27 Aralık 2019 Cuma

On 02:53:00 by Gülten İşcimen in    No comments
AVRUPA'NIN EN GENÇ ÜLKESİNİN BAŞKENTİ PRİŞTİNE

Kosova'nın başkenti Priştine, köklü tarihiyle, büyük restorasyon geçirmiş tarihi mimarisiyle, lezzetli mutfağıyla, canlı alışveriş ve eğlencesiyle Balkan gezilerinin en gözde destinasyonlarından biri haline gelmeye başlamış. Burası Kosova’nın en büyük idari, kültürel, ticari ve ekonomi ağırlıklı şehridir.





Şehri Tanıyalım

Kosova, Şubat 2008'de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti. Ancak Türkiye de dahil olmak üzere sadece 115 ülke bu bağımsız ülkeyi tanıdı. Sırbistan, Kosova’nın bağımsızlığını tanımıyor ve bu tutumu sayıca az olmasına rağmen komşu ülke Bosna-Hersek, daha uzaklardan Brezilya ile Rusya ve Çin gibi daha güçlü ülkeler tarafından da destekleniyor. Bununla birlikte, Kosova’nın fiili bağımsızlığı ülkelerin büyük kısmı tarafından kabul edilmiş ve mevcut durum da genel olarak barışçıl gözüküyor. 


Uygulamada Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetimi altında Kosova Cumhuriyetine bağlı bir il olarak gözüken Priştine, aradan uzun yıllar geçmesine rağmen Sırbistan tarafından hala Sırbistan’a hukuken bağlı bir il olarak gösterilmeye devam ediyor. Bunu Belgrad şehrine gittiğimde bizzat görme imkanım oldu. Ülkedeki hava durumunu verirken Priştine’yi de kendi sınırlarındaymış gibi açıklıyorlardı. Siyasi ve etnik farklılıklar açısından oldukça hassas bir konu bu ve zaman içinde nereye evrilir gerçekten bilemiyorum. BBC Televizyonu, Kosova ile Sırbistan arasındaki anlaşmazlıklarla ilgili çok kapsamlı bir belgesel hazırlamış merak edenler için.


Tarihi Kosova Ovasında konumlanan şehir, Ülkenin kuzeydoğusunda Golyak Dağlarının eteklerinde yer alıyor. Etrafında Kastriot ve Gracanica illeri bulunmakta olup, ana karayoluyla Prizren, Mitroviça Poduyeva gibi Kosova illerine ulaşılabileceği gibi Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’e kadar uzanan bir karayolu da vardır. Birkaç yerleşim yerindeki küçük bir Sırp azınlığı, etnik Türk, Roman (Çingene) ve Boşnak popülasyonları haricinde çoğunlukla Arnavutların yaşadığı Priştine’nin nüfusu yaklaşık 200 bin civarındadır. Kosova nüfusunun % 53'ünün 25 yaşın altında olduğu ve hatta Şubat 2018 itibarıyla ortalama yaşın 28 olduğunu belirten istatistikler var! Yani Cumhuriyetin kendisi genç olduğu gibi nüfusu da oldukça genç ve dinamik bir yapıda.


Geçmişinde pek çok imparatorluğun egemenliğinde kalan kent, kültürel açıdan büyük gelişme kaydetmiş. Her ne kadar bu gelişmeyi Yugoslavlar ve Sırplar sekteye uğratsa da 2008’de ilan edilen bağımsızlıkla birlikte kent tüm yaralarını sarmayı başarabilmiş. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkenin başkentinde insanlar kültür, sanat ve spora ağırlık vererek, modern koşullarda ve huzur içinde yaşıyorlar. Ülkenin 20 yıl kadar önce bir savaş bölgesi olduğunu gözönüne alarak Kosova’nın başkentinin kısa sürede kayda değer bir yol aldığını gözlemleyebiliyorsunuz.


Burada çoğu Avrupa şehrinin sahip olduğu mimari ihtişam bulunmuyor ancak Priştine Avrupa’nın en özgün şehirlerinden biri olarak bölgenin tarihini anlamak isteyenlere, farklılıkları gözlemleme anlayışıyla hareket edenlere, alışveriş, eğlence ve gece hayatı arayanlara çok şey vadediyor. Ayrıca, kentin Belgrad, Dubrovnik, Split ve Saraybosna gibi daha fazla bilinen Balkan destinasyonlarına yakınlığı Priştine'yi iyi ve güvenli bir geçiş noktası haline getiriyor.


Golyak Dağlarının eteklerine kurulu kente seyahat etmek için en uygun zaman muhtemelen yaz ayları olacaktır. Çünkü bahar aylarında bu bölgede yağmurun eksik olmadığı söyleniyor. Ben de Eylül sonunda biraz korkarak gittim ama şansıma hava açık ve güneşliydi. Yaz aylarında kente giderseniz belki bir festivale de denk gelebilirsiniz ve turistik yerleri daha güzel havada gezmiş olursunuz.


Modern Priştine’de Yugoslavya egemenliğinden kalanlar sadece çirkin apartman blokları olmuş. Bu tuhaf, keskin hatlara sahip çirkin yapılar yüzyıllar önceden kalan Osmanlı tarihi yapılarıyla birleşerek şehre eklektik bir görünüm kazandırmış. Zengin mimari, Priştine'deki ana cazibe olmasa da asırlık camilerden tuhaf şekilde tasarlanmış kamu binalarına kadar şehir mimarisi geçmişi ve bugünü harmanlıyor ve aynı zamanda belki de şehrin geleceğinin ipuçlarını da veriyor. Batı Avrupa ülkelerinde harap olmuş ya da unutulmuş yerler yenilikçi kentlere dönüşürken, Kosova hala bu aşamanın çok ama çok gerisinde. Kosova’daki uluslararası barış gücünün varlığı hizmet sektörü için hem bir zorluk hem de fırsat anlamına geliyor.


Küçük bir şehir olan Priştine’de turistik mekanlara yürüyerek kolayca ulaşabiliyorsunuz. Zaten Şehrin merkezi birkaç bulvardan ve meydandan oluşuyor. Şehirde dolaşırken, tarihin ve ulusal kimliğin tuhaflıklarını gösteren anıtlarla da karşılaşacaksınız. Örneğin, Skanderbeg Heykeli, Türklerle savaşan ve tüm Arnavutların ulusal kahramanı olarak kabul edilen bir heykel. Merkezi konumda bulunan sıradışı "Yenidoğan" anıtı da bu genç kentin yerel hayal gücünü temsil ediyor. Clinton adını, eski ABD Başkanı olarak biliyor olsanız da buraya gelmeden, Priştine şehir merkezinde ve üstelik adını taşıyan bir bulvarda dikilmiş olan Bill Clinton Heykelinden asla haberdar olamazsınız.


Bill Clinton Bulvarı, Amerikan başkanlığına atanmış bir başka başkanın adı verilen George W. Bush Bulvarıyla kesişmektedir. Amerikan hayranlığı ve minnettarlıklarını gösterme biçimleri oldukça şaşırtıcı. Bulvarın batı tarafında, Kosova’nın en yeni ve en görkemli yerlerinden biri olan Rahibe Teresa Katedrali yer almakta. Daha tarihi yapılar, kiliseden kuzeye doğru 20-30 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde olan eski şehir bölgesinde bulunmaktadır. Bunlar arasında, 1461 yılında inşa edilmiş olan Fatih Sultan Mehmet Camisi ve 2015 yılında, Türkiye tarafından finanse edilen bir restorasyon sonucunda çarpıcı bir hale gelen Yaşar Paşa Camisi vardır. Priştine'nin en ilginç cazibe merkezi, İmparatorluk Camisine üç dakikalık yürüyüş mesafesinde bulunan Emin Gjiku Etnografya Müzesidir. Atmosferik bir Osmanlı dönemi konağında yer alan Müze, 15. ve 20. yüzyıllardan kalma büyüleyici bir geleneksel eşya dizisine ev sahipliği yapmaktadır. Kendi başınıza gezmek istemiyorsanız veya gezdiğiniz yerlerin hikayesini de dinlemek istiyorsanız Priştine'de ücretsiz yürüyüş turları da düzenleniyormuş. Tur sonunda herkes gönlünden ne koparsa bahşiş olarak rehbere veriyor ama genelde bu tutar 5 Euro’dan az olmuyor sanırım.


Hava sıcak olduğunda, bölge halkı şehrin biraz dışında olan Germia Parka gidiyormuş. Burası arabayla kısa bir sürüş mesafesinde olup Parkta yürüyüş ve bisiklet parkurlarının yanı sıra büyük bir açık yüzme havuzu, kafe ve piknik alanları bulunmaktadır. Yolunuz düşerse veya yeşile doymak isterseniz uğrayın derim.


Dinamik bir şehir olan Priştine aynı zamanda alışveriş ve eğlencenin de adresi. Küçük alışveriş merkezleri, butik tarzı dükkanlar, mağazalar, kafeler, gece kulüpleri, restoranlarla günün hemen her saati canlı bir ortamı var. Hem alışveriş için hem yeme içme için çeşitli fiyat ve kalitede mal ve hizmet bulmak mümkün. Kafe kültürü oldukça gelişmiş ve burada özellikle macchiato yaygın olarak tüketilen bir içecek. Yeme içme alışkanlıklarına baktığımızda mutfağının Türkiye’yle birçok ortak noktası olduğunu ve geleneksel Balkan mutfağına özgü özellikle et yemekleri ve hamur işlerinin öne çıktığını söyleyebiliriz. Uluslararası sakinleri de olduğundan yerel mutfağının dışında örneğin İtalyan restoranları gibi uluslararası mutfakları da burada bulmak mümkün. Yerel halk büyük oranda gençlerden oluşunca gece eğlencesi de oldukça popüler. Şehir merkezinde sabahlara kadar dans edip içkinizi yudumlayabileceğiniz çok renkli gece kulüpleri bulabilirsiniz. Her yerde olduğu gibi özellikle hafta sonları bu kulüpler daha da kalabalık oluyor. Halkın büyük kısmı Müslüman olmakla birlikte hemen her yerde alkol servisi yapılıyor ve bununla ilgili olarak herhangi bir taciz yapılmıyor. 


Birleşmiş Milletler gücü ülkede varlığını sürdürdüğü için Şehirde şu an güvenlik sorunu bulunmuyor. Ancak Kosova’nın statüsüyle ilgili siyasi karmaşıklıklar nedeniyle, Kosova’dan Sırbistan’a veya tam ters yöne seyahat etmeyi planlayan gezginlerin Sırp kısıtlamaları nedeniyle mutlaka üçüncü bir ülkeden geçmesi gerekiyor. Benim de gezi rotamda Belgrad bulunduğundan araya Kuzey Makedonya gezisi koyarak bu sorunu aşmış oldum. Belgrad’da tanıştığım bir genç ucuz olduğu için önce Arnavutluk uçuşu yaptığını ve buradan otobüsle Sırbistan’a gitmeye çalıştığında sınır polislerinin geçiş izni vermediğini ve dağ başında kalakaldığını, onun durumunda olan bir ailenin yakınının aracına binerek önce Makedonya’ya giriş yaptıklarını, orada da tüm evrakları tamam olmasına rağmen polisin rüşvet istediğini ve vermek zorunda kaldığını anlatmıştı. Bu Balkan ülkeleri arasındaki geçiş bazen çetrefilli olabiliyor dikkat etmek gerek.

 

Açıkçası, Şehirde herkes İngilizce bilmiyor ancak birçok kişi sizinle iletişim kurabiliyor ya da en azından sizi İngilizce bilen birine yönlendiriyorlar. Şehirde ana nüfus yoğunluğuna uygun olarak halkın geneli Arnavutça konuşuyor. Konuşmuyorlar ama sanırım büyük kısmı Sırpça da biliyor olsa gerek. Şehirde Türkçe bilenlerin sayısı Prizren’le aşık atamasa da oldukça fazla. Hiç ummadığınız bir anda veya yerde Türk olduğunuzu anladıklarında Türkçe konuşmaya başlayabiliyorlar. Bununla ilgili ilginç bir olay da benim başıma geldi. Havalimanından şehir merkezine gitmek için bindiğim taksideki şoför Türk olduğumu öğrenince gidene kadar beni Türkçe müziğe boğdu! İnsanları çok güleryüzlü, misafirperver ve kendinizi güvende hissettiriyor.


Ülkedeki para birimi Euro olduğundan başta biraz pahalıymış gibi gözükebilir. Ancak, ortalama olarak kahve 1-2 Euro civarında ve çoğu yemek de 5-15 Euro civarındadır. Priştine'de en azından şehir merkezinde musluk suyu içmek güvenli. Şehrin varoşlarında sürekli su olmayabiliyormuş. Internet kullanımı oldukça yaygın ve hızı da oldukça yüksek. 

Kosovalılar tutkulu futbol taraftarları olarak biliniyorlar. 2016'dan beri Kosova, UEFA ve FIFA'ya kabul edilmiş ve ilk defa diğer ülkelerle maç yapılmasına izin verilmiş. Siz de denk getirebilirseniz biletler henüz ucuzken yerel ve uluslararası maçları izlemek için merkezdeki Stadyuma gidebilirsiniz. 

Şehrin Tarihi 

Priştine’nin 15 km yakınlarında Ulpiana adında çok önemli bir Roma ve Bizans yerleşim bölgesinin mevcut olduğu tarihi kaynaklardan anlaşılmaktadır. Terk edilmiş bu Ulpiana kentinde yapılan son araştırmalarda, Tunç Çağından Bizans dönemine kadar sürekli olarak yerleşim olduğu tespit edilmiş ve klasik dönemden kalan bu yerleşimin bölgenin en önemli şehirlerinden biri olduğu anlaşılmış. Şehirdeki kazılar hala dikkatli bir şekilde yapılmaya devam ediyormuş ve kazıların tamamlandığı arkeolojik alan kısmi olarak halka açılmaya başlanmış. 

Antik kent, bir tarafında bir nehrin bulunduğu verimli topraklarda yer alıyor. Bu alanda Neolitik dönemde, M.Ö. 9000 civarında yaşam olduğuna ve bölgede Klasik dönemde Dardanyalılar ve İliryalı bir kabilenin yaşadığına dair kanıtlar vardır. Bölge Romalılar tarafından fethedildikten sonra Roma'nın Aşağı Moesia eyaletine eklenen Dardan eyaletini oluşturmuş. Şehir, Roma İmparatorluğunun Batı ve Doğu bölgelerini birbirine bağlayan yolda bulunduğundan bu stratejik konumu nedeniyle önem kazanmaya başlamış. Ulpiana böylece çok zenginleşmiş ve kendini yönetme hakkı verildiği dönem olan M.S. 3. ve 4. yüzyıllarda şehrin nüfusu ve refahı zirveye ulaşmış. 

Ancak Batı Roma İmparatorluğunun düşüşe geçmesiyle burası da büyük ölçüde zarar görmüş. Ulpiana, Büyük Theodoric Ostrogoths tarafından kısa bir süre işgal edildiğinde ve bölge Bizans İmparatorluğunun bir parçası haline geldiğinde bir kez daha refaha kavuşmuş. 

6. yüzyılın ortalarında, şehir bir deprem nedeniyle ağır hasar görmüş. İmparator I. Justinian tarafından yeniden inşa edilmiş ve onun onuruna yeniden adlandırılmış. Avarlar ve Slavlar Balkanları istila ederken Ulpiana gerileme dönemine girmiş ve Slavlar şehri 7. yüzyılın ortalarında ele geçirerek yakıp yıkmışlar. 

Daha sonra bu bölge, Bizans ve Bulgaristan İmparatorlukları arasında kıyasıya bir rekabete yol açmış. Priştine, Sırbistan bölgesinin başkenti olduğu II. Stefan Uroş Milutin (1282-1321) döneminde önemini arttırmış.1389 yılındaki 1. Kosova Savaşına kadar diğer Sırp idarecilerin yönetimi altında da bu durum devam etmiş. Böylece Sırp İmparatorluğunun yükselişi sırasında Priştine önem kazanırken Ulpiana artık terk edilmeye başlanmış. Terk edilen şehirdeki kazılar ilk olarak 1950'lerde yapılmış. Ne yazık ki bu bölge son yıllarda yağmacılar yüzünden ve özellikle 1998-1999 yılları arasındaki Kosova Savaşı sırasında ve sonrasında ağır hasar görmüş. Bugün Liplan şehrinin bu tarihi şehrin kısmen üzerinde bulunduğu söylenir.  

1. Kosova Savaşının Osmanlılar tarafından kazanılmasından sonra Priştine’de de yeni bir dönem başlamış ve Osmanlı devlet idaresi, kurumlarıyla beraber buraya da yerleşmiş. I. ve II. Kosova Savaşlarının yapıldığı Kosova Ovasında kurulan Priştine, kısa sürede İslami bir karakter kazanmaya başlamış ve bu yeni kimliği altında gelişmiş. 1870’lerde Balkanlar’da Osmanlı yönetimine karşı gelişen muhalif hareketler Priştine'de de karşılık bulmuş. 20. yüzyıl başında Balkanlarda Osmanlı egemenliğinin kalkmasına yol açan I. ve II. Balkan Savaşları sırasında Priştine’de büyük sıkıntılar yaşanmış. Ekim 1912’de Priştine’ye giren Sırp Ordusu Müslümanlara karşı ağır saldırılar ve katliamlar gerçekleştirmiş. Bu dönemde Kosova'nın birçok yerinde olduğu gibi, Priştine'den de on binlerce Türk ve Müslüman, özellikle Türkiye’ye göç etmek durumunda kalmış. I. Dünya Savaşından sonra Yugoslavya’nın parçası haline gelen şehir, II. Dünya Savaşı sırasında, 1941-1945 yılları arasında İtalya ordusunun kontrolüne geçmiş. 

1946’da Priştine, Sosyalist Kosova Özerk Bölgesinin başkenti olmuş ve bunun üzerine şehrin nüfusu artarak 300 bin civarına gelmiştir. Dağlık bölgelerden Priştine’ye yapılan göç nedeniyle en büyük artış Arnavut nüfusta görülmüştür. Priştine, Kosova’nın başkenti olması sebebiyle, Sırpların başını çektiği Yugoslavya idaresine karşı gerçekleştirilen protesto gösterilerinin de merkezi olmuş. Kasım 1968’de öğrenci hareketleri Priştine üzerinden Belgrad’a doğru başlatılmış. Tito idaresi bunun üzerine Priştine Üniversitesine özerklik vermiş ama sonraki dönemde bu Üniversite Kosova’daki demokratik faaliyetlerin merkezi olmaya başlayınca üniversiteye baskılar uygulanmış. 

1989 yılında Sırbistan cumhurbaşkanı Slobodan Miloşeviç Kosova’daki Sırpları koruyup diğer halklara gözdağı veren bir konuşma yapmasının ardından Kosovalılar için zor bir dönem başlamış. Sıkıyönetim ve baskıcı bir idare sonucunda 1998 yılında Priştine’de durum iyice gerginleşmiş. 24 Mart 1999’da NATO güçlerinin Sırp güçlerine karşı başlattığı harekat sonucunda Priştine’de de birçok yerde olduğu gibi şehir bombalanmış. 

1999 Mart ayı itibarıyla Priştine’de büyük şiddet olayları başlamış ve bu dönemde Arnavut ve Türklere karşı Sırp asker, polis ve gerilla güçleri tarafından büyük saldırılar gerçekleştirilmiş. Bunun üzerine çeşitli yollarla Arnavut ve Türk ailelerinin büyük kısmı şehri boşaltmış ve başta Makedonya, Arnavutluk ve Türkiye olmak üzere kaçabildikleri ülkelere sığınmışlar. Savaş sonrasında da bu defa Priştine’de yaşayan Sırpların çok büyük bir kısmı şehri terk etmiş. Bunlardan bir kısmı Priştine yakınlarındaki Sırp yerleşim yeri olan ve şimdi Kosova sınırında kalan Gracanica’ya yerleşmişler ve onların boşalttıkları yerlere de şehir dışından gelen Arnavut köylüleri yerleşmiş. Bu göç dalgası Priştine’nin demografik yapısını Arnavutlar lehine oldukça değiştirmiş ve şehirde yaşayan Türkler, savaş sonrasında azınlık durumuna düşmüşler.


Şehir savaştan sonra BM’nin kontrol merkezi olmuş ve şehirde sürekli olarak NATO kuvveti bulundurulmaya başlanmış. 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova bağımsız bir ülke haline gelmiş. Priştine'deki tarihi eserler savaş sırasında ciddi zararlar görmüş. Savaştan sonra başkent Priştine’nin ulusal ve uluslararası yolları genişletilmiş, binaları büyük oranda tadil edilmiş ve günümüzde halen bu yapılanma devam etmektedir. Başkent Priştine’de bir üniversite ve uluslararası bir havalimanı bulunmaktadır. Kosova'nın idare, eğitim ve kültür merkezi olan Priştine'de, nüfus yaklaşık 200.000 civarındadır. Ancak bu rakamın çok da güvenilir olmadığını bir tanıtım sırasında işittim. Çünkü şehirdeki etnik demografi çeşitliliği siyasi olarak çok farklı sonuçlara yol açabileceğinden ülke idaresi de bu nüfus sayımlarını özellikle çok güvenilir koşullarda yapmıyormuş.


Uzun zaman önce başkent sıfatı verilen şehirde, zaman içerisinde bulunduğu coğrafyaya da bağlı olarak Slav ve Batı tarzı bir anlayış ve yaşam tarzı egemen olmuş. Bu nedenle şehrin, Osmanlı kimliğinden ve İslamiyetten uzaklaşmalar yaşadığı gözlenmektedir. 

Ulaşım 

Priştine'nin Uluslararası Havalimanı olan Adem Jashari Havaalanına, Wizzair, Pegasus, EasyJet ve Air Berlin gibi şirketler uygun fiyatlı uçuşlar sunmaktadır. Yani buraya çok sayıda Batı Avrupa ülkesinden ve Türkiye'den doğrudan uçuşlar vardır. Türkiye’den Türk Hava Yolları veya Pegasus Havayollarını kullanarak buraya doğrudan gelebilirsiniz. 

Alternatif olarak, daha çok ve sık uçuşun yapıldığı Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’e gelerek oradan otobüs, araba veya taksiyle trafiğe bağlı olarak 1-3 saat içinde Priştine’ye ulaşabilirsiniz. 

Havaalanının şehir merkezine uzaklığı 18 km olup arabayla ulaşım yaklaşık 30 dakika sürmektedir. Mayıs 2019’dan bu yana Priştine Havaalanı ile şehir merkezi arasında doğrudan otobüs bağlantısı bulunuyor. TrafikuUrban tarafından işletilen 1A numaralı otobüs hattı, saat başı havaalanına gidip gelmektedir. Bu yolculuk süresi yaklaşık 40 dakika sürüyormuş. Priştine Havalimanından son otobüs saat 21:00'de, şehirdeki ilk otobüs saat 03:00'de ve havaalanından da 04.00’de hareket etmektedir. Terminalden dışarı çıktığınızda sol tarafta otobüs durağını görebilirsiniz. Otobüsün son durağı “Stacioni i Autobusave” olup şehir merkezinin 2 km güneybatısında bulunuyormuş. Şehir merkezindeki duraklar ise Hotel Priştine (Garibaldi Sokağı / Yeni Doğan-New Born Anıtı) ve Katedralja duraklarıdır. Otobüs biletleri şoförden alınabilir ve kişi başı bilet ücreti 3,00 € 'dur. 

Genellikle uygun fiyatlı olan Pegasus uçuşları çok geç saatlerde yapıldığından bu otobüsleri kullanma şansı maalesef olmayacaktır. Bu durumda Havaalanından şehir merkezine taksi tutmak zorunda kalacaksınız. Her ne kadar bekleyen taksilerle pazarlık ederseniz edin sanırım aralarında  anlaştıkları için 20 Euro’dan daha az bir fiyat bulamayacaksınız. Benim gibi işi şansa bırakmamak için konaklayacağınız mekanla fiyat konusunda anlaşıp havaalanı transferini önceden çözebilirsiniz. 

Priştine'yi diğer Kosova şehirlerine, ayrıca Kosova'yı Avrupa destinasyonlarına, Karadağ, Bosna, Arnavutluk ve Makedonya gibi komşu ülkelerde bulunan şehirlere bağlayan düzenli otobüs seferleri de bulunmaktadır. Priştine'deki ana otobüs istasyonundan Prizren'e her 15 dakikada bir otobüs bulabilirsiniz. Tek yön için 4 € olan biletinizi otobüs içinde alabilir ve Priştine'ye geri dönmek için yine her 15 dakikada bir olan otobüse binebilirsiniz. 2 şehir arasındaki yolculuk yaklaşık 1,40 dakika sürmektedir. 

Ünlü Sırp manastırlarının bulunduğu Peja'ya da otobüsle gidebilirsiniz. Priştine ile Peja arasındaki otobüsler her 20 dakikada bir çalışıyor ve tek yön için 5 € ödüyorsunuz. Son zamanlarda, Peja ile Priştine'yi birbirine bağlayan bir de tren seferi başlamış. 2 saat civarında biraz uzun süren bu seyahat için tek yön bilet ücreti 3 € olup tren, Priştine’den 07.50 ve 16.30’da, Peja'dan da 05.30 ve 12.10'da hareket ediyormuş. 

Otogar merkezden yaklaşık 3 km uzaktadır. Buraya gitmek için Rahibe Teresa Bulvarının paralelindeki caddeden 7, 9 veya 9A numaralı otobüslere binebilirsiniz ve tek yön yolculuk için şoföre 0.40 Euro ödersiniz. Ya da yaklaşık 3 Euro ödeyerek taksiyle Otogara kadar gidebilirsiniz. Tren istasyonu da, Rahibe Teresa Bulvarının batısında, büyükelçiliklerin yakınında merkezi bir konumda bulunmaktadır. 

Konaklama 

Priştine görece ucuz bir destinasyondur, ancak buradaki oteller Balkanlardaki diğer şehirlere göre biraz pahalı olabilir. Kosova’nın uluslararası sakinleri ve gün geçtikçe gezgin sayısındaki artış sayesinde Priştine’de de her bütçe ve zevke uygun konaklama seçeneklerinde çeşitlilik gözlenmeye başlamıştır. Konaklama maliyetini düşük tutmak istiyorsanız şehirdeki birkaç hostelden birinde rezervasyon yaptırabilirsiniz.

İlk önerim benim de kaldığım ve Rahibe Teresa Meydanına yakın bir konut bloğunda yer alan merkezi konumdaki Prishtina Center Hostel olacak. Rahat yatakları, temizliği, ortak mutfağı ve özellikle güler yüzlü personeliyle konuklarını mutlu ediyor. 

Merkezi konumdaki Hostel Han, yeni ve rahat odaları, ortak mutfağı ve güler yüzlü personeliyle özel odalar veya hostel yatağı sunmaktadır. 

Buffalo Backpackers, merkezin güney tarafında kısa bir yürüyüş mesafesindedir. 

Merkeze 800 metre mesafedeki White Tree Hostel, yenilenmiş yatakhaneleri, özel odaları, rahat bir kokteyl barı ve terasıyla güzel bir hosteldir. 

Biraz daha maliyeti göze alırsanız Şehrin eski kesiminde tarihi camilerin ve müzelerin yakınında bulunan güzel bir yaz terası, güler yüzlü hizmeti ve ücretsiz otoparkı olan Hotel Prima önerilmektedir. 

İş için şehirdeyseniz, Ulpiana bölgesinde Rahibe Teresa Meydanının hemen güneybatısında yer alan Hotel Nartel uygun bir seçenek olacak. 

Biraz lüks takılayım diyorsanız şehirdeki beş yıldızlı Swiss Diamond Hotel'den başkasına bakmayın. Merkezi bir konumda bulunan otel, zengin odalara, yüzme havuzuna ve zengin bir açık büfe kahvaltısına sahipmiş. 

Gracanica Manastırını ziyaret edecekseniz buraya yakın konumda bulunan Hotel Gracanica bir seçenek olabilir. Burada yerel restoranlar da varmış ve Otel, Priştine'ye ücretsiz servis otobüsü sağlıyormuş. 

Yeme-İçme 

Kosova mutfağı lezzetli, ucuz ve çok çeşitlidir. Yerel lezzetler bölgeden bölgeye değişmekle birlikte, Arnavutluk’la olan siyasi ve kültürel bağların etkisi Kosova mutfağında da kendini gösteriyor. Gerçi Priştine’de 20 yıla yakın bir süredir bulunan uluslararası sakinlerden dolayı mutfak lezzetleri de bir ölçüde değişmiş. Bu da burada Avrupa, Asya ve tabi ki Balkan mutfaklarının ilginç bir karışımını bulacağınız anlamına geliyor. Priştine’de “Sokak yemeği” kültürü yok ve çok sayıda küçük lokanta bulunmaktadır. Balkanlarda en sevdiğim şey olan onların burek dedikleri içi beyaz peynir, ıspanak veya etle doldurulmuş börekleri taze taze alabileceğiniz bol miktarda fırın var. Neredeyse tüm lokantalarda ızgara et (qebapa veya salsiccia), kuzu pirzola (tavada veya yoğurtla pişirilmiş), biber dolması, lahana sarması ve çeşitli burek veya Arnavutça Flija servis edilmektedir.


Yemek yanında genellikle ucuz olduğundan ayran içilmektedir. Ayrıca burada Balkan şarapları ve rakı ile birlikte, bölgesel şaraplar ve bira da üretilmektedir. Ulusal biraları olan Sabaja, Amerikan-Arnavut girişimi olan ilk mikro bira grubudur. Bu şehirde Balkan Yarımadasının belki de en iyilerinden sayılan bazı restoranlara giderek eski tariflerle hazırlanmış geleneksel yemekleri veya bunların modern yorumlarını deneyip krallar gibi ziyafet çekebilirsiniz. Birkaç mekan önerisinde bulunarak ağzı sulandıran bu faslı da kapatmak isterim. 

İyi Avrupa yemekleri sunan ve Kosova Müzesinin batısında bulunan atmosferik restoran De Rada Brasserie önerilen yerlerden birisidir. 

Yine eski şehirde bulunan Restaurant Liburnia biraz pahalıdır ancak atmosferi çok sıcak, personel akıcı bir İngilizce konuşmakta ve en önemlisi rustik bir dekor eşliğinde geleneksel ve uluslararası mutfakların en iyi çeşitlerini sunmaktadır. 

Osteria Basilico, muhtemelen kentteki en iyi makarna yiyebileceğiniz bir İtalyan restoranıdır. 

Restaurant Pishat, geleneksel yemeklerin servis edildiği yerel halk arasında da popüler olan bir Balkan restoranıdır. Daha çok et yemekleri servis edilmekte olup birkaç tane de vejetaryen seçenek vardır. 

Vejetaryenler için mükemmel seçim, Orta Doğu'dan lezzetli yemekler yiyeceğiniz bir Lübnan restoranı olan Babaghanoush olacaktır. 

Ucuz ve lezzetli sandviçler, salatalar veya çorbaların servis edildiği Papirun hızlı bir yemek için kesinlikle tavsiye edilmektedir. 

Otantik bir deneyim için organik malzemelerin kullanıldığı, geleneksel yemekleri yiyebileceğiniz Tiffany adlı mekan önerilen bir diğer yerdir. 

Alkollü bir mekan olan Rönesans, yerli ve Arnavut mutfağını tadabileceğiniz bir diğer restorandır. 

Priştine'nin birkaç kilometre kuzeyindeki bir köyde yer alan Country House, şehir dışına çıkmaya değecek bir yerdir. Yemekler sıfırdan hazırlanıyormuş ve kırsal bir manzara eşliğinde kapalı veya açık havada servis ediliyormuş. 

Eğlence ve Etkinlikler 

Priştine’nin uluslararası sakinleri ve arkadaş canlısı yerel halkı, gündüz sakin, sessiz olan şehri geceleri beklenmedik bir şekilde eğlenceli bir yer haline getiriyorlar. Kulüplerin farklı müzik türleri olsa da, caz konusunda şehirde ortak bir sevginin birçok kişi tarafından paylaşıldığı anlaşılıyor. Kentin dans kulüplerinde, çok sayıdaki tarz barlarında canlı müzik keyfi yaşanabilir. Popüler yerlerin arasında, merkezin hemen güneydoğusunda bulunan Sunshine Lounge Bar önerilmektedir. Şehirdeki en popüler barlar arasında mükemmel canlı müziği ile tanınan coşkulu Zanzi Jazz Bar vardır. Ayrıca eksantrik dekoru ile uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapan, mutfağı, iyi bir şarap listesi ve yine canlı müziği ile meşhur olan Hamam Bar bir diğer önerilen eğlence mekanıdır. Canlı etkinliklerin yaşandığı bir başka yer ise bir rock kulübü olan Rockuzinë adlı işletmedir. 

Balkan ülkeleri genel olarak kahve kültürleriyle tanınıyor. Kosova da bu ülkeler gibi kendi kahve kültürüyle haklı olarak gurur duyuyor. Priştine, yerel halkın, öğrencilerin ve uluslararası sakinlerin uğrak yeri olan çok sayıda güzel kafeye ev sahipliği yapmaktadır. Yerel halkla tanışmak, onları gözlemlemek için yerel kafelerden birinde biraz zaman geçirmek harika bir yol olacaktır. Çeşitli pasta, börek ve keklerden oluşan lezzetleri ve kahve çeşitlerini denemeniz için önerilen yerler başkentin en havalı kafeleri olan Soma Kitap İstasyonu ve Dit'e Nat'tır. İyi bir macchiato'nun tadını çıkarmak için önerilen diğer yerler merkezi konumda bulunan Prince Coffee House ve Lulu's Coffee & Wine olmaktadır. 

Dit'e Nat (Gündüz ve Gece) 2009 yılında kurulan bir kitapçı, kafe, vejetaryen bar ve müzikevidir. Hem yerli halk hem de uluslararası sakinler için müzik, edebiyat ve filmlerin konuşulduğu ve tartışıldığı kültürel ve sosyal bir platformdur. Kafe aynı zamanda yerel müzisyenlerin ve yazarların eserlerini de bastırıp satışını yapar. Kafe, güzel kahvenin yanısıra kahvaltı, sebzeli burger ve dürümün yanı sıra salata ve makarna seçenekleri ile sebze mutfağı da sunmaktadır. Kafe, Pzt-Cts 09:00-12:00, Paz 12:00-12:00 arası açıktır. 

Soma Kitap İstasyonu (Soma Book Station), Priştine'nin en havalı kafelerinden biridir ve muhtemelen Balkan Yarımadasındaki en güzel kafelerden de biridir. Ahşap iç mekanda kitaplarla ve tarihi fotoğraflarla çevrili bir ortamda zaman geçirmekten hoşlanan çoğunlukla entelektüelleri, sanatçıları ve öğrencileri kendine çeken popüler ve yaratıcı bir mekandır. Ziyaretçiler raflarda klasik ve modern literatürün yanı sıra İngilizce, Arnavutça ve Sırpça dergileri bulabilirler. Soma, güneşli bahar günlerinde kahvenizi yudumlamak için mükemmel bir yer olan el değmemiş bir bahçe ile çevrilidir. Bu sevimli kafe, canlı müzik, film ve edebiyat tartışmaları gibi akşam etkinliklerine de ev sahipliği yapmaktadır. Soma, yenilikçi bir restoran olma yolunda ilerlerken sabahları kahve ve kahvaltı barı olarak hizmet veriyor. 

Prince Coffee House'da sunulan kahve çeşitleri gerçekten şaşırtıcı ve o kadar çok ki seçiminizi yapmak kesinlikle çok zor olacaktır. Garibaldi Bulvarında bulacağınız bu kafenin bir şubesi de Albi Mall'a açılmış. Her ikisi de mükemmel kahveler, kek ve atıştırmalıklar sunmaktadır. 

Harika bir atmosfere ve şehirdeki en iyi kahveye sahip olan Lulu's Coffee & Wine, hiç şüphesiz Priştine'nin en havalı yerleri arasındadır. Bu kafe modern tasarım, kitaplık, renkli sandalyeler ve çağdaş unsurlarla çok güzel dekore edilmiş. Lulu’da canlı caz müzik konserleri ve akustik konserler gibi akşam etkinlikleri de düzenleniyor. 

Başkentte yıl boyunca çok sayıda festival ve etkinlik de düzenlenmektedir. Bunlardan biri olan Priştine Caz Festivali, her sonbaharda önde gelen uluslararası ve yerel müzisyenlerin katıldığı en iyi müzik festivalidir. Yerli ve uluslararası yeni müzisyenler için eklektik bir tarzı olan DAM Fest her yıl düzenlenmektedir. Çağdaş ve deneysel müzik için de ReMusica Festivali her yıl gerçekleştiriliyor. Yaz aylarında Priştine Müzik, Şarap ve Bira Festivali çeşitli uluslararası ve yerel özgürlükleri ve eğlenceyi ziyaretçilere sunuyor. Her Ağustos ayında, Dua Lipa, Martin Garrix ve Action Bronson gibi yerel ve uluslararası sanatçıların da katıldığı Sunny Hill Vakfı tarafından düzenlenen büyük bir etkinlik olan Sunny Hill Festivali Germia Park alanında gerçekleştiriliyor. 

Gittiğiniz dönemde hava güzelse ve yerel halkı gözlemlemek istiyorsanız, "Priştine'nin ciğerleri" olarak bilinen Germia Parkına gidebilirsiniz. Germia Parkı, yerel halkın ailecek vakit geçirdiği şehre yakın bir milli park alanıdır. Birçok şehir parkı gibi burada da rahatlamak, doğanın tadını çıkarmak, yürümek, koşmak için parkurlar, çocuk oyun alanları ve açık hava etkinliklerinin gerçekleştirileceği alanlar vardır. 

Alışveriş 

AVM tarzındaki büyük alışveriş merkezlerinin henüz yaygın olmadığı Priştine’de alışverişinizi genellikle geleneksel dükkanlar ve pazarlardan yapabilirsiniz. Zaten Eski Şehir bölgesini gezerken adeta Anadolu’daki bir şehri geziyormuş hissiyatına kapılıyorsunuz. Benzer geleneksel kıyafetler, bakır eşyalar, seramik ve işlemeler ne ararsanız hepsi var. Ülkemizde bulunan eşyaları oradan alıp getirmek ne kadar mantıklı bilmiyorum ama belki fiyat yönünden avantajlı olabilir.


Rahibe Teresa Caddesi üzerinde çok olmamakla birlikte birkaç hediyelik eşya dükkanı var. Ben de buradan sadece 2 Euro ödeyerek bir magnet aldım. Buraya özel bir şey alayım derseniz, Neolitik dönemden kalma, bereketi, doğurganlığı simgeleyen bir tanrıça figürü olan Hyjnesha biblosu, qeleshe veya plis denilen yöresel bir şapka, içecek olarak da üzüm, armut ve ayva rakıları Priştine’den satın alınabilir. 



Gezelim Görelim 


Balkan ülkelerinin hemen hemen büyük kısmını daha önce gezmiştim. Gezemediğim ve görmek istediğim yerleri çıkararak bir rota oluşturdum. Buna göre önce Kosova'ya giderek Priştine ve Prizren'i gezecektim. Buradan daha önce görmüş olduğum Kuzey Makedonya'nın Üsküp şehrine giderek hiç konaklamadan Ohrid şehrine ve sonrasında da tekrar Üsküp'e dönerek otobüs biletini önceden aldığım Belgrad şehrine gidecektim. Priştine şehrine uçuş oldukça uygun bir fiyata geldi. Pegasus'dan aldığım bilete göre akşam saat 10 civarında orada olacaktım. Priştina'da konaklayacağım tesis olan Prishtina Center Hostel'e varış saatimi bildirmiştim. Yeri gelmişken bu tesisten son derece memnun kaldım ve gecelik yatak ücreti olarak 9 Dolar (8,10 Euro) ödedim. 

Gidiş günü geldiğinde Sabiha Gökçen Havalimanında uçuş saatini beklemeye başladım. Pegasus yine bir kazık atarak 1 saatten fazla rötar yapıldığını bildirdi. Hemen konaklama tesisine mesaj atarak durumu bildirdim ama mesajın ulaşıp ulaşmadığını anlayamadım. Daha önce başıma geldiği için yabancı bir ülkede kapıda kalmaktan ödüm kopuyor. Bu tesisin resepsiyonu da gece 12'ye kadar çalışıyordu hatırladığım kadarıyla. Neyse sözün kısası uçuşumuz gerçekleşti ve Priştine'ye ulaştık. Ulaşım kısmında da belirttiğim gibi geç saatlerde havaalanından merkeze toplu ulaşım imkanı bulunmuyor. Bunu bildiğim için konaklayacağım tesisten transfer istemiş ve fiyat konusunda da anlaşmıştık. Kapıdan çıkarken isim tabelalarına bakıp kendi adımın yazılı olduğunu görünce bir rahatlık hissettim ama bu rahatlık biraz erken olmuş, daha yaşayacağım karın ağrısı varmış! 

Şoför genç biriydi ve ileride park ettiği oldukça yeni ve şık taksiyi işaret etti. Hemen gidip eşyalarımı yerleştirdim ve gecenin ayazından taksinin içine kaçtım. Haydaa, şoför gelip gideceğimiz yerde adam birilerini çağırdı ve arabayı itmelerini istedi. Araba çalışmıyordu ve sorunu da bir türlü çözemedi zavallı! Aradan epey zaman geçti ve bir yerleri aradı. Kırık dökük birkaç kelime İngilizcesiyle tamirci çağırdığını söyledi. O zaman ben de havaalanı taksisine bineyim deyince taksi şirketinden başka araba gönderdiklerini yine kelime aralarından anlayabildim. İçimden eyvah diyordum, bir de böyle geciktim kesin kapıda kalacağım diye büyük bir endişe içindeydim. 

Şehir merkezi yarım saatlik mesafe olsa da neyse ki geç saat olmanın avantajıyla gönderilen taksi hemen geldi.Eşyalarımı diğer taksiye aktarıp gideceğim adresi şoföre gösterdim. Adam Türk olduğumu öğrenince bayağı düzgün bir Türkçeyle sohbet etmeye başladı. Yıllar önce uzun süre Türkiye'de yaşamış ve çalışmış. Çok da seviyor ülkemizi ve başladı bana müzik konseri vermeye! Önce İbrahim Tatlıses şarkıları dinletti, sonra neyse ki Zeki Müren'e geçti ve Muazzez Ersoy'la final yaptı. Yol yorgunluğu ve kapıda kalma endişesiyle müzik beni çok rahatsız etti ama adamcağız bana jest yapmak istedi o yüzden hiç sesimi çıkarmadım. Hosteli arayıp adres tarifi alınca ve bir konuklarını getirdiğini söyleyince (Arnavutça konuştu ama ben nasıl olduysa anladım!) biraz rahatladım. Kapının önüne kadar götürdü ve 15 Euro olarak anlaştığım halde taksimetrede yazan 13 Euro'yu aldı. 

Hemen üst katların birinde olan Hostel'e çıktım. Kapıyı çalınca genç bir resepsiyon görevlisi kapıyı açtı. Hijyen açısından ayakkabımı çıkarmamı istedi, biz zaten kendi evlerimizden alışkınız. Orada işlemlerini yaptıran birkaç genç bana aynı uçakta olduğumuzu söylemez mi, boşuna telaş etmişim. Resepsiyonist onlara biraz beklemelerini bana yardımcı olmak istediğini söyledi. Hemen mutfağı, banyoyu ve uyuyacağım yatağı gösterdi. Saat oldukça geçti ve kimseyi rahatsız etmeden hemen yattım ve uyudum. 

28.09.2019 

Günü dolu dolu yaşamak için sabah erkenden kalktım. Hemen mutfakta kendime bir kahvaltı hazırladım. O sırada sanırım Amerikalı bir turist otogara nasıl gidebileceğini sordu. Orada bırakılmış haritalara, broşürlere falan bakmaya ve yardımcı olmaya çalıştım. Meğer Hostel duvara bir bilgi notu asmış ama adam gittikten sonra farkettim. Neyse bu not benim işime yaradı, çünkü akşam ben de Prizren'e gitmek için mecburen Otogarı kullanacaktım. 

Gezmek için hemen yola koyuldum. Hostel o kadar güzel bir konumdaydı ki çıkar çıkmaz kendimi şehrin merkezi olan Rahibe Teresa Caddesinde buldum. 

Rahibe Teresa Caddesi-Mother Teresa Street 

Priştine'nin ana yaya caddesi olan Rahibe Teresa Caddesi, restoranlar, oteller ve kafelerle dolu olarak kentin sosyal açıdan en gelişmiş yeridir. Yerel hayatı gözlemlemek ve gezmeye başlamak için kesinlikle en iyi yerdir. Yeme içme, alışveriş ve eğlence merkezi Rahibe Teresa Caddesi Priştine halkı için çok önemli bir yermiş çünkü siyasi protestolar da burada gerçekleşiyormuş. 


Burası aynı zamanda ağırlıklı olarak Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma turistik mekanların büyük kısmını barındırmaktadır. Ayrıca Bulvarda Kosova'nın azizi olan Rahibe Teresa'nın ve genç Kosova ulusunun ilk Cumhurbaşkanı İbrahim Rugova'nın heykelleri gibi bazı heykeller de yer alıyor. 


Trafiğe kapalı bu yaya caddesi Grand Hotel'le başlıyor ve eski Union Hotel binasında bitiyor. 


Adı otel ama burada bir otel bulmayı beklemeyin çünkü bu yapı Benetton Mağazasına dönüştürülmüş. 


İskender Bey Heykeli-Skanderbeg Statue 

Rahibe Teresa Caddesinin sonuna doğru yürürseniz, Arnavutluk kadar Kosova’da da değer verilen bir lider olan İskender Beyin büyük bir heykelini görürsünüz. 30 yıla yakın bir süre Osmanlı’ya karşı bu bölgeyi savunan İskender Bey, İmparatorluğun batıya doğru ilerleyişine mani olmuş. 


Belçika, Makedonya ve Arnavutluk’ta da benzer heykelleri bulunan İskender Bey atı üzerinde, kılıcını çekmiş bir halde tasvir edilmiş. Tarihi şahsiyetin şu anki Arnavutluk sınırlarından daha büyük bir alana yayılmış ve büyük oranda Arnavut nüfusunun oluşturacağı bir vatan fikri varmış. 


Kosova Hükümet Binası, 1999 Kosova Savaşı sırasında bombalanmış ve ağır hasar görmüş. Sonrasında büyük bir onarımdan geçerek yenilenmiş. 


Bu yapı da Kosova Parlamento binası, ne kadar mütevazi değil mi!


İskender Bey Heykelinin yanında gözüken sıradışı bina 1972 yılında inşa edilmiş olan eski Gërmia alışveriş merkeziymiş. Burası modernist mimarinin bir örneği olarak kabul edilmekte olup günümüzde bu yapı vergi idaresine ev sahipliği yapmaktaymış. Ancak yerine bir konser salonu yapılması kararı alınmış ve bu nedenle Priştine halkı yıkılmaması için imza kampanyası başlatmış.


Merkezin bu tarafında bir de 1961 yılında yapılmış 20 metre uzunluğunda Kardeşlik ve Birlik Anıtı (Monument to Brotherhood & Unity) bulunuyor.


Kosova Ulusal Tiyatrosu-National Theatre of Kosova 

1945 yılında Prizren'de amatör sanatçılar tarafından Bölge Halk Tiyatrosu adıyla kurulan bu tiyatro, kuruluşundan altı ay sonra başkent Priştine'ye taşınmış. Başlangıçta Yugoslavya tiyatrolarının profesyonel sanatçılarından destek alarak oyunlar sahnelenmiş. Komünist dönemde ise sadece Sırpça oyunların sergilenmesine izin verilmiş. Üzerinde Arnavutça Teatri Kombëtar yazan Ulusal Tiyatroda günümüzde Arnavutça oyunlar ve gösteriler sergilenmektedir. Kosova Balesi de gösterilerini bu binada gerçekleştirmektedir. 


Bu Bulvar üzerinde son Kosova Savaşında kaybolanlara adanmış bir de anıt bulunuyor.



Rahibe Teresa Heykeli-Statue of Nene Teresa 

Bu bölgede heykellerini ve ismini sıkça göreceğiniz önemli bir kişinin heykeli bu bulvarda küçük bir meydanın ortasında bulunuyor. 


Yol boyunca yol kenarına sıralanmış kitapçıları görüyorsunuz. Ne güzel bir şey, okumaya verdikleri önemi gösteriyorlar.


Zahir Pajaziti Anıtı-Statue of Zahir Pajaziti 

Grand Otelin biraz ilerisine doğru yürüdüğünüzde göreceğiniz bu anıt, 1997 yılında Yugoslav ordusu ile Vushtrri'de bir silahlı çatışmada öldürülen Kosova Kurtuluş Ordusu komutanı ve halk kahramanı Zahir Pajaziti'yi anmak için yapılmış. 


Newborn Anıtı-Newborn Monument 

Kosova, Avrupa'nın en genç ülkesi olarak bağımsızlığını 17 Şubat 2008'de ilan etmiştir. Kosova halkının birçok zorluğa katlanarak elde ettiği bağımsızlığı simgeleyen “Newborn” yani “Yenidoğan” Anıtı, bağımsızlığın ilan edildiği bu tarihte açılmıştır. Gençlik ve Spor Sarayının önünde bulunan Anıt için dilimizde “yenidoğan” anlamına gelen “newborn” kelimesinin seçilmesindeki amaç yeni bir devletin doğumunu ve günümüzde halen devam etmekte olan tanınma çabasını temsil ediyor. Anıtın yapıldığı günlerdeki ihtişamı kaybolsa da hala Ülke için sembolik bir önemi vardır.


Kosova’nın yeni, çağdaş ve güçlü bir devlet olduğuna vurgu yapan 9 ton ağırlığındaki Anıt, ilk yapıldığında tamamen sarıya boyanmış. Kosova, halen 115 ülke tarafından bağımsız devlet olarak tanınmaktadır. Anıt, bağımsızlığın 5. yıldönümünde Kosova’yı resmi olarak tanıyan bu ülkelerin bayraklarıyla kaplanmış. Duvar olmaması gerektiği anlamına gelen “No Walls” ifadesinin baş harfleri dolayısıyla N ve W harfleri 2015 yılında yatırılmış. Bağımsızlığın 10. yıldönümünde “BO” harfleri “10” ile değiştirilmiş. Dolayısıyla hemen her 17 Şubat'ta Anıt görünüm değiştirmeye başlamış. Benim bulunduğum Eylül 2019 itibariyle Anıt şu şekilde gözüküyordu.


Bugün muhtemelen Kosova'daki en popüler spor olan basketbol maçları için ana bilet satış noktası da burada bulunmaktaymış.


Priştine Gençlik ve Spor Merkezi 

Newborn Anıtının yanındaki rengarenk merdivenleri tırmandığınızda kendinizi devasa Gençlik ve Spor Sarayının önünde buluyorsunuz. 1977 yılında inşa edilen 10 bin metrekarelik alana sahip sarayda 2 spor alanı olan bir stadyum, 2 kongre merkezi, bir kitapçı, alışveriş merkezi ve park alanları bulunuyormuş. 1975 yılında Priştine'de bir referandum yapılarak inşasına başlanan sarayın ilk adı 2 Yugoslav kahramanı ve partizanının onuruna " Boro ve Ramiz" olarak verilmiş.2000 yılında büyük kısmı yanmış ve uzun süre kullanılmadan kalmış. Ancak 2018 yılında Başbakanın kararıyla bu yapı Priştine Belediyesine devredilmiş. 


Binanın iç kısmını bilmiyorum ama dış kısmı oldukça ilginç bir tasarıma sahip.Bu binanın inşa edilmesi sırasında Priştine halkı finansman için gelirlerinin yarısını bağışlamak zorunda kalmışlar. 


Binanın yan tarafında da ilginç figürlerin kullanıldığı büyük bir duvar resmi bulunuyor. Tam o tarafa yürüdüğümde kalabalık bir okul grubu buraya gelerek fotoğraf çektirmeye başladı, çok sevimliler değil mi!


Rahibe Teresa Katedrali-Cathedral of Blessed Mother Teresa 

Bill Clinton Bulvarı (Bulevardi Bill Klinton) üzerinde bulunan Rahibe Teresa Katedrali Kosova Hükümetinin kararı doğrultusunda 2007 yılında inşa edilmeye başlanmış ve Priştine’nin en yüksek binalarından biri olan Katedral en nihayet 2010 yılında açılmış. Duvar resimleriyle süslenmiş bu etkileyici ve hacimli yapı için 1910'da komşu Makedonya'da doğmuş olan ünlü Arnavut rahibenin adı seçilmiş.


Kosovalıların büyük çoğunluğu Müslüman olsa da, şehirde tarihi bir Katolik varlığı da vardır. Hatta hükümet ve Vatikan bunu Kosova'nın "Batı yanlısı" yöneliminin kanıtı olarak göstermeye çalışmaktadır. Sayıları Müslüman nüfusa göre çok az olan Katolik Hristiyanları için bu kadar büyük bir kilise inşa edilmesi toplumda oldukça tartışma yaratmış. Çünkü istatistiklere göre, Kosovalıların % 95'inin Müslüman olduğu belirtiliyor. Şehirde çok sayıda cami olmakla birlikte hiçbirisi bu Katedral kadar büyük değil. Bu durum kendi iç meseleleri tabi dışarıdan gazel okumak doğru olmaz.


Katedral, Rahibe Teresa’nın 100. doğum gününde kutsanmış ve 2015 yılında da Kosova, Avusturya ve Arnavutluk’tan oluşan 3 ülkenin ortak tarihinin kutlandığı bir organizasyona ev sahipliği yapmış. Rahibe Teresa Katedralinin içine girip Arnavutluk'un bazı siyasi kahramanlarının kullanıldığı duvarları, eşsiz alteri, sağlam sütunlarını ve Katolik Katedrallerine benzer şekilde bazı tipik olayları gösteren vitray pencerelerini görebilirsiniz. Çıkış kapısını göremedim ama Katedralin kulesine de çıkmak mümkünmüş. Buradan şehrin manzarası harika gözüküyormuş ve asansöre binmek sadece 1 € tutuyormuş. 

 

Priştine Milli Kütüphanesi-Pristina National Library 

Sıradışı mimarisiyle Kosova Ulusal Kütüphanesi Binası sadece kentin değil, tüm Kosova’nın en çok ilgi çeken ve muhtemelen en tartışmalı mekanlarından bir tanesi. Bazıları bu binayı mimari bir başyapıt olarak düşünürken diğerleri dünyanın en çirkin binaları listesine almış. Hatta Hırvat mimarın bu binayı tasarlarken LSD kullanıp kullanmadığını bile sorgulamışlar. Tarihi 14. yüzyıla kadar uzanan Priştine Milli Kütüphanesinin bu Binası Yugoslav Komünist mimarisinin son eserlerinden biri olarak 1982'de açılmıştır. 1999'da savaş sırasında, Yugoslav Ordusunun burayı gizli bir komuta merkezi olarak kullandığı iddia edilmektedir. 


Modern Metabolizma, Bizans ve İslam mimarileri başta olmak üzere pek çok akımdan izler barındıran bina Hırvat Mimar Andrija Mutnjakovic tarafından tasarlanmış. Bu ilginç yapı, alanı farklı boyutlarda olan 99 kubbenin yerleştirildiği, dış yüzeyinin tamamen bir zincir veya balık ağı şeklinde metalle kaplı olduğu, 16.500 metrekarelik bir alandan oluşmaktadır. Binanın üstündeki kubbeler, Arnavutların geleneksel şapkasını veya Türk hamamındaki kubbeleri andırıyor. 


Bünyesinde barındırdığı kültürel zenginlikle ülkede önemli bir yeri bulunan Kütüphanede 2 milyona yakın basılı doküman bulunuyormuş. Bu koleksiyonun büyük kısmını gazeteler oluşturuyormuş. Ayrıca koleksiyonda Latince, Yunanca ve Arapça yazılmış nadir eserler de bulunmaktaymış.


Buraya kadar geldiyseniz Kütüphanenin içine de girmenizi tavsiye ederim. Lobiye girdiğinizde muhtemelen mimarın ilk başta düşündüğünüzden biraz daha fazla dahi olduğunu kabul edeceksiniz. Burada çeşitli mozaik mermer taşları kullanılmıştır ve çok aydınlıktır. Agim Ramadani adresindeki Kütüphane Pzt-Cum 07:00-18:00 arası açıktır. Ancak ben Cumartesi günü gittiğimde de içeriye girebildim.


Kurtarıcı İsa Katedrali-Cathedral of Christ the Saviour 

Kosova Ulusal Kütüphanesinin yan tarafında kaderine terkedilmiş inşaat halindeki Kurtarıcı İsa Katedrali vardır. Bu Sırp Ortodoks Katedralinin inşasına, 1990’lı yıllarda başlanmış ve 1999'da bitirilmesi planlanmış. Ancak Kosova Savaşı sırasında inşaat tamamen durmuş ve bağımsızlık sonrasında da bu Katedral Miloseviç yönetimindeki Sırp idaresinin bir sembolü olarak görüldüğü için inşaat devam ettirilmemiş. 


2017 yılında Kosova Temyiz Mahkemesi, Sırp Ortodoks Kilisesine bulunduğu topraklarda hak tanımış. Kosova Hükümeti ise Priştine Üniversitesinin bölgesinde bulunan bu Katedrali bir çeşit Sırp istilası olarak gördüğünden kiliseyi tamamen yıkmak ve kurtulmak istiyormuş. Üniversite öğrencileri de buranın yıkılarak bir anıt yapılmasını veya mevcut kütüphanenin buraya doğru genişletilmesini istiyormuş. Ortada siyasi, dini, toplumsal bir sorun var ve inşaat öylece kendi kendine yıkılmaya bırakılmış. İnşaatın içine girilmiyor ve orada bir bekçi olduğu söyleniyor. Gittiğimde etrafta kimseyi görmedim ve birkaç fotoğrafını da çekme fırsatı buldum. 


Kosova Ulusal Sanat Galerisi-Kosova National Art Gallery 

Şubat 1979'da kurulan Ulusal Sanat Galerisi, Priştine Üniversitesi Kampüsünde, Kosova Ulusal Kütüphanesinin hemen arkasında bulunan bir sanat galerisidir. Ulusal Galeride, 20. yüzyıl ve günümüze kadar Kosovalı ve Arnavut sanatçılar tarafından yapılmış modern sanat eserleri sergilenmektedir. Sergiler düzenli olarak değişiyormuş. Galerinin en dikkat çeken aktivitesi Muslim Mulliqi Sanat Ödülü için verilen kıyasıya rekabet oluyormuş. Agim Ramadani 60 adresindeki Galeri Pzt-Cum 10:00-18:00, Cts-Paz 10:00-17:00 arası açıktır. 

Burası da şehrin en önemli caddelerinden biri olan Bill Clinton Bulvarı.


Bill Clinton Anıtı-Bill Clinton Monument 

ABD’nin eski başkanı Bill Clinton Sırbistan'ın Kosova'ya saldırması sırasında NATO'nun harekete geçmesine vesile olarak Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasında büyük bir rol oynamış. Bu nedenle ülkedeki pek çok şehirde caddelere ve meydanlara onun adı verilerek adeta bir tür kahraman olarak görülmüş. Başkent Priştine’de 2009 yılında Bill Clinton’ın adını taşıyan bir bulvarda kentte yaşayan Arnavut topluluğun önderliğinde 3 metrelik pirinç bir Bill Clinton Anıtı dikilmiş. 

   

Bağımsızlığı simgeleyen ve açılışını da Bill Clinton’ın yaptığı bu Heykel oldukça büyük ve etraftaki Komünist gri binalarla da oldukça tezat gözüküyor. Asıl komik olanı yakındaki bir giyim mağazasına da “Hillary” adının verilmiş olması!


Buradan Rahibe Teresa Bulvarının sonuna kadar yürüyerek Benetton Mağazasının arkasındaki caddeden karşıya geçtim. Biraz ileriye yürüdüğümde sağ tarafımda kapalı olan ve sonradan isminin Pazar Camisi olduğunu öğrendiğim bir cami gördüm.

Pazar Cami-Bazaar Mosque 

Adını yakınında kurulan çarşıdan alan Pazar Cami, kentin en eski yapısıdır ve Eski Şehrin girişinde bulunmaktadır. Cami, kentin 1389’da yapılan I. Kosova Savaşı sonucunda Osmanlılar tarafından fethedilmesinden sonra 15. yüzyılda inşa edilmiş. 1820’de ve 1902’de Sultan II. Abdülhamid’in emriyle onarılan Cami, inşa edildiğinden bu yana sapasağlam duran minaresinden dolayı “Taş Cami” olarak da adlandırılmaktadır. 



Bu caminin önünden uzanan sağdaki caddeye döndüm. Caddenin karşı tarafında bazı arkeolojik buluntular kapalı bir bahçede görülebiliyor. Cadde boyunca biraz ilerlediğimde sağ tarafımda önce Kosova Müzesini gördüm.


Kosova Müzesi-Kosova Museum 

Bu bina, İmparatorluk ordusunun yönetim merkezi olarak kullanılması için Avusturya-Macaristan tarzında 1889’da inşa edilmiş. Kosova Müzesi ise 1949 yılında bu yapı içerisinde faaliyete geçmiş. Ülkenin kültürel varlıklarını korumak, onarmak ve insanlara sunmak amacıyla görev yapan Müze, sergilerini kronolojik olarak iki bölüme ayırmış durumdadır. 


Aslında 1998’deki savaşa kadar bu müzede ülke tarihini aydınlatan pek çok değerli eser varmış ama bunların büyük kısmı Sırplar tarafından Belgrad’a götürülmüş. Girişin ücretsiz olduğu Müzeye isterseniz bağışta bulunabiliyorsunuz. Kapıdan girdiğimde genç bir rehber beni karşıladı ve kısaca bilgi verdikten sonra gezmem için beni yalnız bıraktı. Müzeyi rehberli gezmek de mümkün ama ücretinin ne olduğunu bilmiyorum. Müzenin ilk katında seramik çömlek, heykel parçaları, amforalar gibi eski eserler bulunuyor. 

 

 

              

Üst kata çıkarken merdiven başında zımba tabancasıyla yapılmış devasa bir Rahibe Teresa portresi görüyorsunuz. Bu Portre adeta Müzenin gurur abidesi gibi bir şey. 


Üst kata çıkar çıkmaz hemen bir portreyle karşılaşıyorsunuz. 2013 yılında açılışı yapılan bu plaka Hoşgörü ve Mutabakat Haftasının bir parçası olarak Japon yetkililer tarafından Kosova'ya hediye edilmiş. 


Bu katta da bir sürü savaş silahı, üniforma, eski kıyafetler, müzik aletleri, yer alıyor. 

 

 

 

    

Müzeyi gezmeyi tamamladıktan sonra dışarı çıktığımda benim için bir klasik haline gelen bir gelin damatın fotoğraf çektirmek için Müzenin bahçesine girdiğini gördüm.


Yaşar Paşa Cami-Jashar Pasha Mosque 

Şehrin önemli Osmanlı yapılarından bir tanesi olan Cami, Osmanlı döneminde kentin önde gelen isimlerinden Yaşar Mehmet Paşa tarafından 1834-1835 yıllarında inşa ettirilmiş ve bundan sonra Yaşar Paşa Cami olarak adlandırılmış. Tarihi Saat Kulesi ile Fatih Camisine yakın bir konumda yer alan Caminin yapımında Kosova mimari stili kullanılmış. 

   

Yaşar Paşa Camisinin az ilerisinde yolun karşı tarafında Büyük Hamam bulunuyor.

Büyük Hamam-Grand Hamam

Hamamın yapıldığı tarih tam olarak bilinmemekle birlikte Fatih Cami inşa edilirken orada çalışan işçilerin hergün kullanması için caminin bir parçası olarak padişahın emriyle yaptırıldığı belirtiliyor. 18 Hamam kubbesi olan yapı kadın ve erkekler için eşit şekilde paylaştırılmış ve 1960'lara kadar orijinal işlevini görmüş. Ondan sonra hamam olarak kullanılmamış ve karakteristik özelliklerinin çoğunu kaybetmiş. Günümüzde bu tarihi yapı koruma altına alınmış.


Hamamın karşısında da yine tarihi bir eser olan Etnoğrafya Müzesi binası bulunmaktadır.

Etnoğrafya Müzesi-Ethnological Museum 

Eski Şehir Bölgesinde bulunan Etnoğrafya Müzesi, yerel ve soylu bir kişi olan ve 1950’lerde sınır dışı edilene kadar burada yaşayan Emin Gjiku’nun aile evinde bulunuyor. 2006 yılında ziyarete açılan Müzenin bahçesi çok güzel ama bu yapı muhteşem ötesi! Burada ana tema olarak yaşam döngüsü benimsenmiş. Müzenin stilize iç mekanında müzik aletleri, yerel halkın kullandığı kıyafet, araç ve gereçler, Kosova’nın en önemli el sanatlarından biri sayılan telkari mücevheratları, el dokuma halılar, aksesuar parçaları ile diğer eserler sergileniyor. 15 ila 20. yüzyıllardan kalma bu büyüleyici geleneksel koleksiyonda yer alan parçalar hakkında detaylı bilgi odalarda bulunan açıklamalarda yer almaktadır. Iliaz Agushi adresindeki bu Müze ben gittiğimde restorasyon nedeniyle kapalıydı. Normalde Sal-Sat 10:00-17:00, Paz 10:00-15:00 arası açık oluyormuş. 


Saat Kulesi-Clock Tower 

Fatih Camisinin hemen karşısındaki Saat Kulesi, halkın namaz ve esnafın çalışma saatlerini takip etmeleri amacıyla 19. yüzyılda Yaşar Paşa tarafından inşa ettirilmiş. Saat Kulesi, yanmış eski bir kulenin yerine bu yıkıntıdan toplanan tuğla ve kumtaşı kullanılarak inşa edilmiş. 26 metre uzunluğa sahip Kulenin tepesinde bir zamanlar Moldova’dan getirilmiş ve üzerinde “1764’te Jon Moldova Rumenin tarafından üretilmiştir” cümlesinin yazdığı, 2001 yılında çalınan bir çan bulunuyormuş. Bu yüzden Kuleye aynı yıl Fransız Barış Gücü askerleri tarafından bir saat yerleştirilmiş. Ancak maalesef bu saat çalışmıyor. Saat Kulesine çıkılabildiği belirtiliyor ama ben ne öyle açık bir kapı ne de bir görevli gördüm. 


Fatih Cami-Imperial Mosque 

Daha Ülke Sırbistan’a bağlıyken “Önemli Kültür Varlığı” olarak koruma altına alınan Fatih Cami, iç ve dış kısmındaki detaylı süslemeleriyle dikkat çekiyor. 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in emriyle inşa edilen dini yapı bu yüzden onun adını taşıyor.


Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki savaşlar sırasında bir dönem Katolik kilisesi olarak da kullanılmış. İkinci Dünya Savaşı sırasında da oldukça hasar görmüş. Minaresi, 1950’lerde bir depremden sonra yıkılmış ve yeniden inşa edilmiş. Bunlara rağmen Cami, büyük ölçüde orijinalliğini korumuş. Bölgede Osmanlı’ya karşı çıkartılan isyanın liderlerinden biri olan ünlü Arnavut Yazar Pjeter Bogdani’nin mezarı da bir dönem burada bulunuyormuş. 


Caminin giriş kapısındaki süslemeler olağanüstüydü ve buranın fotoğrafını çekmek istedim. Girişte namaz vaktini bekleyenler bana laf söyleyecek oldu birisi onları değil de sadece kapıyı çektiğimi söyleyerek onları sakinleştirdi. Onları çeksem ne olacak sanki, bu davranışı hiçbir kilisede göremezsiniz!


Caminin girişi gibi iç kısmı da çok güzel süslenmişti. Bu süsleme geleneği Balkan ülkelerindeki camilerde çok yaygın. Biz de şimdi hiç bir özelliği olmayan zevksiz, sıradan camileri aynı stilde yapıp yapıp duruyorlar. 

 

Eski Çarşı-Bazaar of Pristina 

Priştine Pazarı şehirdeki atmosferi yaşamak ve günlük yaşamı anlamak için muhtemelen en iyi yerlerden biri. Eski kentte Fatih Caminin arka tarafında kurulan bu büyük Pazar yerinde sadece meyve ve sebze de satılmıyor. Çeşit çeşit baharatlar, bir sürü mutfak ve banyo eşyaları, taklit Adidas, Louis Vuitton veya Gucci kıyafetler, el aletleri yani ne ararsanız var. 


Hatta yasal olarak açık alanda sigara satılmaması gerektiği halde burada bir çok sigara tezgahı da gördüm. Pazarın yanındaki sokaklar da yine geleneksel kıyafet satan dükkanlarla dolu. Hiçbir şey almayacak olsanız da mutlaka bu pazara gelip yerli halkı gözlemleyin.


Sabah çok iyi kahvaltı yapmıştım ve bu enerji beni bu noktaya kadar ayakta tuttu. Ancak artık açlıktan ve yorgunluktan ayakta duramayacak hale gelince Pazar yerine yakın gördüğüm bir esnaf lokantasına daldım. Zaten köfte ağırlıklı bir yerdi ve ben de köfte ayran istedim. O arada gözüm bir tepsideki koyun yoğurduna kaymıştı. Yemekten sonra tatlı niyetine bir tabak yemeye niyetlenmiştim. Ama o da ne, bir baktım ki tepsi boşalmış, şansıma küseyim! 1,45 Euro ödedim ve öğle yemeğim oldukça ucuza malolmuştu. Aman aman çok lezzetli bir köfte değildi ama idare edecektim artık. Yemekten sonra Pazarın aşağısında bulunan bizim eski çarşılarımız gibi küçük dükkanların olduğu bir bölgeyi gezmeye başladım. Çeyizciler, bakırcılar, kuyumcular, gelinlik ve nişan kıyafetleri ne arasanız vardı. Yemek sonrası keyif kahvesi için gözüme kestirdiğim Papilloni isimli bir kafeye oturdum. Türk kahvesi çok güzeldi ve 0,50 Euro fiyatıyla da oldukça uygundu.


Artık gitme vakti gelmişti, Hostele gidip eşyalarımı aldım ve resepsiyondaki gencin tarifine göre caddeye çıkıp otogar için otobüsü beklemeye başladım. Çok da beklemeden gelen otobüse bindim ve şoföre yine de sorarak bilet ücretimi ödedim. Otobüs şehir içinde epeyce gittikten sonra otogarın hemen önünde durdu. Artık Prizren için yeni bir maceraya yelken açabilirdim. Priştine'de gezemediğim yerlerden de kısaca bahsederek bu geziye nokta koyayım. 

Heroinat Anıtı-Heroinat Memorial 

Heroinat Anıtı, savaş sırasında tecavüz edilen 20.000 kadın ve kızı temsil etmek için yapılan bir anıt. Sırp Ordusu, toplumda infial uyandırmak, insanları utandırarak küçük düşürmek için tecavüzü bir savaş aracı olarak kullanmış. Anıt, büyük bir 3D portre oluşturan 20.000 bronz madalyadan oluşuyor. Bu Anıtı tasarlayan Sanatçı Ilir Blakçori, “Bu savaş suçlarının çoğu hala ortaya çıkarılmamış durumda ve kurbanların bazıları her gün bu dehşet verici anılarla ve izlerle yaşamaya devam ediyor. Bu trajik kurban sayısını tespit ederek madalyalara dönüştürdüm. Hangi yaştan olursa olsun bu madalyalar her kadının bu ülkeye katkısına ve fedakarlığına adanmıştır.” demektedir. Yenidoğan Anıtının karşısında bulunan bu anıtı herkes görmeli. 


Germia Park 

Kentin kuzeydoğusunda yer alan ve Rodoplar’ın bir bölümünü kaplayan Germia Park, hem yaz hem de kış mevsiminde ziyaretçilere pek çok spor, aktivite, eğlenme ve dinlenme seçeneği sunuyor. Ulusal park statüsündeki Germia Parkın, 62 kilometrekarelik alanında, yürüyüş ve bisiklet parkurlarının yanı sıra büyük bir açık yüzme havuzu vardır. Park, bitki ve hayvan çeşitliliği açısından da oldukça zengindir. Buradaki Villa Germia adlı restoran da büyük bir üne sahiptir. 

Sihir Parkı-Magic Park 

Kent merkezindeki Magic Park, ziyaretçilerine sakin ve huzurlu bir ortamda dinlenme ve piknik yapma olanağı sunuyor. Gezerken yorulduğunuzda yemyeşil bir bitki örtüsü ile kaplı olan ve merkezde bulunan bu Parka gelerek biraz nefes alabilirsiniz.

Priştine'nin Yakın Çevresi

Gracanica Manastırı-Gracanica Monastery 

Kosova’nın en çok ziyaret edilen cazibe merkezlerinden biri Priştine'ye 8 km uzakta bulunan Gračanica yerleşim bölgesindedir. 6. yüzyıldan kalma bir bazilikanın kalıntıları üzerine Sırp Kralı Stefan Milutin’in emriyle 1321'de inşa edilen Kilise, Bizans tarzı kubbesi ve görkemli freskleriyle dikkati çekmektedir. Manastır, UNESCO Dünya Kültür Mirasları listesindeki bir Ortodoks Hristiyan tapınağıdır ve kesinlikle görülmesi gereken bir yerdir.  

Orta Çağ Sırp sanatının geleneksel Bizans mimarisi ile buluştuğu dini yapı, her ne kadar biraz ihmal edilse de mimari güzelliği ile gelenleri büyülüyor. Buraya Priştine’den otobüs veya taksiyle kolayca ulaşabilirsiniz. Ziyaretçiler İngilizce konuşan bir görevli tarafından karşılanıyormuş. Dini malzemeler ve hediyelik eşya satan küçük bir de dükkan varmış. 

Mermer Mağarası-Marble Cave 

Yakın bir zamanda bölge sakinleri tarafından tesadüfen keşfedilen Mermer Mağarası, Priştine'nin güneyinde, arabayla yaklaşık 20 dakikalık bir mesafede bulunmaktadır. Doğal kireçtaşından oluşan bu Mağara, AB tarafından finanse edilen bir araştırma projesiyle incelenmeye çalışılıyormuş ama buna rağmen, mağaranın büyük kısmı henüz keşfedilmemiş durumdaymış. Giriş ücreti çok makul olup rehberli tur da varmış. 

Ulpiana Arkeolojik Sit Alanı-Ulpiana Archaeological Site 

M.S. 2. yüzyılın başlarında antik kaynaklarda adı geçen Ulpiana arkeolojik sit alanı, bilgi panoları eşliğinde bir Roma yerleşimi kalıntılarını içermektedir. Bölge, etkileyici 120 hektar alanı kaplayan önemli bir şehirdir ancak maalesef bugüne kadar pek dikkati çeken bir yer olamamış. 

Sultan 1. Murat Türbesi 

Sultan I. Murat Türbesi, (Meşhed-i Hüdavendigâr) Mitroviça yolu üzerinde Priştine’ye 6 km mesafede bulunmaktadır. 1389 yılında Sırpları bu Ovada bozguna uğratan I. Murat savaş alanını gezerken Miloş Obiliç adlı bir Sırp tarafından şehit edilmiş. Bu nedenle buraya defnedilmiş ve bir türbe yapılmış. 

Son Söz 

Avrupa'nın en yeni ülkesi olan Balkanlar'ın kalbindeki Kosova, ziyaretçilerini büyüleyici dağ kasabaları, inanılmaz yürüyüş fırsatları ve Orta Çağ sanatıyla inşa edilmiş 13. yüzyıl Sırp manastırlarıyla ödüllendiren, güleryüzlü insanlarıyla, sakinliğiyle, mimari eklektikliğiyle, eğlencesiyle şaşırtan büyüleyici bir ülkedir. 

Yavaş yavaş bütün dünyadan gelen turistlerin ilgisini çeken bu bölgeye Türkiye’den de ekonomik uçak biletleriyle vize almadan gelebilir, ucuza alışveriş yapabilir, gezebilir, yiyip içebilir, yakınlarındaki diğer Balkan şehirlerini keşfedebilir ve yakın tarihe kısa bir yolculuk yapabilirsiniz. 

Aslında doğruyu söylemek gerekirse ben bu şehirden çok fazla elektrik alamadım ve bu yüzden sadece günübirlik gezerek akşam üzeri hemen ayrılmak istedim. Yolculuk sonrası yorgunluğuma da denk gelmiş olabilir yani tamamen kişisel bir durum söz konusu. Ancak bundan sonraki gezi durağım olan bir başka Kosova şehri olan Prizren'e adeta bayıldım. Yine de Priştine'ye gitmenizi, kendi maceranızı yaşayıp kendi deneyiminizi ve görüşünüzü oluşturmanızı öneririm.

0 yorum:

Yorum Gönder