktan kaçmaya çalıştı, ancak kısa süre sonra şehir dışında yakalandı. Hemen muhakemeleri yapılan ve idam cezası verilen Diktatör ve eşinin infazı kısa sürede gerçekleştirildi.

Meydanın etrafındaki heykeller Komünist döneme aittir. Meydanın çevresinde Komünist Partinin eski Karargahını, bu yapının tam karşısında ve Meydanın güney ucunda küçük ama güzel Kretzulescu Kilisesini, Kilisenin yanında Corneliu Coposu’ya ait bir büstü, Meydanın köşesinde eski cephesi ve günümüzde Romanya Mimarlar Birliğinin genel merkezi olan modern iç kısmıyla büyüleyici eski komplo evini ve meydanın ortasında Iuliu Maniu’ya ait bir heykeli görebilirsiniz. Meydanın uzak tarafında şu anda Ulusal Sanat Müzesine ev sahipliği yapan eski Kraliyet Sarayı, çarpıcı Romen Athenaeum, Carol Üniversitesi Kütüphanesi ve tarihi Athenee Palace Hotel bulunuyor. Ayrıca, Komünist Parti binası önüne devrim anısına Memorial Rebirth adı verilen biraz sürrealist bir anıt yapılmış. Devrim Meydanı’na (Piaţa Revoluţiei) M1 Metro hattıyla “Universitate” veya “Piata Romana” duraklarında inilerek yaklaşık 2 dakikada ulaşılabilir. Diğer meydanlardan, Gara de Nord veya Parlamento Sarayı'ndan da uzak değildir ve 600 metre yürüyerek ulaşılabilir.

Rebirth Memorial - Yeniden Doğuş Anıtı: Kimilerince saygı duyulan ve kimilerince de yerden yere vurulan bu çarpıcı Anıt, Ceauşescu rejimine karşı oldukları için 1989'da bu Meydanda öldürülen birçok insanın anısına 2005 yılında dikilmiş. Bu heykelin inşaası için zamanında 1,5 milyon dolar ödenmiş. Aslında bu Anıt, Komünizmin devrildiği 1989 Romanya Devrimi kurbanlarını onurlandıran daha geniş bir anıtın bir parçasıymış. Devrim Meydanı anıtın dört parçasını barındırır. Küçük, kaldırım taşı döşeli bir alan, ziyaretçilerin yas tutmasını ve düşünmesini sağlar. 1989'da meydana gelen şiddet olaylarındaki tüm kurbanların adlarını içeren pirinç bir levha bulunan bir Anma Duvarı da var. Ana piramide giden bir geçit olan Zafer Yolu, gücü ve dayanıklılığı simgeleyen meşe ağacı ile döşenmiştir.


Ancak en çok dikkat çeken kısım anıtın merkezidir. Beyaz, mermer dikilitaşın üç tarafı vardır ve özgürlük ve demokrasi isteyen insanların gölgelerini temsil eden birkaç heykelle çevrilidir. Piramitin geçtiği yuvarlak, kuş yuvası benzeri yapı, kurban olan şehitleri temsil eder. Sepet benzeri bir tacı delen beyaz bir dikilitaş görünümü nedeniyle yerel halk şaka yollu buna “devrimin patatesi”, “şişte patates” ve “çubukta patates” gibi adlar vermiş.

Romanian Athenaeum (Opera Binası): 1878 yılında Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan eden Romanya’nın Fransız etkisine geçtiği yapıların öncülerinden olan Athenaeum, Romanya Ulusal Bankası'nı da tasarlayan Fransız mimar Albert Galleron'un çalışmasına göre 1888'de tamamlandı ve neredeyse tamamen kamu tarafından bağışlanan paralarla finanse edildi. Romanya'da şimdiye kadar önde gelen kamu fon toplama kampanyalarından biri olan "Athenaeum için bir kuruş ver" kampanyası, ilk kuruluş fonları bittikten sonra projeyi kurtardı. George Enescu ilk çıkışını 1898'de burada yaptı, ardından beş yıl sonra başyapıtı Rumen Rapsodi'nin ilk performansı da burada sergilendi. 1919 yılında tarihi bir konferansa da ev sahipliği yaptı. II. Dünya Savaşı sonrasında zarar görünce yeniden yapıldı.


Yüksek kubbesi ve Dorik sütunlarıyla Athenaeum antik bir tapınağa benziyor. Barok Kubbesi 41 m yüksekliğindedir. Sütunlu avlusu, Moldavya prensi Vasile Lupu (1512–21), Wallachian Matei Basarab (1632–54) ve Kral I.Carol (1881–1914) dahil olmak üzere 5 Rumen hükümdarının mozaikleriyle süslenmiştir. Rumen tarihine ait sahneler, 1. kattaki Büyük Salon'un dairesel duvarında 75 m uzunluğunda ve 3 m genişliğinde bir freskle anlatılmaktadır. "Al fresco" tekniğine göre yapılmış fresk, Daçya'nın Roma İmparatoru Trajan tarafından fethedilmesinden başlayarak 1918'e kadar Rumen tarihinde geçen önemli olayları resmetmektedir.


 

Binanın önünde bir park ve ünlü Rumen şair Mihai Eminescu’nun bir heykeli var.


Olağanüstü akustiği ile dünyaca ünlü olan enfes Athenaeum, Romanya’nın klasik müzik geleneğinin görkemli kalbidir. Bugün George Enescu Filarmoni Orkestrası'na ev sahipliği yapıyor. Romen Athenaeum her iki yılda bir George Enescu Uluslararası Müzik Festivali'ne ev sahipliği yaparak maestroyu kutluyor. Ünlü sanatçılar ve şefler burada yıllar boyunca sahne aldı. Bunlar arasında Erich Kleiber, Sergiu Celibidache, Ionel Perlea, Herbert von Karajan, Dinu Lipatti, Arthur Rubinstein, Pablo Casals ve Yehudi Menuhin bulunmaktadır. Konserler genellikle klasik olsa da, yakınlarda Michael Jackson'a yapılan bir övgü konseri de dahil olmak üzere bazı istisnalar vardır.


Normalde sadece konserler sırasında açılıyor, ancak gündüz bilet karşılığında içeri girip gezmek mümkün. Victoriei Caddesi üzerindeki George Enescu Meydanı'nda bulunan Romen Atheneum (Ateneul Roman)’a M2 metro hattının 'Piata Romana' durağında inerek ulaşabilirsiniz.


St. Joseph's Cathedral (Catedrala Sfantul Iosif): 1873-1884 yılları arasında kırmızı tuğladan inşa edilen bu Roma Katolik katedrali hem gotik hem de Roma unsurlarını birleştiren bir mimari şaheserdir. Org resitalleri her hafta burada yapılır.



I. Carol Üniversitesi Kütüphanesi: Üniversite Kütüphanesi 1895 yılında Üniversite Vakfı tarafından I. Carol Kütüphanesi olarak kurulmuştur. Kütüphane binası, Romanya Kralı I. Carol tarafından “I. Carol Üniversite Vakfı” için satın alınan arazi üzerine Fransız mimar Paul Gottereau tarafından tasarlanarak 1893’te inşa edilmiştir. 1911'de bina aynı mimar tarafından genişletildi ve yeni kanat 1914'te açıldı.


Başlangıçta 3.400 cilt kitap ve süreli yayınlarla başladı. 1949'da Bükreş Üniversitesi Merkez Kütüphanesi olarak yeniden düzenlenmesinin ardından koleksiyon 1970 yılında 2 milyondan fazla bir sayıya ulaştı. 1989 Romanya Devrimi sırasında binada yangın başladı ve 3.700 el yazmasıyla birlikte 500.000'den fazla kitap yandı. 1990'da onarılıp modernize edilen kütüphane 2001'de yeniden açıldı.


2010'un sonlarında Kütüphane binasının önüne heybetli bir atlı Kral I. Carol heykeli yerleştirilmiştir. Aynı yerde Heykeltıraş Ivan Mestrovic tarafından yapılan Kral I. Carol heykeli komünist rejim sırasında 1948'de yıkılmış.


- Romanya'nın kahramanlarından biri olan Cesur Michael'in atlı bir heykeli Üniversite'nin karşısında bulunmaktadır.


The Royal Palace-Kraliyet Sarayı (Palatul Regal): Kraliyet Sarayı'nın tarihi, burada 1812-1815 yılları arasında Dinicu Golescu'nun emriyle inşa edilen bir binanın olduğu 19. yüzyılın ilk yarısına kadar uzanıyor. Orijinal bina 1837'de Prens Alexandru Ghica mahkemesine dönüştürüldü ve sırasıyla Moldovya ve Wallachia Birleşik Prensliklerinin ilk prensi olan Alexandru Ioan Cuza'nın ve Prens I. Carol'in ikametgahı oldu. I. Carol, iki yabancı mimar olan Paul Gottereau ve Karl Liman’dan Sarayı restore etmelerini istedi. Bununla birlikte, mevcut yapının çoğu, II. Carol'in sarayın yeniden inşa edilmesine karar verdiği 1937'ye uzanmaktadır. Çünkü eski yapının bir kısmı 1926'da çıkan bir yangında tahrip olmuştur. Nenciulescu, yeni sarayın tasarımından sorumluydu ve 1927-1937 yılları arasında neoklasik tarzda inşa edilen Saray, Kral II. Carol'a ve oğlu Kral I. Mihai'e Romanya'da monarşinin kaldırıldığı 1947 yılına kadar ev sahipliği yapmıştır.


Bu sarayın salonlarında, 18 yaşındaki Kral Mihai, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi yanlısı hükümeti yerinden edip Romanya'yı Müttefikler tarafına koyan bir darbeye öncülük etti. Saray 1950’lerden bu yana Romanya Ulusal Sanat Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor. Kraliyet Sarayı'nın geçirdiği son trajedi 1989 Devrimi'nde yakılması olmuş. 20. yüzyılın sonlarında yapılan restorasyon çalışmalarıyla Saray eski cazibesine kavuşturulmuş ve bugün Müze fonksiyonuna devam etmektedir.
 

National Art Museum-Ulusal Sanat Müzesi (Muzeul National de Arta): Romanya'nın önde gelen Ulusal Sanat Müzesi, 15. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Romanya ve Avrupa sanatını içeren eski Kraliyet Koleksiyonu'na ev sahipliği yapmak için 1948'de kuruldu. Romen Athenaeum, Kretzulescu Kilisesi ve Hotel Athenee Palace-Hilton gibi tarihi binaların zenginliği arasındaki eski 19. yüzyıl yapımı Neoklasik Kraliyet Sarayı'nda bulunan Müze, şu anda hepsi İngilizce açıklamaların bulunduğu biri Ulusal Sanat, diğeri de Avrupalı Ustalar için iki kalıcı galeriyi barındırıyor ve Müzede 100.000'den fazla eser sergileniyor.

  


Grigorescu, Aman ve Andreescu gibi büyük Rumen sanatçıların eserlerini içeren Ulusal Sanat Galerisi özellikle eski ve Orta Çağ sanatında güçlüdür. Ayrıca, başka hiçbir yerde göremeyeceğiniz, üstadı olan Rodin’den daha gelişmiş bir ifade biçimi kullanarak ondan nasıl ayrıldığını gösteren erken dönem bir dolu Brancusi heykeli de vardır. Avrupa Sanatı Galerisi ise yaklaşık 12.000 parça eseri içerir ve milliyete göre düzenlenmiştir. Yaklaşık 15 odadan oluşan Avrupa Galerisinde, 14. yüzyıla kadar uzanan nadir Avrupa sanatı sergileriyle birlikte El Greco, Monet, Rembrandt, Renoir, Breughels (baba ve oğul) Cezanne ve Rubens gibi az bilinen sanat mücevherleri sergileniyor.


 

Yalnızca bir galeriyi ziyaret etmek için vaktiniz varsa, bunu Rumen galerisine yapmanız tavsiye ediliyor. Çünkü buradaki koleksiyon Ülkedeki ve büyük olasılıkla dünyadaki Rumen sanat eserlerinin en eksiksiz koleksiyonu olarak biliniyor. Calea Victoriei, 49-53 adresindeki Müzeye M2 Metro hattıyla gelip “Piața Victoriei” veya “Universitate” duraklarında inerek 600 metre yürüyüşle ulaşılabilir. Müze, Mayıs-Eylül arası Çrş.-Pz. 11.00-19.00, Ekim-Nisan arası Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açıktır ve Pzt.-Salı günleri kapalıdır. Bilet ücreti Rumen koleksiyonu için 15 Lei, Avrupa koleksiyonu için 15 Lei, kombine bilet 25 Lei olup, geçerli kartlarla öğrenciler % 75 indirimlidir. Sanat Koleksiyonları Müzesi ile ortak bilet alınması halinde bilet 30 Lei olur. Sanat Koleksiyonları Müzesi, KH Zambaccian Müzesi ve Theodor Pallady Müzesi de Ulusal Sanat Müzesi’nin himayesinde faaliyet göstermektedir.

Royal Palace Great Concert Hall (Sala Palatului): Kraliyet Sarayı'nın yanında yer alan içbükey çatılı yapı, her beş yılda bir komünist parti kongresine katılan 3.000 Komünist parti üyesini ağırlamak için 1960 yılında inşa edilmiştir. Bugün, büyük oditoryum, George Enescu Uluslararası Festivali konserleri de dahil olmak üzere çeşitli konferanslara ve etkinliklere ev sahipliği yapıyor.


Athénée Palace-Hilton International: Ulusal Sanat Müzesi'nin hemen kuzeyinde bulunan ve Fransız mimar Théophile Bradeau tarafından tasarlanan Athénée Sarayı, 1912-1914 yılında Art Nouveau tarzında inşa edildi. 1935-1937 yılları arasında Duiliu Marcu tarafından tamamen modernize edildi ve dış cephesi Art Deco tarzında yeniden tasarlandı. Bükreş'te betonarme yapı kullanılan ilk bina oldu. II. Dünya Savaşı'na kadar geçen yıllarda Avrupa'nın en kötü şöhretli casusları, Romanya'nın KGB'si olan gizli polisler ve hatta fahişeler bu otelde cirit atıyordu. Bunlar Soğuk Savaş sırasında sadece biraz daha az sayıda kalmıştı. 1944 yılında II. Dünya Savaşı sırasında Amerikan hava saldırılarından zarar gören yapı 1945'te tamamen yenilendi. 1965 yılında orijinal otelin arkasına yeni bir kanat inşa edildi. Otelin içi 1983 yılında yenilendi. 1989 Romanya Devrimi'nde oldukça zarar gördü ve 1995-1997'de Hilton International tarafından yeniden yapıldı. Otel, 2005 yılında Ana Hotels SA'ya satıldı, ancak Hilton grubu tarafından işletilmeye devam ediliyor.

Central Committee of the Communist Party Building-Komünist Parti Merkez Binası: Romanya’nın en karanlık 20 yılının yönetildiği ve Çavuşesku’nun ilk ve son konuşmalarını yaptığı devasa ve çirkin bir bina burası. Komünist bir lider olmasına rağmen Rusya ile arası bozulunca, İngiltere ve Amerika ile yakınlaşmış ve Kuzey Kore ziyareti sonrasında benzer bir modeli ülkeye getirmeye çalışmış. 15 Aralık günü Timuişuara’da gösteriler başlayınca onları durdurmak için üzerlerine orduyu göndermiş. Halkın isyanı üzerine Timuşuara bağımsızlığını ilan etmiş. Bu durum Romanya genelinde isyanları başlatmış. Ceauşescu'nun meşhur son konuşma sahnesi, 21 Aralık 1989'da eski Komünist Parti Merkez Binasının balkonunda gerçekleşmiş. Meydanda toplanan insanlar kurşunlanmış ve birçoğu ölmüş. Kaçmak zorunda kalan Ceauşescu ve karısı yakalanarak idam edildiler. Bu karanlık tarihi olan yapı şimdi Yönetim ve İçişleri Bakanlığı'na ev sahipliği yapıyor.





Kretzulescu Church - Kretzulescu Kilisesi (Biserica Cretulescu): Piata Revolutiei'deki diğer tarihi binaların arasında yer alan bu küçük, kırmızı tuğlalı Ortodoks kilisesi, büyük şansölye Iordache Kretzulescu ve karısı Safta (Constantin Brancoveanu'nun kızı) tarafından Brancovenesc mimari tarzında 1722 yılında inşa ettirildi.



Başlangıçta dış cephe boyalıydı, ancak 1935-36'da mimar Ștefan Balș'ın gözetiminde yapılan restorasyon çalışmasından sonra cephe tuğladan yapılmıştır. Sundurmadaki freskler orijinal yapıdan kalmadır ve iç freskler de ünlü Rumen ressam Gheorghe Tattarescu tarafından 1859-60'da boyanmıştır.

 

1940 depreminde hasar gören kilise 1942-43'te onarıldı. Komünist rejimin ilk günlerinde, Kretzulescu Kilisesi de birçok dini yapı gibi yıkılmak istendi, ancak Henriette Delavrancea-Gibory gibi mimarların çabalarıyla Kilise kurtarıldı. 1977 depreminden ve 1989 Devrimi'nden sonra tahrip olduğundan restore edildi. Kilisenin kapısının yakınında, 1722'de binanın daha kuruluşundan kalma orijinal tabloları arayın. Kiliseye Universitate metro durağına gidip 400 metre yürüyerek ulaşabilirsiniz. Sol tarafında Ulusal Sanat Müzesi (the National Art Museum) vardır.

Kilisenin yanında komünistlerin hapishanesine atılan liberal Rumen politikacı Corneliu Coposu'nun anma büstü bulunmaktadır.


- Calea Victoriei'de güneye devam ederek daha fazla mağaza ve otel geçeceksiniz. Soldaki sokaktan arkada kalan Odeon Tiyatrosu'na dikkat edin.


Odeon Theatre-Atatürk Büstü: Ramada Otel ve Odeon Tiyatrosu’nun olduğu meydanda Atatürk’ün bir büstü bulunuyor. Bükreş’te Atamızı görmek benim için büyük bir mutluluk ve onur oldu.


- Sağ tarafta açık bir kafe ve sanat galerisi bulunan The Military Club'a geleceksiniz.

The Military Club-Ulusal Ordu Binası (Cercul Militar National): Bükreş’teki en gösterişli yapılardan biri olan binanın mimarı Rumen Dimitrie Maimaroiu olsa da Fransız etkisi ile yapılmış bu neoklasik şaheser, 1912'de Rumen ordusunun sosyal, kültürel ve eğitim ihtiyaçlarına hizmet etmek için inşa edildi. Bulunduğu yerde eskiden bir kilise varmış ancak zemin çamurlu ve yumuşak diye yıkılmış. Bu yapıyı inşa ederken zemin problemi Gustave Eiffel’in (Eyfel Kulesi mimarı) arkadaşı Anghel Saligny’nin tavsiyesi ile meşe sütunları kullanılarak çözülmüş. 1912’de tamamlanan binanın açılması savaşın sonuna ertelenmiş. 1930 ila 1948 yılları arasında Ordu binası ve II. Dünya Savaşı sırasında da Nazi Ordusu Merkezi olarak kullanılmış.


Günümüzde ziyafetler ve resmi etkinlikler hala balo salonlarında yapılırken, üst kattaki alan ordu kütüphanesine ve ayrıca subay eğitimi için ofislere ve sınıflara ayrılmıştır. Binanın ana kısmı sivillere kapalıdır, ancak görkemli restoranı ve yaz terası halka açıktır.


- Bu bölgede bulunan muhteşem Continental Hotel binasını da görmenizi isterim.


- Köşede batıya yani sağdaki Bulevardul Regina Elisabeta yönünde dönün ve bu yürüyüşteki son durak olan Cismigiu Bahçesi'ne doğru ilerleyin. Gölün etrafında gezintiye çıkın veya sandalları seyrederek rahatlayın. Kayıkhane kafesinde atıştırmalıklar ve serinletici içecekler sunulmaktadır.

Cismigiu Park-Çeşmeci Parkı(Gradina Cismigiu): Burası da yine şehrin içerisinde kalan parklardan biridir ve merkeze yürüme mesafesindedir. Calea Victoriei'nin batısındaki 16 hektarlık bir alana kurulmuş olan bu Park, 1845 yılında Alman peyzaj mimarı Carl Meyer tarafından tasarlanmış ve 1860 yılında halka açılmış. Cismigiu adı, "halk çeşmesi" anlamına gelen Türk çeşmesinden geliyor. Romanya dağlarından 30.000'den fazla ağaç ve bitki getirilirken, Viyana'daki botanik bahçelerinden de egzotik bitkiler ithal edildi.

 


Bükreş'in en eski parkı olan Cismigiu, büyük şehrin karmaşasında bir mola vermek ve gezmek için harika bir yerdir. Yemyeşil çimenler ve dolambaçlı yolların ortasında yer alan park, kayık kiralanan bir göl, bir bira bahçesi, cafeler, restoranlar, çocuklar için bir oyun alanı, amatörler için bir satranç alanı ve dinlenmek ve insanları izlemek için birçok bank sunmaktadır.

 

Mayıs'tan Eylül ayına kadar küçük gölette gezmek için su bisikleti veya kürek çekeceğiniz kayıkları kiralayabilirsiniz. Kış aylarında da buz pateni yapılıyormuş. Bükreş Belediyesinin karşısındaki Park, Free Walking Tur’un da sondan bir önceki durağı oluyormuş. Çeşmeci Parkının ana girişi Regina Elisabeth Caddesinde yer alıyor.

- Çeşmeci Parkının hemen girişinde Kretzulescu Sarayı bulunuyor.

Kretzulescu Palace-Kretzulescu Sarayı: Saray başlangıçta Prenses Elena Kretzulescu'nun ikametgahı olarak 1902 yılında yaptırıldı. 1927 yılında Romanya Hükümeti tarafından satın alınan Saray, 1928-29 yıllarında Başbakanlık Ofisi ve 1929-46 yıllarında Dini Sanatlar Müzesi olarak kullanıldı. 1972'den bu yana UNESCO Yüksek Öğrenim Avrupa Merkezi olarak kullanılmaktadır.


- Bu bölgede Bükreş Belediyesini yani City Hall binasını görebilirsiniz.

City Hall-Bükreş Belediyesi: Bükreş Belediye Binası, neo-Rumen mimarisi tarzının ana destekçilerinden  olan ve Arch de Triumph ile Marmorosch Blank Bank gibi bazı gözde yapıların mimarı Petre Antonescu tarafından tasarlanarak 1906-10 yılları arasında inşa edildi. 

Bina 1948 yılına kadar Bayındırlık Bakanlığı'na ev sahipliği yaptı ve 1916-18 yılları arasında Alman işgali sırasında Alman Genel Komutanlığına dönüştürüldü. II. Dünya Savaşı'nda bombalanarak ciddi şekilde hasar gördükten sonra, Petre Antonescu'nun ilk planladığı şekilde yenilenmiş ve başka bir katla birlikte genişletilmiştir. Çalışmalar bittikten sonra Belediye Binası merkezini buraya taşıdı. Komünist rejim sırasında Belediye Binası, Başkent Popüler Konseyi olarak yeniden adlandırıldı.

Bina 2010 yılına kadar Bükreş Belediye Binası'nın merkeziydi ve restorasyon ve konsolidasyon çalışmalarından sonra 2016 yılında bu kuruma geri döndü.


Calea Victoriei üzerinde Stirbey Sarayını da görebilirsiniz.

Stirbey Palace-Stirbey Sarayı:Saray, yanında geniş bir çimenlik, bir kilise, bir şapel, bir yaz pavyonu, bir park, bir su kulesi ve bir göl de içeren daha geniş bir alanın parçasıdır. Saray, Wallachia prensi Barbu Dimitrie Ştirbei'nin emriyle 1850'de başladı, ancak yapı Alexandru Barbu Ştirbei yönetimdeyken ancak 1863 yılında tamamlanabildi. Binanın içinde ve dışındaki gotik unsurlar gözle görünür, ancak önemli olan sarayın görkemi ve prestijidir. Bina o dönemde Alexandru Ştirbei'nin asil konuklarını kabul etmek için kullanılmıştır.




Şapel, 1890 yılında tamamlanmış olup, göze çarpan Gotik mimarisi ve Gheorghe Tattarescu tarafından yapılan dekoratif tablolarla öne çıkıyor. Ştirbei ailesinin muhtelif üyeleri burada gömülüdür. Bu alana komünist yetkililer tarafından el konulduğu dönemde yeni yapılar inşa edildi, saray ve bitişik yapılar tamamen farklı bir kullanıma sokuldu. Günümüzde yetkililer bu alanın devasa tarihini ve mimari mirasını korumayı amaçlarken, onu aynı zamanda klas bir eğlence ve iş fırsatına dönüştürdüler. 

- Romanya Akademisi binası ise görülmeye değer. Zaten bir saray bu amaçla kullanılıyor.




3. Gün Merkezin Doğusu: Bu yürüyüş sizi Bükreş'in en işlek ticaret ve alışveriş bölgesine götürür. Bulvar beş kez isim değiştirir, ancak burada beş bölümden sadece üçünde (General Magheru, Nicolae Balcescu ve I.C. Bratianu) yürüyeceksiniz. Piata Romana'dan başlayarak, ilk önce bazı elçilik konaklarına bakmak için Bulevardul Dacia'da doğuya yürüyebilirsiniz. Sonra Piata Romana'ya dönün ve güneye Bulevardul General Magheru'ya doğru gidin. Cadde, giyim mağazaları, kaldırım satıcıları, pastaneler, sinemalar, kırtasiyeler ve kristal dükkanlarıyla dolu. Bu tarafta bulunan Theodor Pallady Müzesine ve Sinegoga da gidebilirsiniz. 

Theodor Pallady Museum-Theodor Pallady Müzesi (Muzeul Theodor Pallady): Müzenin faaliyet gösterdiği Melik Evi, 1750 civarında zengin Ermeni işadamı Hagi Kevork Nazaretoğlu tarafından inşa edilmiş Bükreş'teki en eski ve en güzel ticaret evlerinden biridir ve halka açık olan tek evdir. Ev, 1848'den sonra devrimci eylemlerin destekçisi ve en önemli sahibi olan Iacob Melik'in adını taşıyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında ev yenilenmiş ve üst sundurma, iç ahşap merdivenler ve geniş saçaklı çatı gibi geleneksel unsurlar korunmuştur.

Müze, Rumen sanatçı Theodor Pallady'nin tablo ve çizimleri ile diğer birçok sanat objesinin yanısıra Serafina ve Gheorghe Răut koleksiyonuna da ev sahipliği yapmaktadır. Theodor Pallady imzası taşıyan önemli sayıda resim ve Paris döneminden kalma 800'den fazla çizim ve gravür vardır. Karı-koca Răut’lar 1960'ların sonlarında 16-19. yüzyıla ait Fransız, Hollandaca, İngilizce ve İspanyolca okul resimleri, az sayıda antika ve Rönesans heykelleri, tekstil, mobilya, oryantal seramik ve diğer dekoratif sanat objelerini kendi sanat koleksiyonları ile birlikte Romanya Devleti'ne bağışladı. Müze, Mayıs-Eylül aylarında Çrş.-Pz. 11.00-19.00, Ekim-Nisan aylarında 10.00-18.00 saatlerinde açık olup Pzt.ve Salı günleri kapalıdır. Giriş ücretlidir.

Yeshoah Tova Synagogue: Magheru Bulevard'dan Piata Amzei'ye doğru giden işlek ara bir caddede bulunuyor. İbadetler Cuma ve Cumartesi akşamları Şabat saatinde yapılır.

- Bölgede çok katlı yüksek Intercontinental Hotel'in yanındaki Ulusal Tiyatro'da iki tane olmak üzere birçok sanat galerisi var. Otelin arkasında Amerikan Konsolosluğu ve Amerikan Kütüphanesi bulunmaktadır. Bu bölgede bulunan kiliseleri gezebilirsiniz.

Oţetari Church-Oţetari Kilisesi (Biserica Oţetari): Rosetti Meydanı'na, Ulusal Tiyatro'ya ve Spiru Haret Ulusal Koleji'ne yakın olan bu Kilise, şehrin merkezinde dindarların rahatladıkları çok gizli, manevi bir yerdir. Adı üzerinde olduğu sokak nedeniyle "kutsal su" anlamına gelmektedir. 18. yüzyılda inşa edilmiştir ve içinde birkaç ilginç tablo ve vitray bulunmaktadır.

Church of the Icon: Şehrin en tanınmış kiliselerinden biri olan İkona Kilisesi, adını Constantin Brâncoveanu'dan Kilise'ye hediye edilen Meryem Ana İkonasından alıyor. Buradaki orijinal tuğla kilise, keşiş ve eski özel sekreter Mihail Băbeanu tarafından 1745-50 arasında inşa edildi. Ancak bu yapının çoğu depremlerde tahrip oldu ve bugün görülenlerin çoğu 19. yüzyıldan kalmadır.

Armenian Church: Piaţa Universităţii'nin doğusundaki B-dul Carol I üzerinde, aslen 1781'den kalma alabaster Ermeni Kilisesi vardır. Bu kilise 1915'te tekrar inşa edilmiştir.

Schitul Dârvari: Duvarlarla çevrili yemyeşil bir bahçesi olan bu güzel Manastır, 19. yüzyılın ortalarından kalmadır ve bir zamanlar Dârvari ailesinin özel mülküdür.

- Piata Universitatii'ye ulaştığınızda, caddenin batı tarafında Bükreş Üniversitesi'ni ve kaldırımda kitap ve çiçek satıcılarını göreceksiniz. Yeraltı metro (Metrou) çarşısında gazete büfelerini, bir pastane ve pizzacı da dahil olmak üzere birkaç fast food dükkanını bulabilirsiniz.

University Square-Üniversite Meydanı (Piaţa Universităţii): Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar kalabalık ve işlek bir trafikle dolup taşan bu bölge, Bükreş'teki en popüler buluşma yerlerinden biridir. Universitate metro istasyonunda inerek buraya gelebilirsiniz. Üniversite Meydanı, Eski Şehrin kuzeydoğu sınırını oluşturuyor.

Meydan, Bükreş Üniversitesi Mimarlık Okulu, Bükreş Ulusal Tiyatrosu, neoklasik Coltea Hastanesi ve güzel kilisesi ve şu anda Bükreş Tarih Müzesi'ne ev sahipliği yapan Sutu Sarayı'ndan başlayarak her dört köşesinde dikkat çekici bazı mimari şaheserleri bir araya getiriyor. Üniversitenin önünde Meydanda dört heykel bulunuyor. Bunlar, Ion Heliade Rădulescu (1879), Cesur Michael (1874), Gheorghe Lazăr (1889) ve Spiru Haret'i (1932) tasvir ediyorlar. Meydanın ortasında, küçük bir adada, 10 taş haç 1989 Devrimi sırasında öldürülenlerin anısına dikilmiş. Bükreş'teki en yüksek binalardan biri olan Intercontinental Hotel Üniversite Meydanı'nın yakınında yer almaktadır.

Meydanın altında, yayaların meydanın bir tarafından diğerine geçmesine ve metro istasyonuna erişimine imkan veren ve aynı zamanda dükkanların ve lokantaların bulunduğu bir yeraltı geçidi bulunmaktadır. Bu yeraltı geçidi, sokak trafiği ile uğraşmaktan ziyade bulvarları geçmek için en kolay yerdir. Piata Universitatii'nin güneyinde cadde adı Bulevardul I.C. Bratianu olarak değişiyor. Sağınızda, 1835 yılında inşa edilen neoklasik Sutu Sarayı'nda yer alan Bükreş Tarih ve Sanat Müzesi var.

University of Bucharest (Universitatea Bucuresti): Bükreş her şeyden önce bir yükseköğretim merkezidir. Bükreş Üniversitesi, 1864 yılında Walachia ve Moldova'nın birleşik beyliklerinin yöneticisi Alexandru Ioan Cuza tarafından kuruldu. Üniversitenin Neoklasik binası üzerindeki çalışmalar 1857'de başladı ve 1859'da bitti. İki Dünya Savaşı arasında, Üniversite kütüphaneleri ve koridorları, Mircea Eliade, Emil Cioran, Eugène Ionesco, Sergiu Celibidache dahil olmak üzere çok sayıda ünlü Rumene ev sahipliği yaptı. Yıl boyunca, Üniversite binasının yakınlarında antika kitaplardan, yayını durdurulan gazetelere, ikinci el kitaplardan başka bir çağdan kalmış resimli dergilere kadar satış yapanları bulabilirsiniz.


Oscar Maugsch Palace-Oscar Maugsch Sarayı: Romanya Ticaret Bankası'nın eski Sarayı olan Oscar Maugsch Sarayı, mimar Oscar Maugsch tarafından tasarlanmış ve 1906 yılında inşa edilmiştir.  Paris'teki Haussmann Bulvarı'ndaki saraylar model alınarak Palaceuțu Sarayı'nın eski bahçesi üzerine inşa edilmiştir. 



Rumen ticaret bankası BCR, Universitatii Meydanı'ndaki tarihi Oscar Maugsch Sarayı’nı 2019 yılında, Lüksemburg’da kayıtlı bir yatırım aracına, Regina Elisabeta Bükreş’e satışını tamamladığını açıkladı.

Ion Luca Caragiale Bükreş Ulusal Tiyatrosu: 65 milyon avroya mal olan bir proje uygulanarak 2014'ün sonunda, fütüristik unsurların egemen olduğu Ulusal Tiyatro yeni yüzüyle kapılarını açmış.

Suţu Palace-Sutu Sarayı (Palatul Sutu): Suţu Palace, Bükreş'teki en eski aristokrat konutlardan biridir ve 150 yılı aşkın bir süredir değişmeden kalan birkaç yapıdan biridir. Dışişleri Bakanı Costache Suţu tarafından 1833-35 yılları arasında mimar Conrad Schwink ve Johann Veit'in planlarına göre neogotik tarzda inşa edilmiştir.

 

Sarayın içi ünlü heykeltıraş ve dekoratif sanatçı Karl Storck tarafından 1862'de tasarlandı. Üst kata çıkan anıtsal merdivenler zemin kattan iki kol halinde yapıldı, üç kemer eklendi ve perspektif sorunu, Murano'dan getirilen ve güzel bir çerçevesi bulunan bir aynanın ön duvara monte edilmesi suretiyle çözüldü. Aynanın üstünde, Sutu’nun karısı Irina Suţu'nun oyma ahşap bir madalyonu vardır. 20. yüzyılın başına kadar burası özel bir konut olarak kaldı ve Sutu ailesinin yüksek sosyeteye verdiği partilerle meşhur oldu. Suţu Sarayı, 1956'dan sonra Bükreş Belediye Müzesi'nin yeni merkezi haline geldi. 1956-58 yılları arasında restore edilen Saray, 23 Ocak 1959'da halka açıldı ve o zamandan beri Bükreş tarihi ile ilgili sergiler düzenleniyor.

Bucharest History & Art Museum-Bükreş Belediye Müzesi (Muzeul Municipiului Bucuresti): Süslü balolara ev sahipliği yapmak için inşa edilen Neoklasik 1834 yapımı Sutu Sarayı'nda yer alan ve Piaţa Universităţii'ye bakan bu küçük Müzede paralar, kitaplar, haritalar, gravürler, resimler, silahlar, mobilyalar ve eski geleneksel kostümler olmak üzere, Bükreş’in 14. yüzyıldan kalma küçük bir kaleden Romanya'nın başkenti olarak evrilmesine ilişkin 300.000 eser sergileniyor. En değerli sergiler arasında, ilk kez 1459'da Vlad Tepes tarafından yayınlanan ve Bükreş şehrinin adını kanıtlayan bir belge ile Prens Constantin Brancoveanu'ya (1688-1714) ait değerli taşlardan yapılmış bir kılıç vardır. Müze Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açık, Pzt. ve Salı günleri kapalıdır. Bilet ücreti 10 lei olup fotoğraf çekmek için ekstra 15 lei daha ödenmelidir.

 

Coltea Hospital (Spitalul Coltea)-Colţea Church (Biserica Colțea, Biserica "Trei Ierarhi"): Bükreş'in 1704 yılından kalma en eski hastanesi olan Coltea, o zamanlar başkentin büyük zenginliklerinin çoğuna sahip olan Vacaresti ailesine ait arazi üzerine inşa edildi. Orijinal bina 1802'de bir depremle yıkılınca bugün görülen neoklasik bina 1888'de yapıldı. Hastane halen işleyen bir halk sağlığı merkezidir.

  

Hastanenin yanındaki kilise orijinal 1701 yapımıdır ve Bükreş’de Brancovenesc tarzında yapılan ilk kilisedir. Kilise herkese açıktır ve tavandaki aziz silüetleri görülmeye değer.

 

 

- Bu bölgede göreceğiniz 1895 yılında inşa edilen ve Fransız Rönesansı ile Klasizm etkilerinin harmanlandığı eklektik Tarım Bakanlığı Sarayı ayrı bir güzelliktedir.

  

St. Nicholas Church (Biserica Sfantul Nicolae): 1909'da Rus Çarı II. Nicholas tarafından 600.000 altın ruble ödenerek inşa ettirilen ve Üniversite Meydanının hemen dışında bulunan bu Ortodoks Kilisesi, Moskova'daki Archangelskiy Katedrali'ndeki sunaktan sonra modellendiği iddia edilen ahşap, altın yaldızlı bir ikonostasa sahiptir.

National Bank of Romania (Banca Nationala a Romaniei): Romanya Ulusal Bankası (BNR), 1678'den 1883'e kadar bir pub'dan bir hana sonra bir kız yurduna kadar evrim geçiren bir ev olan Hanul Serban Voda isimli ünlü binalardan birinin yerinde duruyor. İki büyük yangın bu binaya zarar verdikten sonra arazi düzleştirilmiş ve 1883-85 yıllarında Fransız mimar Cassien Bernard ve Albert Galleron'un tasarımlarına göre bu alana BNR inşa edilmiş. Neoklasik Fransız tarzında olan binanın önünde Korint sütunları var ve muazzam bir merkez bankası salonuna sahip. 1890 yılında Avrupa'nın en güzel bankalarından biri olarak ilan edilen Romanya Merkez Bankası etkileyici bir madeni ve kağıt para koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır. Hafta içi ücretsiz gezebileceğiniz bu koleksiyon için kimliğinizi /pasaportunuzu sunmak zorunludur.


- Daha aşağıda, Choral Tapınağı ve Sfantul Gheorghe cel Nou Kilisesi olacak. Strada Lipscani'nin doğu ucu batı tarafındaki bulvarla buluşuyor.

New St George's Church-Yeni Aziz George Kilisesi (Biserica Sfântul Gheorghe Nou din București): Yeni Aziz George Kilisesi 1699'dan kalmadır ve öncelikle Wallachian prensi Constantin Brâncoveanu ve Ion Mavrocordat'nun mezar yeri olması nedeniyle önem taşımaktadır. Brâncoveanu, Rus-Türk Savaşı'na (1711) katılmayı reddettikten sonra 1714'te Osmanlılar tarafından ele geçirildi. O ve dört oğlu İstanbul'a götürüldü ve başı kesildi. Kilise, Piaţa Universităţii ve Piaţa Unirii arasında yarı yolda bulunmaktadır.

Choral Temple (Templul Coral): 1857 yılında inşa edilen kırmızı tuğlalı tapınak muhteşem Mağribi kuleleri, koro katı ve orgu ile dikkat çekiyor. Bükreş'teki bu en büyük aktif sinagogun hem içi ve hem dışı görsel olarak çarpıcı. Yaklaşık 400.000 Rumen Yahudisi de dahil olmak üzere Holokost kurbanları için 1991 yılında dikilen bir anıt tapınağın ön tarafında görülebilir. İbadetler her gün sabah 8 ve akşam 7'de yapılır. Girmek için pasaportunuza ihtiyacınız olacak.

- Bu bölgede iç taraflarda kalan Büyük Sinegog ve Yahudi Tarihi Müzesini de görebilirsiniz.

Bucharest Jewish Community-Yahudi Topluluğu (Comunitatea Evreilor din Bucuresti): Bükreş, Romanya'daki en eski ve en önemli Yahudi topluluklarından birine sahiptir. İlk olarak Sefarad Yahudileri 16. yüzyılda buraya gelmiş. 17. yüzyılın başlarında, Kazak ayaklanması sırasında ilk Aşkenazi Yahudileri Ukrayna ve Polonya'dan gelmiş. Kutsal kardeşlik, yardım ve dua evi 1715'te kurulmuş. 18 ve 19. yüzyılda inşa edilen sinagoglardan bazılarında ritüel hamamlar (mikve) da varmış. 1832'de 10 kutsal ibadet evi kurulmuş. Yüzyılın sonunda sayıları önemli ölçüde artan bu evlerin neredeyse her birinin kendi hahamı ve cemaati oluşmuş.

20. yüzyılın başında 70 tapınak ve sinagogla birlikte Bükreş'teki Yahudi nüfusu 40.000 kişiye ulaşmış. İbadet yerlerinden sadece birkaçı tarihin vahşetinden kurtularak hayatta kalmış. Bugün Şehirde sadece iki ibadet yeri var ve bunlar Yahudi topluluğuna hizmet ediyorlar.

Great Synagogue-Büyük Sinegog (Sinagoga Mare din București): Bu önemli Sinagog 19. yüzyılın ortalarından kalmadır ve göç eden Polonyalı Yahudiler tarafından 1845 yılında kurulmuştur. Sinegog, 1865 yılında onarılmış, 1903 ve 1909 yıllarında Barok tarzında yeniden dizayn edilmiş ve 1936 yılında Rokoko tarzında yeniden boyanmıştır. Mütevazı sergiler Transdniestr ve Ukrayna'daki kamplara sürülen yaklaşık 200.000 Rumen Yahudi ile Auschwitz - Birkenau'da ölen Transilvanya'dan 100.000'den fazla Yahudi'nin hikayesini anlatıyor. 

Üç tarafı toplu konut blokları tarafından gizlenmiş olan bu Sinegog’u bulmak oldukça zordur. Ancak titizlikle restore edilmiş iç mekanını görmek, Yahudi hayatı ve Romanya'daki Holokost ana sergisine bakmak için bu çabaya değecektir. Giriş ücretsizdir, ancak 10 lei civarında bağış yapmanız bekleniyor!

Dr. Moses Rosen Museum of the History of the Jewish Community in Romania-Yahudi Tarihi Müzesi (Muzeul de Istorie al Evreilor din Romania): Renkli bu bina, 1836 yılında yerel terziler birliği için ibadet yeri olarak inşa edilmiş. Yapı restore edilmiş ve 1910'da önemli mimari değişikliklere uğramış, en sonunda 1968'de orijinal işlevini kaybetmiş. Rumen Yahudileri Tarihi Müzesi 1978 yılında, Moses Rosen'in (o tarihte Romanya'daki Yahudi cemaatinin baş hahamı) insiyatifiyle, 2004 yılında tarihi anıt ilan edilen bu binada kurulmuş.

Müzedeki İngilizce ve Rumence açıklamalar bulunan sergileri inceleyerek, Romanya'daki Yahudi cemaatinin tarihini, kökenlerini, büyümesini ve Romanya kültürü, ekonomisi ve siyasi hayatı üzerindeki etkisi ve katkısı hakkında bilgi edinme fırsatına sahip olabilirsiniz. Romanya Yahudileri Tarihi Müzesi'nde değerli resimler, en değerlisi Benjamim de Tudela'nın Romanya'nın tarihi bölgesinde yaşayan Yahudi cemaatine ilişkin yaptığı araştırmalarla ilgili bir kitap olan belgesel değerindeki dökümanlar, Siyonist ve Yahudi karşıtı hareketleri belgeleyen dini nesneler, baskılar ve yayınların yanı sıra Holokost'a adanmış tematik bir koleksiyon bulunmaktadır. 1941'de Romanya'da 800.000 Yahudi yaşıyormuş ancak bugün sadece 10.000 kişi kalmış. Müzeye girmek için pasaportunuza ihtiyacınız var. Müze Pzt.-Çrş. ve Cuma-Pz. 09.00-13.00, Prş. 09.00-16.00 arası açık ve giriş ücretsizdir. 

- Üniversite Meydanı'ndan Zafer Meydanı'na doğru yürüdüğünüzde sol tarafta Theodor Aman Müzesini gezebilirsiniz.

Theodor Aman Museum: Theodor Aman, 19. yüzyılın en önemli Rumen ressamlarından biriydi. Romanya sanat tarihine yaptığı katkı, muhteşem tablolarının yanısıra ülkedeki ilk güzel sanat okullarını da kurmasıyla tamamlanmış. Theodor Aman, Rumen sanatını dönemin modern Avrupa standartlarına uydurma çabalarından dolayı dikkat çekicidir. Aman'ın yerel ve ulusal yaşamın özelliklerini tasvir eden küçük, ince işlenmiş yağlı boya tablolarındaki bazı detaylar o kadar iyidir ki, bazı figürler üç boyutlu bir şekil gibi görünmektedir.


Theodor Aman Müzesi, 1869 yılında inşa edilen bir bina olan sanatçının kendi evinde kurulmuştur. Heykeltıraş Karl Storck ile işbirliği içinde Evin mimari planlarından dış mekan dekorasyonlarına ve iç tasarıma (duvar resimleri, vitray, sıva tavanlar, atölyede ahşap paneller ve evin mobilyaları) kadar ev Theodor Aman'ın tasarımından izler taşımaktadır. Theodor Aman Michelangelo ve Leonardo da Vinci'yi temsil eden heykel eserlerle dış mekan dekorasyonlarını da tamamlamıştır.


1908 yılında açılan Theodor Aman Müzesi, Romanya'nın en eski anıt müzelerinden biridir. Ev, Belle Époque dönemine özgü samimi atmosferini halen koruyor ve ressam Theodor Aman’ın eserlerinin büyük bir kısmı halen burada sergileniyor. Koleksiyon, çizimler, belgesel değeri olan öğeler, mektuplar, kıyafetler, heykeller, resimler ve muhtelif enstrümanlardan oluşur. Bu koleksiyonun çeşitliliği, Theodor Aman'ın hayatı ve çalışmasının mümkün olduğunca kapsamlı bir resmini sunmayı amaçlamaktadır. Müze Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açık olup giriş ücreti yetişkinler için 5 lei, öğrenciler için 2 lei ve fotoğraf çekmek için 15 lei’dir.

- Üniversite Meydanı'ndan Cotroceni tarafına yürüdüğünüz takdirde bu bölgede Ulusal Askeri Müzeyi, Demiryolu Müzesini, Ulusal Opera ve Bale Binasını, Cotroceni Sarayını ve Botanik Bahçesini görebilirsiniz.

National Military Museum-Ulusal Askeri Müze (Muzeul Militar National): Müze 1923 yılında Kral Ferdinand tarafından yayınlanan bir kararname sonrasında kurulmuştur ve günümüzde Müze bu nedenle Kral Ferdinand’ın adını taşımaktadır. Yaklaşık 1.300.000 sergi unsurundan oluşan etkileyici bir koleksiyonla Rumen tarihine askeri bir bakış açısı sunuyor. 1972'de tekrar kurulan Müze tarih öncesi dönemlerden günümüze uzanan silah koleksiyonları ve 1989'daki Romanya Devrimi de dahil olmak üzere önemli askeri olaylara adanmış kalıcı sergilerle birlikte toplar, tanklar, helikopterler de dahil olmak üzere nispeten modern silahların açık hava sergisine sahiptir. Doğu ve Batı silahları, Rumen ve yabancı üniformalar, askeri madalya ve ödüller, kupalar, toplar, kanonlar ve uçakların koleksiyonlarının yanı sıra tarihi askeri belgeler kütüphanesi bulunmaktadır. Temalara göre sınıflandırılmış mevcut koleksiyonlar kronolojik açıdan veya piyade, süvari, hava kuvvetleri, denizcilik şeklindeki askeri bakış açısından da incelenebilir.

Müze girişinde, Parlamento Sarayı'nı (devrimden sadece bir yıl önce boyanmış) kutlayan 1988 yılına ait Komünist duvar resmine dikkat edin. Arkada ilk havacı Aurel Vlaicu’nun tarihi 1911 uçağı ile bir hangar var. Müzedeki 1989 Devriminin sergilendiği odada, esas olarak ayaklanma sırasında öldürülen asker ve sivillerin aileleri tarafından bağışlanan kişisel eşyalar bulunuyor. Müzenin sınırlı yüzeyde sergilenmesi imkansız sergi zenginliği göz önüne alınarak, koleksiyonlar sürekli olarak döndürülmektedir. Müze, Romanya Milli Savunma Bakanlığı tarafından yönetiliyor. Strada Mircea Vulcănescu, 125-127 adresindeki Müze Çrş.-Pz. 09.00-17.00 saatlerinde açıktır ve Pazartesileri kapalıdır. Giriş yetişkinler için 10 lei olup Metronun “Gara de Nord” istasyonunda inilerek ulaşılabilir.

Romanian Railways Museum-Romanya Demiryolları Müzesi Bucharest (Muzeul Cailor Ferate Romane): Demiryolları Müzesi, Avrupa'nın en büyük tren dioramalarından birini, 1869 Mors telgrafını ve Romanya Demiryolları üniformaları ve resimleri dahil demiryollarına ilişkin hatıra eşyaları sergiliyor. Müzenin açık hava bölümünde birkaç yolcu treni vagonu ve motoru var. Müze Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açık ve giriş ücretlidir.

National Opera & Ballet (Opera Nationala Romana): Şehrin sanatsal hayatı, 1930'larda Paris takma ismine ayak uydurdu ve oldukça canlıydı. 1953 yılında tamamlanan Opera Binası, sadece mükemmel performansları için değil, aynı zamanda lüks iç tasarım için de görülmeye değer.


Dünyaca ünlü Romen Operası hem Rumence hem de İtalyanca ve Almanca konser veriyor. Klasik repertuarın (Puccini, Verdi, Rossini, Mozart), yenilikçi performansını, lüks kostümler, tecrübeli sanatçılar ve koreograflarla birlikte izleme şansını bulacaksınız. Romanya Ulusal Balesi de bu tiyatroda sahne alıyor. Gösteriler, temmuz ve ağustos ayları hariç Çarşamba ile Pazar akşamları arasında yapılır.

 


Saint Martyr Eleftherios Church-Elefterie Kilisesi (Biserica Sf. Elefterie): Opera Binası yakınındaki bu kilise yeni Bizans tarzında mimar Constantin Iotzu tarafından tasarlanmış ve 1935-71 yıllarında inşa edilmiştir. Yakınlarda aynı adı taşıyan eski bir kilise olduğu için buna Yeni Kilise denilmektedir.


Cotroceni Palace & Museum-Cotroceni Saray ve Müzesi (Muzeul National Cotroceni): Prens ve hükümdar Serban Cantacuzino tarafından 1679-1681 yılları arasında inşa edilmiş eski bir kraliyet konutu olan Saray, mimarisinde önemli değişiklikler yapan Kral I. Carol'a ev sahipliği yapmıştır. 19. yüzyılın sonunda, Hanedanın veliahtı Ferdinand tarafından kısmi olarak yıktırılmış ve Fransız mimar Paul Gottereau tarafından Neoklasik tarzda yeniden inşa edilmiştir. Saray, Romanya tarihinde, özellikle I. Ferdinand'ın İngiliz karısı Queen Marie'nin evi olarak ünlü bir yere sahiptir. 1977'de Nicolae Ceausescu, yeni bir kanat ekleyerek burayı resmi bir konukevine dönüştürdü.

Sarayın eski kanadı 1990'dan sonra müze oldu. Doğu Salonu, Norveç Salonu ve Kraliçe Odası, orijinal tasarımına göre neredeyse hiç değişmemiş ve görülmeye değer. Müze, güzel sanat ve dekoratif sanat koleksiyonlarının yanısıra madeni para koleksiyonları, arkeolojik bulgular, tarihi eser ve madalya koleksiyonları gibi yaklaşık 20.000 esere sahiptir. Orta Çağ sanatının çok önemli bir koleksiyonu da burada görülebilir. Yeni kanat ise Romanya Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullanılıyor. Bulevardul Geniului 1 adresindeki Müze Salı-Pz. 09.30-17.30 arası açıktır ve Pazartesi günleri kapalıdır.

İngilizce dilindeki kapsamlı turun bilet ücreti yetişkinler için 70, öğrenciler için 17,5 lei’dir. Fotoğraf çekmek istiyorsanız amatör çekim için ayrıca 20 lei ödemelisiniz. Odaların çoğu ziyaretçilere açıktır, ancak zorunlu rehberli turda yer ayırtmak için önceden arayın veya e-posta gönderin. Buraya otobüs veya troleybüslerle “Gradina Botanica” durağında inerek veya Metroyla “Politehnica” istasyonuna giderek ulaşabilirsiniz. İçeriye girmek için pasaportunuzu göstermeniz gerekiyor.

Botanical Garden (Gradina Botanica) Botanik Bahçesi: Cotroceni Sarayının yanında 1891 yılında açılan bahçede Romanya ve bütün dünyadan 5.000'in üzerinde bitki çeşidi bulunmaktadır. Bahçede ayrıca, Botanik Müzesi'ne ev sahipliği yapan Brancovenesc mimari tarzında güzel bir bina bulunmaktadır. Müzede el yazmaları, eski botanik araştırma cihazları ve bitkisel malzemelerden yapılmış eserler koleksiyonunu inceleyebilirsiniz. Yerel halk Botanik Bahçesini bir park gibi görüyor ve sıcak günlerde bitkilerden daha çok genç aşıkları görebilirsiniz. Büyük seralar Pzt, Çrş ve Cuma günleri kapalı olup diğer günler 09.00-13.00 saatleri arasında açıktır. Müze yaz aylarında hergün 08.00-20.00 saatlerinde açık ve giriş 10 lei’dir.

- Üniversite Meydanı'ndan güneye doğru yürürseniz, dinlenmek için bankların bulunduğu geniş bir meydan ve devasa çeşmeler kompleksininin olduğu Piata Unirii'ye ulaşırsınız. Piata Unirii'nin iki metro (Metrou) hattı diğer tüm metro duraklarıyla bağlantılıdır. Buraya kadar gelmişken bu bölgede bulunan kilise, katedral ve manastırları gezebilirsiniz.

Patriarchal Cathedral-Catedrala Patriarhală din București-Metropolitan Church (Biserica Patriarhiei): Piaţa Unirii'nin merkezinden, güneybatı yönüne gittiğinizde Walachia eyaletinin hükümdarı Constantin Serban Basarab tarafından Curtea de Arges Manastırından esinlenerek 1656-58 yılları arasında inşa edilen Katedral'e ulaşırsınız. Şehrin Mitropoliei olarak bilinen birkaç tepesinden birinin üzerinde yer alan Metropolitan Kilisesi, 17. yüzyıldan beri Romanya Ortodoks inancının merkezi olmuştur. 15. yüzyılda, üzüm bağlarıyla çevrili küçük ahşap bir kilise bu alanda bulunuyordu. 1668'de Metropolitan Kilisesi ve 1925'te Rumen Ortodoks Kilisesi'nin merkezi oldu.


Katedralin koruyucu azizleri Constantin ve Helen'i tasvir eden bir ikona hariç, iç mekan resimlerinin hiçbiri günümüze gelemedi. Bizans tarzı iç mekanında, Şehrin en göz kamaştırıcı ikonostasisinin olmasının yanısıra birkaç zarif oyulmuş yan sunak vardır ve bunlar Romanya Patriği'nin başkanlık ettiği dini ibadetlere güzellik kazandırmaktadır. Büyük bir kalabalık, Paskalya gece yarısı ibadeti için burada toplanır. Girişteki göze çarpan çan kulesi 1698 yılında inşa edilmiş ve 1958 yılında restore edilmiştir.


Katedralin yanında halka kapalı bir çeşit küçük “Romanya Vatikanı” yani Rumen Ortodoks Kilisesi'nin üst lideri olan Ortodoks Patriği Teoctist'in ikametgahı olan Mitropoliei Sarayı (1708) vardır. Bükreş'te fotoğraf çekilmesinin yasak olduğu tek kilise burasıdır. Komünist dönemde Bükreş'in kiliselerini adeta gizlemek için B-dul Unirii'de tasarlanan büyük konut bloklarının arasında bir yerde kalmıştır. Buraya metroyla “Piața Unirii 1” durağında inip 500 metre yürüyerek ulaşabilirsiniz.

All Saints 'Antim Monastery-All Saints 'Antim Manastırı (Mănăstirea Antim): Bulevardul Unirii'nin güney tarafında, Parlamento Sarayı'nın önündeki bir ara sokakta bulunan bu yapı, 1715 yılında Brâncovenesc tarzında inşa edilen bir kilise, müze ve bir dükkandan oluşan bir Ortodoks manastırıdır. Kilise oyma ahşap kapılar ile zengin bir şekilde dekore edilmiştir. Dükkanda ağırlıklı olarak dini metinler ve ikonografi satılıyor. Kilise, müze ve dükkan halka açıktır ve Pzt.-Cmt. 10.00-19.00, Pz. 08.45-09.45 ve 12.00-19.00 arası ziyaret edilebilir. Ziyaretçilerin dükkanın yanında ücretsiz olarak kullanabileceği bir de tuvalet var.

Saint Apostles' Church (Biserica Sfintii Apostoli): Bükreş'teki en eski kiliselerden biri 1636 yılında inşa edilen ve 1715 yapımı bir çan kulesi bulunan Havariler Kilisesidir. B-dul Unirii'nin kuzeyinde yer alan küçük St Apostles Kilisesi, Ceauşescu'nun 80'lerdeki yıkım projesinden bir dereceye kadar kurtulmuş ve kilise orijinal yerinden taşınmamış. Ancak çevresine büyük apartman blokları dikilmiş, etraftaki ağaçlar ve terkedilmiş binalarla birlikte her tarafını otlar bürümüş. Kilise, görülmeye değer oldukça garip portrelerle doludur.

- Buradan Bulvar boyunca yürümeye devam ettiğinizde I.Carol Parkı'nı, Bellu Mezarlığını, Sefarad Mezarlığını ve daha da ileride Vacareşti Doğa Parkını görebilirsiniz.

Carol I Park-I.Carol Parkı (Parcul Carol I): Piaţa Unirii'nin yaklaşık 1 km güneybatısında bulunan ve Fransız peyzaj mimarı Eduard Redont tarafından tasarlanan I. Carol Park’ı 1906'da açıldı. Bu büyük park, şehirdeki en güzel parklardan biridir. Güzel bitki örtüsü ve panoramik manzarası yanında, Sonsuz Ateşin yandığı Meçhul Asker Anıtı ve 1989 Devrimi'ne kadar birçok ünlü komünist liderin gömüldüğü 20 metrelik siyah granit bir Mozolenin de içinde yer aldığı birçok anıta ev sahipliği yapmaktadır. Kırmızı İsveç granitinden yapılmış beş kemerle örtülen Mozole, 'Halkın Mücadelesi Kahramanları ve Anavatan'ın Sosyalizm Özgürlüğü' ‘Heroes for the Struggle for the People’s and the Homeland’s Liberty for Socialism’ anısına yerleştirildi. Bir zamanların komünist lideri olan Gheorge Gheorgiu Dej'in mezarının bulunduğu büyük bir anıttır.

Carol Park, bir Roma arenasının kopyası olan bir açık hava tiyatrosuna ve bir Orta Çağ kalesi kopyasına da sahiptir. Park’da ayrıca Cantacuzino Fıskiyesi, 2 dev heykel, Zodiac Çeşmesi, 1909 da açılan Teknik Müze, barış göstergesi olarak 1923 yılında yapılan küçük cami şeklinde bir anıt, Gogu Constantinescu Köprüsü ve Rumen Akademisi'ne ait Astronomi Enstitüsü vardır.

Park, ziyaretçilerine ağaçlarla çevrili keyifli yürüyüş yolları, Bükreş merkezinin güzel bir manzarasını anıttan görebilme  ve birçok fotoğraf çekme fırsatı sunuyor. Yaz aylarında, Park’daki Arenele Romane’da açık hava konserleri de veriliyor. Piaţa Libertăţii'nin kuzeyine veya Calea Şerban Vodă boyunca güneye doğru yürüyerek Parka gidebilirsiniz.

Martyr-Heroes of the December 1989 Revolution Cemetery: I.Carol Parkı'nın güney ucundan batıya doğru gidip, Eroii Revoluţiei Metro istasyonunun yakınına gelince yol bu mezarlığa doğru döner. 1989 devrimindeki yaklaşık 1000 kurbanın çoğunun gömüldüğü bir mezarlıktır.

Youth Park: I.Carol Park'ının doğusundaki Calea Şerban Vodă Tineretului boyunca uzanan birkaç sokak, içindeki Spor ve Kültür Sarayı'nda çeşitli spor etkinliklerinin ve açık hava konserlerinin yapıldığı büyük bir Gençlik Parkıdır. Son yıllarda yenilenmiştir ve küçük çocukların koşması ve oynaması için birçok oyun alanı ve ekipmanı vardır.

Technology Museum-Teknoloji Müzesi (Muzeul Tehnic): Bu müzede çok çeşitli endüstriyel modelleri kapsayan 5.000 ürün sergilenmektedir. Bunlar türbinler, kompresörler, buhar motorları, bir Rumen fabrikasında kullanılan ilk buhar motorundan bir silindir, antika arabalar ve motosikletler olarak sayılabilir.Müze Çrş.-Pz. 11.00-18.30 arası açık ve Pzt. ve Salı günleri kapalıdır. Giriş ücretlidir.

Bellu Cemetery-Bellu Mezarlığı: Şehrin en prestijli mezarlığı olan Bellu Mezarlığı, birçok Rumen yazarın mezarına ev sahipliği yapıyor. Mezarlık girişindeki bir haritada bu mezarların yerlerini görebilirsiniz. Rumen halkının çoğunluğu ulusal şairleri Mihai Eminescu'ya (1850–89) ve komedi oyun yazarı ve mizahçı Ion Luca Caragiale'ye (1852–1912) çok saygı duyar. Bu kişilerin mezarı birbirine yakınmış ve arada sadece Traian Savulescu adında bir adamın mezarı varmış. 

Sephardic Jewish Cemetery-Sefarad Yahudi Mezarlığı: Sefarad Yahudi Mezarlığı, Şehrin güneyinde Bellu Mezarlığı'nın karşısında yer almaktadır. 21-23 Ocak 1941 tarihli iki sıra mezar, Demir Muhafızların Bükreş'teki Yahudi cemaatine karşı gerçekleştirdiği ve en az 170 Yahudinin öldürüldüğü katliamı işaret ediyor. Metrodan çıktıktan sonra modern Belediye Binasına doğru 100 metre yürüyün sağ tarafta göreceksiniz.

Văcărești Nature Park: Komünist dönemde 6 km uzunluğunda bir baraj yapılması planlanan bu alan, 1989 Devrimi'nden sonra terkedilmiş ve 30 yılı aşkın bir süre içinde büyük bir şehir deltasına dönüşmüştür. Romanya'da türünün ilk örneği olan bu doğa parkı, 136 kuş türü ve 116 çeşit bitki, sürüngen ve böcekle birlikte beton yapılar arasında gelişen bir ekosisteme sahiptir. Asmita Gardens'ın T4 Kulesi'nin 17. katındaki Gözlemevi'ni ücretsiz ziyaret etmek için önceden arayın.

4. Gün Merkezin Güneyi: Bu rota, Bükreş'in eski tarihi bölgesindeki renkli yan sokaklar arasında dolaşıyor.

Lipscani-Old Town Bölgesi: Bükreş’te gezilmesi gereken yerlerin çoğu Unirii Meydanı çevresindeki Eski Şehir bölgesinde ve yakınlarında yer alıyor. Bunlar birbirinden kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunuyorlar. Bu nedenle Şehri keşfetmenin en mantıklı yolu ücretsiz yürüyüş turlarına katılmak (Free Walking Tour) ya da sokaklarda bizzat kendiniz dolaşmak olacaktır. Adı ücretsiz de olsa birçok turistik şehirde bulunan bu turların sonunda rehbere bir bahşiş vermeniz bekleniyor ve genellikle 5 Euro civarında oluyor.



Bu bölgenin en ünlü caddesinin ismi Lipscani Caddesi ve Bükreş geziniz sırasında buraya zaten birçok kez geleceksiniz. Eski Şehir bölgesi yaklaşık olarak güneyde Dâmboviţa Nehri, batıda Calea Victoriei, doğuda Calea Moşilor ve kuzeyde Regina Elisabeta Bulvarı arasında uzanıyor. 1400'lü yılların başında, Rumen, Avusturya, Yunan, Ermeni ve Yahudi olan tüccar ve zanaatkârların çoğu mağazalarını ve dükkanlarını şehrin bu bölümünde kurmuş. Bu dönemde Dambovita Nehri civarında Calea Victoriei, Blvd. Bratianu, Blvd. Regina Elisabeta oluşmaya başlamış. Sonra, bölge Lipsca veya Leiptzig'den birçok Alman tüccar buraya geldiğinden Lipscani olarak tanınmaya başlanmış. Diğer sokaklar Blanari (kürkçüler), Covaci (demirci), Gabroveni (bıçak üreticileri) ve Cavafii Vechii (ayakkabı üreticileri) gibi çeşitli eski zanaat topluluklarının ve loncalarının isimlerini almış.




Milletlerin ve kültürlerin bu karışımı, baroktan neoklasik ve art nouveau'ya kadar birçok mimari tarzın bir araya gelmesine yol açmış. Bu bölgede 19. yüzyılın ortalarından kalan yapılar, Wallachian prenslerinin Orta Çağ mahkemelerinin kalıntıları, eski kiliseler, banka merkezleri, birkaç otel, kulüp, restoran ve dükkanlar bulunmaktadır. Dar Arnavut kaldırımlı sokaklar, hala üzerlerinde eski lonca isimlerini korurlar. Şehrin tarihi kalbinin bu kısmı şans eseri Nicolae Ceauşescu’nun büyük yıkımından kurtulmuş. Trafiğe kapalı bu bölge çoğunlukla yenilenmiş ve şu anda kentin genç yeni nesli için buluşma noktası haline gelmiş. Bölge sanat galerilerine, antikacılara, hediyelik eşya dükkânlarına, kafelere, pastanelere, restoranlara, barlara ve gece kulüplerine ev sahipliği yapmaktadır. Bu bölge adeta şehrin kalbinin attığı bir yerdir diyebiliriz. Buralarda gezerken Koton, LC Waikiki, Garanti Bankası gibi pek çok Türk markasını da görürseniz şaşırmayın.





- Calea Victoriei ve Bulevardul Regina Elisabeta'nın kavşağında başlayın. Calea Victoriei’nin doğu tarafından güneye doğru yürüyün. Butiklerin altın bir kemer gibi sıralandığı Pasajul Bijuteria olarak da bilinen Pasajul Villa Cross'a girin.

Pasajul Macca-Vilacrosse-Villacrosse Pasajı (Pasajul Macca-Vilacrosse): Geçit çatal şeklinde, sarı cam kaplı kemerli bir caddedir. Câmpineanu Inn bir zamanlar bu pasajın olduğu yerde bulunuyormuş. Eski Han, onu iki kızına çeyiz olarak hediye eden Petros Seraphim tarafından satın alınmış. Kızlardan Polixena, 1840-48 yıllarında Bükreş Baş Mimarı olan Xavier Vilacrosse ile 1843'te evlenmiş. Böylece, Hanın adı değişmiş. Diğer Kızı Anastasia, kendi tarafında lüks mağazalar inşa eden Mihalache Macca ile evlenmiş. 1880'lerin sonlarında şehirdeki tıkanıklığı gidermek ve batı tarzı bir geçit inşa etmek için bazı alanlar satın alınmış ve bu Pasaj Mimar Felix Xenopol tarafından tasarlanarak 1891'de açılmış. Pasajul Macca-Vilacrosse, daha büyük ve daha uygun bir yapı inşa edilmeden önce ilk Borsa Binası'na da ev sahipliği yapmış. 1950-90 yılları arasında Pasajul Bijuteria "Kuyumcu Pasajı" olarak adlandırılmış, ancak daha sonra ilk ismine dönmüş.




Sahibinin satmayı reddettiği Sitenin merkezi kısmı, Pesht Hotel tarafından işgal edildiğinden, geçit, otelin iki tarafında iki kanatlı, iki dişli, çatal benzeri bir şekil almış. Pasajın içindeki dar sokaklar cam çatı ile kaplanmış ve böylece içeriyi yağmurdan korurken doğal ışığın girmesine izin vermiş. Geçidin bir koluna Vilacrosse, diğerine ise eski sahiplerinden dolayı Macca deniyordu.




Çatalın iki ucu Bükreş'in ana caddelerinden biri olan Calea Victoriei'ye açılıyor, diğer ucu ise tarihi Lipscani bölgesindeki Merkez Bankası'na açılıyor. Bugün, Mısır temalı bir bar/restoran olan Blues Cafe, bir bistro, bir Çin restoranı ve bir şarap barı dahil olmak üzere çeşitli tesislere ev sahipliği yapmaktadır.




- Yakınlardaki Zlatari Kilisesini görmenizi tavsiye ederim.

"Birth of the Virgin Mary", "Saints Martyrs Cyprian and Justina"-Goldsmiths Church- Kuyumcular Kilisesi: Şehir merkezinde, hareketli Calea Victoriei'de, Bükreş'in Eski Merkezi'ne birkaç adım uzaklıkta yer alan Zlătari Kilisesi, sihirbazların ve büyücülerin koruyucu azizi olan 3. yüzyıldan kalma Aziz Cyprian the Mage'nin mezarına ev sahipliği yapıyor. Küçük kilisede bazılarının dokunulduğunda büyü olduğunu söyledikleri Aziz Cyprian'ın eli bulunuyor. Kilise adını, 17. yüzyılda bölgede yaşayan Roma kuyumcularından aldı ve bir zamanlar han ve çan kulesi içeren bir bahçeyle çevrili bir manastırdı.


- Tekrar Calea Victoriei'ye dönün ve güneye doğru Strada Lipscani'nin başına kadar yürüyün. Strada Lipscani'de satıcıları ve dükkanları görmek için dolaşın.

The Dacia Palace - Palatul Dacia (Art Gallery): Dacia Sarayı, Bükreş'in en ünlü caddelerinden the Lipscani Street ve the Victory Avenue arasındaki kavşakta yer almaktadır. Burada 16. yüzyılda ilk olarak Banul Ghiormei isminde bir Yunan Kilisesi varmış ve çeşitli nedenlerle hem bu Kilise hem de yanındaki Han 19. yüzyılda yıkılmış. Dacia-Romanya Sigorta Şirketi tarafından bu arazide 1882-89 tarihlerinde bir bina inşa ettirilmiş. 1914'te Dacia-Romania Sigorta Şirketi binayı kiraya vermiş ve sonra Sarayı "Romanya'daki Alman finansının kalesi" olarak kabul edilen Romanya Genel Bankası'na satmış. 1938'den itibaren banka Romanya'nın bankası olmuş ve daha sonra 1941'de Romanian Discount Bank ile birleşmiş. 1990'dan sonra binanın bazı kısımlarında Romanya Ticaret Bankası ve MSK Bankası çalışmış. Bükreş Belediyesi 2012 yılında "Pinacoteca Municipiului București" programının adımlarını başlatmış. Bir dizi aşamadan sonra, 2019 yılında Dacia-Romanya Sarayının, Bükreş Belediyesi Sanat Galerisi olarak düzenlenmesi için Bükreş Belediye Müzesi yönetimine yetki verilmiş. Yapı, Bükreş'teki diğer tarihi binalarla kıyaslandığında çok da özel bir görünümü olmamakla birlikte, bu bina Mihai Eminescu'nun da birkaç yıl içinde yer aldığı 19. yüzyıl gazetesi Zaman’ın (Timpul) yayın kurulunun merkezi olması nedeniyle tarihsel önem taşıyor. Dacia Sarayı, aynı zamanda Rönesans zarafetiyle süslenmiş tarihi bir anıttır. Mihai Eminescu'nun yüzünü gösteren bir madalyon şairin sadece burada çalıştığı zamanları değil, aynı zamanda Rumen edebiyatına yaptığı büyük katkıyı da çağrıştırıyor.

Burada artık Rumenler ve yabancı turistler tarafından hayranlıkla karşılanan Pinacoteca Bucureștiului koleksiyonundan başyapıtlar bulunmaktadır. Bükreş Belediyesi Müzesi Sanat Bölümü'nün ayrılmaz bir parçası olan Pinacoteca koleksiyonundan Romanya ve Avrupa resmi 2.543 eser, 402 heykel, 87 dekoratif sanat eseri ve 425 grafik çalışması sergilenmektedir. 

- Calea Victoriei'den tekrar güneye doğru ilerleyerek Caru cu Bere restoranına varmak için Strada Stavropoleos'a doğru sola dönün. Bir bira veya atıştırma için oturmasanız bile en azından muhteşem iç mekanını görmek için içeriye bakın.


- Caddenin biraz daha aşağısında 1724 yılında inşa edilmiş küçük Biserica Stavropoleos yer almaktadır.

Stavropoleos Church - Monastery (Manastirea Stavropoleos): Küçük Stavropoleos Kilisesi, başkentteki en güzel dini anıtlardan biridir. Eski Kent bölgesindeki daha uzun binaların arasında kalan Kilise, bugün neredeyse üç yüzyıldan daha eskidir. 1724 yılında yapılan bu muhteşem kilise gibi 18. yüzyıl anıtı Stavropoleos Manastırı da Stavropolie Metropolü olan Yunan keşiş Ioanichie tarafından kuruldu ve onun ismini taşımaktadır. Yapımında yanındaki hanın gelirleri ve yardımlar kullanılmış. 19. yüzyılda yangın, kötü yönetim ve depremden zarar görse de 20. yüzyılın başında tanınmış Rumen mimar Ion Mincu tarafından restore edilmiş. 1904-40 yılları arasında burası ibadete kapatılarak avlusu mezar taşlarının, süslü ahşap oyma kapıların görüleceği bir müze haline getirilmiş.



Stavropoleos Kilisesi,  geç ‘Brancovenesc’ tarzının bir başyapıtıdır. "Brancovenesc" tarzı yerel, Doğu, Bizans ve geç İtalyan Rönesans unsurlarını birleştiren bir stildir. Romanya'nın Ortodoks Kilisesi tarafından bir aziz olarak kutsanan bu prensin yönetimi sırasında bölgenin kültürel yaşamını şekillendiren etkilerin otantik bir sentezidir. Stavropoleos Kilisesi'nin en temel unsurları arasında göz kamaştırıcı çiçek desenleri ile oyulmuş taş sütunlar olan sundurma, oymalı kapı portalı ve pencere çerçeveleri, oymalı ahşap kapı ve kilisenin içindeki nef ve narteksi ayırmak için kullanılan sütunlar bulunmaktadır.



Kilise’nin kısmen iç ve dış freskleri korunmuştur. Manastır, nadir ikonlar, ikonoklastik nesneler ve eski tarih ve dini kitaplardan oluşan zengin bir koleksiyona sahiptir. Kilise günümüzde ibadete açık ve oldukça kalabalık oluyormuş. Manastır müzesini ise sadece önceden randevu alarak görebiliyorsunuz. Bu Kilise UNESO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.


- Burada Strada Postei aracılığıyla güneydeki Strada Iuliu Maniu'ya kadar gidebilir veya Calea Victoriei'ye dönüp güneye giderek Strada Iuliu Maniu'ya ulaşmak için Ulusal Tarih Müzesini geçebilirsin.

Post Office Palace-Postane Sarayı (Postal Palace): Post Palace, Bükreş'teki anıtsal yapılardan biridir ve süslü bir şekilde dekore edilmiş bir yapı olmaktan çok, büyüklüğü ve mimari tarzıyla dikkat çekiyor. Turistik değeri ve tarihsel geçmişi nedeniyle Saray 1972'den beri Ulusal Romanya Tarihi Müzesi'ne ev sahipliği yapmaktadır.


Romanya Postanesi'nin merkezi olarak Alexandru Săvulescu'nun tasarımı ile 1894-1900 yılları arasında inşa edilmiştir. Binanın belirlenen kullanımı sarayın mimari özellikleri üzerinde anlaşılır bir iz bırakmış. Bina yükseltilmiş bir bodrum katı, zemin kat ve iki devasa üst kattan oluşmaktadır. Taş cephesinde bir uçtan diğerine uzanan merdivenler büyük Dorik sütunlarla sabitlenmiştir. Bu dikdörtgen yapının her bir ucuna iki kubbe çatıya yerleştirilmiştir. Tüm yapısal ve dekoratif elementler, neoklasik unsurların kullanılmasıyla binaya eklektik bir çizgi kazandırmıştır. Bu Saray genellikle Cenevre'deki muadili ile karşılaştırılmaktadır.

National History Museum (Muzeul National de Istorie al Romaniei): Romanya halkının tarihi hakkında daha derin bir fikir edinmek isteyen turistler için, Romanya Ulusal Tarihi Müzesi'nden daha iyi bir yer yoktur. Müzenin hem binasının hem de misyonunun ve kimliğinin peşpeşe etkilendiği en zorlu dönemlerden ikisi olan, 1977'deki deprem ve 1989 Devrimi'ne de Müze’de atıfta bulunulmaktadır.

Bir zamanlar şehrin ana postanesi olarak hizmet veren 1900'lü yıllara ait neoklasik bir binada yer alan Müze, Paleolitik Çağ'dan günümüze kadar Romanya topraklarındaki toplumun evrimini gösteren eserlerle, en ilginci Roma'daki Trajan Sütunu'nun bir kopyası olmak üzere Roma döneminden Romanya Krallığına ve günümüze kadar gelen çok ilginç mücevher, bronz ve diğer eserlerle Romanya'nın heyecan verici tarihine harika bir giriş yapmaktadır.


8.000 m2'lik bir alanda çoğu halka kapalı yaklaşık 60 sergi odası bulunan Müzenin muhtelif bölümlerinin sürekli restorasyonda olmasına rağmen yine de, Müze'de görülecek ve hayran kalacak çok şey var. Öne çıkan bölümü, ziyaretçilerin mücevher ve değerli Neolitik eserler de dahil olmak üzere yaklaşık 3.000 altın parçanın göz kamaştırıcı bir görüntüsünün tadını çıkarabileceği Ulusal Hazine Salonu'dur. Sergiler arasında 4. yüzyıl Pietroasele Treasure Collection'ın 12 parçası var. Bu Koleksiyon ilk olarak 1867'de Paris'teki Dünya Fuarında sunuldu. Tutankamon'un mezarı o zaman henüz keşfedilmediğinden dünyadaki en değerli hazine koleksiyonu olarak kabul edildi. Bunun dışında Apahida Hazinesi, Lapidarium ve Coin Koleksiyonu'ndan da bahsedilmelidir. Müze, ülkenin antik Roma ile bağlarını göstermesi bakımından da oldukça önemli. Bu bağlamda Müze'nin en önemli noktalarından biri, Roma İmparatoru Trajan'a ait 2. yüzyıldan kalma bir sütunun kopyası. 

Ulusal Tarih Müzesi, Bükreş'te ziyaret etmeyi düşünebileceğiniz en iyi müzelerden biridir. Koleksiyonların genişliği ve sergilerin değeri, onu bu şekilde önemli kılıyor. Bunun dışında, Müzenin düzenlediği veya Müzenin dahil olduğu çok sayıda geçici sergi ve etkinlik düzenleniyor ki bu da Müzenin Bükreş'in kültürel sahnesinde ve ülke çapındaki önemini de kanıtlıyor. Müze Çrş.–Pz. 09.00-17.00 arası açık, Pzt. ve Salı günleri kapalıdır. Giriş yetişkinler için 20 lei, öğrenciler için 5 lei, İngilizce rehberlik 100 lei ve fotoğraf çekmek ekstra 50 lei’dir. Calea Victoriei, nr. 12 adresindeki Müzeye metroyla “Piața Unirii 2” istasyonunda inip 600 m yürüyerek ulaşabilirsiniz.

- Doğudaki Strada Iuliu Maniu'nun ardından, gerçek Prens Dracula'nın Curtea Veche (Eski Prens Mahkemesi) ve Bükreş'in en eskisi olan Prens Kilisesi'ne geleceksiniz.

Old Princely Court & Church - Aziz Anthony Kilisesi  (Palatul si Biserica Curtea Veche): Eski Prens Mahkemesi, Bükreş'te bulunan en eski Orta Çağ anıtıdır. Tarihi bölgenin merkezinde, Vlad Dracula olarak da bilinen Vlad Tepes tarafından 1546-59 yılları arasında inşa edilen Eski Prens Mahkemesi'nin (Biserica Curtea Veche) kalıntıları bulunmaktadır. Kentin Wallachia’nın güney sınırındaki Dambovita Nehri boyunca stratejik konumunu belirleyen Vlad Dracula, yazlık sarayını daha sonra “Bükreş Kalesi” olarak bilinen yerde kurdu ve şehir kısa süre içinde Wallachia'nın ekonomik merkezi haline geldi. Bükreş, sonraki yöneticilerin ve nihayetinde Romanya'nın başkenti için de tercih edilen bir yer oldu. Eski saray ve Mahkeme de kentin ticari ve dini merkezi olarak öne çıktı. Bükreş'in Wallachian prensliğinin başkenti olması nedeniyle Kilise iki yüzyıl boyunca Rumen prensleri için taç giyme alanı olarak hizmet etti. Sunağın yanındaki soluk 16. yüzyıl freskleri orijinaldir. Oyma taş portal 1715 yılında eklenmiştir. Yerel anlatılara göre Vlad, mahkumları Prens Mahkemesi'nin altında başlayan ve şehrin altına uzanan zindanlarda tutuyormuş. Bugün geriye kalan tek şey birkaç duvar, kemer, mezar taşı ve Korint bir sütundur.




1798'den sonra Mahkeme arazisinin büyük bir kısmı açık artırmaya çıkarılmış ve bu bölge yavaş yavaş modern sokaklar ve mahallelerle dolmuş. Eski Mahkeme Müzesi, 1972 yılındaki bir arkeolojik kazıda, Dacian çanak çömlekleri ve Roma sikkeleriyle birlikte Bükreş'in en eski sakinlerini kanıtlayan kalenin kalıntıları ortaya çıkarıldıktan sonra kurulmuş. Bucuresti (Bükreş) adı altında kentin kökenini kanıtlayan en eski belge de burada keşfedilmiş. Bu belge 20 Eylül 1459'da yayınlanmış ve Prens Vlad Tepes tarafından imzalanmış bir belgedir. Arkeolojik kazılar halen devam etmekte olup Müze genel tadilat ve restorasyon için kapatılmıştır. Gitmeden önce web sayfasından ziyarete açık olup olmadığına bakmanızı öneririm. Müze kapalıysa bile ön taraftaki Vlad Tepeş heykelini görebilirsiniz. Müze Pzt.-Pz 10.00-17.00 arası açık olup girişi ücretlidir. Küçük Kilise ise ziyarete açıktır ve mutlaka gidilesi bir yerdir.





- Hemen karşısında eski bir kervansaray olan şimdi bir restoran, bar ve kafe kompleksi olan Hanul lui Manuc bulunuyor. Yeme ve içme için oturmasanız bile sadece ahşap tasarımına bakmak için avluya girin.

Manuc's Inn (Hanul lui Manuc): Türklerin "Manuc Bey" olarak adlandırdığı varlıklı Ermeni tüccar Emanuel Marzaian tarafından 1804 yılında kervansaray olarak inşa edilen bu han, Rus-Türk Savaşına (1806-12) son veren Barış Antlaşması ile ilgili ön görüşmelerin yapıldığı yerdir. Tüccarların favori buluşma yeri olan Manuc's Inn, karakterini ve lezzetini bugüne kadar korumuştur. Handaki bir restoran, şarap mahzeni ve pastane artık dünyanın her yerinden konuklarını ağırlıyor.

 





Baratia Church-Baratia Kilisesi: Mevcut bina 1848 yılından kalsa da, burada 14. yüzyılda Fransisken rahipler tarafından yapılmış daha eski bir kilise vardı. Baratia kelimesi Rumence'de “kardeş” anlamına gelir, bu yüzden kilisenin adı buradan gelir.


- Bu noktadan sonra, güneydeki dar yan caddeyi kullanarak Dambovita Nehri'ndeki mahalleden çıkın. Nehrin karşısında 120 yıllık Adalet Sarayı'nı göreceksiniz.

Palace of Justice (Palatul de Justiţie): Adalet Sarayı 1890-95 yılları arasında inşa edildi ve Kral I. Carol, kurumun yeni merkezinin açılışına katıldı. Neo-Rönesans etkilerinin gözle görülür olduğu bu neoklasik binanın inşaatında, Ion Micu yapım işleri ve iç dekoratif detayları tasarlamakla, Albert Ballu da binanın tasarımıyla görevliydi.


Adalet Sarayı'nın ön cephesi, her biri adaletle ilgili bir prensibi simgeleyen 6 alegorik mermer heykelle dekore edilmiştir. Dâmboviţa Nehri kıyısında yer alan Adalet Sarayı, görülmeye değer hem tarihi bir anıt hem de bir sanat eseridir.


- Geniş ve yeşil Piata Unirii'ye ulaşmak için bulvardan geçin. Burada çeşmeleri ve insanları izlerken dinlenebilirsiniz. Güney ucunda Nicolae Çavuşesku'nun devasa "Halk Evi"ni, yani şimdiki Parlamento Sarayı'nı görebilirsiniz. Dinlendiğinizde Bulevardul Unirii boyunca batıya doğru ilerleyin ve Parlamento Sarayı ile Civic Center bölgesini gezin. 

Bükreş Parlamento Binası (House of People) Parliament Palace (Palatul Parlamentului): Romanya Komünist Partisi başkanı Nicolae Ceausescu'nun özel isteği üzerine Komünist hükümet merkezi olması amacıyla  1984'te inşaatına başlanan ve halen tamamlanmayan eski adıyla "Halk Evi"(Casa Poporului) günümüzde Parlamento Sarayı olarak kullanılmaktadır. Yaklaşık 30 bin kişinin yaşadığı ve Bükreş'in 1/9'una tekabül eden bir alan boşaltılıp binalar tamamen yıktırılarak bu muhteşem büyük binayı ve çevresini barındıracak şekilde inşaat başlatılmış. Ancak kaderin garip cilvesi Çavuşesku bu binanın bitişini görememiş. Bu büyük yapı halk tarafından pek iyi anılmıyor ve sevilmiyor. Çünkü halk sefalet içindeyken Çavuşesku lüks bir hayat sürmek için burayı yaptırmış ve halktan ağır vergiler toplanmış. Bina yaklaşık 3 Milyar Euro‘ya mal olmuş.


Bu görkemli yapı, taban alanı olarak ABD’deki Pentagon’dan sonra Dünyanın ikinci büyük idari binası ve hacim olarak ABD'deki Cape Canaveral Uzay Merkezi ve Mısır'daki Büyük Piramit'ten sonra Dünyanın üçüncü en büyük yapısıdır. Ayrıca inşaatta ve dekorasyonda kullanılan malzemeler açısından Romanya Parlamento Sarayı Dünyanın en ağır binasıdır. Binanın yüksekliği 89 m, genişliği 240 m, uzunluğu 270 m'dir. Yerleşim alanı 359.000 m2, kullanılabilir alan 66.000 m2 ve hacmi 2,55 milyon m3'tür. Sarayın altından şehre doğru giden tüneller bile varmış. Hatta BBC’deki Top Gear programında bu tünellerdeki araba yarışları yayınlanmış, düşünün artık Sarayın ne kadar büyük olduğunu!


Sadece üç istisna dışında, Romanya'dan tedarik edilen veya üretilen malzemelerle inşa edilmiş, döşenmiş ve dekore edilmiş bina, ülkenin en iyi zanaatkârlarının eşsiz çalışmasını da yansıtıyor. Bu istisnalar, Romanya'da bulunmayan nadir egzotik ağaçlar, Zaire (bugün Demokratik Kongo Cumhuriyeti) Cumhuriyeti Başkanı olan Mobutu Sese Seko'dan Nicolae Ceausescu’ya hediye edilen Nicolae Balcescu Konferans Salonu'nun kapıları ve İsveç'ten ithal edilen özel filtreli havalandırma pompaları olarak gösterilmektedir.


12 katlı, 1.100 odalı, 34 büyük etkinlik / konferans salonu (sabit koltuklar veya açık alan), 4 restoran, 3 kütüphane, 2 yeraltı otoparkı ve bir konser salonu olan bu yapıyı inşa etmek için 20.000 işçi ve 700 mimar çalışmış. Binanın altına 20.000 araç park edebiliyor. Binanın 350 feet uzunluğunda bir lobisi ve 8 kat yeraltı seviyesi var. Yeraltında, radyoaktif radyasyondan korunmak için 5 feet kalınlığında duvarlara sahip iki adet muazzam nükleer sığınak bulunuyor.

İç mekan kristal avizeler, mozaikler, meşe paneller, mermer, altın varak, vitray pencereler ve zengin halılarla kaplı zeminle şatafatlı bir görüntü oluşturur. Öyle ki İnsan Hakları Salonundaki (Sala Drepturilor Omului) kristal avize 2,5 ton ağırlığındadır ve bazı avizelerde 7.000'e kadar ampul bulunmaktadır.


Bugün bu yapı Romanya Parlamentosu, Bükreş Uluslararası Konferans Merkezi ve Romanya Modern Sanat Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor ve aslında kullanılmayan pek çok odası da varmış. Ziyaretçiler rehberli turlarla, Senato tarafından kullanılan göz kamaştırıcı odaları, büyük salonları ve bazı odaları gezebiliyor. Ana odaların ve koridorların görüldüğü 'standart' bir tur ve buna ilaveten bodrumun da gezdirildiği 'tam' tur gibi çeşitli turlar mevcuttur. Standart tur yaklaşık 45 dakika sürer ve bodrum katını görmek için buna yaklaşık 15 dakika daha ekleyin.


Parlamento Sarayı'na ziyaretinizi bireysel yapmak için geçerli bir pasaport veya Romanya ulusal kimlik kartı gereklidir. Büyük gruplar için rezervasyon tavsiye ediliyor ve bu durumda katılımcı sayısı, kesin tarih ve yaklaşık varış zamanı, tur otobüsü plakası, rehber (İngilizce veya Fransızca), istenen tur türü (standart, standart + teras veya standart + teras + yeraltı) şeklindeki bazı bilgileri içeren bir rezervasyon talebinde bulunulması gerekiyor. Günün ilk İngilizce turu 09.15'te başlıyor. Biletler yetişkinler için 40 lei, öğrenciler için 20 lei (19-26 yaş, geçerli bir öğrenci kimliği ile), çocuklar için 10 lei (7-18 yaş) ve 7 yaşından küçük çocuklar için ücretsizdir. 

Toplu taşımayla buraya gidebilirsiniz. En yakın otobüs durağı Pod Izvor (Otobüs # 104, 123, 124, 136, 385), 7 dakika yürüme mesafesindedir. En yakın metro istasyonu Izvor (M1), 5 dakika yürüme mesafesindedir. Sarayın girişi, binanın kuzey tarafındaki B-dul Naţiunile Unite'den ve bulmak için Sarayın ön tarafına B-dul Unirii'den bakarak binanın sağına doğru yürüyün.

National Museum of Contemporary Art-Ulusal Çağdaş Sanatlar Müzesi (Muzeul National de Arta Contemporana): Müze müdavimlerinin genellikle MNAC olarak isimlendirdiği bu Müze Bükreş'teki en yeni müzelerden biridir. Müze, Nicolae ve Ileana Ceausescu'nun özel dairesi olarak hizmet vermesi planlanan Parlamento Sarayı'nın E4 kanadında yer almaktadır. Sadece banyonun 680 m2 olduğu ve bitişik yatak odasının bunun üç katı olduğunu söylemeden geçmeyelim.

Müzede asıl olarak Romanya'nın çağdaş sanatçılarının eserleri sergileniyor. Ancak bunun yanısıra uluslararası sanatçıların da geçici sergilerine yer verilerek bu isimlerin popülerleşmesine katkıda bulunuluyor. Müze, Bükreş'in kültürel sahnesinde sanattaki çağdaş eğilimleri teşvik etme çabalarının öncülerinden biridir. Müzeye erişim Calea 13 Septembrie yolundan mümkündür ve girişi binanın güneybatı tarafında bulabilirsiniz. Ziyaretiniz sırasında açık olduğundan emin olmak için web sitesini önceden kontrol edin. Müze Çrş.-Pz. 10.00-18.00 arası açık, Pzt. ve Salı günleri kapalıdır. Müzeye giriş 10 lei’dir.

The Civic Centre (Centrul Civic): Nikolay Çavuşesku'nun bina megalomanisini belki de en iyi gösteren yer Bulevardul Unirii boyunca Parlamento Sarayının güney ucunda bulunan bir alanda inşa edilen Civic Center olmuştur. Bölgenin yeniden geliştirilmesi Komünist liderin bizzat kendisi tarafından kontrol edilmiştir. Şehrin eski kesiminde 8 km2 veya 2.000 dönümden çok alanda özel konutlar, dükkanlar, iki kilise, bir hastane ve bir Art Deco spor stadyumu dahil bütün yapılar yıkıldı. Buraya Stalinist tarzda apartmanlar inşa edildi.


- Parlamento Sarayı'ndan tekrar Nehre doğru yürüyün ve bu bölgedeki kiliseleri gezin.


Antim Monastery: Bu güzel, duvarlarla çevrili kompleks, büyükşehir piskoposu Antim Ivireanu tarafından 1715 yılında inşa edilmiştir. Bugün komünist dönem konut blokları tarafından adeta gizlenmiştir.

Princess Bălaşa Church: 1980'lerin yıkımından kurtulan etkileyici bu kilise, Piaţa Unirii'nin kuzeybatısındaki pembe çizgili Prenses Bălaşa Kilisesi'dir. İsmini 1744 yılında burada inşa edilen, daha sonra birkaç kez hasar gören ve yeniden inşa edilen küçük ahşap kiliseyi yaptıran Wallachian Prensi Constantin Brâncoveanu’nun altıncı kızından almıştır.

Prince Mihai Monastery: Bükreş'in eski sembolü olan 16. yüzyıl Prens Mihai Manastırı, 1589-91 yılları arasında Mihai Viteazul'un emriyle inşa edildi. Çeauşescu’nun bölgedeki yıkım kararı nedeniyle, Manastır 1985 yılında doğudaki apartman blokları arasındaki bu çorak araziye taşındı. 

The George Severeanu Museum, The Ligia and Pompiliu Macovei Art Collection, The Victor Babeș Museum, The Gheorghe Tattarescu Museum, the Filipescu-Cesianu House, The Astronomic Observatory Admiral Vasile Urseanu, Museum of Senses, Firefighters Museum(Muzeul National al Pompierilor), Nicolae Minovici Folk Art Museum(Muzeul de Artă Populară Prof. Dr. Nicolae Minovici) gezilecek diğer müzelerdir.

- Her zaman ki klasiğim olan gelin damat fotoğraflarını da paylaşmadan edemeyeceğim.






- Hayatımda ilk kez gördüğüm bu büyüklükteki limuzini siz de görünce inanamayacaksınız!


Bükreş'in Yakın Çevresi 

Plumbuita Monastary - Plumbuita Manastırı (Manastirea Plumbuita): Şoseaua Colentina, Str. Plumbuita nr. 58 adresinde şehir merkezine nispeten uzak olan Plumbuita Gölü kıyısında bulunmaktadır. Buraya gitmek için 21 numaralı tramvaya binerek 'Doamna Ghica' durağında inin ve yarım km kuzeye doğru yürüyün. 16. yüzyılın son yarısında inşa edilen ve bir zamanlar bölgedeki ilk matbaayı (1582) barındıran bir manastır olup, bugün dini nesnelerin sergilendiği bir müzeye ve büyük bir parka sahip bir yerdir.

Mogosoaia Palace & Brancovenesc Museum (Palatul Mogosoaia & Muzeul Brancovenesc): Mogosoaia Gölü kıyısında aynı adı taşıyan köyde yer alan bu saray, geleneksel Romanya merdivenli balkonları, pasajları ve sütunları olan Brancovenesc mimari tarzını yansıtıyor. Walachian prensi Constantin Brancoveanu tarafından 1698 ile 1702 arasında yazlık konut olarak inşa edilen sarayda, göle bakan cephede güzel bir Venedik tarzı sundurma ve ana avluya bakan karmaşık Brancovenesc tarzı oymalar içeren bir balkon bulunmaktadır. Günümüzde saray, değerli tablolar, ahşap ve taş heykeller, altın ve gümüş nakışlar, nadir kitaplar ve değerli el yazmaları sergilenen Brancovenesc Müzesi'ne ev sahipliği yapıyor. Kompleksin içinde, 1688 yılında inşa edilmiş ve Yunan sanatçılardan oluşan bir ekip tarafından dekore edilmiş bir kilise de var. Kraliyet elbiseleri içinde Constantin Brancoveanu, eşi Maria, dört oğlu ve yedi kızını gösteren bir resim de dahil olmak üzere orijinal iç duvar resimleri iyi korunmuştur.

Bükreş’in 15 km kuzeybatısındadır. Nord tren istasyonundan metro M4'e binerek Parc Bazilescu'ya, daha sonra 460 numaralı otobüs ile Mogosoaia'ya gidilebilir. Bükreş şehir merkezinden 331 numaralı otobüs ile Damaroaia'ya sonra 460 numaralı banliyö otobüsüyle Mogosoaia'ya gidilebilir. Müze Salı-Pz. 10.00-18.00 (1 Mayıs-31 Ekim), Salı-Pz. 09.00-17.00 (1 Kasım-30 Nisan) arası açıktır. Giriş ücretlidir.

Snagov Monastery: Bükreş'in 40 kilometre kuzeyindeki Snagov Gölü'nün kuzey ucundaki minik Snagov Adasında, Snagov Manastırı bulunmaktadır ve buranın Vlad Ţepeş'in mezarının bulunduğu yer olduğu iddia ediliyor. Mircea cel Bătrân 11. yüzyılda burada ahşap bir kilise inşa etmiş. Manastır 14. yüzyılın sonlarında Kral I. Dan (1383-86) döneminde eklenmiş ve 1453'te de ahşap kilisenin yerine küçük taş bir kilise yapılmış. Vlad Ţepeş’in sözde mezarı da bu kilisenin arka tarafındadır. 

'Drakula' hikayesinin birçok yönünde olduğu gibi, buraya gömülen bedenin aslında Tepeş'e ait olup olmadığı konusunda çok fazla tartışma vardır. Kana susamış prens 1476'da Bükreş yakınlarında Türklerle savaşarak öldü. Kafası mükemmel bir şekilde kesildi ve bir sopaya takılarak sokaklarında gezdirildiği İstanbul'a götürüldü. Vücudunun geri kalanına ne olduğu asla netleştirilmedi. Aslında buraya gömülmüş olsun ya da olmasın, Vlad Ţepeş'in görünüşe göre Snagov ile güçlü bağlantıları vardı. 1456'da manastırın etrafına kalın surlar inşa ettirdi. Ayrıca gölden anakaraya bir köprü, bir çan kulesi, yeni bir kilise, bir kaçış tüneli, bir hapishane ve işkence odası inşa etti. Hapishanenin kalıntıları kilisenin arkasında hala görülebilir. Buraya Snagov köyünden veya kıyıdaki tatil yerlerinden tekne ile de ulaşabilirsiniz. Gidip gelmek için yaklaşık 100 lei ödemeniz gerekir. 

Son Söz 

Geniş, ağaçlarla kaplı bulvarları, görkemli Belle Époque binaları ve 1900'lerde "Küçük Paris" lakabını kazandıran şatafatlı ve lüks yaşamıyla tanınan Bükreş, bugün Romanya'nın en büyük şehri ve başkentidir. Bir Rumen efsanesine göre Bükreş şehri Dambovita Nehri kıyısında, adı edebi olarak "sevinç" anlamına gelen "Bucur" adlı bir çoban tarafından kurulmuş. Bu çobanın çaldığı flüt insanları cezbetmiş ve çobanın yakınlardaki üzüm bağlarından getirdiği şarabı yerel tüccarlara sevdirmesinden dolayı adını bu yere vermişler. 

Bükreş son yıllarda çok değişti ve bugün eski Paris lakabıyla çok az ilgisi olan, eski ile yeninin çok ilginç bir karışımı haline gelen eklektik bir şehir oldu. Zengin bir etnik kültür, tarih, müzeler, çağdaş sanat, yeniden canlanan el sanatları, güzel parklar ve canlı bir gece hayatı, yani büyük bir başkentte bulabileceğiniz herşey var burada. 

Romanya’ya yerleşen biri “Bükreş kişniş gibidir, ya seversiniz ya da nefret edersiniz.” demiş. Doğru söze ne hacet, ben sevdim sizi bilemem!